bayan voleybol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bayan voleybol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2011 Pazartesi

Haftasonu Notları...

- İlk olarak Şeytan'ımız Rıdvan Dilmen'e geçmiş olsun dileklerimizi ileterek başlayalım. Keyifli dönülen Manisa deplasmanı akşamında ondan gelen haberle önce üzüldük sonra da durumunun iyi olduğunu öğrenince derin bir oh çektik.

- Manisa deplasmanı demişken oradan devam. Maç için Manisa'ya gidemeyince biz de Manisalı'ya gidelim deyip Or-ka ve eşinin nazik davetini geri çevirmedik. HoAmca, Alkolik, Diego ve ben, eş katılımlarıyla birlikte 10 kişilik mini bir tribün atmosferi yarattık ekran karşısında. Misafirperverliklerinden dolayı Or-ka ve eşine bir kez daha teşekkürler bu vesileyle de.

- Maç öncesi hepimizin ortak görüşü ilk 2 haftada alınan 6 puanın anlamlı hale gelmesi için bu maçtan mutlak galibiyetle tamamlanması yönündeydi. Yenilen golle yaşanan moral bozukluğu, ardarda gelen gollerle yerini sevince ve gelecek haftalar için de bol bol umuta bıraktı. Ama maç sonrası yine herkesin dillendirdiği bir konu vardı ki o da bu 3 haftada alınan 9 puanın daha da anlamlı hale gelmesi için önce Kayserispor maçının ardından da İnönü deplasmanının kayıpsız atlatılması gerektiği. Hele de ligin 2.yarısına 9 puan farkla önde giren Trabzonspor, Fenerbahçe stresinden kendi kendini yemeye devam ederken, önümüzdeki 2 hafta çok ama çok kritik.
Trabzonspor'un temsili yan aynası

- 14 Şubat'taki Kayserispor maçı öncesinde ise olası bir Kayseri yolculuğu görünüyor ufukta pazar günü. Olası diyorum çünkü yollara düşüp düşmememiz Fenerbahçe erkek basketbol takımının Spor Toto Türkiye Kupası 8'li finallerinde göstereceği performansa bağlı, eğer rakiplerini geçip finale kalırsa takımımız biz de tribündeki yerimizi alacağız. Biletlerimiz cebimizde, gözümüz Fenerbahçe'de.

- Madem konuları bağlaya bağlaya gidiyoruz, öyle de devam edelim. Basketbol dedik; haftasonu TBBL All Star organizasyonu gerçekleştirildi Dünya Şampiyonası sonrasında unutulan Ankara Arena'da. Gidip gitmemek konusunda zaten tereddütlüyken bir de Saras, Ukiç gibi isimlerin olmayacağı açıklanınca en ufak kalkıp gidesim gelmedi kendi adıma. Sonrasında televizyondan ara sıra göz atarken de iyi ki de gitmemişim dedim zira All Star'dan çok Yeteneksizsiniz Türkiye kıvamında bir organizasyondu.

- Organizasyon yalnızca tarih olarak değil saat olarak da yanlıştı. Fenerbahçe, Efes Pilsen, Galatasaray ve Karşıyaka hem ligde hem de Avrupa bu denli sık maç yaparken ve Türkiye Kupası da kapıya dayanmışken hiçbir takım oyuncusunu feda etmek, hiçbir oyuncu da kendini riske etmek istemez. Saat olarak bakıldığında da hem kadın voleybolda Fenerbahçe'nin Galatasaray'la oynadığı derbiyle hem de futbolda Trabzonspor'un Antalya maçıyla çakışan All Star bir de Melih Gümüşbıçak'ın saçmalamalarıyla iyice çekilmez bir hal aldı. Benim açımdan organizasyondaki tek sevindirici olay ise Ömer Onan'ın 3 sayı yarışmasını kazanması oldu.
- All Star'la çakışan Fenerbahçe - Galatasaray kadın voleybol derbisinde ise 3-0'lık skorla gülen taraf bir defa daha kızlarımız oldu. Final 4 öncesinde hafta içi maç yapmamayı fırsat olarak görüp yükleme antremanları yapan takımımız özellikle set başlarında zorlandıysa da maçı set vermeden kazanmasını bildi. Bir de rica da bulunalım yeri gelmişken, evet bu tatlı mavi formalar çok yakışıyor kızlara ama yine de bir derbi maçında giyilmesi gereken forma her zaman sarı lacivert çubukludur. Daha önce de erkek voleybol takımı da ligin ilk yarısındaki Galatasaray derbisinde benzeri bir hataya düşmüştü. Umarım bundan sonraki karşılaşmalarda taraftarın önem verdiği bu konuya dikkat edilir.

14 Ocak 2011 Cuma

Final 4'da Ev Sahibi Fenerbahçe...

Sürpriz olduğu söylenemez, beklenen bir gelişmeydi ancak resmileşmesi küçük de olsa acabaları ortadan kaldırmış oldu. Kendi taraftarının önünde oynamak takıma çok büyük bir avantaj sağlayacaktır mutlaka ama olaya diğer tarafından da bakmak gerek. Halen yeni bir takım Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, ligde ve Avrupa'da farklı 6'lılarla oynamanın sıkıntısını da zaman zaman yaşıyor. Belki ligde az sayıda bulunabilen üst düzey takımlarla maç yapma imkanını sağlaması açısından doğrudan Final 4'a kalmak yerine oynaya oynaya, eksikleri göre göre gitmek daha sağlıklı olabilirdi kaldı ki artık Türkiye Kupası da yok fikstürümüzde. Ama bu organizasyonun arkasındaki aklın bunları düşünüp planlamış olduğuna da inanmak istiyorum bir taraftan, bunun için de en mantıklı çözüm kalburüstü takımlarla yapılacak hazırlık maçları gibi duruyor.

Bir diğer konu da ev sahipliğinin verdiği avantajın taraftar üzerinde oluşturması olası rehavet. Tribünleri dolduracakların asla ve asla final maçının son sayısı alınmadan "şampiyon olduk" havasına girmemesi gerekiyor. İşlerin sıkıntıya girdiği anlarda taraftara çok büyük iş düşecek zira kadın voleybolunda sahada yer alanların duygularının oyun üzerindeki etkisi neredeyse hiçbir sporda olmadığı kadar fazla.

