25 Şubat 2009 Çarşamba

Sonbahar #2

41.si düzenlenen Siyad Ödüllerinde 'Sonbahar' filmi en iyi görüntü yönetimi, en iyi senaryo, en iyi erkek oyuncu performansı ve en iyi film dahil toplam 4 dalda ödüle layık görülmüş. Bu güzel filmi yapanlara, filmde emeği geçen herkese, Karadeniz'in çalışkan kadınına ve o eşsiz manzarasına birkez daha teşekkürlerimizi ve saygılarımızı iletelim.

24 Şubat 2009 Salı

QTM #1

Topçuluk - Futbolculuk


Rıdvan Dilmen ve Fuat Akdag'ın Not Defteri'ni takip edenler bilir. Ozellikle Acun'un katıldıgı program dahil hep bir halı saha muhabbeti doner, anlatır Rıdvan.. Oguz Cetin , Metin Tekin, Fatih Terim ve Rıdvan.. takım bu. Gırgır şamata değil hırs yaparmıs bu arkadaslar. Karşıda kim var bilmiyorum ama oyle yenilmez bir armada da değilmiş bu arkadaşlar. Yurdumun gencecik topcularını 19 mayıs arkasında izledikten ve de akranımız olan bazı arkadasların ikinci , üçüncü ve hatta amator liglerde nasıl süründüklerini gordukten sonra , yurdumda oynanan futbolu da hesaba katarsak bu topculuk isi biraz sans ve de tercih meselesi galiba (Rıdvan ve muadillerini elbette tenzih ediyorum). Yıllar önce tam önümde Erol Bulut 5 metreden inen bir topu sol ayağı ile önüne alamadığında düşünmüştüm futbolcu olabilir miydim diye ? Bu blogun da ev sahiplerinden diego'nun bir Ceyhun, or-ka' nın bir Tayfun Korkut, amarilla'nın bir Serhat Akın, owner'in bir Hogh, alkolik'in tabi ki Barthez ve tosun'un da bir B.Savas-B.Şenol olmaması için bir neden yokmuş ( e blogu takip eden başkaları da var diye mutevazi davranıyorum). En basit hesapla gunde iki idmandan 10 yaşından bu yana haftada 28 halı saha macı yapacaksın, sonra arkana yaslanıp kendini seyret. Ya da diger bir basit hesapla derslerle sınavlarla, sonrasında işle güçle ve de tribunle - deplasmanla gecen zamanlarının hepsinde futbol oynadıgını ve kendini gelistirmeye calıstıgını dusun.. Sonra da söyle şimdilerde mumla aradığımız Ali Güneş kadar oynayamacak olanımız var mı?

İnanmadınız mı , pazartesileri bekleriz...

23 Şubat 2009 Pazartesi

Bazen huzun vardir, bazen mutluluk...

Gecen haftaki performanslardan sonra "Tulum..." demistik, sagolsun takimlarimiz bu hafta dedigimize diyecegimize pisman ettiler bizleri. Cuma gunu bayan basketcilerimizin Caferaga'da Ekaterinburg maglubiyetiyle baslayan hafta ve bugun yine bayan basketbolcularimizin Samsun deplasmaninda aldigi maglubiyetle kapandi.
Erkek basketciler Turk Telekom onunde gosterdikleri muhtesem performans sonrasinda kura sansinin yanimizda olmamasinin ve daha cok da Efes'in savunmasinin etkisiyle kupaya gecen sene oldugu gibi yari finalde veda etmek zorunda kaldilar. Sonrasinda kostura kostura yetistigimiz Gencler macinda da gecen hafta FF modunda olan takimin elinin bu hafta Pause dugmesinde oldugunu anlamamiz pek de zor olmadi. Tribunler iyi bir performans verdi sayilabilir ancak sahadakileri diriltmek icin taraftar desteginden cok daha fazlasi gerekiyordu maalesef. 2.yarinin basinda takimi tribunlere cagiran taraftara uzaktan soylesine bir el sallamakla olmuyor bazi seyler.Pazar gunu bu sefer de erkek voleybol takimimiz Ankara'da Halkbankasi onunde sahadan boynu bukuk ayrildi ve boylece haftasonu pastasinin uzerine kremasi da eklenmis oldu.
Elm Sokagi'ndan tek iyi haber ise yarin oynayacaklari kupa finali oncesinde Eczacibasi'ni 3-0'la gecen bayan voleybolcularimizdan geldi, ayni performansi yarin oynacaklari macta da gostermelerini ve finalin 2.maci oncesinde onemli bir avantaj elde etmelerini dileyelim, her ne kadar bu aralar dileklerimiz pek kabul olmasa da...

20.Haftanin Oyuncusu...

Farkli kazanilan Hacettepe macinin oyuncusu galibiyetin basmimari Kaptan Alex secildi. Kullanilan 23 oyun 21'ini alarak 1'er oy alan Lugano ve Semih'in onunde acik farkla 20.haftanin oyuncusu secildi.

Bu hafta ise yine 18.hafta oylamasinda oldugu gibi zor bir anket bizleri bekliyor, bakalim iyi oynayan bir oyuncu bulabilecek miyiz?

Hangisi?




Galatasaray Skibbe'yi Kocaeli hezimetinin sabahında gönderdi. Hem de hafta ici Bordo macı varken. İlk tökezlemede yardımcılarını görevden alarak sezon sonunu göremeyeceğini bildirmişlerdi zaten. İstifaya zorladılar, haftalar geçti tazmitı da gözden çıkarıp yolladılar. Geçen sezon da teknik direktörü postalayıp şampiyon olmuşlardı. Sadece takıma, hırsa, motivasyona inanan bir kültür yarattılar ve dolayısıyla bu kıyımın bir süre daha devam etmesi olası.

