31 Mayıs 2010 Pazartesi

Kasia...

31 Mayis 1971...

"Bu oğlum Sinan... Bunlar da onun arkadaşları (Kadir ve Alpaslan), kardeşleri.... Onlar da oğullarım... Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekalı birer güzel insandı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar. Size yalan söylüyorlar. Onlar eşkiya değildi."

Nazife Cemgil

30 Mayıs 2010 Pazar

Since 1453

29 Mayıs 1453

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster: Kabaran sular nasıl yıkar bendini?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan!
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın?
Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

29 Mayıs 2010 Cumartesi

Fenerbahce(3):85 - Efes Pilsen(1):79

3.periyotun ortalarinda Ertugrul Hoca'nin bir turlu almadigi mola televizyon molasi olarak geldiginde skorda 40-57 Efes Pilsen ustunlugu vardi. Ilk 2 periyotta oldukca yuzdeli 3'luk atarak ve seyircisi onundeki maclara coskulu bir baslangic yapan Fenerbahce'yi daha hemen macin basindan uyutarak devreyi 32-42 ile onde kapatmisti lacivert-beyazlilar. Bunda maca Sinan Guler'le baslayip ilk andan itibaren Ukic'e baski uygulayan ve Fenerbahce'nin cosmasina izin vermeyen Ergin Ataman'in da payi buyuktu. Ilk devre sonunda sadece uzunlarimizin (Semih-6s,Oguz-7s,Vidmar-6s) skor anlaminda once ciktiklarini goruyorduk.

3.periyotun basinda Fenerbahce, Rasim hamlesinden bekledigi verimi alamayinca Efes Pilsen'in ilk yarida isleyen duzeni bu ceyrekte de islemeye devam etti. Disaridan bakildiginda 3. ceyrek olmasina ragmen Fenerbahce'nin maca bir turlu giremedigi cok barizdi, hucumda temposuzduk ve buna savunmada istedigimiz sertligi bir turlu yakalayamamamiz da eklenince Efes Pilsen bir anda 25. dakikada Smith'in 3 sayilik basketiyle 17 sayilik farki yakalamisti. Maca giremeyen yalnizca oyuncular degildi tribundeki taraftarlar da sahada olan bitene reaksiyon vermekten ve takimi ateslemekten uzak bir goruntu ciziyorlardi.
Iste ne olduysa o televizyon molasinin donusunde oldu. 3/4 saha zone presin yaninda soyunma odasinda unuttuklari hirslarini da alarak cikti oyuncularimiz parkeye. Mirsad'in serbest atislari sonrasinda basladigimiz pres sonuc vermisti ve kaptigimiz toplarla 1,5 dakikada 8 sayi fark kapatip farki tekrardan tek haneli sayilara indirmeyi basarmistik. Tribunun ateslemedigi takim simdi tribunu atesliyordu. Artik taraftar da isin icindeydi ve takimla birlikte hucum edip takimla beraber savunmaya oturuyordu Abdi Ipekci tribunleri. Yapilan pres ve savunma dozajinin bir anda artmasi Efes Pilsen'in isleyen duzenini altust etmisti. Duzen basketbolu yerini kaos basketboluna birakmisti ve macin sonuna kadar da olmayacakti. Periyot 54-62 Efes Pilsen ustunlugu ile gecildi ama oyunun momentumu tamamen Fenerbahce'deydi. Sanki Veselinovic'in kupa macinda devre arasina 3-0 geride giren takimina soyledigi sozlerin bir benzerini bu sefer Ertugrul Erdogan soylemisti molada; sahi "Tamam, Efes Pilsen sizi yendi, seriyi 2-2'ye de getirdi ama benim canim Efes ile bir mac daha yapmak istiyor. Bu maç 15 dakikalik olacak. Cikin ve bu maci skor ne olursa olsun kazanin." demis olabilir miydi Ertugrul Hoca?

4.periyotta Efes Pilsen'i tamamen surklase eden bir Fenerbahce firtinasi vardi sahada. Simdi 3'luk atma sirasi bizdeydi, serinin suskun isimlerinden Emir Preldzic'in ustuste buldugu iki 3 sayilik basketine Omer ve Greer'inkiler de eklenince bitime 5.18 kala Fenerbahce macta ilk defa 72-71'lik skorla one geciyordu. Tabi skorun buraya gelmesinde yaptigimiz sert savunmanin yani sira once Emir'le daha sonra da Greer'la oynadigimiz 3 sayilik (basket-faul) oyunlar da etkili olmustu. Greer demisken de bir parantez acmak lazim, serinin ilk 3 macinda az sure alan ve aldigi surelerde de neredeyse hic katki vermeyen bir Greer vardi. Hatta 3.mac sonrasinda yazdigim yazida da Greer'a verilecek surenin Mrsic'e verilmesi gerektigini soylemistim. Ama 4.periyotta bize eski gunlerini hatirlatan ve sozlerimi ziyadesiyle agzima sokan bir Greer vardi sahada. 17 sayi geriye dustumuz macta bitime 1.30 kala 81-73'luk skorla one gecmeyi basarmistik, bu dakikadan sonra Efes Pilsen'in maci cevirmek icin yaptigi hamleler yeterli olmayinca Fenerbahce muhtesem bir geri donuse imza attigi ve son 15 dakika skorunun 45-22 oldugu maci 85-79 kazanarak seride 3-1 one gecip sampiyonluga 1 adim daha yaklasmis oldu.Karsilasmada Fenerbahce adina one cikan isimler son periyotta gosterdikleri performansla Emir ve Greer olurken, mac hatta seri genelinde sahanin her metrekaresinde gerek savunmada gerek hucumda her turlu isi ellerinden geldigince yapan, yapmaya calisan Kinsey ve Vidmar ikilisi kesinlikle ayri bir yeri hak ediyorlar. Istatistik kagidina bakarak bu ikilinin verdigi katkiyi anlamak maalesef pek mumkun olmuyor ama onlar sahadayken takima kattiklari direnc takdire sayan. Artik sampiyonluk yolunda kazanmamiz gereken sadece 1 mac var. Isi fazla uzatmadan yarin Ayhan Sahenk'te bitirmemiz gerektigini dusunuyorum. Efes cephesinde dizinden sakatlanan Thornton'dan sonra serinin 4.macinda sag el bilegi kirilan Kerem Tunceri de serinin bundan sonraki maclarinda takimdaki yerini alamayacak, yerli oyuncu kadrosu zaten kisitli olan Efes Pilsen'in rotasyonu seri ilerledikce gitgide daraliyor bakalim 4.mactan sonra kaybedilen macin sucunu oyuncularina atan Ergin Ataman nasil bir yol izleyecek...

