Malta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Malta etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Haziran 2010 Cuma

Stadyumlar - Malta

Dünya kupası başlamadan önce Malta gezisinden elimde kalan stadyumları da sizinle paylaşayım. Kara kıtaya ulaşamasak da yol üstü sayılabilecek Malta’dan geçelim hızlıca.
Başkent Valetta’nın göbeğindeki merkez otobüs durağına çok yakın olan Floriana FC’nin stadı ulaşımı en kolay olanıydı. Gerçi oraya staddan çok patates tarlası demek daha doğru olur ama zaten kulüp maçlarını uzun zamandır orada oynamıyormuş. Yolun kenarında 3 santimlik basamaklardan oluşan tribünleriyle sadece mahallenin çocuklarının koşturdukları yeşermiş boş bir tarla gibi. Ambleminin aslan olması ne kadar iticiyse de renkleri ve kariyerine Boca’da başlamış Arjantinli Pablo Doffo’yu kadrosunda bulundurmasıyla sempatimizi kazanıyor Floriana FC.Bu arada kulübün atkısını edinebilirmiyim diye etrafta dolanırken girdiğim kulüp binası (!?) ilginizi tarladan daha çok çekecektir. Resimde de gördüğünüz üzere cefakar taraftarlar oturmuşlar -duvarda, tavanda atkılar, bayraklar- muhabbet aralarında karşılıklı yeşil beyaz sarı çekiyorlar. Malesef sezon başında üretilen sınırlı sayıda atkılardan edinemiyorum zira Malta’da ligler bitmek üzere.
Bitmek üzere ama Birkirkara FC ile Valetta FC arasında amansız bir takip var. Valetta’dan ayrılıp birçok kulübün maçlarını oynadığı ve adadaki en büyük stad olan Ta’Qali National Stadium’a doğru yola koyuluyorum. Ulaşımı zor. En yakın otobüs yürüyerek 15-20 dakikada stada ulaşabileceğiniz bir noktada tarlaların arasında bırakıyor sizi. Ordan cam işçiliği yapılan küçük bir bölgeden geçiyorsunuz. Bizim siteler gibi. Turistleri alışveriş yapsınlar diye buraya getiriyorlar. Orayı da geçip Havacılık Müzesi’ndeki pilot olmuş uçakları da gördükten sonra stad karşınızda beliriyor. Bulduğunuz ilk kapıdan gidiyorsunuz ama tribünlere, çimlere ulaşamıyorum.
Malta Futbol Federasyonu başkanına bir selam verip kupaların bir fotoğrafını çekip yollanıyorum diğer taraftaki stad müdürünün odasına. Sağolsun kapıda karşılıyor beni. Gel seni ben kendim gezdireyim diyor ve çıkıyoruz tribünlere, yeşil çimlere. Bu arada ligdeki çekişmeyi anlatıyor. Lider Birkirkara FC’nin ertesi akşam kritik bir maçının olduğunu puan kaybetmesi durumunda son hafta lig 2. Valetta ile yapacakların maçın şampiyonu belirleyeceğini söylüyor.
Sonradan öğrendim, son maçta Valetta Birkirkara’yı yenmesine rağmen yine 1 gün ile kaçırdığım maçı Birkirkara’nın kazanarak şampiyonluğu bitime bir hafta kala garantilemiş. Eee adamlar bizim gibi işi son haftaya bırakmamış.
Müdüre teşekkür edip tekrar Valetta’ya doğru yola çıkıyorum ama yol üstünde indi bindi yapacak bir yer daha var. Spartalıların stadı, Victor Tedesco. Hamrun Spartans FC’nin gençleri antremanda iken tribünlerde az sayıda kırmızı siyah sevdalısı onları izliyor. Tarlalarda yürümekten yorgun düşen bedenimi gençleri izleyerek dinlendiriyorum bir süre. Son yıllarda asansör takım olmuş olsa da, 1907’de kurulmuş olması ve 82-83 sezonunda 36 yıl sonra takımı Premier Lige çıkaran eski başkan Victor Tedesco’nun karizmatik ismi ile hafızalarımızdaki yerini alıyor, Hamrun Spartans FC.