Benzer bir yenilgiyi daha ligin başında Kayseri önünde biz de yaşadık. Avrupa'da onlar devam ederken biz evimize döndük. Galatasaray'ın sahada gösterdiği kazanma azminin yarısını göstermezken ara transferi de boş geçtik. Sabrettiğimiz adam da genç Skibbe değil Fener macerası ile kariyerini tamamlayacak olan Aragones. Daum zamanındaki soğukkanlılığımız Zico zamanında hırsımız ve pes etmeyişimiz karakterimiz olmuştu. Aragones döneminde ikisini de kaybettik. Kovulan Skibbe reçetesini ararken 3 lü savunma bile denedi, Aragones'in değiştirdiği tek şey Can ve Yasin'den beklentileri oldu.

Tüm bunlara rağmen fikrim sabretmenin doğru olduğudur. Lakin 2010 sonunda her halükarda takımı bırakacak bir adama değil. Keşke Skibbe bizim hocamız olsaydı ona biz sabretseydik. Fenerbahçe gibi bir takımın başında 5 sene kalacak bir teknik adamla en fazla 2 senenizi kaybedersiniz zaten. Yani sözün özü içimizi acıtan sabredilenin Osieck , Hiddink , Löw , Rıdvan , Oğuz , Daum ya da Zico değil Aragones olmasıdır.

20 Şubat 2009 Cuma

Haftasonu Mesaisi...

Zorlu ve maç dolu bir haftasonu bizleri bekliyor. İlk olarak bayan basketbol takımımız Euroleague'de Ekaterinburg ile 2. maçına çıkıyor bugün. İlk maçı 94-62 gibi bir farklı skorla kaybetmiştik deplasmanda. Bu maçtada işimiz baya zor ve seri burada bitecek büyük ihtimalle ama bir tesellimiz var o da Cappie'yi yeniden izleyebilecek olmak. Günün diğer maçında ise erkek basketbol takımımız Tekonosa Türkiye Kupası'nda Türk Telekom ile karşılacak. Ömer Onan ve Semih Erden bu maçta takımımızdaki yerlerini alamayacak. Yarın ise ilk olarak bayan voleybol takımımız Eczacıbaşı ile karşılacak. Eğer bu maçı alırsak ligi 3. sırada bitirebilmek adına önemli bir avantaj elde edeceğiz. Futbol takımımız ise Ankara deplasmanında Gençlerbirliği ile karşılaşacak. Büyük ihtimalle bu maçı blog ekibiyle beraber stadda canlı izleriz. Maçtan sonra da birileri maçla ilgili birşeyler karalar blogda. Pazar günü ise erkek voleybol takımımız Ankara'da Halkbank ile karşılaşıyor. Bu maçta da tribünde yerimizi almaya çalışırız. Eğer erkek takımımız Telekom'u yenerse bu maç programına cumartesi oynayacakları yarı final maçı, o maçı da kazanırlarsa pazar günü oynayacakları final maçı da eklenecek. Yani Fenerbahçe'yle dolu bir hafta sonu bizleri bekliyor. Şimdiden bütün takımlarımıza başarılar, güzel ve galibiyetlerle dolu bir hafta sonu geçiririz umarım.

20 Şubat Cuma
Fenerbahçe - UMMC Ekaterinburg Caferağa S.S. / 19.30 Yayın: FBTV
Fenerbahçe Ülker - Türk Telekom İzmir Halkapınar Spor Salonu / 20.30 Yayın: NTVSpor
21 Şubat Cumartesi
Fenerbahçe Acıbadem - Eczacıbaşı ZentivaBurhan Felek 50. Yıl S.S. / 17.00
Gençlerbirliği-Fenerbahçe Ankara 19 Mayıs Stadı / 19.00
22 Şubat Pazar
Halk Bank - Fenerbahçe Selim Sırrı Tarcan / 17.30

19 Şubat 2009 Perşembe

Neden Turk Telekom?

Fenerbahce ismine hak ettigi sponsorluk bedelini verecek baska bir marka yok mudur?

TBL'de sampiyonluk yolunda en onemli 2-3 rakibimizden biri olmasi bir yana, ezeli rakibimizin stadina adiyla beraber milyon dolarlar veren bu kurulusun reklami eger 2009-2013 sezonlarinda formamizin gogsunde, kolunda, kicinda, basinda veya herhangi bir yerinde sponsor olarak yer alacaksa, simdiden soyleyeyim kimse benden 1 tane bile forma almami beklemesin... nokta...

Dev isbirligi

Dede...

Basliga aldanip da Aragones ile ilgili bir yazi bekliyorsaniz yanildiniz demektir. Konumuz gunun anlam ve ehemmiyetiyle ilgili olarak Diego ve aile saadeti...
Bugun modern cagin en buyuk anti-kahramani Diego Armando Maradona (A.k.a. D10S) 49 yasinda dede oldu. Atletico Madrid ve Arjantin milli takiminin yildizi Kun Aguero ve Maradona'nin en kucuk kizi Gianina'nin ortak cabalariyla :) dunyaya gelen ufakligin adi ise Leonel.

Maradona'nin varisi olarak gosterilen Lionel Messi ile oldukca benzer bir isim tasiyan Leonel'in, dedesinin Maradona babasinin Kun Aguero oldugunu dusunuldugunde bu birlesimden bir "ust insan" cikma ihtimali daha simdiden 15-20 yil sonrasi icin bircok futbolseveri heyecanlandirsa da, Diego'nun Italya seruveninde Napolili genc bir hanimdan olan oglu Diego Sinagra'nin makus talihini de unutmamak gerek diye dusunuyorum.

Sonuc olarak aramiza hosgeldin "Tanrinin serce parmagi"...Kendine nasil bir yol cizeceksin bunu bilemiyoruz ama sunu unutma, biz dedenin golleriyle buyuduk, babanin golleriyle yolu yariliyoruz, senin gollerinle de yaslanmak istiyoruz...