Yaziyi Islam Cupi'den macin ozeti oldugunu dusundugum bir alintiyla noktalayalim;

"Herhalde kazandigini dusunen bir takim, kaybetmeyi dusunmeyen bir ekiple yarisirken, ne onun kadar inancli, ne onun kadar yirtici, ne onun kadar hirsli, ne onun kadar onurlu olabilir."

28 Mayıs 2010 Cuma

Gezi Yazıları - Malta - Ekstralar

Vasat bir kahvaltı

Klasik akşam yemeği

Susuzluk

Uyarı

Merkez otobüs durağı, Valetta

Akdeniz

Alpler

Camel'a teşekkürler, Münih Havaalanı

İhtiyaç sahiplerine, Münih Havaalanı

Fazlasını arayanlara, Münih Havaalanı

Ne aradığını bilenlere, Münih Havaalanı

Gezi Yazıları - Malta

Sezon sonuydu, tezdi derken gezi yazısı gecikti. İş seyahati olması ve bu sefer yalnız gitmem sebebiyle turistik geziler yerine avare avare dolaşmalar yaptım daha çok. Gitmeden önce Malta hakkında okuduklarımdan da faydalanarak karalayayım artık bir şeyler diye oturabildim sonunda bilgisayarın başına.
Don Corleone’nin memleketi olan Sicilya’nın güneyindeki adalar takımından oluşuyor, Malta. En büyük iki adası Malta ve Gozo. Gozo’ya gidemedik ama Malta’nın sokaklarında dolandık 4-5 gün boyunca işten arta kalan zamanlarda. Başkenti Valetta ancak en büyük kenti Birkirkara. Maltaca diye bir dil var ama ben kullananı görmedim, herkes İngilizce konuşuyor. Zaten memleket dil okullarıyla da meşhur. Turizm için adaya gelenler kadar dil eğitimi almak için gelenler de azımsanmayacak kadar az.
Zamanında Kanuni Sultan Süleyman, Malta kapılarına kadar dayanmış ancak Avrupalıların desteği ile püskürtülmüş. Bu yardım karşılıksız kalmamış tabi ki, önce Fransızlar sonra İngilizler sömürmüş küçücük adayı. Ardından yaklaşık 45 yıl önce bağımsızlarını kazanmışlar sonrasında da Cumhuriyeti kurmuşlar. Bununla da yetinmemişler çalışmış çabalamış 2004 yılında da AB’ye tam üye olmuşlar. Haliyle de para birimi olarak artık avro kullanılıyor.
Ülkenin bir ada ülkesi olması ve kaynaklarının sınırlı olması sebebiyle daha çok dışarıya dayalı bir ekonomileri var. Ama adanın çok kalabalık olmaması sebebiyle olsa gerek gelir düzeyleri düşük sayılmaz. Yine de çoğu şey dışarıdan geliyor. Bir tek şey hariç, Kireçtaşı. Zira Matla’daki bütün yapılar kireçtaşı kullanılarak yapılmış ve yeni yapılanlar da aynı şekilde yapılıyor. Yani bütün binalar beyaz tonlarında. İnsanlar da ortamı renklendirmek için kapılarını, pencere pervazlarını boyamışlar habire. Yeşil, mavi, kırmızı, en çok giden renkler. Zamanında ilk raylı sistemin kullanıldığı memleketlerden biriymiş Malta, ancak geriye pek bir şey kalmamış ya da ben Malta otobüslerinden başka pek bir toplu taşıma aracı görmedim. Ama adamlar tarihi eser niteliğindeki otobüsleri bile allayıp pullayıp turistler için ilgi çekici bir hale getirmişler. Tek kapılı otobüslerde “inecek var kaptan” uyarısını bazı otobüslerde düğmelerle yapsanız da bazılarında hala tavan boyunca dolaşan ve şoförün tepesinde bulunan zile bağlanan iplerle veriyorsunuz. Aynı kısıtlama havayolları için de geçerli. Malta hükümetinin işlettiği Air Malta, Uluslararası Malta Havaalanı’ndan emin değilim ama nerdeyse tek başına hizmet veriyor. Bildiğim kadarıyla çok sınırlı sayıda direk uçuş var. Zira ben de Münih üzerinden gitmek zorunda kaldım. Gerçi benim açımdan iyi oldu. Münih’teki transferden önce 7 saatlik bir boşluğum ve bu sayede Allianz Arena’yı görme fırsatım oldu.

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Transfer Mevzulari I...

Erkek basketbol takiminin final seruveni surerken amator branslarda transfer hareketliligi de devam ediyor bir taraftan. Kadin basketbol takiminin sampiyonlugunun hemen ertesinde aciklanan Diana Taurasi transferi ve sonrasinda amator branslara yapilan yatirimlarin artarak devam edecegi yonundeki aciklamalar taraftarin da beklentilerini ister istemez arttirdi.