Final 4 ve geçen sene çok yaklaşıp tie-break setiyle kaçırdığımız kupa İstanbul'a ayağımıza kadar geliyor, İstanbul'da da kalmalı. Geçen sene önünden boyunları bükük geçtikleri birincilik kürsüsünde Sarı Melekler'i görmek en büyük dileğimiz. Bu sefer bir dış hatlar terminali yok yakacak belki ama koca bir İstanbul var...

22 Aralık 2010 Çarşamba

Dünyanın En Büyüğü Fenerbahçe...

Dünya Kulüpler Şampiyonası'nı başladığımız gibi bitirdik Sollys Osasco karşısında aldığımız 3-0'lık galibiyetle ama tek bir fark var bu takım artık omzunda Dünya Kulüpler Şampiyonu apoletini taşıyor.

Biz son senelerde bu takıma emeği geçenlere teşekkür etmekten yorulduk kızlar kupa almaktan yorulmadılar. Öyleyse bir kez daha malzemecisinden idarecisine bütün bu başarılarda rolü olan herkese tek tek teşekkürlerimizi iletip bir de not düşelim; Fenerbahçe kafilesi şu dakikalarda uçakta ve tahminen 11:00 gibi Sabiha Gökçen Havalimanı'nda olacak Sarı Melekler...Dış Hatlar Terminali'ne şimdiden geçmiş olsun...

20 Aralık 2010 Pazartesi

Dış Hatlar Akıllı Olsun...Fenerbahçe Finalde...

Katar'ın başkenti Doha'da gerçekleştirilen Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası'na "Wildcard" ile katılma şansı bulan Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı finalde, hem de farklı ekollerin en güçlü temsilcilerine karşı yaptığı 3 maçı da set bile vermeden 3-0 kazanarak.

İlk karşılaşmada Brezilya voleybolunun önde gelen takımlarından olan ve Thaisa Menezes, Jaqueline, Natalia, Adenizia gibi Brezilya milli takımının önemli isimlerini kadrosunda bulunduran Sollys Osasco'yu 3-0 ile geçen Sarı Melekler, gruptaki 2. maçlarında Tayland temsilcisi Federbrau'yu da aynı skorla geçerek yarı finale çıkmaya hak kazanmışlardı. Bugün sabah TSİ ile 09:00'da başlayan ve iş yerinde olmam nedeniyle güçlükle de olsa freedocast'ten takip edebildiğim maçta ise diğer grubun ikincisi Dominik Cumhuriyeti'nin Mirador takımına aynı tarifeyi uyguladı Melekler ve finaldeki rakiplerini beklemeye koyuldular.

Finaldeki rakibimiz ise ya grubun ilk maçında karşılaştığımız Sollys Osasco olacak ya da geçtiğimiz sezon Indesit Şampiyonlar Ligi finalinde karşılaştığımız var tie-break setiyle 3-2 kaybettiğimiz Volley Bergamo. Hatırlanacağı üzere Volley Bergamo ile bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde karşılaşmış ve "eksik" Bergamo'yu 3-0'lık sonuçla geçmiştik ama en önemli oyuncularının yokluğunda Bergamo karşısında aldığımız bu galibiyet pek de içimize sinmemişti. Gönlümden geçen bir Volley Bergamo finali daha, hem geçtiğimiz sezonun rövanşını almak hem de alınacak bu galibiyetle spor tarihine geçerek geçen sezon yakamadığımız Dış Hatlar Terminali'ni yakmak için...

26 Kasım 2010 Cuma

Fener Avrupa'da Işıl Işıl...

Kadın Basketbol
UMMC Ekateringburg 67-73 Fenerbahçe

Erkek Basketbol
Lietuvos Rytas 75-81 Fenerbahçe

Kadın Voleybol
Fenerbahçe 3-0 N.F. Bergamo

Erkek Voleybol
Tours VB 1-3 Fenerbahçe

Şu tabloyu görüp de gururlanmamak elde değil gerçekten. Son senelerde amatör şubelere yapılan yatırımlar ülke içinde meyvelerini veriyordu ama Avrupa arenasında geçen sene Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı'nın Indesit Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı final hariç Final 4 heyecanına uzak kalıyorduk. Erkek basketbolcuların Euroleague'de Tanjeviç'in ilk senesinde Top8 yapıp devamını getirememesi, kadın basketbolcuların her sene Final4'un kapısından dönmesi ancak tecrübe biriktirmesi içimizdeki umut ışığını hep taze tutuyordu. Sene başında gerek basketbolda gerekse de voleybolda şimdiye kadar görülmemiş bir hamleyle yapılan organizasyon değişiklikleri -erkek voleybolu bunun dışında tutabiliriz belki- eşiği atlama yolunda olumlu hareketlerdi, ancak yine de ne kadar doğru hamleler olurlarsa olsunlar sahaya yansımadıkları sürece pek de fazla bir anlam ifade etmeyeceklerdi.

Dünden ve çarşamba gününden sonra ise artık netleşmeye başlayan bir resim var önümüzde. Basketbol ve voleybolda 3'ü deplasman olmak üzere oynanan 4 karşılaşmada alınan 4 galibiyet bahar aylarına çok daha umutlu bakmamızı sağlıyor artık. İnanıyorum ki büyük bir terslik, kura şanssızlığı vs. olmadığı takdirde kadın basketbol ve voleybol takımlarımız Final 4'u göreceklerdir. Erkek basketbol takımımız için ise öncelikli hedef Top8 olmalı, şimdiden Final 4 hayallerine kapılıp olası bir erken vedada takıma başarısız damgası vurmak bize düşündüğümüzden de fazlasını kaybettirebilir. Bu 4 takım içerisinde beklentilerimin altında kalan tek takım ise erkek voleybol takımı ama bilinen bir şey var ki o da Demeter'in uyguladığı antreman sisteminden kaynaklanan motorun sonradan açılması durumu. Onlar için Rus takımıyla içeride-dışarıda yapacağı maçlar ve Sisley Treviso deplasmanı ciddi test karşılaşmalarının da ötesinde kaderlerini belirleyecek ve potansiyellerinin ne kadarını kullanabildiklerini net bir şekilde göreceğimiz mücadeleler olacak.