15 Şubat 2009 Pazar

Tulum...

Az once sona eren ve son ceyreginde kemerleri sikarak kazandigimiz Oyak Renault maciyla birlikte uzun haftalar sonunda futbol, basketbol ve voleybol takimlarimizin tamami haftayi galibiyetle kapattilar.
Bayan voleybol takiminin Nilufer Belediye karsisindaki 3-0'lik galibiyetiyle baslayan haftasonu, haftanin en onemli macinda Galatasaray'a salonu dar eden Bayan basketbolcularimizin aldigi farkli galibiyet ve futbol takiminin sezonun en farkli skoruna imza attigi 7-0'lik Hacettepe maci ile devam etti.

Bugun ise once Erkek Voleybolcular Mef Okullari'ni 3-0'lik skorla gecerken, Erkek Basketbol takimimiz 3 periyot boyunca geride goturdugu ve bir 48-61'lik skorla geriye dustugumuz macta, son periyottaki 29-9'luk seriyle maci 77-70 kazanmasini bildi. Gecen haftaki sonuclarla karsilastirdigimizda herbir sonucun sevgililer gunu hediyesi olarak nitelendirilebilecegi bu haftaki performanslar umarim daim olur.

19. Haftanin Oyunculari...

Gectigimiz hafta oynanan kabus tadindaki I.B.B macinin oyunculari 5'er oy alan Emre Belozoglu ve Volkan Demirel oldu. Emre boylece 18. haftadan sonra bu hafta da adini haftanin oyuncusu olarak yazdirdi.

Sevgililer gunu hediyesi gibi skoruyla Hacettepe macinin oyuncusunu secmek ise daha kolay olacaga benzer, zira erken gelen gollerin de etkisiyle genel anlamda takim olarak iyi bir Fenerbahce ve ozledigimiz bir performans sergileyen bir Alex vardi sahada.

2 resim arasindaki 7 fark...


14 Şubat 2009 Cumartesi

Linha de Passe

Walter Salles yönetmiş bu filmi, Ernesto'nun gençlik yıllarından bir kesit sunan ve devrimciliğe adım attığı Güney Amerika seyahatini anlatan Motosiklet Günlüğü'nün yönetmeni aynı zamanda. Tam anlamıyla bir futbol filmi olmasa da; Brezilya'da yoğrulmuş, futbolla harmanlanmış başarılı bir dram. Cannes'da Nuri Bilge Ceylan 3 Maymun'la en iyi yönetmen ödülünü alırken Linha de Passe de Sandra Corveloni ile en iyi kadın oyuncu ödülünü almıştı. Afişine gözüm takıldığından beri izlemek istiyordum.
Copacabana plajlarından çıkmış futbolcu hikayelerinin yanında , Brezilya metropolü Sao Paolo varoşlarından bir futbol hikayesi Linha de Passe. Özellikle Garinça, Edmundo gibi futbola geç yaşta başlayan oyuncuların da yaşamlarını kavrama fırsatımız oluyor. Oyuncular da Brezilyalı olunca futbol kareogrofilerinde hiç bir sorun yaşanmamış,top herkesin ayağına yakışıyor. Hadi abartalım biraz filmden Fener'e oyuncu bile alınır Ali Bilgin'den kötü olmaları mümkün değil.

Son olarak bir tavsiye: filmdeki frikik sahnesine dikkat... Santiago Munez'e de selamlar.

13 Şubat 2009 Cuma

Sevgililer Günü

Yarın sevgililer günü ya da birebir Türkçe'ye çevirirsek Aziz Valentine günü. Yaklaşık iki haftadır hem yazılı basında hem görsel basında bir sürü ilan, reklam veya haber izliyoruz bu günle ilgili. Sürekli bir tüketim pompalaması yapılıyor. Gazete alıyorsunuz, gazetenin içinde bir ek; sevgililer gününde hediye olarak ne almalı? Derken televizyonu açıyorsunuz, bir haber; en romantik oteller ve restoranlar nereleri, fiyatlar ne alemde. Derken telefonunuza gelen bir mesaj, bimem nerede sevgililer günü için özel kampanya: 3 al 2 öde. Üretmeyi çok seven (?!) bir toplum olarak sürekli bir tüketim pompalaması sürüp gidiyor ve böyle olunca insanın içinden cidden özel bir şey yapmak gelmiyor bu gün için çünkü yapmak zorunda olduğunuz bir ödev gibi önünüze konuyor bu durum.

Tabi bizim de iyi ya da kötü anılarımız var bu günle ilgili. Bundan 2 sene önce askerden dönmüşüz, bir ay olmuş çalışmaya başlayalı, derken sevgililer günü gelmiş; o gün de Fenerbahçemizin deplasmanda Alkmaar ile maçı var. Hayatımızda 2. defa bizim takım şubat ayında maça çıkıyor Avrupa'da. Neyse gerekli izinleri aldık, karşı taraftan henüz bir tepki gelmedi. Akşam vurduk kendimizi Alkoliklerin eve. Tabi maçtan önce ve maçın devre arasında hatun kişiyle yapılan görüşmeler var, sesin sitem dolu olduğunu anlıyorsunuz ama girmişiz artık bu yola, maç bitsin ondan sonra diğer konuyla ilgileniriz diye düşünüyoruz. Derken son dakikada yediğimiz boktan bir golle Avrupa maceramız sona eriyor. Maç bitiyor bu sefer tutuyoruz Kızılay'ın yolunu, tabanlarımız kıçımıza vuruyor yürürken . Açık çiçekçi arıyoruz bir yandan derken buluyoruz, biraz pazarlık yapıyoruz, alıyoruz çiçekleri hadi taksici abi, çek arabayı tunalı'ya diyoruz. Velhasıl kapı açılıyor, bir karış surat var karşınızda ve bir yarım saat özür faslı sürüyor. Tabi yaşadığınız durumu anlatmanız zor, diyemiyorsunuz ki; 'Canım, hayatım boyunca 2. defa şubat ayında maça çıkıyoruz, bir de ben bu adamlarla maç izlemeyi seviyorum yoksa zevk almıyorum izlediğimden'. Böyle diyemediğinizden dolayı da başlıyorsunuz kıvırtmaya. Bir şekilde tatlıya bağlanıyor konu ama sizin kafanızda son dakikalarda yediğiniz o gol var.