Transferi gectigimiz haftalarda kesinlesen ve dun basin onunde duzenlenen torenle resmen Fenerbahceli olan Chachkova ve son olarak da bugun resmi siteden transferi aciklanan Kubali Leonel Marshall bu beklentileri fazlasiyla karsilayacak isimler. Chachkova hucumdaki etkinliginin yani sira mansetleriyle de takim savunmasina fazlasiyla katkida bulunacak komple bir oyuncu. Marshall ise yalnizca videolardan izleme firsati buldugum bir voleybolcu fakat oynadigi takimlar ve kazandigi basarilar nasil bir oyuncu oldugunu anlatiyor, inanilmaz sicrama yetenegi de cabasi zaten adini herhangi bir arama motoruna yazip arattiginiz zaman cikan sonuclarda da ilk goze carpan ifade "vertical jump" yani dikey sicrama ozelligi.
Bu transferlerin disinda kadin basketbol takimimiza yapilan yalniz henuz resmi aciklamasi gerceklesmeyen bir koc bir de uzun oyuncu transferimiz var. Onumuzdeki sene Fenerbahce kadin basketbol takimini calistiracagini sagir sultanin bile duydugu hatta Facebook hesabindan yarin Istanbul'a gelecegini bile duyuran Laszlo Ratgeber, kadin basketbol takimimizi istenilen hedeflere tasiyabilecek deneyime sahip ve daha once calistirdigi takimlarla sayisiz basarilara imza atmis bir isim. Fenerbahce'ye transferi bu sezon formasini giydigi Lotos Gdynia'nin sitesi tarafindan bugun dogrulanan Sirp pivot Ivana Matovic ise yakin ve orta mesafe sutlari oldukca etkili bir uzun fakat takimin ihtiyac duydugu savunma sertligini sergileyip sergileyemeyecegi ve ribaundlardaki etkinligi kafamda soru isareti. Penny ve Taurasi'yle birlikte 3. yabancimiz olacak Ivana, Euroleague icin geriye kaliyor 1 yabanci hakkimiz ve buradaki oyuncu tercihimiz de Penny'nin kita disi sayilip sayilmayacagina bagli olarak degiskenlik gosterecek gibi gorunuyor.

Tekrar voleybola donecek olursak, Mehmet Ali Aydinlar'in Chachkova'nin imza toreni sirasinda yaptigi aciklamalardan bu sene Avrupa Sampiyonlugu'nu kafasina koydugu ve bu yolda elinden gelen herseyi yapacagi anlasiliyor. Ligde yabanci sinirlamasi 3 olmasina ragmen bu sezon yola 5 veya 6 yabanciyla devam edecegimizi aciklamasi ve onumuzdeki hafta bir dunya yildizina daha imza attiracagini soylemesi oldukca heyecan verici, bakalim sali gunu imza toreninde kimi gorecegiz sari-lacivert formayla. Lo Bianco'yu mu? Piccinini'yi mi? Furst'u mu? Yoksa bambaska bir ismi mi? Skowronska mi dediniz? Neden olmasin?

Ve Tencere Kapagini Bulur...

Jose Mourinho, Real Madrid'de...

25 Mayıs 2010 Salı

Fenerbahce(2):72 - Efes Pilsen(1):70

Serinin 2. macinda dizinden sakatlanan Bootsy Thornton'un serinin geri kalan maclarinda yer alamayacaginin belli olmasiyla bir kez daha planlarini degistirmek zorunda kalmisti Ergin Ataman ve maca da surpriz bir besle basladi. Fenerbahce'ye karsi sahada bircok defalar 4 kisali sistemle gormeye alistigimiz Efes, Shumpert'in 3 numarada oldugu Kaya ve Kasun'lu oldukca uzun bir besle sahadaydi. Taraftarin da destegini arkasina alarak maca inanilmaz bir giris yapti Fenerbahce, ve Efes Pilsen'i 9-0'lik seri sonrasinda mola almaya mecbur birakti. Mola donusunde Smith'in serbest atislariyla ilk sayilarini buldu Efes Pilsen. Vidmar'in bu dakikalardaki etkili oyununa Efes Pilsen Rakocevic ve Smith'le karsilik verdi ve skor 15-10'a tasindi. Bu dakikadan sonra Omer ve Oguz'un basketleriyle yakaladigimiz 9-0'lik seriyle skoru 24-10'a getirdik. Tam ilk periyot, Smith ve Mirsad'in karsilikli basketleriyle 27-12 tamamlandi derken Ender'in biraz da sansinin yardimiyla kaydettigi 3 sayilik basket ilk ceyregin skorunu tayin etti.

2. ceyrege hizli baslayan taraf yine Fenerbahce oldu ve sari-lacivertliler 33-15'lik skorla mactaki en yuksek farki yakaladilar. Bu dakikadan sonra Efes 4 kisasiyla savunmadaki vidalari sıkmaya basladi ve savunmadaki gayretinin yanina hucumdaki isabetli 3 sayilik basketlerini de ekleyince Fenerbahce'nin hizini bir nebze de olsa kesmeyi basardi. 2 takimin da kotu hucumda ettigi bu periyot 38-27'lik Fenerbahce ustunluguyle tamamlanirken Efes Pilsen'den Charles Smith, Fenerbahce'den ise Oguz ve Omer Onan bu devrede one cikan isimlerdi.
Macin 3.periyotuna Efes Pilsen, Kerem Tunceri'nin 3 sayilik basketiyle basladi ve uzun sure sonra fark tekrar tek haneli rakamlara indi. Bu periyotta ruzgar tersine donmustu, Fenerbahce ustuste hucumlardan bos donup Efes Pilsen de isabetli 3'lukler bulunca skor macin basindan beri ilk defa 43-43 ile dengeye geldi. Ertugrul Erdogan'i seri basindan beri elestirmekten kacindim ama periyot basindaki 11 sayilik farkin erimesinde mola almakta gecikmesinin ve ilk yarinin etkili isimlerinden Omer Onan'i benchte unutmasinin rolu cok fazlaydi. Mola sonrasinda da 3'luk yagmuruna devam eden Efes Pilsen, Shumpert'in dipten buldugu 3 sayilik basketle macta ilk defa 50-51'lik skorla one gecmeyi basardi ve 3.periyot Efes Pilsen'in 53-55'lik ustunluguyle gecildi. Bu periyotta Efes'in rahat sayi bulmasinin en onemli nedenlerinden birisi de savunmada yaptigimiz gereksiz switchler sonucunda Efes'in kisa ve hizli adamlarinin mismatchlerde cezayi kesmesiydi.

