voleybol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
voleybol etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ocak 2011 Cuma

Final 4'da Ev Sahibi Fenerbahçe...

Sürpriz olduğu söylenemez, beklenen bir gelişmeydi ancak resmileşmesi küçük de olsa acabaları ortadan kaldırmış oldu. Kendi taraftarının önünde oynamak takıma çok büyük bir avantaj sağlayacaktır mutlaka ama olaya diğer tarafından da bakmak gerek. Halen yeni bir takım Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı, ligde ve Avrupa'da farklı 6'lılarla oynamanın sıkıntısını da zaman zaman yaşıyor. Belki ligde az sayıda bulunabilen üst düzey takımlarla maç yapma imkanını sağlaması açısından doğrudan Final 4'a kalmak yerine oynaya oynaya, eksikleri göre göre gitmek daha sağlıklı olabilirdi kaldı ki artık Türkiye Kupası da yok fikstürümüzde. Ama bu organizasyonun arkasındaki aklın bunları düşünüp planlamış olduğuna da inanmak istiyorum bir taraftan, bunun için de en mantıklı çözüm kalburüstü takımlarla yapılacak hazırlık maçları gibi duruyor.

Bir diğer konu da ev sahipliğinin verdiği avantajın taraftar üzerinde oluşturması olası rehavet. Tribünleri dolduracakların asla ve asla final maçının son sayısı alınmadan "şampiyon olduk" havasına girmemesi gerekiyor. İşlerin sıkıntıya girdiği anlarda taraftara çok büyük iş düşecek zira kadın voleybolunda sahada yer alanların duygularının oyun üzerindeki etkisi neredeyse hiçbir sporda olmadığı kadar fazla.

Final 4 ve geçen sene çok yaklaşıp tie-break setiyle kaçırdığımız kupa İstanbul'a ayağımıza kadar geliyor, İstanbul'da da kalmalı. Geçen sene önünden boyunları bükük geçtikleri birincilik kürsüsünde Sarı Melekler'i görmek en büyük dileğimiz. Bu sefer bir dış hatlar terminali yok yakacak belki ama koca bir İstanbul var...

12 Ocak 2011 Çarşamba

Al Birini Vur Ötekine: TRT, Milliyet, Resmi Site...

Resimden de anlaşılacağı üzere Milliyet'in internet sitesi iyiden iyiye kendini aştı Fenerbahçe düşmanlığında. Bu yaptıkları bir değil iki değil, terbiyesizlik desen terbiyesizlik, şerefsizlik desen şerefsizlik değil. Haberi bu şekilde yazanın da editleyenin de yayınlayanın da babası belli değil, çok net...

Geçelim dün gece TRT'deki saçmalıklara. Hangisinden başlasam bilemiyorum ama önceliği yine Fenerbahçe'ye verelim. Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı dün gruptaki son maçını oynamak üzere son Avrupa Şampiyonu Bergamo karşısına çıktı. Biz de liderlik için büyük önem teşkil eden bu maçı izlemek için geçtik televizyonun karşısına. Geçtik geçmesine ama TRT spikeri izleyenleri resmen canından bezdirdi. Cannes'de finalde kaybettiğimiz kupayı Bergamo'nun salonunda kaybettiğimizden bahsetti, yetmedi Sokolova ile Skowronska'yı birleştirip önce Sokowronska, sonra da Sokolovska diye hibrid isimler uydurdu, bunlar da yetmedi voleybola yeni kavramlar kazandırdı, Piccinini'yi kanatlardan hücum ettirdi...

Neyse 3-0 bitti maç, grup lideri olarak ilk tur maçlarını tamamladı kızlarımız, biz de döndük Galatasaray-Beypazarı maçına. Ezeli rakibin Ali Sami Yen'deki son maçı(!), hani parantez içi ünlemi kullanıyorum çünkü bu kaçıncı son maç, kaçıncı veda ben sayamadım. Bilen varsa söylesin, zannediyorum Beypazarı önünde ters bir sonuç alınsa birkaç tane daha veda izleyebilirdik bunların mantığıyla. Malumunuz TRT'nin yeni açılımı Tarikat Radyo Televizyonu, kurum öyle bir hal almış durumdaki bünyesinde tarikatlar arası savaş yaşanıyor, o derecede. Hal böyle olunca da kadrolu yorumcu da tarikatın en sevdiği isimlerden Hakan Şükür. TRT'nin yancı spikerinin de Şükür'den altta kalır bir yanı yok, Galatasaray golleri attıkça rahatlıyorlar, coştukça coşuyolar, en sonunda da dayanamayıp ağızdaki baklayı çıkartıyorlar: "Galatasaray kaybetseydi üzülürdük..." Son maçta kaybetmesi olmazmış Galatasaraycıklarının , yoksa neymiş üzülürlermiş beyefendiler...Hassiktirin ulan oradan, bizim vergilerimizden, ödediğimiz faturalardan kesilen paylardan aldığınız her kuruş haram olsun, çoluk çocuğunuzdan çıksın...

Sırada "Türkiye'nin En Gelişmiş Spor Kulübü Portalı" olduğunu iddia eden ve "yalanlama" yapmaktan başka pek az işe yarayan Aziz Yıldırım'ın şahsi, pardon pardon Fenerbahçe Spor Kulübü'nün resmi(!) sitesi var. Yukarıda yazdım, kadın voleybol takımı grubunu lider olarak tamamladı diye, bizim resmi sitenin de kırk yılda bir site girişine konuyla alakalı görsel koyacağı tutmuş. İşte seçilen görsel de bu, sözde takım fotosu ama Kasia arkada röportajda. Hadi doğru düzgün fotoğraf seçmekten acizsiniz, Türkçe de mi bilmiyorsunuz. "Gurup" ne yahu? Oldu olacak "Kulübü" de "Klubü" diye yazın tam olsun. Bu arada son gelen haberlere göre Fenerbahçe şirketleri birleştiriyor ve bundan sonra kulüp transfer görüşmelerini vs. de borsaya bildirmek zorunda, artık kolay kolay yalanlama yapamayacaklarına göre de kapatsınlar gitsinler siteyi. En azından o zaman bu rezilliklere tahammül etmek zorunda kalmayız bizler de...

7 Ocak 2011 Cuma

Terbiyesizler...

QTM serisinin bir parçası olarak blogda yer alabilirdi ama bu kadarı artık terbiye sınırlarını aşıyor. Biz bile bloga yazarken bunca özen gösterirken, haberin bu şekliyle yazılması ve editörden geçerek yayınlanması "dikkatlerden kaçma" ile açıklanamaz. Aziz Yıldırım'ı severiz sevmeyiz orası ayrı konu ancak ulusal bir gazetenin kim olursa olsun bir insanın doğuştan gelen kusurlarıyla dalga geçerek, internet sitesinde böyle bir haber yayınlanması tek kelime ile skandaldır.