Sonuç olarak böyle zorla dayatılan günlere kılım kardeşim. Benim bildiğim bir Aziz var o da Aziz Pierre:)

Not: Bu yazıyı yazanın şu anki durumunu bilen arkadaşlar, olayı yanlış yorumlamasınlar lütfen:)

Captain Tsubasa

Ortaokul ve lise çağlarımızın unutulmaz çizgi filmlerinden birisi idi Tsubasa-Küçük Golcü. Sabahın en erken saatinde herkesten önce kalkılır ve izlenirdi ve ardından okulda bütün gün muhabbeti dönerdi. O zamanlar Maradona'dan sonra en popüler topçuydu Tsubasa bizim için. Hayalini kurduğumuz bin bir çeşit süper vuruş tekniğinin imkânsızlığına rağmen keyifle izlerdik Tsubasa'yı ve hala da izlemekteyiz, teknoloji sağolsun.

Ishizaki ile tanışmasından sonra Nankatsu'da başlayan ve daha sonra Japon genç milli takımı, FC Brancos ve Barcelona ile devam eden futbol hayatı boyunca kimler eşlik etmedi, kimler rakip olmadı ki Kaptan Tsubasa'ya; ilk takım arkadaşı Ryo Ishizaki, ilk rakibi Genzo Wakabayashi, sert çocuk Kojiro Hyuga, altın ikili oldukları Taro Misaki, kalp hastası Jun Misugi, Japon genç milli takımından arkadaşları Hikaru Matsuyama, Makoto Soda, Shun Nitta, Ken Wakashimazu, Mamoru Izawa, Tachibana Kardeşler (Masao ve Kazuo), Jito Hiroshi, Hajime Taki, Teppei Kisugi, Shingo Aoi, Takeshi Sawada, Brezilyalı akıl hocası Roberto Hongo, FC Brancos'tan arkadaşı Pepe,

Rakipleri olarak ise Alman milli takımının kaptanı Karl Heinz Schneider (Karl Heinz Rummenige), Fransanın artisti Eru Shido Pierre, İtalya milli takımı kaptan ve kalecisi Gino Fernandez, FC Domingos'tan rakibi Carlos Santana, Uruguay milli takım kaptanı Ramon Victorino, Brezilya'nın kalecisi Salinas, Arjantin'in dahi çocuğu Juan Diaz (Diego Maradona), Hollanda'lı Brian Cruifford ve burda sayamadığım daha niceleri.

Eminim ki bu isimlerin birçoğunu siz de hatırlayacaksınız. Bu isimlerin dışında Nankatsu FC, Shutetsu FC, Meiwa FC, Toho gibi takım isimleri ve daha da afilli isimleri olan fantastik vuruş stillerini de (Drive Shoot, Fire Shoot, Eagle Shoot, Illusion Shoot, Aikido Shoot, Twin Shoot vs.) hatırlayacaksınız.

Kaptan Tsubasa'yı ve Japon milli takımını izlemeye devam edin :)

Tanrı'nın Eli

Yavan bir İskoçya maçından sonra, Tanrı'nın Eli Arjantin'e değmeye başlamış. Fransa karşısında daha önce izlemediğimiz bir futbol oynadılar. Diziliş bakımından tabi ki, yoksa öyle 3 ayda dünya kupası kazanacak seviyeye Diego bile getiremez onları. Çok fazla soru işareti olsa da heyecan verici bir giriş diyebiliriz, deplasmanda Fransa'yı 2-0 la geçtiler. Babam Türkiye-Fil Dişi maçını izlerken benim milli takımı seyredelim uyarımı dikkate alınca Drogba'nın golünü de kaçırdık arada.

Yeni Arjantin'de gözüme ilk çarpan şey kalecileri oldu. Serie A'yı fazla sevmediğimden sadece özetlerde görmüştüm Carrizo'yu, ama oldukça umut verici hele bu takımın önemli turnuvalarda kalesini koruyanları hatırlayınca. Rapçi-karateci Burgos, Budist Roa, Dengesiz Franco ve de hele ki kimseye çarpmayan toplarda kontrpiyede kalmasıyla ünlü Cavallero'dan sonra iyi geldi bu adam.

Gago - Mascherano - Guiterez - Maxi dörtlüsü oldukça sert ve yıldırıcı olsalar da arkalarındki tanıdık isimler hala alarm veriyor. Heinze - Demichelis'de ısrar eder mi, yoksa sıkıntıyı öngörmüş müdür Diego onu ilerde göreceğiz. Tabela 2 maçta gol yemediler yazıyor.

Messi Diego ile ilk buluşmasında yine parladı, ilk yarıda ki pozisyonda savunma son anda ayağını uzatmasa çok daha güzel hoşgeldin diyecekti hocasına. Agüero ise kayınbabasını çok da memnun edemeyip son 10 dakika yanında oturdu.

Son olarak her ne kadar yeni kadroya ve özellikle Papa'ya hemen ısınıversem de gözlerim Agüero, Messi'nin bir adım önünde Crespo'yu ve de tabi ki Sorin'i aradı. Evet kariyerlerinin sonundalar, biri hiç oynayamıyor diğeri kıtasının yolunu tutmuş, yeniden yapılanma var vesaire vesaire, bizimki gönül işi vesselam.
Onlara da bir gidenlerden mi yazsak bilemedim.