Son ceyrekte Ukic'in ve Vidmar'in buldugu sayilarla tekrardan skorda ustunlugu ele geciren taraf Fenerbahce'ydi. Efes Pilsen, hucumda Smith'in ve Rakocevic'in, savunmada ise Sinan'in performansiyla oyuna tutunmayi bildi ve macin son dakikasina da 69-70'lik skorla onde giren taraf olmayi basardi. Bitime 53 saniye kala Ukic, 2 serbest atistan 1'ini sayiya cevirerek skora dengeyi getiren isim oldu. Efes Pilsen hucumunda, takiminin etkili isimlerinden Rakocevic'in penetre sonrasi disari cikartmak istedigi topu Kinsey kapinca Fenerbahce'ye macin hucumunu yapma sansi dogdu. Bu hucumda Ender'le Ukic'in birebirinden galip cikan isim Ukic oldu ve macin bitimine 12 saniye kala Fenerbahce 72-70'lik ustunlugu yakaladi. Efes Pilsen'in molasi sonrasinda bu sefer Ender'le birebir kalan isim Mirsad'ti, Ender hiziyla Mirsad'i gecip bos bir turnikeye hazirlanirken arkadan yetisen ve Ender'in topunu bloklayan Mirsad maci Fenerbahce'ye getiren isim oluyordu. Tabi seken topun pesinden yere atlayan Omer'i ve adeta canlanan topu son saniyede sımsıkı kucaklayan Kinsey'i de atlamamak lazim.



Macla ilgili dikkatimi ceken birkac noktaya da deginmem gerekirse, oncelikle sayica yetersiz fakat yine de bekledigimden fazla bir taraftar toplulugu vardi tribunlerde. Kesinlikle persembe gunu oynanacak macta cok daha dolu tribunler olmasi lazim zira hepimizin bildigi sey bu takimin taraftarla costugu. Zaten 2.macta adeta yoklari oynayan Omer ve Mirsad'in bugunku performanslari da bunun en buyuk gostergesi. Bir parantez de genc Slovenler icin acalim; Vidmar savunmadaki sertligine bugun hucumdaki ekstra performansini da ekleyince aldigi kisa surede macin Fenerbahce adina en skorer olmayi basardi, Emir ise alisilmisin aksine inanilmaz tutuk bir oyun sergilerken 3/6 serbest atis, 1/4 iki sayilik ve 0/1 uc sayilik isabetiyle oynayip hayal kirikligi yaratti. Hayal kirikligi demisken Lynn Greer'a da selam yollamadan gecmemek lazim tabi ki. Serinin geri kalaninda ne kadar az sure alirsa o kadar iyi olacak bizim icin, illa birisi Ukic'i dinlendirecekse o biri Mrsic olsun. Macin hareketi ise yukarida; Emir'in butun Efes savunmasini uyutup trailer olarak gelen Oguz'a yaptigi harika asist ve Oguz'un pozisyonu layikiyla bitirisi.

Efes Pilsen kanadina gelecek olursak, Bootsy'nin yoklugu,Rakocevic'in, Smith'in ve hatta Sinan'in dakikalarini arttiracak, serinin uzamasi halinde Smith'in yas itibariyle yorgunlugu ve Kasun'un belindeki sakatligi ibreyi bizim tarafimiza dogru biraz da olsa dondurebilir. Rakocevic ve Smith demisken Efes Pilsen'in kaydettigi 70 sayinin 22'sinin bu iki oyuncunun serbest atislarindan gelmesi de ilginc bir istatistik, ayrica Efes Pilsen'in 12 ucluk isabet bulup 36 sayisinin da buradan geldigi dusunulurse Efes uzunlarinin ne kadar etkisiz bir karsilasma cikarttigi ortaya cikiyor. Istatistik kagidina baktigimizda da Ermal,Nachbar,Kasun ve Kaya dortlusu bugun toplamda yalnizca 6 sayida kaldiklarini goruyoruz. Macin en skorer adami olan ve Efes Pilsen'i adeta tek basina maca ortak eden Charles Smith 3 faul aldiktan sonra ona faul calmamak icin adeta 1000 takla atan karsilasma hakemlerini ise Black Smoke'a havale ediyorum.

Serinin 4. macinda da; "Bizim icin saldir Fenerbahce..."

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Efes Pilsen(1):73 - Fenerbahce(1):64

Maci kisaca ozetlemek gerekirse ilk mactaki dogrularimizi evde unuttugumuzu soyleyebiliriz herhalde. Mac oncesinde Kasun'un sakatligi nedeniyle kadroda bulunmamasi Fenerbahce acisindan ciddi bir avantaj gibi gorunuyordu. Efes Pilsen'in zaten sorunlu olan pota alti Kasun'un da yoklugunda iyiden iyiye uzunlarimizin hava sahasi olmaya adaydi. Adaydi aday olmasina ama ilk macin hucumdaki anahtari olan sabirla topu uzunlara indirmeyi bu macta yapmadik yapamadik. Artik ilk mactaki 3'luk yuzdemize guvendigimizden midir nedir 1.mactaki 3 sayilik deneme sayimiz olan 12'yi daha ilk 2 periyottan gecmistik. Ancak 3'luk isabetimiz yalnizca Kaptan Mrsic'in 2 basarili atisindan ibaretti. 4 kisali Efes Pilsen ise bu devrede Ender ve Kaya'nin tepeden oynadiklari ikili oyunlarla hucumda etkili olurken Nachbar'la ustuste bulduklari 3 sayilik basketlerle de bir ara farki 13 sayiya kadar yukseltti.