Son olarak biraz sitem gibi olacak ama tatlı bir sitem doğrusu. Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken öyle bir koşuşturma içine girdik ki bu sene de, yine bütün programlarımız kaymaya başladı. Şu gün şu maç var bugün şu saatte şununla oynuyoruz o işi erteleyelim falan derken bizim de zaman yönetimi yeteneklerimizi sınar oldu Fenerbahçe. Bu haftasonu da yine öyle olacak bir taraftan taşınma telaşı var üzerimde bir taraftan da cumartesi günü oynanacak erkek basketbol ve İBB maçı. Pazar gününden ise hiç bahsetmiyorum bile erkek voleybolda ve kadın basketbolda oynanacak Galatasaray derbilerinin yanında bir de kadın voleybolda Beşiktaş'la karşılaşıyoruz. Temennimiz belli elbette ki, kazanan her daim sarı-lacivert çubuklu olsun...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Filede "Süper" Başlangıç...

Kadın voleybolcular bıraktıkları yerden kupayla devam ediyorlar yola. Dünya Şampiyonası nedeniyle sıkışan fikstürde güç bela yer bulunup alelacele açılan yeni Burhan Felek Voleybol Kompleksi'nde oynanan karşılaşma geçtiğimiz seneki Süper Kupa finalinin aksine daha çok bir hazırlık maçı görünümündeydi. Buna rağmen iki taraf da Japonya'dan yorgun dönen oyuncularını sahaya sürerek kupayı ne kadar ciddiye aldıklarını gösterdiler. Ze Roberto'nun yokluğunda takımın başında Kamil Söz vardı ve yabancı haklarını Sokolova-Nati-Kasia üçlüsünden yana kullanmayı tercih etti bu karşılaşmada. Bu üçlüden Nati ve Kasia Dünya Şampiyonası'nda yer almadıklarından dolayı sezon öncesi kampına katılma şansını bulmuşlardı, sezon öncesi kampına katılan bir diğer isim olan Brezilyalı pasör Fafao ise yabancı kontenjanına takılarak Fürst ve Songül ile birlikte karşılaşmayı tribünden takip etti. Bunun dışında kadroda yer alan Seda, Yağmur, İpek gibi isimlere de Kamil Hoca süre vermemeyi tercih etti ve maç genelinde sahaya Naz-Eda-Ergül-Sokolova-Nati-Kasia ve libero Nihan'la yerleştik. 22-25 kaybettiğimiz 2.set haricinde sahada her yönüyle üstün olan taraftık ve mücaleden 25-22 / 22-25 / 25-12 / 25-17 'lik setlerle 3-1 galip ayrıldık.

Eminim ki bir çok kişinin aklında Gamova'nın yokluğunda onun boşluğunun nasıl doldurulacağı sorusu vardı ama dün yeni transferimiz Kasia Skowronska'yı gördükten sonra bu sorular bir nebze olsun cevap bulmuştur. Hücümda ve özellikle servislerde çok çok iyi bir performans sergiledi Polonyalı oyuncu. 1. ve 3. setlerde o kadar etkili smaç servisler attı ki neredeyse bu setleri tek başına kopartıp aldı. Bir diğer transferimiz Sokolova ise yorgunluğuna rağmen bir çok pozisyonda tecrübesini ve zekasını konuşturarak galibiyette önemli rol oynadı, Gamova sonrasında bu iki transfer takımın savunma ve manşet gücünü yukarılara çekmemiz ve daha kompakt bir takım olmamız konusunda ciddi yarar sağlayacaklar. Dünkü karşılaşma sonrası kafamda oluşan en büyük şüphe ise libero Nihan'ın performansıyla alakalı, dün takımın zayıf halkası benim dedi adeta , kaldı ki sezon boyunca da neredeyse rakipsiz olacak Nihan, arkasında bekleyen Songül Nihan'ın seviye olarak oldukça aşağısında, sezon içerisinde bir sakatlık yaşanması durumunda bu mevkide sıkıntı yaşamamız kuvvetle muhtemel. Forma şansı bulan Ergül bloklarıyla ön plana çıktıysa da benim tercihim ligde Çiğdem veya İpek'in oynamasından yana, Avrupa'da zaten kimse kolay kolay Fürst'ten formayı alamaz. Madem başladık bir parantez de Eda ve Naz'a açalım, onlar da sahadaki Japonya yorgunlarındandı ama ikisi de başarılıydılar diyebiliriz özellikle de bloklarda. Gönül isterdi ki Naz'ın kurduğu oyunlar ve pasları için de aynı kelimeyi kullanayım ama kendi adıma Naz'dan bu noktada çok daha iyisini bekliyorum. Naz'ın performansı bu çizgide devam ederse ilk alındığında neden alındığına anlam veremediğim Fafao'nun Avrupa maçlarında iyi bir yedekten fazlası olabileceğini söyleyebiliriz.

Ne olursa olsun maçı kazanmak ve sezona kupayla başlamak hele de yıllar boyunca Türk voleyboluna hizmet verecek bu salonun açılışında güzel ve anlamlı. Türkiye'de alabileceği son 5 kupayı da müzeye götürdü bu takım. Seneler sonra şampiyonluk kupası geldiğinde şu satırları yazmışım, Anja'lı Marina'lı Oksana'lı o günlerden bu güne hem kadro hem de oyun olarak sürekli üzerine koyarak geldi Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı. 28 Nisan 2009 günü için Türk voleybol tarihinin dönüm noktası demiştik, şimdi bu takımın önünde bir başka dönüm noktası duruyor, geçtiğimiz sene son sete kadar zorlayıp parmaklarımızın ucundan giden Şampiyonlar Ligi kupası...

7 Eylül 2010 Salı

Voleybol Fikstürü Çekildi

Voleybolda Aroma Bayanlar ve Erkekler Birinci Liglerinde 2010-2011 sezonu fikstürü belli oldu.

Erkekler:
1.Devre: 16 Ekim - 26 Aralık 2010
2.Devre: 08 Ocak - 20 Mart 2011
Play-off: Mart / Nisan 2011

Bayanlar:
1.Devre: 20 Kasım 2010 - 30 Ocak 2011
2.Devre: 05 Şubat - 17 Nisan 2011
Play-off: Nisan / Mayıs 2011

1. etap müsabakaları sonunda ilk 8 sırayı alan takımlar, play-off etabını oynamaya hak kazanacak. Play-off müsabakalarında takımlar (8-1), (5-4), (7-2) ve (6-3) şeklinde eşleşerek, eleme usulüne göre karşılaşacak.
Play-off etabı sonunda lig şampiyonu olan takım, Türkiye'yi Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde, Türkiye Kupası şampiyonu ise CEV Cup'ta temsil edecek.