Diegoryan Günlük:

Fransa : 0 Arjantin : 2 (Guiterez, Messi)

Dirilis...

Macin kalite kismina girmeden soylemek gerekirse tek kelimeyle "harika" bir galibiyet oldu. Maci Orka'nin da israrlariyla Fenerbahce Bayan Basketbol takimimizin yeni kocu Haydar Kemal Ates'in de ortagi oldugu Cizgi Bar'da - yoksa eski bar yeni meyhane mi desek- izledik. Gerci ben ucagin rotar yapmasi dolayisiyla macin ancak 2.yarisinin basina yetisebildiysem de ilk yari skorunu gordugumde skor anlaminda pek de birsey kaybetmedigimi anladim. O yuzden macin ilk 2 periyodu hakkinda ne yazsam QTM tadinda olacagindan o kismi atliyorum :)

3.periyoduyla beraber dahil oldugum macta ilk dikkatimi ceken yine iceri top indirmekte zorlaniyor olusumuzdu, hatta hucumda pas trafigimiz topun sadece disaridaki 2 oyuncu arasinda yakan top misali gezmesinden ibaretti. Oyle ki Giricek'in eline 3-4 dakika boyunca top degmedi. Biz boyle hucum ederken Cibona ne yapiyordu peki? Acikcasi onlarin da hucumda topu daha iyi cevirmekten ve iceriye top indirmekten baska pek farkli bir sey yaptigi yoktu. Fakat bu noktada direncli bir savunma gosteriyor olmamiz macin dengede gitmesini sagladi. Bu arada caktirmadan da farki azaltip maci kafa kafaya getirmeyi basardik. Ceyregin ortalariyla birlikte takimimiz macin sonuna kadar yukselerek devam edecek ivmeyi Mirsad'in hem hucum hem de savunmadaki liderligiyle yakalamayi basardi. Bu hareketlenmenin sonucu olarak 3.ceyrek skoru sirasiyla 9 ve 13 sayiyla kapattigimiz ilk 2 ceyregin aksine bizim lehimizeydi, 16-19.

4.ceyrekle birlikte savunma direncini arttiran ve bunun yanisira hucumda da daha akilli oynayan bir Fenerbahce izledik, bu ceyrekte macin kirilma noktalarindan bir tanesi Cibona kocunun alan savunmasina gecmesiydi. Cibona'li oyuncularin faul problemine de girmeleriyle birlikte sahadaki 5'in sık rotasyonu da Cibona'nin oyununu bozan etkenler arasindaydi. Bu ceyrekte attigi 24 sayiyla hucumda ilk 2 ceyrekte attigi toplam rakamin uzerine cikan bir Fenerbahce vardi, savunmadaki performansi da belli bir standarta oturtup Prkacin'in 1'e 1'lerine de care bulunca mac sonunda 10 sayilik lehimize bir fark skor tabelasindaydi.

Macla ilgili dikkatimi ceken birkac ayrinti var, bunlardan bir tanesi Green'in takimin cift haneli sayilara ulasan 3 oyuncusundan biri olmasi ve savunmadaki performansi, digeri de Tanjevic'in sure dagilimini onceki maclardaki kadar dengeli yapmayi tercih etmeyip Green, Omer, Mirsad ve Giricek'i uzun sure sahada tutmasi.

Bu macta gerceklestirdigi double-double ile Mirsad 3.haftanin rankinginde Alba Berlin karsisinda 30 sayi-11 ribaundla oynayan Ersan Ilyasova'nin ardindan 2.sirada yeraldi. Top16'da ilk 3 mac sonundaki istatistiklere bakildiginda ise Ranking-Sayi ve Ribaund kategorilerinde Mirsad Turkcan 1. sirada yer aliyor. Bu arada mac izlerken hepimizin dikkatini ceken bir ayrinti vardi, gerek zeminde gerekse de oyuncularin kollarinda yazan "46664 - it's in our hands" yazisi. Euroleague, kuluplerin, oyuncularin ve hakemlerin Nelson Mandela'nin HIV/AIDS ile savas kampanyasina destek olmasini istediginden boyle bir uygulamaya gitmis ve kampanyanin onumuzdeki 2 haftada oynanacak maclarda da devam edecegi aciklanmis.

11 Şubat 2009 Çarşamba

Rüküş

Aslında boydan bir fotosunu bulup eklemek isterdim buraya ama bulamadım. Maçı izlediyseniz bir pozisyonda Dunga'yı o muhteşem kıyafetiyle görmüşsünüzdür. Fotoda gözükmeyen bir de yeşil renk atlet veya t-shirt var ki o gömleğin altında, bu kadar güzel bir kombinasyon olabilir. Bu arada Ümit Kayıhan'ın giyimiyle dalga geçenlere selam olsun, henüz Dunga'yı görmemişler.
Maçla ilgili olaraksa sadece ilk yarısını izleyebildim, Brezilya çok rahat oynadı ve izlemek cidden çok keyifliydi; ilk goldeki paslaşmayı ise bizim futbolcular karşılarında rakip olmadan yapabilirler mi cidden merak ediyorum.

9 Şubat 2009 Pazartesi

18. Haftanin Oyuncusu...

Gectigimiz hafta oynanan Gaziantep macinin oyuncusu kullanilan 20 oyun 11'ini alan Emre Belozoglu oldu. Emre'yi aldigi 5 oyla Lugano, 3 oyla Volkan Demirel ve 1 oyla Alex izledi...

Bu haftaki oyundan sonra sececek oyuncu bulabilecek misiniz bilmiyorum ama sozumuzden donmeyelim sezon sonuna kadar anket sag ust kosede yerini alacak. Kolay gele...

Bana Kalsa...