26 Kasım 2010 Cuma

Fener Avrupa'da Işıl Işıl...

Kadın Basketbol
UMMC Ekateringburg 67-73 Fenerbahçe

Erkek Basketbol
Lietuvos Rytas 75-81 Fenerbahçe

Kadın Voleybol
Fenerbahçe 3-0 N.F. Bergamo

Erkek Voleybol
Tours VB 1-3 Fenerbahçe

Şu tabloyu görüp de gururlanmamak elde değil gerçekten. Son senelerde amatör şubelere yapılan yatırımlar ülke içinde meyvelerini veriyordu ama Avrupa arenasında geçen sene Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı'nın Indesit Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı final hariç Final 4 heyecanına uzak kalıyorduk. Erkek basketbolcuların Euroleague'de Tanjeviç'in ilk senesinde Top8 yapıp devamını getirememesi, kadın basketbolcuların her sene Final4'un kapısından dönmesi ancak tecrübe biriktirmesi içimizdeki umut ışığını hep taze tutuyordu. Sene başında gerek basketbolda gerekse de voleybolda şimdiye kadar görülmemiş bir hamleyle yapılan organizasyon değişiklikleri -erkek voleybolu bunun dışında tutabiliriz belki- eşiği atlama yolunda olumlu hareketlerdi, ancak yine de ne kadar doğru hamleler olurlarsa olsunlar sahaya yansımadıkları sürece pek de fazla bir anlam ifade etmeyeceklerdi.

Dünden ve çarşamba gününden sonra ise artık netleşmeye başlayan bir resim var önümüzde. Basketbol ve voleybolda 3'ü deplasman olmak üzere oynanan 4 karşılaşmada alınan 4 galibiyet bahar aylarına çok daha umutlu bakmamızı sağlıyor artık. İnanıyorum ki büyük bir terslik, kura şanssızlığı vs. olmadığı takdirde kadın basketbol ve voleybol takımlarımız Final 4'u göreceklerdir. Erkek basketbol takımımız için ise öncelikli hedef Top8 olmalı, şimdiden Final 4 hayallerine kapılıp olası bir erken vedada takıma başarısız damgası vurmak bize düşündüğümüzden de fazlasını kaybettirebilir. Bu 4 takım içerisinde beklentilerimin altında kalan tek takım ise erkek voleybol takımı ama bilinen bir şey var ki o da Demeter'in uyguladığı antreman sisteminden kaynaklanan motorun sonradan açılması durumu. Onlar için Rus takımıyla içeride-dışarıda yapacağı maçlar ve Sisley Treviso deplasmanı ciddi test karşılaşmalarının da ötesinde kaderlerini belirleyecek ve potansiyellerinin ne kadarını kullanabildiklerini net bir şekilde göreceğimiz mücadeleler olacak.

Son olarak biraz sitem gibi olacak ama tatlı bir sitem doğrusu. Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken öyle bir koşuşturma içine girdik ki bu sene de, yine bütün programlarımız kaymaya başladı. Şu gün şu maç var bugün şu saatte şununla oynuyoruz o işi erteleyelim falan derken bizim de zaman yönetimi yeteneklerimizi sınar oldu Fenerbahçe. Bu haftasonu da yine öyle olacak bir taraftan taşınma telaşı var üzerimde bir taraftan da cumartesi günü oynanacak erkek basketbol ve İBB maçı. Pazar gününden ise hiç bahsetmiyorum bile erkek voleybolda ve kadın basketbolda oynanacak Galatasaray derbilerinin yanında bir de kadın voleybolda Beşiktaş'la karşılaşıyoruz. Temennimiz belli elbette ki, kazanan her daim sarı-lacivert çubuklu olsun...

20 Kasım 2010 Cumartesi

Filede "Süper" Başlangıç...

Kadın voleybolcular bıraktıkları yerden kupayla devam ediyorlar yola. Dünya Şampiyonası nedeniyle sıkışan fikstürde güç bela yer bulunup alelacele açılan yeni Burhan Felek Voleybol Kompleksi'nde oynanan karşılaşma geçtiğimiz seneki Süper Kupa finalinin aksine daha çok bir hazırlık maçı görünümündeydi. Buna rağmen iki taraf da Japonya'dan yorgun dönen oyuncularını sahaya sürerek kupayı ne kadar ciddiye aldıklarını gösterdiler. Ze Roberto'nun yokluğunda takımın başında Kamil Söz vardı ve yabancı haklarını Sokolova-Nati-Kasia üçlüsünden yana kullanmayı tercih etti bu karşılaşmada. Bu üçlüden Nati ve Kasia Dünya Şampiyonası'nda yer almadıklarından dolayı sezon öncesi kampına katılma şansını bulmuşlardı, sezon öncesi kampına katılan bir diğer isim olan Brezilyalı pasör Fafao ise yabancı kontenjanına takılarak Fürst ve Songül ile birlikte karşılaşmayı tribünden takip etti. Bunun dışında kadroda yer alan Seda, Yağmur, İpek gibi isimlere de Kamil Hoca süre vermemeyi tercih etti ve maç genelinde sahaya Naz-Eda-Ergül-Sokolova-Nati-Kasia ve libero Nihan'la yerleştik. 22-25 kaybettiğimiz 2.set haricinde sahada her yönüyle üstün olan taraftık ve mücaleden 25-22 / 22-25 / 25-12 / 25-17 'lik setlerle 3-1 galip ayrıldık.