3.periyotta tekrardan dogrulari bulmus, Emir ve Ukic ile pota altini besleyen bir Fenerbahce vardi sahada. Pota altindan buldugumuz sayilara Kinsey ve Emir'le buldugumuz iki 3 sayilik basket de eklenince 5 sayi geride basladigimiz periyotta 46-50 ile 4 sayilik farki yakalamayi basardik fakat gerisini getiremeyince periyot 50-51'lik skorla gecildi. Son periyota iyi baslayan taraf ise Efes Pilsen'di, Fenerbahce cevap vermede gecikmediyse de Efes'te Ermal'in ekstra katkisi son dakikalara lacivert-beyazlilarin onde girmesini sagladi. Emir ve Kinsey ile kullandigimiz kritik 3 sayilik atislardan da sayi bulamayinca macin kaderi belli olmus oldu ve Efes Pilsen seride durumu 1-1'e getirdi.
Mac boyunca ribaund ustunlugunu elimizde bulundurmamiza ragmen Fenerbahce adina bu tip maclarda gosterdikleri ekstra performanslarla on plana cikan Mirsad-Omer Onan ikilisinin maci yalnizca 2 sayiyla tamamlamasi, sayi yukunun kisalardan yalnizca Ukic ve Kinsey'e kalmasi, pota altina mac genelinde yeterli top indirememiz ve Efes kisalarinin delici performansi macin kaybedilmesinde onemli rol oynadi. Hakemlerle ilgili de bir kac kelam etmek gerekirse Engin Ozerhun'un mactan once ortaya cikan telefon konusmalarinin hakemleri etki altinda biraktigini soylersek yanilmis olmayiz herhalde, yoksa pota alti mucadelerinde sertlik dozunu asan hareketlerde bulunan Kaya ve Ermal'a faul calarken bu kadar cimri davranmazlardi.

Yaziyi bitirmeden Efes Pilsen'e ve ne idugu belirsiz sozde taraftarina(!) da birkac soz soylemek gerekiyor. Efes Pilsen Kulubu'nun mactan once skorboarda yansittigi su yukaridaki goruntunun hic bir izahati yok, dupeduz terbiyesizlik. Sagdan soldan toplanan bindirilmis kitalar olarak mac boyunca kah Bursaspor kah Trabzonspor diye bagiran ve gecen seneden ders almamis gorunen bu guruha bizden hatirlatmasi; "Fenerbahce adamin elini lavabosuna sokar..."

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Stadyumlar - Allianz Arena

Gezi yazıları gecikti maalesef bu aralar yaşananlar ve tez yazma çalışmaları nedeniyle. Ama akşam oynanacak Şampiyonlar Ligi finali öncesi Allianz Arena ziyaretimizden kısaca bahsetmek istedim ki rengimiz belli olsun.

Malta dönüşü Münih’te transfer için yedi saatim olduğunu gördüğümde tabi ki ilk aklıma gelen şey Allianz Arena’yı ziyaret etmekti. Google Earth sağolsun hemen güzergahı belirledim. S8 metrosuyla havaalanından şehir merkezinde Marienplatz’ye gidecek oradan da U6 metrosuna aktarma yaparak stada en yakın durak olan Fröttmaning durağında inecektim.
Durakta iner inmez stadı görseniz de rahat bir 10-15 dakika yürüyorsunuz girişine ulaşabilmek için. Yaklaştıkça heyecan artıyor. Girişteki tabela sizi yönlendiriyor. “Arena Tours / Shops”
Stad turundan önce mağazalar dikkatinizi çekiyor. Geriden başa geleyim diyerek en sondaki 1860 Münih’in mağazasını gezmeye başlıyorsunuz. Bakıyorsunuz ki açık mavi, beyaz, siyah gibi renklerden farklı olarak yeşil ve sarı, hem de altın sarısı tonlarında formalar, atkılar, ürünler var. "Bunlar kuruluş renkleriniz mi?" diye soruyorum gayet cahilane. "Hayır 150. yıl özel ürünleri..." diyor kadın. Özelse edinmek lazım deyip alıyorum.

Sonrasında sıradaki Allianz Arena mağazasında alıyorum soluğu. Hem stad ile ilgili bütün ürünler hem de stad turları burada. Soruyorum "Ne zaman başlıyor tur?" diye. "İngilizce olanı bir saat sonra diyor ama almanca olan daha yeni başladı." Vakit yok mecbur takılacağız almanca olana. En başından söyleyeyim canımdan bezdirdi rehber beni. Grupla dolaşırken bir ara kaçayım şunlardan gönlümce gezeyim dedim ama izlenecek güzergah, girilip çıkılacak kapılar belli ve hepsinin anahtarı maalesef ki rehberde.

Mağazanın yanındaki bir kapıdan daldım içeri. Allianz Arena’nın belgesel filmi gösteriliyor. Ama ben anlamıyorum. Neyse ordan rehber eşliğinde stadı gezmeye başlıyoruz. Önce tribünlere çıkarıyor bizi, biliyor herkes yeşil alanı görmek için sabırsız. Rehber sürekli anlatıyor ben de sürekli fotoğraf çekiyorum. Yürüyüş aralarında kısaca bana da bahsediyor stadın özelliklerinden. Kale arkasından başlayıp basın tribününün oradan yedek kulübesine kadar iniyoruz. Sonrasında iç kısımlara geçiyoruz. Sponsor salonları, basın odası, soyunma odaları, taraftar salonları, restoranlar, CL müziği eşliğinde futbolcuların sahaya çıktıkları tünel derken bitiriyoruz turu.

Bir ara kale arkasındaki tribünlerde otururken grup birden tezahürat eder gibi küçük bir bağırdı. O bağırış, stad sanki bir anda dolmuş da herkes hep bir ağızdan bağırmış gibi büyüdü kocaman oldu çatıda birikti ve çimlere indi. Stadın yapısı zaten mükemmel görünüşü harika ama bu yapının sağladığı ambians, akustik var ki o daha da inanılmaz. Rakip takımın etkilenmemesi imkansız. 10-15 kişinin çıkardığı sesin böyle etki yapması beni çok şaşırttı. Hele de anlamadığın beklemediğin bir anda gelince.