Ayrıca, Teledünya Türkiye Kupası'nda da bu yıl dörtlü final oynanmasına karar verilmiş.

Erkekler ilk hafta TOFAŞ deplasmanına giderken, Bayanlar sezona Galatasaray derbisi ile yine deplasmanda başlayacaklar.

Ankara’daki maçları takip ederiz diye aşağıya not düşüyorum ama fikstürün tamamına da buradan ulaşabilirsiniz.

Erkekler:
3. hafta (30-31 Ekim): Polis Akademisi - Fenerbahçe
15. hafta (29-30 Ocak): Halkbank – Fenerbahçe
16. hafta (5-6 Şubat): Milli Piyango – Fenerbahçe
20. hafta (5-6 Mart): Ziraat Bankası – Fenerbahçe

Bayanlar:
6. hafta (25-26 Aralık): MKE Ankaragücü – Fenerbahçe Acıbadem
18. hafta (19-20 Mart): İller Bankası – Fenerbahçe Acıbadem
22. hafta: (16-17 Nisan): TED Ank. Kolejliler – Fenerbahçe Acıbadem

10 Haziran 2010 Perşembe

Transfer Mevzulari II...

Bundan iki hafta once "Transfer Mevzulari I"i yazarken erkek basketbolcularin final seruveni devam ediyordu ve basta kadin basketbol olmak uzere amator branslarda transferlerimiz yavas yavas belli olmaya baslamisti. Kadin basketbolda adi gecen isimlerden Laszlo Ratgeber ve Ivana Matovic yanlarina eski oyuncularimizdan Saziye Karslioglu'nu da alarak ayni hafta resmi imzalari attilar basinin onunde.
O gunden bugune kadar olan surecte ise en buyuk bombalar herkesin hemfikir olacagi sekilde kadin voleybolda patladi. Ilk yaziyi noktalarken "Acaba gelir mi?" diye not dustugumuz dunya yildizlarindan yalnizca biri degil iki tanesi onumuzdeki sene Fenerbahce formasini giyecekler. Bu isimler voleybolseverlerin yakindan tanidigi Christiane Furst ve Katarzyna Ewa Skowronska. Gelis hikayeleri ve yorumlar transferin aciklandigi tarihten 1 gun once yazilan "Kasia" baslikli yazinin altinda mevcut. Ayni seyleri tekrar tekrar yazmaya gerek yok, Skowronska ismi gecerken kendisine olan butun sevgime ragmen onceligin orta oyuncuda olmasi gerektigini dusunuyordum ki oyle de oldu. Ilk once herkes Kasia'nin aciklanmasini beklerken 1 Haziran'da Furst ile imzalar atildi ve arkasindan da ertesi gune randevu verilerek Skowronska transferi aciklandi. Mehmet Ali Aydinlar'in bir de dilinden dusurmedigi surpriz vardi ki, o surprizin de kim oldugu cok zaman gecmeden belli oldu. Yildizlarla dolu kadronun basina dunyanin sayili hocalarindan, hem erkeklerde hem de kadinlarda Brezilya milli takimi ile olimpiyat madalyasina ulasan Ze Roberto getirildi. Nati, Luba, Furst ve Kasia ile birlikte yabanci sayimiz 4'e ulasirken takima 2 yerli ve 1 yabanci takviyesi yapilacagi konusuluyor. Alinacak yabanci cok buyuk bir ihtimalle pasor olacak ve bu mevki icin de Brezilya'nin efsanevi pasoru Fofao one cikan isimler arasinda.
Ivan Miljkovic
Erkek voleybol takimi ise Marshall transferi sonrasinda sessizligini koruyor. Yasin Sancak'la yollari ayirdiktan sonra diger bir orta oyuncumuz Ozkan Hayirli'yla da anlasma saglayamamamiz iyi bir orta oyuncu takviyesini sart kiliyor. Gectigimiz hafta antrenor Gyorgy Demeter'in sozlesmesi 1 sene daha uzatilirken voleybol subesinde gozler Olympiakos'un yildizi Ivan Miljkovic'in transferine cevrilmis durumda. Ozellikle Arkas'in yaptigi transferlerden sonra Sirp oyuncunun takima kazandirilmasi hem yurt icinde hem de yurt disinda dengeleri degistirecek bir hamle olacaktir.
Erkek basketbolda lig henuz tamamlanmisken ve konsantrasyon transferden ziyade Dunya Sampiyonasi'nda oldugundan, yaziyi yine kadin voleybol takimimizla noktalayalim ama bu sefer transferlerle degil veda edenlerle. Gectigimiz sezon kazanilan basarilarda buyuk emekleri olan Frauke Drickx ve Alice Blom onumuzdeki sene kadromuzda yer alamayacaklar. Kendilerine takima olan katkilari ve emekleri icin tesekkurler, yollari acik olsun...

8 Haziran 2010 Salı

Yolun Acik Olsun Hocam...

2009'un nisan ayinda "Jan De Brandt..." baslikli postta kendisiyle ilgili su satirlari yazmisim;

"Bayan voleybolcular sampiyon olur veya olmaz orasi tamamen ayri bir konu ama Fenerbahce Bayan Voleybol takiminin basina Jan De Brandt'i getirmek yonetimin bu seneki kesinlikle en dogru hamlesi...Adeta tek basina takima sinif atlatti ve benim nazarimda bu sene butun branslardaki hocalar icerisinde en basarilisi..."
Aradan gecen 13,5 aylik surecte Jan ile 2 Lig Sampiyonlugu, 1 Turkiye Kupasi, 1 Super Kupa kazanmisiz, bunlarin yani sira Avrupa'da CEV Cup'ta elde edilen bir 3.luk ve hepsinden onemlisi de Indesit Sampiyonlar Ligi 2.ligi apoletini takmisiz omzumuza. 2009-2010 sezonunda oynadigimiz 50 macta 48 galibiyet, 2 maglubiyet gibi bir karnemiz var ve kaybedilen 2 mac da 3-2 skorlarla kaybedilmis.