Eminim ki bir çok kişinin aklında Gamova'nın yokluğunda onun boşluğunun nasıl doldurulacağı sorusu vardı ama dün yeni transferimiz Kasia Skowronska'yı gördükten sonra bu sorular bir nebze olsun cevap bulmuştur. Hücümda ve özellikle servislerde çok çok iyi bir performans sergiledi Polonyalı oyuncu. 1. ve 3. setlerde o kadar etkili smaç servisler attı ki neredeyse bu setleri tek başına kopartıp aldı. Bir diğer transferimiz Sokolova ise yorgunluğuna rağmen bir çok pozisyonda tecrübesini ve zekasını konuşturarak galibiyette önemli rol oynadı, Gamova sonrasında bu iki transfer takımın savunma ve manşet gücünü yukarılara çekmemiz ve daha kompakt bir takım olmamız konusunda ciddi yarar sağlayacaklar. Dünkü karşılaşma sonrası kafamda oluşan en büyük şüphe ise libero Nihan'ın performansıyla alakalı, dün takımın zayıf halkası benim dedi adeta , kaldı ki sezon boyunca da neredeyse rakipsiz olacak Nihan, arkasında bekleyen Songül Nihan'ın seviye olarak oldukça aşağısında, sezon içerisinde bir sakatlık yaşanması durumunda bu mevkide sıkıntı yaşamamız kuvvetle muhtemel. Forma şansı bulan Ergül bloklarıyla ön plana çıktıysa da benim tercihim ligde Çiğdem veya İpek'in oynamasından yana, Avrupa'da zaten kimse kolay kolay Fürst'ten formayı alamaz. Madem başladık bir parantez de Eda ve Naz'a açalım, onlar da sahadaki Japonya yorgunlarındandı ama ikisi de başarılıydılar diyebiliriz özellikle de bloklarda. Gönül isterdi ki Naz'ın kurduğu oyunlar ve pasları için de aynı kelimeyi kullanayım ama kendi adıma Naz'dan bu noktada çok daha iyisini bekliyorum. Naz'ın performansı bu çizgide devam ederse ilk alındığında neden alındığına anlam veremediğim Fafao'nun Avrupa maçlarında iyi bir yedekten fazlası olabileceğini söyleyebiliriz.

Ne olursa olsun maçı kazanmak ve sezona kupayla başlamak hele de yıllar boyunca Türk voleyboluna hizmet verecek bu salonun açılışında güzel ve anlamlı. Türkiye'de alabileceği son 5 kupayı da müzeye götürdü bu takım. Seneler sonra şampiyonluk kupası geldiğinde şu satırları yazmışım, Anja'lı Marina'lı Oksana'lı o günlerden bu güne hem kadro hem de oyun olarak sürekli üzerine koyarak geldi Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı. 28 Nisan 2009 günü için Türk voleybol tarihinin dönüm noktası demiştik, şimdi bu takımın önünde bir başka dönüm noktası duruyor, geçtiğimiz sene son sete kadar zorlayıp parmaklarımızın ucundan giden Şampiyonlar Ligi kupası...

14 Kasım 2010 Pazar

Fener Cephesinde Değişen Bir Şey Yok...

Dünle birlikte bütün branşları tek güne sığdırmış olduk ve başlıktan da anlaşılacağı üzere yüzümüzü güldüren yine amatör branş performansları oldu. Erkek basketbol takımının Trabzonspor önündeki 78-55'lik galibiyeti ile başlayan gün, erkek voleybolcuların Maliye Milli Piyango'yu 3-0'lık skorla mağlup etmesi ve kadın basketbolcuların İstanbul Üniversitesi karşısındaki 87-71'lik galibiyetiyle devam etti. Güne noktayı futbol takımının galibiyetiyle güzel bir şekilde koyalım derken maçın son çeyreğinde yenilen 2 gol buna mani oldu. Bu dakikadan sonra lige tutunmak için önümüzdeki 5 maçtan 5 galibiyet çıkarmak şart.

Beni futbol takımının mağlubiyetinden çok daha fazla üzen ise Vidmar'ın Trabzonspor maçında talihsiz bir şekilde sakatlanması oldu. Her geçen gün oyununun üzerine koyarken ve takımın en önemli yapı taşlarından biri haline gelmişken böylesine saçma sapan bir pozisyonda sakatlanması hem kariyeri adına hem de içeride dışarıda doludizgin giden erkek basketbol takımımız adına oldukça kötü bir haber. Henüz sakatlığı hakkında net bir bilgi olmasa da yazılıp çizilenler sol dizindeki ön çapraz bağların koptuğu ve sezonu kapattığı yönünde. Sloven milli takımından arkadaşı Nachbar'ın twitter'dan verdiği bilgiye göre Gasper'in durumu bugünkü testlerden sonra netleşecek, umalım ki gelen haberler yalnızca kötü bir senaryodan ibaret olsun ve koca yürekli sert adam en kısa sürede parkelere dönsün.

8 Kasım 2010 Pazartesi

Moraller Gayet İyi...

Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken 4'te 4 ile kapattık haftayı. Voleybolda 4 kere maç sayısı oynadıktan sonra Halkbank'a verilen 2 set, futbolda ise Emre'nin sakatlığı, Lugano'nun devre arasında gördüğü gereksiz kart ve Bilica haftasonunun can sıkıcı taraflarıydı.
Haftaiçinde Avrupa'dan galibiyetle dönen erkek ve kadın basketbolcularımız tam gaz devam ettiler yollarına, Marko Tomas'ın sakatlığının ciddi olmaması kritik Siena maçı öncesi sevindirici. Siena maçı demişken halen biletix'de bilet satışı devam ediyor, yalnız sadece resimdeki pembe bloklar kalmış durumda umuyorum ki maç saatine kadar onlar da satılacak ve yıllardan beri özlemini duyduğumuz bir atmosfer olacak Sinan Erdem Spor Salonu'nda. 2010'un ilk haftasında 101-58 gibi bir hezimet yaşamıştık İtalya'da, 2010'u yavaş yavaş kapatmaya hazırlanırken çarşamba günü bu hesabı da kapatmanın vaktidir.

31 Ekim 2010 Pazar

Nihayet Galibiyet!!!

Başlıktaki "nihayet" erkek voleybol takımından ziyade sezon başından beri gittiğim hiçbir maçta galibiyet yüzü göremeyen kendim için. Kayseri deplasmanıyla başlayan, Beşiktaş, Ziraat Bankası, Galatasaray derken devam eden şanssızlık bu maçla birlikte son bulmuş oldu. Her ne kadar karşılaşma beklediğim kadar kolay geçmediyse de geçtiğimiz haftaki İBB maçının yaraları sarmamız açısından önemli bir galibiyet aldık.

İvan'ın yokluğunda mücadeleye Arslan, Marshall, Kemal, Ersin, Coskovic, Emre ve libero Serkan ile başladık. Burada anlam veremediğim konu neden Geriç'le maça başlamadığımız kaldı ki maçın ilerleyen dakikalarında da çok az süre aldı Sırp oyuncu. Madem Geriç'e bu kadar az dakika vereceğiz İvan gibi bir yıldızı -tabi bir sakatlığı yoksa- neden kenarda oturtuyoruz? İlk sete hızlı başlayan taraf Ankara ekibi oldu ancak setin sonlarına doğru oyunu dengeleyip seti 22-25 kazanmayı bildik. 2. sette diğer setlere göre nispeten daha az zorlanarak 20-25'lik skorla durumu 0-2'ye getirdik. Maçın son seti ise yine çekişmeli bir mücadeleye sahne oldu ve 25-27'lik skorla noktalandı. Maç genelinde takımın iyi manşet alamaması, blok tutamaması ve servislere yüklenildiğinde hatalar yapılması dikkat çeken noktalardı. Takımın istenilen seviyede olduğunu söylememiz güç ama önceki yıllardan da bildiğimiz bir şey var ki o da bu takımın geç form tuttuğu.

