Gezi yazıları gecikti maalesef bu aralar yaşananlar ve tez yazma çalışmaları nedeniyle. Ama akşam oynanacak Şampiyonlar Ligi finali öncesi Allianz Arena ziyaretimizden kısaca bahsetmek istedim ki rengimiz belli olsun.
Malta dönüşü Münih’te transfer için yedi saatim olduğunu gördüğümde tabi ki ilk aklıma gelen şey Allianz Arena’yı ziyaret etmekti. Google Earth sağolsun hemen güzergahı belirledim. S8 metrosuyla havaalanından şehir merkezinde Marienplatz’ye gidecek oradan da U6 metrosuna aktarma yaparak stada en yakın durak olan Fröttmaning durağında inecektim.
Malta dönüşü Münih’te transfer için yedi saatim olduğunu gördüğümde tabi ki ilk aklıma gelen şey Allianz Arena’yı ziyaret etmekti. Google Earth sağolsun hemen güzergahı belirledim. S8 metrosuyla havaalanından şehir merkezinde Marienplatz’ye gidecek oradan da U6 metrosuna aktarma yaparak stada en yakın durak olan Fröttmaning durağında inecektim.
Durakta iner inmez stadı görseniz de rahat bir 10-15 dakika yürüyorsunuz girişine ulaşabilmek için. Yaklaştıkça heyecan artıyor. Girişteki tabela sizi yönlendiriyor. “Arena Tours / Shops”
Stad turundan önce mağazalar dikkatinizi çekiyor. Geriden başa geleyim diyerek en sondaki 1860 Münih’in mağazasını gezmeye başlıyorsunuz. Bakıyorsunuz ki açık mavi, beyaz, siyah gibi renklerden farklı olarak yeşil ve sarı, hem de altın sarısı tonlarında formalar, atkılar, ürünler var. "Bunlar kuruluş renkleriniz mi?" diye soruyorum gayet cahilane. "Hayır 150. yıl özel ürünleri..." diyor kadın. Özelse edinmek lazım deyip alıyorum.
Sonrasında sıradaki Allianz Arena mağazasında alıyorum soluğu. Hem stad ile ilgili bütün ürünler hem de stad turları burada. Soruyorum "Ne zaman başlıyor tur?" diye. "İngilizce olanı bir saat sonra diyor ama almanca olan daha yeni başladı." Vakit yok mecbur takılacağız almanca olana. En başından söyleyeyim canımdan bezdirdi rehber beni. Grupla dolaşırken bir ara kaçayım şunlardan gönlümce gezeyim dedim ama izlenecek güzergah, girilip çıkılacak kapılar belli ve hepsinin anahtarı maalesef ki rehberde.
Sonrasında sıradaki Allianz Arena mağazasında alıyorum soluğu. Hem stad ile ilgili bütün ürünler hem de stad turları burada. Soruyorum "Ne zaman başlıyor tur?" diye. "İngilizce olanı bir saat sonra diyor ama almanca olan daha yeni başladı." Vakit yok mecbur takılacağız almanca olana. En başından söyleyeyim canımdan bezdirdi rehber beni. Grupla dolaşırken bir ara kaçayım şunlardan gönlümce gezeyim dedim ama izlenecek güzergah, girilip çıkılacak kapılar belli ve hepsinin anahtarı maalesef ki rehberde.
Mağazanın yanındaki bir kapıdan daldım içeri. Allianz Arena’nın belgesel filmi gösteriliyor. Ama ben anlamıyorum. Neyse ordan rehber eşliğinde stadı gezmeye başlıyoruz. Önce tribünlere çıkarıyor bizi, biliyor herkes yeşil alanı görmek için sabırsız. Rehber sürekli anlatıyor ben de sürekli fotoğraf çekiyorum. Yürüyüş aralarında kısaca bana da bahsediyor stadın özelliklerinden. Kale arkasından başlayıp basın tribününün oradan yedek kulübesine kadar iniyoruz. Sonrasında iç kısımlara geçiyoruz. Sponsor salonları, basın odası, soyunma odaları, taraftar salonları, restoranlar, CL müziği eşliğinde futbolcuların sahaya çıktıkları tünel derken bitiriyoruz turu.