Gidecekler: Fenerbahcenin ne oldugunu, o formanin gecmisini ve o formayi giyip deger katanlarin kimler oldugunu bilmeyen Aragones, Maldonado, Josico, Uğur, Wederson, Yasin, Can, Deniz, Kazım, Ali Bilgin, Burak, Deivid, Roberto Carlos, Alex ve bu operasyonda kulube gelecek faturanın sorumlusu, kendini tek reis konumunda sıfatlayan, pankartı yasaklayan zihniyete sahip efsane baskan Aziz Yıldırım ve insaat konusunda super basarili ama futboldan ve taraftar ruhundan zerre anlamayan Turk Insaat Sektorunun kurtlar konseyi olabilecek ama Fenerbahce Spor Kulubu tarihinin en iyi takimlarindan birini iki yilda para harcayarak bu hale getiren mutahit dostlari....Ayrica bir insan nasil zirveden bu kadar kisa sure icerisinde dip yapar, isletme-sosyoloji ve psikoloji mezunu arkadaslari bizleri aydinlatmaya davet ediyorum.

Gelecekler: PVH, Keneth Anderson, Milan Rapaijc, Luciano, Tuncay, Aurelio, Appiah, Serhat Akin, Uche, Hogh, Kemalettin, Mujdat Yetkiner, Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen, Oguz, Cemil Turan, Selcuk Yula, Mehmetcik Basri, Lefter, Can, Cihat. (Adini kalbimize yazmis, bu forma icin sonuna kadar mucadele etmis, giydikleri formaya deger katmis ve benim buraya ismini yazmayi unuttugum herkesin onunde saygiyla egiliyor ve herkesten ozur diliyorum.)

Not: Alex, Deivid ve Carlos kendilerine hizmetleri icin tesekkur edilmesi gerekenler. Digerleri ise kulagindan tutulup kapi disari edilmesi gerekenlerdir. Guiza farkli sistemlerde farkli sanslari benim nezdimde hala hakediyor.

Çatı...

Bugune kadar ben veya bir baskasi burada neden efsane çati cafe hakkinda tek bir yazi yazmadi bilemiyorum.ODTU’de ogrencilik yaptigimizdan dolayi ikametgahimiz muhtelif Ankara muhtarliklarinda. Buna ragmen sartlar el verdikce, elden geldigince İstanbul’a, mabede gitmeye calistik. Gerek maddi durumlardan gerekse ODTU’nun agir ders ve sinav yukunden cok macida beraberce Ankarada izlemek durumunda kaldik. Cok yer dolastik. Kimi bizden hoslanmadi, kiminden de biz. Velhasil, degisik formatta bir cok yeri dolastiktan sonra ODTU kampusu icinde Çati Kafede bedevi durumumuzu bir kenara iterek, yerlesik duzene gectik. Kac mac izledik orda bilemiyorum ama 2003-2004 sezonu Istanbul veya Anadolu yollarina dusmedigimiz maclar disinda hep orada gecti. (Kendi gorusumdur, gordugum kadrolar icerisinde en fazla aitlik duygusuna sahip oldugum takimdi.) Sezon muhtesem oldugu kadar catida ki ortamimizda superdi. Bir nevi ODTU’de bir mabed kurmustuk kendimize. En cok ozledigim yani ise ayni kaloriferin uzerinde, efsane maratondaymis gibi mac izlememiz ve adeta kendimizi tribunde hissetmemizdi. Sonra okuldan uzaklastik haliyle. Mezuniyet, is guc derken gidemez olduk catiya. Zaten bizim eve digiturk aldik ve kendi kabilemiz icinde maclari izliyoruz. Duydukki bizim mabed cati bambaska bir yer olmus. Hayat bizleri degistirdigi gibi catiyida degistirmis. Ruhunu almislar catinin...Tipki tribunlerin ruhunu almaya calistiklari gibi...Selam olsun, efsane catiya ve kalorifere....

Delikanlılar

Çocukluğumda en fazla nefret ettiğim takım Beşiktaştı, çünkü onlara karşı aldığımız galibiyetler bir elin parmaklarından azdı. Alınan mağlubiyetlerde genelde farklı oluyordu. Belli başlı hatırladığım 3 galibiyet var o yıllardan kalma. Bunlardan biri 88-89 sezonunda Kadıköy'de Aykut ve Hakan'ın golleriyle aldığımız 2-1lik galibiyet, bir diğeri Cumhurbaşkanlığı kupasında aldığımız 3-2lik galibiyet sonuncusu ise Uche'nin İnönü'de son dakikada çaktığı gol ve yine 2-1lik galibiyet. Neyse bu sekiz-on senelik süreçte genelde boynumuz bükük ayrıldık Beşiktaş maçlarından. Tabi sadece Beşiktaş maçlarından değil çok kötü sonuçlar aldığımız başka maçlarda vardı ama sahada ne kadar geride olursak olalım o formayla dalga geçirilemeyeceğini gösteren delikanlı futbolcularımız vardı. Deli Nezihi vardı, Müjdat vardı, Arap İsmail vardı. Karşı takımdan bir oyuncu makara yapmaya kalktığında veya bacak arası attığında 2. kez aynısını yapmasına izin vermezlerdi. Uygun bir pozisyon kollayıp katlayıp koyarlardı kenara. Haa sonra belki kırmızı kart görürlerdi ama dalga geçmeye izin vermezlerdi. bir Beşiktaş maçında Şifo Mehmet bacak arasını atar atmaz basıvermişti Arap tekmeyi, sonra kırmızıyı yemişti ama olsun.

Gelelim dünkü maça, oyun için denilebilecek fazla birşey yok, sadece rezaletti ama takdir ettiğim birşey var o da Gökhan ve Emre'nin Tjikuzu'ya gösterdikleri o tepki. Gökhan'a eğer o gördüğü kırmızı kart için bir ceza verilirse bu yönetimin büyük bir ayıbı olur tersine bence ödüllendirilmesi lazım. Emre'nin transferine ve kendisine karşı olan bir kişi olarak ben, birgün gelip de Emre'yi öveceğim bir yazı yazacağım aklıma gelmezdi ama dün cidden onurlu bir tavır sergiledi, helal olsun.