Bu arada son olarak henüz yeni bir salon olmasına rağmen Başkent Voleybol Salonu'nun tavanının maç boyunca akması ve sürekli zeminin belli bir kısmının silinmek zorunda kalması olumsuz bir konuydu. Zaten bu salonla ilgili en sevdiğim şey kafeteryasındaki ve ilk olarak Süper Kupa maçında keşfettiğimiz kaşarlı tost - şimdiye kadar yediğim en başarılı tost diyebilirim- yolunuz düşerse tavsiyemdir mutlaka deneyin...

26 Ekim 2010 Salı

Kara Pazar...

Kabus gibi bir pazar gününü geride bıraktık. Derbi muhabbetlerinden fırsat bulup erkek voleybolcuların ve kadın basketbolcuların mücadelelerini takip edemediysek de aldıkları sonuçları öğrenmek üzülmemiz için zaten yeterliydi. Marshall'lı ve Ivan'lı takımın İBB'ye yenilmesine şaşırmadıysam da daha bir kaç gün önce derbi mücadelesinde Galatasaray'ı darmadağın eden kadın basketbolcuların deplasmanda Kayseri Panküp'e yenilmesi benim için çok büyük sürpriz oldu. Bu maçla ilgili en çok dikkatimi çeken nokta haftaiçinde de istenilen performansı gösteremeyen Taurasi'nin 0/7 iki sayılık ve 0/8 üç sayılık olmak üzere maç boyunca kullandığı 15 şuttan isabet bulamamasıydı.

Aslında haftasonu cumartesi günü erkek basketbol takımının Aliağa karşısında aldığı net galibiyetle gayet güzel başlamıştı. Hafta boyunca devam eden derbi heyecanı haftasonunun ilk günü ile birlikte tavan yapmış, ertesi sabah çıkılacak yol için hazırlıklar yapılmıştı. Sabahın erken saatlerinde biri Tunalı'dan biri Çiğdem'den kalkan 2 araba gişelerde buluşup düştük yola; tabi bu arada HoAmca'nın yönetiminde Tunalı ekibini toplayan arabayı beklerken Güngören deplasmanına giden ve minibüsleri bozulduğu için gişelerde bekleyen Mersin İdman Yurdu taraftarlarıyla olan kısa sohbeti de atlamayalım. Önlü arkalı düşülen yola İsmail Yeri'nde verilen moladan sonra aynı hızla devam ettik ve sözleştiğimiz üzere Kadıköy Mercan'ın terasında tayfanın geri kalanıyla da buluştuk. Mezeler ve içkiler eşliğinde devam eden sohbet maç saati yaklaştıkça yerini maç telaşına bıraktı ve stadın yoluna düştük. Yol üzerinden yolluk olarak alınan biralar daha Yoğurtçu'ya gelmeden bitince birkaç tane daha yuvarlamak üzere Yoğurtçu'da mola verdik. Sofrada girilemeyen derbi havasına burada yapılan tezahuratlarla girildi ve tribündeki yerimizi almak için kapılara yöneldik.
Kısa süreli bir beklemeden sonra girdiğimiz şimdiki adıyla TT tribünündeki istikametimiz daha önceki maçlarda olduğu gibi alt kattı. Maçın sonucu daha önceki maçlardaki gibi olmasa da Kadıköy'ün havasını solumak dostlarla birlikte olmak güzeldi yine de. Maç sonrasında hayal kırıklığıyla ayrıldığımız stadtan yine klasikleştiği üzere çorbalarımızı içmek Fenerbahçe İşkembecisi'ne geçtik ve akabinde Ankara'ya dönüş için arabanın yolunu tuttuk.
Maçla ilgili her yerde yazılıp çizilmiş zaten fazla fazla o yüzden hele ki bu vakitten sonra teknik değerlendirmeye girmeyeceğim ama maçtan önce fazlasıyla geyiği yapılan "Dejavu" gerçekleşti yalnız bu sefer beklenin aksine 2008'de Kadıköy'de oynanan kupa maçının dejavusunu yaşadık Fenerbahçeliler olarak. Geçen 1,5 aylık süreçte bu gözler önce Beşiktaş maçında şimdi de Galatasaray maçında beraberliğe sevinen rakip futbolcular ve tribünler gördü. Yemin ediyorum bunları gördükçe "Size ezeli rakip diyenin" diye aklımdan geçirmeden edemiyorum, maç sonrası yazılanları okuyunca zannedersiniz maçı kaybettik Galatasaray da müthiş bir top oynadı. Hagi'nin yaptığı değişiklikler ve oyuncularının zaman geçirmek için yaptıkları ortada, Elano'nun sahadan çıkması herhalde 2 dakika falan sürmüştür. Karşılaşmayla ilgili en büyük hayal kırıklığı ise hiç kuşku yok ki Aziz Yıldırım'ın sistemli politikaları sonucu gelinen noktada Fenerbahçe tribünlerinin içler acısı haliydi.

15 Ekim 2010 Cuma

Yine Hüsran: Fenerbahçe:1 - Ziraat Bankası:3

Or-ka: Ziraat Bankası’na karşı olan kısmetsizliğimiz nedir bilemiyorum ama takımın bu kadar kötü oynadığı iki maçın da bu takıma karşı olması anlaşılır gibi değil. Geçen seneki Türkiye Kupası rövanş maçında da hiç organizasyonu olmayan bir takım vardı sahada, dünkü maçta da, ilk set hariç.

T.A: Or-ka’nın da söylediği gibi ilk set hariç sahada yoktuk, fırtına gibi başladığımız ilk set sırasında aklımıza geçen seneki Fenerbahçe Kadın Voleybol takımının dominant performansları geldi. Acaba bu sene erkeklerden benzeri bir performans görür müyüz diye aklımızdan geçirirken sonraki setlerde takımın bir anda yelkenleri suya indirmesi hepimizi şaşırttı. Maç genelinde servislerde de oldukça istikrarsızdık.