Arkasinda boyle bir tablo birakiyor Jan De Brandt veda ederken. M.Ali Aydinlar, Furst'un imza toreninde bir taraftan "Hocamiz Jan De Brandt" derken diger taraftan da "Taslari yerinden oynatacak bir surprizimiz daha olacak" diyordu, cidden de taslar yerinden oynadi. Zaten Jan'in sozlesmesinin ligler bitmis olmasina ragmen halen uzatilmamasi kafalari karistiriyordu, pazar gunu itibariyle de kafalar daha fazla karismasin denmis olmali ki dunyanin en iyi antrenorlerinden biri olan Jose Roberto Lages Guimaraes (Ze Roberto) takimin basina getirildi.

Bilinen adiyla Ze Roberto'nun Fenerbahce'yi calistiracak olmasi buyuk bir olaydir ama gonul isterdi ki taraftarin gonlunde cok onemli bir yere sahip olan Jan De Brandt ile de yollarimiz en iyi sekilde ayrilsin, en azindan FBTV veya resmi site araciligiyla kendisine hizmetleri icin tesekkur edilsin. Neyse en azindan biz taraftar olarak gorevimizi yerine getirelim ve Jan De Brandt'a Fenerbahce'ye kattigi hersey icin buradan tesekkurlerimizi sunalim. Baska bir zaman tekrar gorusmek uzere hocam, yolun acik olsun...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Transfer Mevzulari I...

Erkek basketbol takiminin final seruveni surerken amator branslarda transfer hareketliligi de devam ediyor bir taraftan. Kadin basketbol takiminin sampiyonlugunun hemen ertesinde aciklanan Diana Taurasi transferi ve sonrasinda amator branslara yapilan yatirimlarin artarak devam edecegi yonundeki aciklamalar taraftarin da beklentilerini ister istemez arttirdi.

Transferi gectigimiz haftalarda kesinlesen ve dun basin onunde duzenlenen torenle resmen Fenerbahceli olan Chachkova ve son olarak da bugun resmi siteden transferi aciklanan Kubali Leonel Marshall bu beklentileri fazlasiyla karsilayacak isimler. Chachkova hucumdaki etkinliginin yani sira mansetleriyle de takim savunmasina fazlasiyla katkida bulunacak komple bir oyuncu. Marshall ise yalnizca videolardan izleme firsati buldugum bir voleybolcu fakat oynadigi takimlar ve kazandigi basarilar nasil bir oyuncu oldugunu anlatiyor, inanilmaz sicrama yetenegi de cabasi zaten adini herhangi bir arama motoruna yazip arattiginiz zaman cikan sonuclarda da ilk goze carpan ifade "vertical jump" yani dikey sicrama ozelligi.
Bu transferlerin disinda kadin basketbol takimimiza yapilan yalniz henuz resmi aciklamasi gerceklesmeyen bir koc bir de uzun oyuncu transferimiz var. Onumuzdeki sene Fenerbahce kadin basketbol takimini calistiracagini sagir sultanin bile duydugu hatta Facebook hesabindan yarin Istanbul'a gelecegini bile duyuran Laszlo Ratgeber, kadin basketbol takimimizi istenilen hedeflere tasiyabilecek deneyime sahip ve daha once calistirdigi takimlarla sayisiz basarilara imza atmis bir isim. Fenerbahce'ye transferi bu sezon formasini giydigi Lotos Gdynia'nin sitesi tarafindan bugun dogrulanan Sirp pivot Ivana Matovic ise yakin ve orta mesafe sutlari oldukca etkili bir uzun fakat takimin ihtiyac duydugu savunma sertligini sergileyip sergileyemeyecegi ve ribaundlardaki etkinligi kafamda soru isareti. Penny ve Taurasi'yle birlikte 3. yabancimiz olacak Ivana, Euroleague icin geriye kaliyor 1 yabanci hakkimiz ve buradaki oyuncu tercihimiz de Penny'nin kita disi sayilip sayilmayacagina bagli olarak degiskenlik gosterecek gibi gorunuyor.

Tekrar voleybola donecek olursak, Mehmet Ali Aydinlar'in Chachkova'nin imza toreni sirasinda yaptigi aciklamalardan bu sene Avrupa Sampiyonlugu'nu kafasina koydugu ve bu yolda elinden gelen herseyi yapacagi anlasiliyor. Ligde yabanci sinirlamasi 3 olmasina ragmen bu sezon yola 5 veya 6 yabanciyla devam edecegimizi aciklamasi ve onumuzdeki hafta bir dunya yildizina daha imza attiracagini soylemesi oldukca heyecan verici, bakalim sali gunu imza toreninde kimi gorecegiz sari-lacivert formayla. Lo Bianco'yu mu? Piccinini'yi mi? Furst'u mu? Yoksa bambaska bir ismi mi? Skowronska mi dediniz? Neden olmasin?

7 Mayıs 2010 Cuma

Sampiyon Fenerbahce...

Hic kimseye yakismadi sampiyonluk,size yakistigi kadar...

Ve sonunda beklenen oldu.Sari Melekler kupayla actiklari sezona sonuna kadar hak ettikleri sampiyonluk kupasiyla noktayi koydu.Bu takimin bizlere yasattiklari uzerine ne yazsak bos aslinda, biz tesekkur etmekten usandik kizlar kupa kaldirmaktan usanmadilar.Bu takimi izlememizde emegi gecen herkese bir defa daha tekrar tekrar tesekkurler...

Final serisinin ilk 2 macinda VBGSTT'li oyuncular kolay lokma olmayacagiz mesajini vermislerdi ortaya koyduklari mucadeleyle, Guidetti de normal sezon maclarindan sonra kupa finalinde dersine iyi calistigini gostermisti ama hicbiri Fenerbahce'nin namaglup sampiyonluguna engel olamadi.Dile kolay sezon basindan beri 49 mac oynadilar ve aldiklari yenilgi sayisi sadece 2.Bu iki maci da 3-2'lik skorla kaybetmis olmamiz ise takimin "winner" ruhunun en onemli gostergelerinden birisi...