6 Şubat 2009 Cuma

Finale 2 bilet...

Değerli Futbolsever,
20 Mayıs 2009 tarihinde Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı’nda oynanacak olan UEFA Kupası Final maçı bilet kurası 29 Ocak 2009 tarihinde noter huzurunda gerçekleşmiştir.

Bu kura sonucunda final maçına bilet almaya hak kazanan talihlilerimiz arasında sizin de bulunduğunuzu belirtmek isteriz. Başvuru Formunuzda belirtmiş olduğunuz biletler için toplam tutar kredi kartınızdan başarıyla tahsil edilmiştir.

Biletleriniz, Başvuru Formunuzda beyan etmiş olduğunuz teslimat adresine 15 – 24 Nisan 2009 tarihleri arasında ekspres kurye servisi vasıtasıyla gönderilecektir.

Finalde görüşmek üzere,

Saygılarımızla,

Müşteri Hizmetleri

UEFA CUP Final İstanbul 2009

4 Şubat 2009 Çarşamba

Darisi erkeklerin basina...

Fenerbahce:79 - Lotos PKO BP Gydina:76

Serinin ilk macinda oldugu gibi macin galibinin uzatmalarda belirlendigi heyecan dolu bir mucadele oldu. O derece ki macin sonunda Batur Abi neredeyse kalpten gidecekti.

Normal surede Tammy-Sutton Brown takimi adeta tek basina suruklerken uzatma dakikalarinda ona Esmeral ve Birsel'in etkili oyunlari da eklendi. Diger 2 macin aksine bu mac boyunca hucumda kotu bir performans sergileyen yeni transferimiz Katie Smith ise uzatmanin son saniyelerindeki faulleri serikanlilikla sayiya cevirerek maci kazanmamizda onemli bir rol oynadi.

Bu galibiyetle seriyi 2-1'e getiren Bayan basketbol takimimiz Polonya'nin Lotos PKO BP Gydina eleyerek Euroleague'de son 8 takim arasina kalmayi basardi.

Ankara'dan, Turk Telekom deplasmanindaki Bayan Voleybolcularimizdan gelen iyi haberden sonra gunun 2. iyi haberi de bayanlardan geldi. Simdi sirada gunun 3. ve en zor karsilasmasi var, Siena deplasmanindaki Erkek basketbolcularimiz bakalim surpriz bir galibiyet cikarip gruptaki dengeleri degistirebilecekler mi?

Reis...

Reis kendi elleriyle, bin bir emekle, buyuk fenerbahce taraftarini arkasina alarak, ailesini bir tarafa koyarak 100. yilda her bransta bu kulube zirve yaptırdı. Hatirlayin 2007 Mayisini, ruya gibiydi. Tamam bu bir ekip calismasiydi, tum camianin payı vardı ama devrimin lideri olarak en buyuk payda onundu. Baskanliginin ilk gununden beri agzindan “Kurumsallasma” lafini dusurmedi. Kulup kurumsallastida. Basin organlari, fenerium, tesisler, arsalar, sponsorluklar, ekonomik yapi vs vs. Yillardir karsisina kimse cikamadi kocaman fenerbahce camiasinda. Onlarca insan kendi gitmek istemesine ragmen birakmadi yakasini. Fenerbahce eski fenerbahce degildi artik. Aziz yildirimin heykeli konusulur olmustu boğazin bir yakasinda. Gun oldu, devran dondu. Baskan ayni baskan; reis ayni reis. Unuttugu tek sey var. Tum bu surecte bugun stada almadigi, pankart astirmadigi, fenerbahce sevgisini burnundan getirdigi taraftari arkasina alarak devrimi gerçekleştirdi.. Tribunde gormek istedigi kombineyi alan, gelen, oturan, sadece izleyen ve giden; her daim soz dinleyen, kibar, efendi, caddeye aşina seyirci ile degil.Bu ikinci kisim devrimin basinda, en zor kisminda piyasada yoktu. Birinci kisimla bu devrim basladi ve buyudu. Taraftar reisi istedigi icin karsina kimse cikamadi. Kabuluz. Taraftar reflekslerine gore kulup yonetilmez. Oyle olsaydi Zico goreve geldiginin 3. ayında kovulmaliydi. Ama taraftar olmadan, taraftara ragmen de kulup idare edilmez. Taraftar sari kadar, lacivert kadar bu kulubun bir parçasıdır.

Devrim yine kendi cocuklarini yiyor.

Yönetim İstifa...

2 Şubat 2009 Pazartesi

Elveda Tota...

Onumuzdeki sene savunma bakanimiz olmayacak, imzalar atilmis...Rota tahmin edildigi gibi Italya...

Tipki Tuncay gibi Aurelio gibi Appiah gibi adini kalbimize yazdirdi ve sene sonunda o da gidiyor...Gidenlerden bosalan yeri Maldonado'larla Josico'larla doldurmaya calistigimiz goz onunde bulunduruldugunda Lugano'nun yerine gelecek ismi dusunmek bile istemiyorum...

Yolun acik olsun Diego Alfredo Lugano Moreno...Seni de cok ama cok ozleyecegiz...

Anlayana...

Sayın Efsane Başkanımız Ali Şen, Size Sesleniyoruz !

Fenerbahçe tribünleri olarak artık dayanma sınırlarını çoktan aştık, sabrımız taştı. Çok uzun süredir üstümüze oynanan oyunlarda artık son noktaya gelindi. Devletin emniyet güçlerinin de anlaşılmaz tutumuyla Aziz Yıldırım'ın bizlere yaptıklarını tekrar herkese anlatmak ve bizi bu durumdan çıkarabilecek tek kişi olan Ali Şen Başkanımız'a seslenmek istiyoruz.