Or-ka: Cem Kurtar ve Arslan takımın en kötüleriydi. Pasörün bu kadar kötü olduğu bir günde takımın iyi olmasını beklemek Polyannacılık olur zaten. Hep mücadelesiyle ve forma aşkıyla takdir ettiğimiz Arslan’ın dünkü maçtaki vurdumduymazlığı ise benim açımdan ilk defa rastlanan bir durumdu. Demeter ise oyuna hiçbir müdahalede bulunmadı (Cem Kurtar-Cengizhan değişikliği dışında bir de çok az Kemal’e şans verdi), en azından bir pasör değişikliğine gidebilirdi. Bu arada bıyıklarından dolayı Kemal’i de ayrı bir sevdiğimi söylemeden geçemeyeceğim.

T.A: Biraz Ahmet Çakarvari bir yaklaşım olacak ama Cem Kurtar voleybolcuysa ben de Messi’yim, bu kadar da net söylüyorum. Arslan’ın performansı beni de inanılmaz derecede şaşırttı, evet takım olarak kötüydük ama kaybedilen 3 sette de organizasyon sıkıntısı yaşadığımız çok barizdi. Arslan’ın yerine Burak denenebilirdi ve Cem’in yerine de smaçör geçmişi olan Cengizhan’a daha çok şans verilebilirdi.

Or-ka: Ivan için fazla söylenecek birşey yok, kalitesi ve kariyeri belli ama fizik olarak bu adama insan demek zor. Salonda yakından görünce insan biraz korkuyor. Kendisi çoğu pozisyonda Arslan’dan istediği topları alamadı, genelde ona göre alçak olan paslar vardı ama o topları bile iyi değerlendirmeye çalıştı. Geriç ise fizik olarak Ivan’dan aşağı kalır bir yanı yok ama o da özellikle savunmada kötüydü, hücumda ise maç boyu topla buluşması bir elin parmaklarından fazla değildir, bunda da pasörün kendisini tercih etmemesi en büyük etken. Bir ara kenardayken, Cengizhan’a pasörle ilgili şikayetlerini iletiyordu zaten. Serkan, Ziraat’in attığı etkili servisler karşısında çok zorlandı, Coskoviç ise takımın yine en istikrarlı adamıydı.

T.A: Bir parantez de Emre Batur’a açmak gerekir diye düşünüyorum zira kendisi geçtiğimiz haftalarda yaşadığı olayın etkisini fiziksel ve psikolojik olarak atamamış gözüktü. Yüzündeki yara izleri ve maç içerisinde de sürekli olarak maskesini bir çıkartıp bir takması dikkat çekiciydi.

Or-ka: Ziraat Bankası cephesinde ise, Arslan ne kadar kötüyse yeni Alman pasörleri o kadar iyiydi. Bizim savunmada kötü olmamızdan mı yoksa pasörün süper oynamasından mı bilmiyorum ama 2. setle birlikte Ziraat’in smaçörleri, bizimkileri bloksuz veya tek kişilik bloklarda yakaladı. Bu arada yeni antrenörleri baya sempatik bir adam, oyuncularla çok samimi ilişkiler için de, disiplin sağlıyacağım diye bağırıp çağıran tiplerden değil. Ayrıca dürüst bir insan. Hakemin, takımı aleyhine verdiği kararlarda bile eğer hakemin kararı doğruysa hakem doğru kararı verdi, top içerdeydi gibi ifadelerle kendi oyuncularını sakinleştiren yapıya sahip.

T.A: Sonuç olarak 2 günde 2 kupa kaybettik ve kupaları hediye ettiğimiz takımlar daha birkaç ay önce final serisinde ezip geçtiğimiz takımlar. Üstelik kadro olarak kağıt üzerinde hem Efes Pilsen’den hem de Ziraat Bankası’ndan daha üstünüz. Kulüp olarak neredeyse her branşta bunu yaşıyoruz iş seriye geldiğinde silip süpürürken, tek maçlık oyunları oynayamıyoruz bir türlü. Sırf geçen sene futbol, erkek basketbol, kadın basketbol ve kadın voleybolda bu şekilde 4 kupa kaybettik. Bu sene de daha şimdiden bu sayı 2 oldu. Bu kupalar önemsiz gibi görünse de benim nazarımda geçmiş senenin başarısını taçlandıracak kupalar, umarım benzer bir sendromu ezeli rakibimiz karşısında kadın basketbolcularımız yaşamazlar.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Amatorlerde Kupa Mesaisi...

Ekim ayiyla birlikte amator branslarda da heyecan basladi. Haftasonu oynanan ve Fenerbahce Kadin Basketbol takiminin sampiyonluguyla sonuclanan Fenerium turnuvasi ve Erkek Basketbol takiminin farkli kazandigi Turkiye Kupasi maclari her iki takimimizin onumuzdeki gunlerde oynayacagi Cumhurbaskanligi Kupasi karsilasmalari oncesinde takimlarimiza moral olmus oldu.

Basketbolun yani sira voleybolda da kadrosunu yaptigi flas transferlerle guclendiren erkek takimimiz hafta icerisinde Ziraat Bankasi ile Super Kupa mucadelesine cikacak. 14 Ekim Persembe gunu TVF Baskent 50.Yil Spor Salonu'nda saat 18:00'da baslayacak mucadelede blog kadrosu olarak da elimizden geldigince kalabalik bir sekilde yerimizi almaya calisacagiz. Hem ne de olsa Alkolik'le birlikte gectigimiz sezonun sampiyonluk macindan kalma yarim kalmis bir hesabimiz da var sozde Ziraat Bankasi taraftarlariyla.

Boylelikle basketbol ve voleybol takimlarimiz 13-20 Ekim tarihleri arasinda birbirinden onemli 3 kupa mucadelesine cikmis olacaklar. Yalniz gecmis senelerin aksine Basketbol Federasyonu'nun aldigi kararlar neticesinde Erkekler ve Kadinlar Cumhurbaskanligi Kupasi karsilasmalari Ankara'da degil Istanbul'da oynanacak. Daha onceki senelerde ayni gun icerisinde arka arkaya oynatildigina da sahit oldugumuz bu maclarin planlamasi Federasyon tarafindan oldukca ilginc bir sekilde yapilmis, zira Abdi Ipekci Spor Salonu'nda Fenerbahce-Galatasaray kadinlar macinin oldugu 20 Ekim tarihinde Fenerbahce Erkek Basketbol takimi da Sinan Erdem Spor Salonu'nda sezonun ilk Euroleague maci icin Rytas karsisinda sahne alacak. Bu da elbette ki Fenerbahce taraftarinin 2 karsilasma arasinda bir tercih yapacak olmasi anlamina geliyor.