Bir ara kale arkasındaki tribünlerde otururken grup birden tezahürat eder gibi küçük bir bağırdı. O bağırış, stad sanki bir anda dolmuş da herkes hep bir ağızdan bağırmış gibi büyüdü kocaman oldu çatıda birikti ve çimlere indi. Stadın yapısı zaten mükemmel görünüşü harika ama bu yapının sağladığı ambians, akustik var ki o daha da inanılmaz. Rakip takımın etkilenmemesi imkansız. 10-15 kişinin çıkardığı sesin böyle etki yapması beni çok şaşırttı. Hele de anlamadığın beklemediğin bir anda gelince.
Bir ara kale arkasındaki tribünlerde otururken grup birden tezahürat eder gibi küçük bir bağırdı. O bağırış, stad sanki bir anda dolmuş da herkes hep bir ağızdan bağırmış gibi büyüdü kocaman oldu çatıda birikti ve çimlere indi. Stadın yapısı zaten mükemmel görünüşü harika ama bu yapının sağladığı ambians, akustik var ki o daha da inanılmaz. Rakip takımın etkilenmemesi imkansız. 10-15 kişinin çıkardığı sesin böyle etki yapması beni çok şaşırttı. Hele de anlamadığın beklemediğin bir anda gelince.
Herşeyi ile harika bir stad. Etrafı geniş, dizaynı çok farklı. Kırmızı, mavi, beyaz renklerini istediğiniz gibi yansıtabiliyorsunuz stadın dışına. İçerden dışarısı kısmen görünüyor. Sanki kısmen şeffaf beyaz bir balon gibi. Kapılar bol, giriş çıkış rahat, koltuklar hepsinden rahat. Anlayacağınız herşey futbol oynamaya ve izlemeye müsait.
Tribünlerde olmanın yanısıra iç kısımlarda bulunmak da ayrı bir keyifti. Önce basın odasında herkes Louis van Gaal oldu, sonra soyunma odasında Louis’de kim en iyi taktiği ben veririm demeye başladı. Ama hoca dizilişi yapmış, 4-4-2. Hatta rakip sahaya yapmış. Bu da demektir ki bu akşam oyunu yıkacağız karşı tarafa.
Son olarak da çıkmadan önceki son çıkış tüneline getirdi bizi rehber abla. Sonra da verdi arkadan CL müziğini. Biz de haliyle gaza gelip olduğumuz yerde ısınma hareketleri yapmaya ve rakip takımdan arkadaşlarımıza şans dilemeye başladık. Bu müziğin hemen arkasından gelen İzmir Marşı ise gitme vaktinin geldiğini haber veriyordu.
Staddan ayrılmadan önce çabucak bir tur da Bayer Münih’in Fenerium’un da yaptım ve sahip olduğum tek kırmızı t-shirt’ü aldıktan sonra koşturarak düştüm yine yollara.
Belki tekrar gideriz 2012 yılında CL Finali’ni izlemeye ama şimdilik HoAmca’nın dediği gibi, selam olsun Bavyera’ya...
2 yorum:
Fenerbahçe yönetimi imana gelir de bizim stada da adam gibi bir akustik sağlarsa ne mutlu bize...gözlerim açık gitmem o zaman...Çalışma gayet hoş ve bilgilendirici olmuş..Hayranı olduğum tek staddır Mabed dışında.
gercekten de hayran olunacak bir stad Alican.
bir mac denk getirip izlemek lazım Allianz Arena'da.
yonetim kulubu dogru duzgun yonetsin de boyle bir stad icin daha da bekleriz icabında.
Yorum Gönder