Herşeyi ile harika bir stad. Etrafı geniş, dizaynı çok farklı. Kırmızı, mavi, beyaz renklerini istediğiniz gibi yansıtabiliyorsunuz stadın dışına. İçerden dışarısı kısmen görünüyor. Sanki kısmen şeffaf beyaz bir balon gibi. Kapılar bol, giriş çıkış rahat, koltuklar hepsinden rahat. Anlayacağınız herşey futbol oynamaya ve izlemeye müsait.
Tribünlerde olmanın yanısıra iç kısımlarda bulunmak da ayrı bir keyifti. Önce basın odasında herkes Louis van Gaal oldu, sonra soyunma odasında Louis’de kim en iyi taktiği ben veririm demeye başladı. Ama hoca dizilişi yapmış, 4-4-2. Hatta rakip sahaya yapmış. Bu da demektir ki bu akşam oyunu yıkacağız karşı tarafa.
Son olarak da çıkmadan önceki son çıkış tüneline getirdi bizi rehber abla. Sonra da verdi arkadan CL müziğini. Biz de haliyle gaza gelip olduğumuz yerde ısınma hareketleri yapmaya ve rakip takımdan arkadaşlarımıza şans dilemeye başladık. Bu müziğin hemen arkasından gelen İzmir Marşı ise gitme vaktinin geldiğini haber veriyordu.
Staddan ayrılmadan önce çabucak bir tur da Bayer Münih’in Fenerium’un da yaptım ve sahip olduğum tek kırmızı t-shirt’ü aldıktan sonra koşturarak düştüm yine yollara.

Belki tekrar gideriz 2012 yılında CL Finali’ni izlemeye ama şimdilik HoAmca’nın dediği gibi, selam olsun Bavyera’ya...

20 Mayıs 2010 Perşembe

Efes Pilsen(0):62 - Fenerbahce(1):78

Sorunlarla bogusan Fenerbahce'ye karsi final serisinde Efes Pilsen bircok kisi tarafindan favori gosterilen tarafti.Seri oncesinde ilk 2 macta Ayhan Sahenk'ten en az 1 galibiyet cikartmamiz gerektigini dusunuyordum sampiyonluk yolunun acilmasi icin.Gerci onumuzde gecen sezon Ayhan Sahenk'ten 2-0 onde dondukten sonra verilen bir sampiyonluk ornegi var ama bu sezon Ukic'in safkan oyun kuruculuk ozelliklerinin ve sogukkanli basketbolunun Solomon'un kontrolsuz gucune nazaran bize avantaj saglayacagina olan inancim ve takimin gectigimiz sezondan aldigina inandigim dersler bu sezon ayni senaryonun yazilmayacagina dair hislerimi kuvvetlendiriyor acikcasi.

Maca gelirsek,ilk periyot basabas giderken periyot sonunda Mirsad ve Kinsey'in etkili hucumlariyla birden oyunda one firladik, bu periyotu 9-21 gibi bir skorla gectikten sonra 2.periyota da hizli baslayip toplamda 19-0'lik bir seri yakaladik ve oyunun kontrolu skorun da verdigi rahatlikla elimize gecti.Efes'in 4 kisaya donmesi ve Sinan Guler hamlesi de 2.periyotta farki kapatmaya yetmeyince ilk yari Fenerbahce'nin 29-44'luk ustunluguyle sona erdi.Farkin bu denli acilmasinda sert savunmamizin yani sira hucumda topu olabildigince iceriye indirmemizin ve zorlama dis atislar kullanmamamizin etkisi vardi, kaldi ki ilk yari tamamlandiginda Fenerbahce'nin 4/4 uclugune Efes Pilsen yalnizca 1/7 uc sayilik isabetle karsilik verebilmisti.
3.periyota iyi baslayan taraf Efes Pilsen oldu, Fenerbahce de ilk 4 dakika sayi bulamayinca fark eridi ve 8 sayiya kadar indi.Ama bu noktadan sonra Fenerbahce oyuna iyice agirligini koyan Ukic'in onderliginde Oguz ve Mirsad'la tekrar farki acmayi basardi ve periyotu 44-60 onde tamamladi. 4.periyotun baslarinda iki takimda karsilikli hucumlardan bos dondu ve bu periyotun ilk sayisi macin bitimine 7.5 dakika kala Efes Pilsen'den geldi.Fenerbahce ise bu periyottaki ilk sayilarini bitime 5 dakika kala Ukic ile buldu. Efes'in mac genelindeki yuzdesiz oyunu son periyotta da devam edince Fenerbahce yakaladigi avantaji da iyi kullanarak macin sonunu iyi oynadi ve karsilasma 62-78'lik skorla sona erdi.

Mac genelinde takim olarak cok iyi bir mucadele koydugumuzu ve Efes Pilsen'i ozellikle dis atislarda zor tercihlere yonlendirdigimizi soylemek mumkun. Basta Ukic, Kinsey, Mirsad, Emir ve Semih olmak uzere istatistik kagidinin her bolumune de etki eden cok yonlu bir oyun sergiledi basketbolcularimiz. Serinin geri kalan maclari cok daha zor olacaktir, bu mac bir nevi 2 ekibin birbirine el ense cektigi bir karsilasma oldu ama oyuncularimizdaki kazanma azmini gormek acisindan oldukca sevindiriciydi. Serinin anahtari yine savunmadan geciyor, mac sonrasinda da Oguz Savas ve Rakocevic'i sahadan silen Omer Onan yaptiklari aciklamalarda gecen seneden ders cikarttiklarini ve Efes Pilsen'i 60'li sayilarda tutmanin oneminden bahsettiler zaten.

Simdi sira serinin 2.macinda, her firsatta basketbola verdigi destekten bahseden Efes Pilsen'in belirledigi bilet fiyatlari manidar ama Fenerbahce taraftari 2.macta da en iyi sekilde destegini takimina verecektir. Cumartesi gunu Ayhan Sahenk'ten galibiyetle donmek sampiyonlugun kapisini da aralamak demek, futbol takiminin taraftara ve camiaya yasattigi travmayi atlatmanin caresi ise tribunlerde yeniden birlik olup sahada cubuklu formayla savasanlara destek olmaktan geciyor. Evet bu sene finallerden yorulduk ama sahada Fenerbahce oldugu muddetce sevmekten yorulmak olmaz...

Basimiz Sagolsun...

"Küskün gider gidenler yer altına..."