Ozellikle gectigimiz 2 sezonda Galatasaray Kadin Basketbol takimini lige ortak etmek icin elinden gelen herseyi yapan Basketbol Federasyonu'nun boylesi skandal bir karar almasi bu sezon da benzeri cabalarin gosterileceginin en net isareti. Merak ettigim konu ise Fenerbahce yonetiminin bu durum karsisinda ne tepki gosterecegi. Federasyona gosterilecek ciddi bir tepki ile Kadinlar Cumhurbaskanligi Kupasi'nin 1 gun ileri veya geri kaydirilmasi cok zor olmasa gerek diye dusundugumu belirtip mac programina geciyorum;

13 Ekim Carsamba Fenerbahce-Efes Pilsen(Erkek Basketbol-Cumhurbaskanligi Kupasi/Abdi Ipekci Spor Salonu - 20:00)
14 Ekim Persembe Fenerbahce-Ziraat Bankası(Erkek Voleybol-Super Kupa/Ankara Baskent Spor Salonu - 18:00)
20 Ekim Carsamba Fenerbahce-Galatasaray(Kadin Basketbol-Cumhurbaskanligi Kupasi/Abdi Ipekci Spor Salonu - 20:00)
20 Ekim Carsamba Fenerbahce-Lietuvos Rytas(Erkek Basketbol-Euroleague Karsilasmasi/Sinan Erdem Spor Salonu - 19:15)

7 Eylül 2010 Salı

Voleybol Fikstürü Çekildi

Voleybolda Aroma Bayanlar ve Erkekler Birinci Liglerinde 2010-2011 sezonu fikstürü belli oldu.

Erkekler:
1.Devre: 16 Ekim - 26 Aralık 2010
2.Devre: 08 Ocak - 20 Mart 2011
Play-off: Mart / Nisan 2011

Bayanlar:
1.Devre: 20 Kasım 2010 - 30 Ocak 2011
2.Devre: 05 Şubat - 17 Nisan 2011
Play-off: Nisan / Mayıs 2011

1. etap müsabakaları sonunda ilk 8 sırayı alan takımlar, play-off etabını oynamaya hak kazanacak. Play-off müsabakalarında takımlar (8-1), (5-4), (7-2) ve (6-3) şeklinde eşleşerek, eleme usulüne göre karşılaşacak.
Play-off etabı sonunda lig şampiyonu olan takım, Türkiye'yi Avrupa Şampiyonlar Ligi'nde, Türkiye Kupası şampiyonu ise CEV Cup'ta temsil edecek.

Ayrıca, Teledünya Türkiye Kupası'nda da bu yıl dörtlü final oynanmasına karar verilmiş.

Erkekler ilk hafta TOFAŞ deplasmanına giderken, Bayanlar sezona Galatasaray derbisi ile yine deplasmanda başlayacaklar.

Ankara’daki maçları takip ederiz diye aşağıya not düşüyorum ama fikstürün tamamına da buradan ulaşabilirsiniz.

Erkekler:
3. hafta (30-31 Ekim): Polis Akademisi - Fenerbahçe
15. hafta (29-30 Ocak): Halkbank – Fenerbahçe
16. hafta (5-6 Şubat): Milli Piyango – Fenerbahçe
20. hafta (5-6 Mart): Ziraat Bankası – Fenerbahçe

Bayanlar:
6. hafta (25-26 Aralık): MKE Ankaragücü – Fenerbahçe Acıbadem
18. hafta (19-20 Mart): İller Bankası – Fenerbahçe Acıbadem
22. hafta: (16-17 Nisan): TED Ank. Kolejliler – Fenerbahçe Acıbadem

10 Haziran 2010 Perşembe

Transfer Mevzulari II...

Bundan iki hafta once "Transfer Mevzulari I"i yazarken erkek basketbolcularin final seruveni devam ediyordu ve basta kadin basketbol olmak uzere amator branslarda transferlerimiz yavas yavas belli olmaya baslamisti. Kadin basketbolda adi gecen isimlerden Laszlo Ratgeber ve Ivana Matovic yanlarina eski oyuncularimizdan Saziye Karslioglu'nu da alarak ayni hafta resmi imzalari attilar basinin onunde.
O gunden bugune kadar olan surecte ise en buyuk bombalar herkesin hemfikir olacagi sekilde kadin voleybolda patladi. Ilk yaziyi noktalarken "Acaba gelir mi?" diye not dustugumuz dunya yildizlarindan yalnizca biri degil iki tanesi onumuzdeki sene Fenerbahce formasini giyecekler. Bu isimler voleybolseverlerin yakindan tanidigi Christiane Furst ve Katarzyna Ewa Skowronska. Gelis hikayeleri ve yorumlar transferin aciklandigi tarihten 1 gun once yazilan "Kasia" baslikli yazinin altinda mevcut. Ayni seyleri tekrar tekrar yazmaya gerek yok, Skowronska ismi gecerken kendisine olan butun sevgime ragmen onceligin orta oyuncuda olmasi gerektigini dusunuyordum ki oyle de oldu. Ilk once herkes Kasia'nin aciklanmasini beklerken 1 Haziran'da Furst ile imzalar atildi ve arkasindan da ertesi gune randevu verilerek Skowronska transferi aciklandi. Mehmet Ali Aydinlar'in bir de dilinden dusurmedigi surpriz vardi ki, o surprizin de kim oldugu cok zaman gecmeden belli oldu. Yildizlarla dolu kadronun basina dunyanin sayili hocalarindan, hem erkeklerde hem de kadinlarda Brezilya milli takimi ile olimpiyat madalyasina ulasan Ze Roberto getirildi. Nati, Luba, Furst ve Kasia ile birlikte yabanci sayimiz 4'e ulasirken takima 2 yerli ve 1 yabanci takviyesi yapilacagi konusuluyor. Alinacak yabanci cok buyuk bir ihtimalle pasor olacak ve bu mevki icin de Brezilya'nin efsanevi pasoru Fofao one cikan isimler arasinda.
Ivan Miljkovic
Erkek voleybol takimi ise Marshall transferi sonrasinda sessizligini koruyor. Yasin Sancak'la yollari ayirdiktan sonra diger bir orta oyuncumuz Ozkan Hayirli'yla da anlasma saglayamamamiz iyi bir orta oyuncu takviyesini sart kiliyor. Gectigimiz hafta antrenor Gyorgy Demeter'in sozlesmesi 1 sene daha uzatilirken voleybol subesinde gozler Olympiakos'un yildizi Ivan Miljkovic'in transferine cevrilmis durumda. Ozellikle Arkas'in yaptigi transferlerden sonra Sirp oyuncunun takima kazandirilmasi hem yurt icinde hem de yurt disinda dengeleri degistirecek bir hamle olacaktir.
Erkek basketbolda lig henuz tamamlanmisken ve konsantrasyon transferden ziyade Dunya Sampiyonasi'nda oldugundan, yaziyi yine kadin voleybol takimimizla noktalayalim ama bu sefer transferlerle degil veda edenlerle. Gectigimiz sezon kazanilan basarilarda buyuk emekleri olan Frauke Drickx ve Alice Blom onumuzdeki sene kadromuzda yer alamayacaklar. Kendilerine takima olan katkilari ve emekleri icin tesekkurler, yollari acik olsun...