Onceki postta yorumlarda bu mac icin skor tahminim 1-3 kazanacagimiz yonundeydi ama Sari Melekler o 1 seti de cok gorduler VBGSTT'ye.Su dakikadan sonra macla ilgili cok fazla konusmaya, yorum yapmaya gerek yok ama Neslihan'in, Poljac'in ve Kirdar kardeslerin seri boyunca takindiklari o kustah tavira en guzel cevabi yine sahada veren oyuncularimizi ayrica tebrik etmek istiyorum. Sari Melekler icin 2009-2010 sezonunun ozeti asagida, bu tabloya bakinca gururlanmamak elde degil, sadece Avrupa'nin en buyuk kupasi kaldi onu da onumuzdeki seneye gormek istiyoruz artik muzede...
  • Turkiye Ligi Sampiyonu
  • Turkiya Kupasi Sampiyonu
  • Turkiye Super Kupa Sampiyonu
  • Avrupa Sampiyonlar Ligi Ikincisi

Son olarak Gamova'nin aldigi 3 odulle(MVP,En Skorer Oyuncu,En Iyi Atak Yapan Oyuncu) adeta ambargo koydugu bireysel oduller icin de birkac kelam edelim.Oduller sadece final serisi baz alinarak verildiginden sezon boyunca gosterdigi performansla herkesin hakli takdirini kazanan Nati'nin odul alamamasi eminim ki bircok kisiyi uzmustur.Hani normal sezon icin de MVP seciliyor olsa veya taraftar olarak bireysel odul dagitiyor olsak cok buyuk ihtimalle MVP odulu Nati'den baskasina gitmezdi ama final serisinde smaclarindaki basarisina en degerli oyuncu hesaplamasinda mevkisi icin %50 onemi olan servis karsilamayi ekleyemeyince MVP odulu takim arkadasi elf kizi Gamova'nin oldu...

Beni sasirtan bir diger isim ise Eda oldu, "En Iyi Blokor" odulunun seri boyunca yaptigi kritik bloklarla sampiyonlugun kazanilmasinda buyuk etkisi olan Eda'ya gidecegini tahmin ediyordum ama Eda, Final 4'da Ravva'ya kaptirdigi bu odulu bu sefer de kaptana kaptirdi. Tabi Eda'nin ve Cigdem'in yaslari goz onunde bulunduruldugunda, Nati ile birlikte takima ablalik yapan ve takimin bugunlere gelmesinde buyuk emegi bulunan Cigdem'in bu odulu almasinin da mutluluk verici oldugunu ekleyeyim."En Iyi Libero" odulunu liberomuz Nihan Yeldan alirken, "En Iyi Pasor" odulu paslarinin yani sira yaptigi bloklarin da puanlamaya etkisiyle pasorumuz Naz Aydemir'in oldu...

4 Mayıs 2010 Salı

Sampiyonluga 1 Kala...

VBGSTT: 2 - Fenerbahce: 3

Bizi kalpten goturmeden, persembe kupayi muzeye goturun be kizlar...

15 Nisan 2010 Perşembe

Türkiye Kupası Sarı Meleklerin

Sarı Melekler, Kadınlar Teledünya Voleybol Türkiye Kupası Finali'nde Vakıfbank G.S. T.T. ile 2-3 kaybettiğimiz ilk maçın rövanşında karşı karşıya geldi. Karşılaşmayı 3-2 kazanınca maç 6. sete (Altın Set) uzadı. Neyse ki sonunda gülen taraf biz olduk.

Maça iyi başlayıp skoru da 2-0'a getirince maç bitti dedim açıkçası. Ama ne olduysa 3. sette takım durdu. 4. sette toparlanmaya çalıştık ama gücümüz yetmedi. Neyse ki son seti 9-11'den çevirmeyi bildik ve maçı Altın Set'e götürdük. Altın Set gayet rahat geçti bizim için. Maç gidecek diye stres olmadım desem yalan olur. Neyse ki 3. ve 4. sette etkili olmayan bloklar, servisler, smaçlar tekrar çalışmaya başlayınca kupa da Fenerbahçe'nin müzesinde yerini aldı.

Kızlar iyi bir tatili hakediyorlar. Taraftar bütün maç susmadı ve takımı ateşledi. Tebrik ve teşekkür hepsine.

18 Nisan'da Play-Off 1. maçı için Ankara'da olacaklar ama biz İstanbul'da olacağız. Likya Yolu Sakinleri ve Or-Ka hariç. Eminim onlar da pazar günü BJK maçı öncesi Sarı Melekleri desteklemek için Selim Sırrı'da yerlerini alacaklardır.
Kupayı da Neslihan'a ve Vakıfbank G.S.T.T. taraftarlığını hiç gizlemeyen maçın yorumcusu Alev'e armağan ediyorum. Kapak niyetine...

8 Nisan 2010 Perşembe

18 Nisan'da Alkislarla...

Sinavlar bir taraftan, Likya Yolu yuruyusu icin hazirliklar bir taraftan derken ister istemez bosladik biraz blogu. Bu surecte Sari Melekler bize oyle bir haftasonu yasattilar ki futbol takiminin Kayserispor onundeki parmak isirtan futbolu bile golgede kaldi. Sari Melekler'in tarihi basarisi uzerine ise 6 Nisan'da Fenerbahce bloglarinin amiral gemilerinden olan Papazin Cayiri'ndan muhtesem bir kampanya cagrisi geldi Kadikoy'de oynanacak Besiktas maci oncesi icin. A.A ve ben yuruyus nedeniyle 18 Nisan'daki Besiktas macinda olamayacagiz ama blog ahalisinin cogu tribundeki yerlerini alacaklar bu macta. Her ne kadar banner kendisini anlatsa da sozu Papazin Cayiri'na birakmakta fayda var bu noktada;

Sportif anlamda Voleybol Bayan takımımız hem kulübümüzün hem de ülkemizin şu güne kadar çıkabildiği en yüksek seviyeye çıktı. Ama durumun yalnızca bu olmadığını hepimiz biliyoruz. Esas önemli ve güzel olan, bunu tekrar yapabileceklerini göstermeleriydi. Bu takım seneye de Şampiyonlar Ligi finali oynasa Avrupa'da şaşıracak kimse yoktur, bu kızlar seneye kupayı kaldırsa bu bir süpriz olmaz beklenen bir adımdır sadece. Dolayısıyla Fenerbahçe Acıbadem'in esas başardığı şey finale çıkmak filan değildir, hiç tartışmasız Avrupa'nın en iyi 2 takımından biri olduğunu herkese kabul ettirmesidir. Final bunun süsü, kupaysa bu başarının resmen tescillenmesi anlamına gelecekti, bizlerinse böyle bir noter operasyonuna ihtiyacımız yok. Onlar zaten şahadetlerimizin sahibi.