19 Mayıs 2010 Çarşamba

Sezon Daha Bitmedi...

Pazar gecesi yasadigimiz soktan cikmak zaman alacak biliyorum, bugun yonetimin yapacagi aciklamanin daha oncekilerden cok farki olacagini da zannetmiyorum. Yine ozelestiriden yoksun, yine sucu kendi disinda herkesten bulan aciklamalar gelecektir...
Butun bunlar olup biterken sezon boyunca uvey evlat muamelesi goren erkek basketbol takimimiz final serisinde Efes Pilsen'le karsilasmaya hazirlaniyor. Fenerbahceliler uzgun, Fenerbahceliler kizgin, Fenerbahceliler mutsuz, dolayisiyla futbol takiminin kacan sampiyonlugunun bu seriye en basta tribun acisindan, dogrudan etkisi olacak gibi gorunuyor. Sezon boyunca subede yasananlardan dolayi basketbol takimina olan kirginlik da cabasi...

Ama Fenerbahceli unutmamali persembe gunu sahada yine sari lacivert cubuklu olacak, sevdamiz, tutkumuz, onsuz nefes alamadigimiz Fenerbahce cikacak bir defa daha sahaya, unutmamali gecen sene elinden alinan sampiyonlugu, unutmamali doping skandalini, unutmamali Kaya'nin, Ergin Ataman'in yaptiklarini ve unutmamali tribunlerdeki yerini almayi...

20.05.2010 Perşembe
20:00 Efes Pilsen - Fenerbahçe (Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu)

22.05.2010 Cumartesi
18:00 Efes Pilsen - Fenerbahçe (Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu)

25.05.2010 Salı
20:00 Fenerbahçe - Efes Pilsen (Abdi İpekçi Spor Salonu)

27.05.2010 Perşembe
20:00 Fenerbahçe - Efes Pilsen (Abdi İpekçi Spor Salonu)

30.05.2010 Pazar
18:00 Efes Pilsen - Fenerbahçe (Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu)

02.06.2010 Çarşamba
20:00 Fenerbahçe - Efes Pilsen (Abdi İpekçi Spor Salonu)

06.06.2010 Pazar
18:00 Efes Pilsen - Fenerbahçe (Darüşşafaka Ayhan Şahenk Spor Salonu)

14 Mayıs 2010 Cuma

Ezeli Rakibimi İstiyorum...

Malum ev topluyoruz bu aralar, eşyaları kolilerken eski biletlerim ilişti gözüme. Hepsine baktım tek tek ve uzun uzun. Her hikaye , her beste , her yoldaş bir daha canlandı zihnimde.

Birkaç bilete takıldı kaldı gözlerim. Aralarından iki tanesi ne farklı galibiyetler, ne zorlu deplasman maçlarınındı.Ezeli rekabetin rekabet olduğu yıllardan kalan iki Maraton bileti. Biletix biletlerinden daha şık, sevimli ve de renkli iki bilet. Üzerlerinden 11 sene geçmiş... Maraton'da çatı altında, mümkünse ortalarda yer bulmak için maçtan on saat önce sıraya girdiğimiz zamanlar.

En önemlisi maçlar üç ihtimalli, oynanmadan bilemiyorsun kim sevinecek , kim üzülecek. Düşünün iki sene üstüste Kadıköy'de puan çıkarmış Galatasaray!
Sene 1998 ligin başı (tabi ki 6. hafta), takımın başında Löw var, fırtına gibi girmişiz sezona. Maçın başında önce yakıyoruz stadı ardından 10 kişilik rakibe karşı inanılmaz bir baskı ile 2 gol buluyoruz. Farkı beklerken sahneye Erol Bulut cıkıyor bir penaltı yaptırıp kendini de attırıyor. Bir maçın içine nasıl ediliri göstermiştir Erol Bulut. O olmasa , belki de 6-0 ı Eylül aylarında kutlayacaktık. 86'da galibiyeti kutlamaya hazırlanırken Hakan Şükür kafasıyla yıkılıyoruz.
Bir sezon sonrası, tarih 20 Kasım 1999. Allahsız bir yağmur yağıyor İstanbul'da, Ezeli rakibimiz ilk yarım saatte iki gol buluyor bu kez farka koşan onlar. İkinci yarıya çıkarken çağırıyoruz takımı, bizler inandık bestesi henüz icat olmamış, "3-0'dan 4-3 , unutmadık hala" ile motive ediyoruz çocukları. Koşuyorlar , ısırıyorlar ama rakip çok kuvvetli, Moldovan rüzgar yardımıyla farkı bire indirse de eşitleyemiyoruz skoru. 90 dakika sonunda takımımızı çağırıyoruz tribünlere, alkışlamaktan patlıyor avuçlarımız.

O gün eksik kalanın yetenekli ayaklar ve gelmeyen beraberlik golü olduğunu hissetmiştim. Şu fani gözler belki de son kez görmüş Galatasaray'ın Kadıköy'de puan aldığını. O gün bilememişiz değerini. Derbilerin heyecanını yitirmeden , sonucunu bilmeden o stada koşmak; tribünlerde coşmak nedir o günden sonra unuttuk.Merak etmeyi, heyecanlanmayı , üzülmeyi unuttuk. Keşke Hasan Şaş'ı , Hagi'yi, Bülent Korkmaz'ı ve Terim'i de çağırsaydık yanımıza, alkışlasaydık onları da... Dilim tutulsaydı da sövmeseydim o gün. Derler ya hep biri olmadan biri olmaz diye. Hakikaten öyle... Olmuyor. Her sene 15-0 , 18-1 saymaktan 5'te 5'i beklemekten sevinçleri sezon sonuna öteler olduk. Sizi yenmenin keyfini kaçırdık, alamıyoruz. Gerekirse özür de dileriz. Yeter ki sen geri dön..

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Diana Taurasi Fenerbahce'de...