26 Mayıs 2010 Çarşamba

Transfer Mevzulari I...

Erkek basketbol takiminin final seruveni surerken amator branslarda transfer hareketliligi de devam ediyor bir taraftan. Kadin basketbol takiminin sampiyonlugunun hemen ertesinde aciklanan Diana Taurasi transferi ve sonrasinda amator branslara yapilan yatirimlarin artarak devam edecegi yonundeki aciklamalar taraftarin da beklentilerini ister istemez arttirdi.

Transferi gectigimiz haftalarda kesinlesen ve dun basin onunde duzenlenen torenle resmen Fenerbahceli olan Chachkova ve son olarak da bugun resmi siteden transferi aciklanan Kubali Leonel Marshall bu beklentileri fazlasiyla karsilayacak isimler. Chachkova hucumdaki etkinliginin yani sira mansetleriyle de takim savunmasina fazlasiyla katkida bulunacak komple bir oyuncu. Marshall ise yalnizca videolardan izleme firsati buldugum bir voleybolcu fakat oynadigi takimlar ve kazandigi basarilar nasil bir oyuncu oldugunu anlatiyor, inanilmaz sicrama yetenegi de cabasi zaten adini herhangi bir arama motoruna yazip arattiginiz zaman cikan sonuclarda da ilk goze carpan ifade "vertical jump" yani dikey sicrama ozelligi.
Bu transferlerin disinda kadin basketbol takimimiza yapilan yalniz henuz resmi aciklamasi gerceklesmeyen bir koc bir de uzun oyuncu transferimiz var. Onumuzdeki sene Fenerbahce kadin basketbol takimini calistiracagini sagir sultanin bile duydugu hatta Facebook hesabindan yarin Istanbul'a gelecegini bile duyuran Laszlo Ratgeber, kadin basketbol takimimizi istenilen hedeflere tasiyabilecek deneyime sahip ve daha once calistirdigi takimlarla sayisiz basarilara imza atmis bir isim. Fenerbahce'ye transferi bu sezon formasini giydigi Lotos Gdynia'nin sitesi tarafindan bugun dogrulanan Sirp pivot Ivana Matovic ise yakin ve orta mesafe sutlari oldukca etkili bir uzun fakat takimin ihtiyac duydugu savunma sertligini sergileyip sergileyemeyecegi ve ribaundlardaki etkinligi kafamda soru isareti. Penny ve Taurasi'yle birlikte 3. yabancimiz olacak Ivana, Euroleague icin geriye kaliyor 1 yabanci hakkimiz ve buradaki oyuncu tercihimiz de Penny'nin kita disi sayilip sayilmayacagina bagli olarak degiskenlik gosterecek gibi gorunuyor.

Tekrar voleybola donecek olursak, Mehmet Ali Aydinlar'in Chachkova'nin imza toreni sirasinda yaptigi aciklamalardan bu sene Avrupa Sampiyonlugu'nu kafasina koydugu ve bu yolda elinden gelen herseyi yapacagi anlasiliyor. Ligde yabanci sinirlamasi 3 olmasina ragmen bu sezon yola 5 veya 6 yabanciyla devam edecegimizi aciklamasi ve onumuzdeki hafta bir dunya yildizina daha imza attiracagini soylemesi oldukca heyecan verici, bakalim sali gunu imza toreninde kimi gorecegiz sari-lacivert formayla. Lo Bianco'yu mu? Piccinini'yi mi? Furst'u mu? Yoksa bambaska bir ismi mi? Skowronska mi dediniz? Neden olmasin?

20 Nisan 2010 Salı

Az Gittik Uz Gittik...

- Yolculuk haftasiydi gectigimiz hafta...Hepimiz dagildik bir taraflara, kimimiz derbi icin Istanbul yollarina dustu kimimiz Likya yollarina...

- Dag, tepe dolasirken bile uzak kalamadik Fenerbahce'den, telefonun cektigi yerlerde ilk sorulan sorulardandi mac skorlari. Kadin voleybolcularin kupayi Altin Set sonucunda kucakladigini da yine boyle bir anda ogrendik ve bu heyecani yasayamamanin huznuyle karisik yasadik sevincimizi.Oyle ki dayanamayip Manisaspor kupa macinin oldugu gun attik kendimizi Kalkan'a...

- Pazar gunu Besiktas macini Kas'ta izlemenin planlarini yaparken ufak bir revizyonla geliverdik cumartesi sabahi Ankara'ya. Yuruyusle ilgili detaylari baska bir zamana birakip donelim Fenerbahce'ye ama yuruyus fotolarina goz atmak isteyenleri de buradan (http://picasaweb.google.com.tr/likyayoluyuruyusu) alalim...- Ayagimin tozuyla Or-ka ve Alkolik'le birlikte cumartesi gunu solugu Baskent Spor Salonu'nda aldim. Serinin ilk 2 macini izleyememistim hatta telefondan maclarin sonuclarini ogrenene kadar Vatan gazetesinin tasra baskisindaki hata nedeniyle ilk maci 2-3 kaybettigimizi zannediyordum.

- Mactan once Alkolik'le bulusup Kitir'da biralarimizi yudumladiktan sonra da birer tane daha salonun hemen yanindaki eski okulumda yuvarlayip salonun yolunu tuttuk.

- Oncelikle yeni salonu cok begendigimi soyleyeyim, acilir kapanir portatif tribunler ve yuksek cati bir voleybol salonu icin olmazsa olmazlar. Selim Sirri'dan sonra bu salonda mac izlemek gercekten keyifli.

- Salona girdigimizde Or-ka, Fenerbahce benchinin arkasinda yerini almisti ama Alkolik'le biz benchin karsisinda yer alan ve sozde Ziraat Bankasi taraftarina(?)-personeline(!) ayrilan tarafa yakin bolume gecmeyi tercih ettik.

- Ilk iki seti aldiktan sonra iyice sampiyonluk havasina girmistik ki 3.setin sonlarinda yasanan cekisme Ziraat Bankasi calisanlariyla aramizda ufak capli bir gerginlik cikmasina neden oldu. Ziraatliler neredeyse sahanin icine kadar girip binbir sebeklik yaparken bizim en on siraya oturmamiza bile engel olunmasi uzerine baslayan gerginlik, Ziraatlilerin kufurleriyle iyice tirmandi ve ortalik kisa bir sureligine de olsa karisti.Bu arbede sirasinda 3.setin sonlarini pek takip edemesek de Ziraat Bankasi oyunculari son bir cabayla maci 4.sete tasimayi basardilar.