Efsane başkanımız, 96'da Trabzon'da sahaya inerek sahip çıktığınız Büyük Fenerbahçe Taraftarı'nın içinde bulunduğu durumu size anlatmak ve bu antidemokratik, bu diktatörce, bu Fenerbahçelilik değerlerinden uzak hareketlerin üstesinden gelmek için size çağrıda bulunmak istiyoruz.

Sene başından beri sayısız saçma uygulamayla karşılaştık. Önce maraton üst tribünü E blokta bileklik uygulaması başladı. Sanki tatil köyüne giriyormuşuz gibi o blokta oturan taraftarlarımıza bileklikler takıldı. Arkasından çam yarması gibi sayısız bodyguardlar dikildi kapılara, tribünlere. Bu kişilere ödenen paralar neden kulübe harcanmadı merak ediyoruz, harcanmış olsa belki de takımlarımız daha iyi durumlarda olurdu. Bunlar yanında tribüncü gözüken ama tek amacı başkan aleyhine çıkacak sesleri engellemek olan ve bir çok maça yanlarında bıçaklarla giren mafya kılıklı tipler stada sokuldu. Yetmedi, taraftarın sinmediği görülünce cezalar başladı. Hiçbir suçu olmayan kişilere maçlara girememe cezaları verdirildi. Verdirildi diyoruz, çünkü tanınan ve bilinen kişilere ısmarlama cezalar geldi. Stadta olmadığı halde ceza alan taraftarlarımız oldu. Alakasız bir şekilde deplasmanda olay çıkartma gerekçe gösterilerek cezalar verildi. Hiçbirinin kanıtı, belgesi yokken bu cezalar verildi. Mahkemelerden dönen cezalar olmasına rağmen kışkırtıcı bir şekilde üstümüze oynanmaya devam edildi. En son pazar günü oynanan maçta bu önemli maç devam ederken taraftarlarımız çağrılıp ortada hiç bir şey yokken fişlendiler.

Maç sonunda aleyhte protestolar olunca önce susturmak için stad hoparlöründen şarkılar çaldırıldı, sonra dışarı çıkmakta olan taraftarın yürüdüğü kordiroların ışıkları kesildi. Çoluk çocuk, bayanlar itiş kakış büyük bir tehlike altında çıkabildi stadtan. Bu tamamen hukuk dışı cezaları da bu uygulamaları da size şikayet ediyoruz Sayın Ali Şen !

Şimdiye kadar başkanımızdır dedik sustuk, yaptıklarına hürmeten sustuk, ama artık yeter. Emniyet güçlerini de arkasına alarak hiç bir şey dinlemeden, yasa-hukuk tanımadan gerçek Fenerbahçeliler'e olan saldırısını iyice arttıran Aziz Yıldırım'ı artık tanımıyoruz. Başkanımız diyemiyoruz, çünkü bu hareketler senelerce bizlere öğretilen Fenerbahçelilik değerlerinden tamamen farklıdır. Tek reis benim diyen başkanın, camiayı ve taraftarları birlik altında tutması gerekirken, uzlaşıcı olması gerekirken bu kavramlardan çok uzak şekilde bizlere savaş açması bizim de sabrımızı artık taşırmıştır. Şu dakikadan sonra artık Aziz Yıldırım bizim başkanımız değildir. Tribünlerde Fenerbahçemiz için olmaya, sesimizle, varlığımızla Fenerbahçemiz'e destek vermeye son nefesimize kadar devam edeceğiz. Ancak yaklaşık 750 oyumuzla kongrede kesinlikle ama kesinlikle kendisinin yanında olmayacağımızı, karşınıza kim çıkarsa çıksın, rakibi olan adaya destek vereceğimizi bildiririz.Zaman öyle bir zaman ki Fenerbahçeliler birbirlerine düşmek üzere. Kardeş kardeşe kırdırılmaya çalışılıyor. Bunu engelleyebilecek olan tek isim sizsiniz Sayın Ali Şen. Fenerbahçeliler olarak bunu sizden bekliyoruz. Artık Fenerbahçe tribüncüleri olarak yasaların işlediği bir stadta maçlarımızı izlemek ve canımızdan çok sevdiğimiz Fenerbahçemiz'e destek vermek istiyoruz.

Bizim için aziz olan sadece FENERBAHÇE'dir.

Saygılarımızla

KFY

Sampiyonluk sarkisi mi? Aci hasret sarkisi mi?

Turkcell SuperLig'de 2.yarinin baslamasi ile birlikte sona eren "Fenerbahce futbol takimi ligi kacinci sirada tamamlar?"anketimizin sonucu da futbol takiminin aldigi dengesiz neticelerden farkli olmadi, oy kullanan 45 kisiden 15'i Fenerbahce sampiyon olur derken, 13 kisi de Fenerbahce futbol takiminin ligi 4. veya daha alt bir sirada bitirecegi yonunde oy kullandi.

Ben kendi adima ilk yarinin son haftalarindaki yukselen grafiginde etkisiyle ligi en azindan 2. olarak bitirecegimizi ve CL vizesi alacagimizi dusunerek 2. oluruz demistim fakat son oynanan maclarda ozellikle oyunun ofansif yonunde yasadigimiz sikintilari gordukten sonra bunun iyimser bir tahmin oldugunu dusunmeye basladim. Anket detaylari asagida, bundan sonra haftalik olarak duzenli yapacagimiz anketlerde oynadigimiz lig maclari sonrasinda Fenerbahce futbol takiminda macin adamini sececegiz, Fenerbahce-Gaziantepspor maci ile basliyoruz...

Fenerbahce Futbol Takimi Ligi Kacinci Sirada Tamamlar?
1. 15 (%33)
2. 10 (%22)
3. 7 (%15)
4 veya daha asagi 13 (%28)