Kac zamandir konusuluyordu zaten ama resmi aciklama icin sampiyonluk beklendi. Diana'nin gelmesi Penny'nin de kaldigi anlamina gelir...Su gozler Schumacher'den, Ortega'dan, Pierre'den, Carlos'tan, Alex'ten, Anelka'dan, Danovan Bailey'den, Marlene Ottey'den, Henry Turner'dan, Mahmoud Abdulrauf'tan, Milic'ten, Pondexter'dan, Gamova'dan, Nati'den ve daha nicelerinden sonra Diana Taurasi'yi de Fenerbahce formasiyla gorecek ya, daha ne diyeyim...

Hosgeldin Diana...

Sampiyon Fenerbahce...

Son bir hafta icerisinde 2. defa ayni basligi atiyorum blogdaki bir posta. Baska zamanlarda imtina edecegim bu durumdan inanilmaz bir keyif alarak yapiyorum ve de bunu, cunku benim nazarimda vaziyeti daha net ifade edebilecek bir baslik daha yok "Sampiyon Fenerbahce"den baska...
Kadin basketbol takimimiz Turkiye Kadinlar Basketbol Ligi final serisinde ezeli rakibi Galatasaray'i supurerek 2009-2010 sezonunda namaglup sampiyon oldu. Macin kilit noktalarindan biri koc Aydin Uguz'un ilk 2 macin etkisiz ismi Nicole Powell yerine yabanci tercihini Ajavon'dan yana kullanmasiydi ki Matee de ozellikle ilk yaridaki etkili oyunu ve 10 sayi-5 ribaundluk performansiyla bu tercihin ne kadar isabetli oldugunu gosterdi. Seyirci yasagi yuzunden Fenerbahce taraftarinin alinmadigi maca iyi baslayan taraf final serisinin ilk macindaki gibi Galatasaray'di. Sari-kirmizililar macin hemen ilk dakikalarinda 6-0'lik seriyle one firladilar fakat Fenerbahce'nin cevabi ilk mactaki kadar gecikmedi ve periyotun sonlarinda one gecmeyi basardi kizlarimiz. Ilk periyot 16-21'lik skorla tamamlanirken Fenerbahce adina Penny Taylor, Birsel Vardarli ve Matee Ajavon on plana cikan isimlerdi. Bu 3'lunun performansina ilerleyen dakikalarda Batur Abi'nin deyimiyle "Aslan Yurekli Risar" Ebony'nin de performansi eklendi. Devreye takimimiz 33-41'lik skorla onde girerken Penny hucumda skor yukunu cekmesinin yanisira sut yuzdesiyle de izleyenleri buyulemeye devam etti...

3.periyota iyi baslayan taraf Galatasaray'di, Bahar'in ustuste buldugu ekstra sayilar sari-kirmizililarin maca tutunmasini sagladi. Dar rotasyonun getirdigi yorgunluga bir de maci yoneten hakemlerin en ufakta temasta Fenerbahceli oyunculara caldigi fauller eklenince bu periyotta Galatasaray hucumda tam 26 sayi buldu. Buna karsilik kizlarimiz 16 sayida kalinca periyot sari-kirmizililarin 59-57'lik ustunluguyle tamamlandi. Macin final periyotunda savunmayi sertlestirip iceriye daha cok top indirmeye basladik ve kisa surede de one firlayarak bunun karsiligini aldi. Iceriden Nevriye ve Ebony'le buldugumuz sayilara Galatasaray Katie Douglas'la cevap vermeye calisti. Burada dikkat ceken nokta Galatasaray'in yerlilerinin hucumda sorumluluk almaktan kacmasi ve her pozisyonda topu Tamika'ya veya Douglas'a aktarmaya calismasiydi. Mac kafa kafaya giderken Galatasarayli oyuncularin kacirdigi turnikeler ve Zafer Kalaycioglu'nun final serisi boyunca sutunu riske ettigi Ebony'nin ceza atislarini iyi degerlendirmesi -ki cemberin onunden sekip giren 3lugu macin kirilma anidir- son saniyelere Fenerbahce'nin ustun girmesini sagladi. Bu dakikadan sonra da taktik faulleri iyi degerlendiren Fenerbahceli kizlar ustuste 5. toplamda da 8. sampiyonluga uzandilar.

Amator branslarin zirve yaptigi sezonda bu hareketin bayraktarligini yapan Kadin Basketbolcularin sampiyon olmamasi beklenemezdi zaten ama sezon boyunca sakatliklar ve sanssizliklar yakasini birakmamasina ragmen namaglup bir sekilde bu basariya ulasan butun oyunculari ve teknik kadroyu basta Aydin Uguz olmak uzere tekrar tekrar kutlamak gerekir. Final serisi icin bir MVP secmek gerekirse hic kuskusuz bu isim serinin 3 macinda da gosterdigi inanilmaz performansla Penny Taylor olacaktir, dunku karsilasmayi da 28 sayi-7 ribaund-2 assistle tamamlayan Penny de bir Pondexter bir Katie Smith gibi Fenerbahce'yi sampiyonluga tasiyan WNBA efsanelerinin arasina adini yazdirmayi basardi. Darisi onumuzdeki sene Diana Taurasi'nin basina... 2009-2010 sezonunda 3 ana bransta yapilan 19 karsilasmada yalnizca 1 galibiyet goren "Avrupa'ya acilan pencere"nin taraftarlari bu durumu hazmetmek de sorun yasamis olacaklar ki macin bitisiyle birlikte sahanin ortasinda sevinen Fenerbahceli basketbolculara tribunlerden yabanci madde yagmuru basladi. Daha once kafalarina viski sisesi atmisligi da olan bu guruhun davranislarina aliskin olan kizlarimiz bunun uzerine sevinmeyi erteleyip ortundukleri havlularla soyunma odasinin yolunu tuttular. FBTV kameralari bu sevinc gosterilerini canli yayinla izleyecilerine aktarirken soyunma odasinda ozellikle Ebony'nin sevinci gorulmeye degerdi. Soz televizyondan acilmisken maci D-Spor'da (ya da GS-Spor desek daha dogru) anlatan ve yorumlayan sozde tarafsiz(!) arkadaslara da cok guzel bir kapak oldu bu mac...