Şahsen uzun zamandır bir sportif mücadelede bu kadar heyecanlandığımı, bu kadar keyifli ve güzel bir müsabaka izlediğimi hatırlamıyorum. Final Four'un ilk maçındaki müthiş performans bizim Fenerbahçe derken istediğimiz her şeye tekabül ediyordu: pes etmemek, mücadele etmek, başarı için centilmence sonuna kadar savaşmak, karşıdakine hiç bir insanlık dışı hareket yapmadan yetenek ile, zeka ile, güzellikler yaratarak galabe çalmak. Fenerbahçe; bir büyük isyan ruhunun, büyük hedeflere ve daha önce umulmadık başarılara ulaşmanın, toplumsal sembollerinden bir tanesiyse çubuklu forma altında bu ruhun hakkını vererek taşıyanlar şüphesiz Fenerbahçe Acıbadem'de bulunuyorlar.

Onlardan kulübümüz bünyesinde sportif faaliyette bulunan herkesin de öğrenecekleri var. Bu formanın hakkını vermeyi, maç bitmeden yenilgiyi asla kabul etmemeyi, hep hedefi daha büyük tutmayı, Şampiyonlar Ligi finaline çıkıldığı için değil, kupa kazanılmadığı için ağlamayı, hak etmek için çalışmayı, çalışıldığı için hak etmeyi, zarif hareketlerle, ter akıtan bir mücadeleyle maçı çevirmeyi ve diğer bir çok güzel hasleti Final Four serisi kitabe gibi önümüze serdi. Öylesine sevdik ki bu kızları, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı ile bu ülkede yaşayan yaşamayan milyonlarca insan bu kızlarda güzel bir şey buldular. İster helal olsunla duygumuzu ifade edelim, ister bravo ile hepimizin kalplerinde onların bir yeri var.

Bu kızlara güzel bir şey yapmak lazım. Bu kızların temsil ettiği değerlere ne derece meftun olduğumuzu göstermenin yoluysa ne maç primleri, ne de Başkan'ın soyunma odasına girip onlarla gurur duyduğunu söylemesi. Kurumsal değil insani, cüzdana değil yüreğe hitap eden ve onların neyin temsilcisi olduğunu onlara bir kez daha beyan eden, bu sebeple içten kutlayan insanlara ihtiyacımız var. Banka hesaplarına değil, yüreklerine unutamayacakları bir hatıra vermemiz gerekiyor.

Beşiktaş maçı bunun için harikulade bir fırsat.

İlk akla gelen sebeplerden değil. Evet 18 Nisan'daki müsabakada futbol takımımızın mücadele etmeye, zerafete, kazanmak için centilmence oynayıp, güzelliklerle hepimizi mest etmesine ihtiyacımız var. Şampiyon olalım olmayalım, şampiyon gibi oynamaya, kazanalım kaybedelim, hep büyük bir takım olduğumuzu göstermeye ihtiyacımız var. Ama bundan değil, en azından yalnız bundan değil.

Bu takımın bir spor kültürü olduğunu göstermeye de ihtiyacımız var. Çubuklunun neleri temsil ettiğini ve neleri temsil etmesinin güzel olduğunu, muteber bulunduğunu, bu kulübe gönlü yanık insanların seneleri, çağları, jenerasyonları aşan bir sosyal hareketin parçasında ne bulduğunu bir kere daha hatırlamasına da ihtiyacımız var.

Bizim istediğimiz, her branşda görmek istediğimiz, her oyunun kendi kuralları içerisinde bulmaktan haz aldığımız, o duyguyu kutlamaya ve bir kere daha Türkiye'ye Fenerbahçe'nin ne olduğunu göstermektir.

Fenerbahçe bir futbol kulübü değildir; bir voleybol kulübü, bir basketbol kulübü de değildir, Fenerbahçe bir spor kulübü dahi değildir, bu ülkenin içinde yetişmiş, seneler içerisinde oluşmuş, kırılmalar yaşamasına rağmen efsaneleriyle ayakta tutmuş bir sosyal harekettir, güzellikler rüyasıdır, fakirlerin, dışarıdan gelenlerin, mazlumların, ezilen halk kitlelerinin, itilmişlerin, gadre uğramışların, kimi zaman özyurdunda parya özyurdunda garip olanların, saraya ancak uzaktan bakanların, çocuklarına güzel hikayeler ve onurlu bir geçmişten başka verecek bir şeyi olmayanların rüyalarının simgesidir. Dar sokaklarda top oynarken hülyamız, babamızın elimizden tutup gösterdiği güzel bir anı, bazen şövalyelik, bazen kahramanlık bazen yalnızca hazzın kendisidir. Bu kızlar bunların hepsini simgeler, hepsini gösterir ve hepsini yaşatır.

O sebeple, 55.000 kişi ile, onları alkışlayalım. Onları kutlayalım. Onların başarısını değil ama simgeledikleri şeyleri şölenleştirelim. Onlara tezahüratlarla seslenip, çiçeklerle karşılayalım, her futbolcunun onların yarısı kadar dahi emek sarfetmeden elde ettiği şeyleri değil, çok daha üstünü verelim. Bir meşale şov değil, büyüklüğün kutlamasını yapalım.

Onlar sahaya girerken ayakta alkışlandığını görmek istiyorum, tek tek isimlerinin okunup bütün stad tarafından söylenmesini, Radetzky March ile karşılanıp tempo tutarak hep beraber onların hak ettikleri gibi ağırlanmalarını. Velhasıl, Vamos Bien olsun, CK olsun eminim çok daha güzel koreografiler bulacaklardır ancak işin ruhu yukarıda söylenen gibi olmalıdır.

Yönetim bize bu fırsatı versin. 18 Nisan'da Melekleri ve onların simgeledikleri her şeyi kutlayalım, sonra hep beraber Beşiktaş maçına dönelim, bir futbol kulübünden fazlası olarak, bir halet-i ruhiye ve bir halk hareketi olarak, bir dünya görüşü ve yaşam kavrayışı olarak, Fenerbahçeli olarak karşılarına çıkalım, ruhlarında duydukları saygı ile o gün bizi izlesinler ama bu vesileyle önce biz bir kere daha hatıllayalım kendimizi. Güzelliklerin peşinde boyun eğmez bir isyan ruhu olarak.

12 Mart 2010 Cuma

Fenerbahce Final 4'da...