28 Mayıs 2010 Cuma

Gezi Yazıları - Malta - Ekstralar

Vasat bir kahvaltı

Klasik akşam yemeği

Susuzluk

Uyarı

Merkez otobüs durağı, Valetta

Akdeniz

Alpler

Camel'a teşekkürler, Münih Havaalanı

İhtiyaç sahiplerine, Münih Havaalanı

Fazlasını arayanlara, Münih Havaalanı

Ne aradığını bilenlere, Münih Havaalanı

Gezi Yazıları - Malta

Sezon sonuydu, tezdi derken gezi yazısı gecikti. İş seyahati olması ve bu sefer yalnız gitmem sebebiyle turistik geziler yerine avare avare dolaşmalar yaptım daha çok. Gitmeden önce Malta hakkında okuduklarımdan da faydalanarak karalayayım artık bir şeyler diye oturabildim sonunda bilgisayarın başına.
Don Corleone’nin memleketi olan Sicilya’nın güneyindeki adalar takımından oluşuyor, Malta. En büyük iki adası Malta ve Gozo. Gozo’ya gidemedik ama Malta’nın sokaklarında dolandık 4-5 gün boyunca işten arta kalan zamanlarda. Başkenti Valetta ancak en büyük kenti Birkirkara. Maltaca diye bir dil var ama ben kullananı görmedim, herkes İngilizce konuşuyor. Zaten memleket dil okullarıyla da meşhur. Turizm için adaya gelenler kadar dil eğitimi almak için gelenler de azımsanmayacak kadar az.
Zamanında Kanuni Sultan Süleyman, Malta kapılarına kadar dayanmış ancak Avrupalıların desteği ile püskürtülmüş. Bu yardım karşılıksız kalmamış tabi ki, önce Fransızlar sonra İngilizler sömürmüş küçücük adayı. Ardından yaklaşık 45 yıl önce bağımsızlarını kazanmışlar sonrasında da Cumhuriyeti kurmuşlar. Bununla da yetinmemişler çalışmış çabalamış 2004 yılında da AB’ye tam üye olmuşlar. Haliyle de para birimi olarak artık avro kullanılıyor.
Ülkenin bir ada ülkesi olması ve kaynaklarının sınırlı olması sebebiyle daha çok dışarıya dayalı bir ekonomileri var. Ama adanın çok kalabalık olmaması sebebiyle olsa gerek gelir düzeyleri düşük sayılmaz. Yine de çoğu şey dışarıdan geliyor. Bir tek şey hariç, Kireçtaşı. Zira Matla’daki bütün yapılar kireçtaşı kullanılarak yapılmış ve yeni yapılanlar da aynı şekilde yapılıyor. Yani bütün binalar beyaz tonlarında. İnsanlar da ortamı renklendirmek için kapılarını, pencere pervazlarını boyamışlar habire. Yeşil, mavi, kırmızı, en çok giden renkler. Zamanında ilk raylı sistemin kullanıldığı memleketlerden biriymiş Malta, ancak geriye pek bir şey kalmamış ya da ben Malta otobüslerinden başka pek bir toplu taşıma aracı görmedim. Ama adamlar tarihi eser niteliğindeki otobüsleri bile allayıp pullayıp turistler için ilgi çekici bir hale getirmişler. Tek kapılı otobüslerde “inecek var kaptan” uyarısını bazı otobüslerde düğmelerle yapsanız da bazılarında hala tavan boyunca dolaşan ve şoförün tepesinde bulunan zile bağlanan iplerle veriyorsunuz. Aynı kısıtlama havayolları için de geçerli. Malta hükümetinin işlettiği Air Malta, Uluslararası Malta Havaalanı’ndan emin değilim ama nerdeyse tek başına hizmet veriyor. Bildiğim kadarıyla çok sınırlı sayıda direk uçuş var. Zira ben de Münih üzerinden gitmek zorunda kaldım. Gerçi benim açımdan iyi oldu. Münih’teki transferden önce 7 saatlik bir boşluğum ve bu sayede Allianz Arena’yı görme fırsatım oldu.