Rusya'dan 3-0 ile donmek zaten Final 4 anlamina geliyordu ama yine de kagit ustunde oynanmasi gereken bir mac ve alinmasi gereken 1 set vardi. Ve o set de 25-17 biten ve takimizin resmen Final 4'da oldugunu mujdeleyen ilk set olunca macin devami tam bir senlik havasinda gecti. Buna ragmen kizlar set vermemek de kararli olduklarini ispatlamak istercesine maci yine alisilageldigi uzere 3-0'lik skorla tamamladilar.

Blog yazarlariyla konusurken hepimizin ortak kanisi bu takimin Fenerbahce'nin herhangi bir bransinda simdiye kadar gordugumuz en dominant takim olduguydu. Sene basinda Eczacibasi'yla oynanan Super Kupa macini da sayarsak Turkiye Kupasi,Turkiye Ligi ve Sampiyon Ligi karsilasmalarinda rakiplere verilen set sayisinin yalnizca 4 olmasi da bunun en buyuk ispati zaten.

Sene basinda koyulan Sampiyonlar Ligi sampiyonlugu hedefine yalnizca 2 mac kaldi. 3-4 Nisan tarihlerinde Fransa'nin Cannes sehrinde oynanacak Final 4'da ilk rakibimiz ev sahibesi Cannes, Cannes'i gectigimiz takdirde ise iki Italyan takiminin (Novara-Bergamo) eslesmesinden galip cikan takimla final oynayacagiz. Final 4'a namaglup unvaniyla gelen tek takim olmamamiza ragmen cogu oyuncumuzun ilk defa Final 4 tecrubesi yasayacak olmasi dogrusu beni biraz endiselendiriyor ki bu noktada Gamova, Nati ve Cigdem gibi isimlere buyuk is dusuyor. Bir diger nokta ise takimimizin sene boyunca 3 seti gecen sadece 3 mac oynamis olmasi, bunlardan biri Super Kupa'da Eczacibasi'na, bir tanesi ligde Vakifbank GSTT'ye ve digeri de Sampiyonlar Ligi'nde Dinamo Moskova'ya karsi. Final 4'da 3-0'lik skorlar gormemiz zor olacaktir, bu noktada yine takimin tecrubeli isimlerinin ve Jan De Brandt'in isler kotu gittiginde takimin direncini yuksek tutmasi oldukca onemli.

Cannes'in ev sahibi avantajini kullanarak taraftar destegini arkasina alacagini, Italyan takimlarinin da Avrupa'nin en ust ligi olan Italya liginde mucadele seviyesi yuksek maclari sikca oynadigini dusunursek isimizin kolay oldugunu soylemek pek de mumkun degil ama bu takim sezon boyunca neler yapabilecegini herkese gosterdi ve bircogumuzun hayal bile edemeyecegi sekilde maglubiyet bile almadan Avrupa'nin en buyuk kupasinda Final 4'a yukselmeyi basardi. Turk spor tarihinin en buyuk basarilarindan bir tanesine imza atmaya sadece 2 adim var, 3-4 Nisan'da fiziksel olarak tribunlerde yer alamayacak olsak da, inaniyorum ki milyonlarca Fenerbahceli ruhlariyla Sari-Melekler'in yaninda olacaklar. Nihan'la birlikte manset alip, Nati'yle her topa atlayacagiz, Gamova smaca yukseldiginde onunla birlikte biz de vuracagiz topa, Eda,Naz veya herhangi bir oyuncumuzla biz de cikacagiz bloga ve 4 Nisan gunu kupa Kaptan Cigdem'in ellerinde yukselirken hep beraber kaldiracagiz o en buyuk kupayi...

Yolunuz acik olsun Sari Melekler...

5 Mart 2010 Cuma

Zorlu Haftasonu...

Haftasonu mesaisi erken basliyor bu hafta...Acilis erkek voleybolculardan, bugun saat 18:00'de Besiktas'la TVF 50.Yil Spor Salonu'nda karsi karsiya geliyorlar, hem ligde liderligi devam ettirmek hem de ezeli rekabette kazanan hanesine bir centik daha atmak acisindan onemli bir mucadele. Bu macin baslamasindan hemen yarim saat sonra yani 18:30'da da erkek basketbol takimimiz ilk yarida oynanan macin rovansini almak icin Izmir'de Karsiyaka deplasmaninda sahne alacak, olasi bir play-off eslesmesine 1-0 geride baslamamak ve son haftalardaki yukselen performansi devam ettirmek adina mutlaka kazanilmasi gereken bir karsilasma.

Gelelim cumartesine, 3 kulvarda da yoluna kayipsiz devam eden Sari Melekler bu sezon ligde kendilerinden set alabilen tek takim olan Vakifbank GSTT ile saat 17:30'da yine TVF 50.Yil Spor Salonu'nda karsilacaklar. Persembe gunu Rusya'da oynadiklari macin etkisini uzerlerinden atabilmeyi basarirlarsa rahat bir galibiyet alabilirler, ancak setler uzar ve yorgunluk faktoru on plana cikmaya baslarsa Vakifbank GSTT bu firsati lehine cevirebilecek gucte bir takim.

Pazar gunu ise bizleri haftanin ikinci derbisi bekliyor, saat 15:30'da Caferaga Spor Salonu'nda bayan basketbolcularimiz, Galatasaray'i agirliyorlar. Ligde namaglup unvaniyla lider durumda bulunan Fenerbahce'yi ve 3 maglubiyetle 3. sirada bulunan Galatasaray'i karsi karsiya getirecek mucadelede uzun zamandan beri sakatligi bulunan Nevin Nevlin takimimiz adina forma giyebilecek durumda, Galatasaray'da ise Sophia Young'un durumu belirsizligini koruyor. Bu macin bir baska onemi de eski kocumuz Z.K'yi bir defa daha Caferaga'da misafir(!) edecek olmamiz.

Haftanin son maci ise haftalardir yuzumuzu guldurmekten uzak olan futbol takimimizin. Bu haftasonu oynanacak maclar icerisinde kagit uzerinde en kolayi olmasi beklenen fakat yasanan olumsuzluklar neticesinde en azindan benim nazarimda haftanin en zor maci. Kadikoy'de saat 19:00'da baslayacak karsilasmada Fenerbahce'mizin rakibi ligde son dakika goluyle maglup ettigimiz, kupada ise oldukca cekismeli gecen bir mucadele sonrasinda sahadan 4-3'luk skorla galip ayrilan Antalyaspor olacak.

Bu zorlu haftayla ilgili son soz ise yine tribunlerden gelsin; "O forma icin biz oluruz, siz savasin yeter..."