- 4.sette de ilk 2 sette oldugu gibi tartismasiz bir Fenerbahce ustunlugu vardi sahada. Alinan her sayida sampiyonluga bir adim daha yaklasmanin da heyecaniyla sahada oyuncular tribunlerde de biz costukca costuk. Setin 25. sayisi geldiginde ise 2009-2010 sezonun ilk sampiyonlugunu oyuncularla birlikte kutlamaya basladik.

- Fenerbahce Kadin Voleybol takiminin dominant performansinin da etkisiyle arka planda kalan, sponsorsuz ve reklamsiz baslayip devam ettikleri bir sezonda kendilerinden cok daha yuksek butceli takimlara karsi Erkek Voleybolcularin aldiklari bu basari cok ama cok degerli. Basta "bayrak adam" olma yolunda hizla ilerleyen Kaptan Arslan olmak uzere sakat sakat oynayan Emre'ye, play-offlardaki formuyla hepimizi sasirtan Divis'e, yillarin tecrubesi Gardner'a, takimin dinamosu Serkan'a, MVP odulunu sonuna kadar hak eden Coskovic'e kisaca bu basarida emegi gecen herkese cok cok tesekkurler...

- Sampiyonluk macindan karelere de bu linke tiklayarak ulasabilirsiniz...
- Gelelim haftanin sonucu en fazla merak edilen macina, bu macta tribunde yerlerini alan blog tayfasinin izlenimlerini aktarmasi daha hos olacaktir ama ben yine de birkac satir karalayayim macla ilgili...

- Gectigimiz haftalarda Papazin Cayiri'nin ortaya attigi kampanya fikrinin Erkek Voleybol takimini da icine alarak gercege donustugunu gormek benim icin macin sonucu kadar onemli ve degerliydi.

- Futbol takiminin sampiyon oldugu sezonlarda her zaman takimi ve tribunleri atesleyen bir tezahurat one cikmistir. Bu sene de oyle gorunuyor ki bu tezahurat Genclerbirligi macinda "Fener Gol Gol Gol, Sampiyonluk Gidiyor" seklinde baslayip futbol takiminin sezon sonuna dogru yukselen formu ve aldigi basarili sonuclarla "Fener Gol Gol Gol, Sampiyonluk Geliyor"a evrimlesen tezahurat olacak.

- Alex de Souza yine gemisini kurtaran kaptan olmaya devam ederken, macin en iyi performansi nin sakat sakat forma giyen Gokhan Gonul'den geldigini dusunuyorum. Her ne kadar Bobo atacagi koseyi cok gosterdiyse de koseye giden topu basarili bir sekilde cikaran Volkan da macin kader adamlarindandi.

- Macin en cok konusulan adami ise hic suphe yok ki atis oncesinde penalti noktasina ufak capta tecavuz eden Bilica oldu. Zaten sene basindan beri yaptigi gereksiz sert ve dengesiz mudahalelerle hepimizi cileden cikartan Bilica bu hareketiyle de Fenerbahce formasina ne kadar yakismayan bir oyuncu oldugunu bir defa daha gozler onune sermis oldu. Yaptigi hareketin ne kadar gereksiz oldugu su goturmez bir gercek, benim esas merak ettigim teknik kadronun ve yonetimin Bilica konusunda ne yapacagi.

- Bu arada derbi geyiklerinden de en cok Bilica'nin Laff-a-lympics'teki Really Rottens-Gercek Kotuler'e transfer olmasina guldum.Hatta halen guluyorum...

- Ligin son 4 haftasina girilirken onumuzdeki hafta beni Besiktas'tan daha fazla endiselendiren bir rakip olan Kasimpasa ile karsilasiyoruz. Daha once de uyguladigi yuksek bilet fiyatlari ile tepki ceken Kasimpasa yonetimi bu kez olayi iyice abartarak esegin bir tarafina su kacirmayi tercih etmis ve en ucuz bileti 120 TL olarak belirleyerek soyleyecek bir soz birakmamis...

16 Nisan 2010 Cuma

Şampiyonluk Ankara'da mı Yaşanacak?

Gerek is yogunlugu gerekse evlilik hazirliklari derken spor salonlarinin yolunu unutmustuk bu sene. Daha cok siteler bolgesi ve alisveris merkezleri olmustu ugrak yerlerimiz ama dun firsatini bulup maca gidebildik. Aynı zamanda Baskent Spor Salonu’nun acilisini da yapmis olduk. Cumartesi gunku maca gidecek olup da yerini bilmeyenler varsa eger; salon, Baskent Ogretmenevi’nin hemen yani. Salona gelince, gayet guzel ve modern bir salon, tribunler acilip kapanabiliyor ve akustigi de iyi. Mac boyu karsi tribundeki Ziraatlilerinin ellerinde salladiklari aletten cikan ses beynimi tirmalayip durdu. Sanirim akustigi anlatmak icin yeterli bu aciklama. Selim Sirri ile karsilastirildiginda daha soguk bir havasi var yeni salonun. Bu da salonun buyuklugunden kaynaklaniyor. Selim Sirri da daha yakindan goruyorsunuz sporculari, molalarda neler konusuldugunu duyuyorsunuz, daha bir macin icinde oluyorsunuz ama burda dev ekrandan seyrederek yetiniyorsunuz.

Maca gelince, istatistiklere bakip yorumlayacak kadar bu isten anlamiyorum (belki 1-2 sene icinde onu da cozerim) ama gorduklerimi anlatmaya calisayim. İlk once pasorumuzden ve kaptanimizdan baslayalim. Arslan ozellikle ilk sette cok iyi bir oyun ortaya koydu ama diger setler icin bunu soylemek mumkun degil, ozellikle 2. sette baya kotuydu tabi bunda kotu alinan mansetlerin de etkisi vardi. Son birkac mactir sakatligindan dolayi eski smac servislerini birakmisti ama bu macta yine denedi. Servislerde ise oyununun tam tersi bir performans gosterdi. İlk sette kotuydu ama sonradan daha isabetli servisler atti, en azindan filede kalmadi. Liberomuz Serkan’a gelince, 2. sette Celitans’in attigi kisa servisleri karsilamadaki hatalari disinda mac boyu iyi bir oyun ortaya koydu. Coskovic genel ortalamasinin altinda bir oyun ortaya koydu. Takimin en istikrarli serviscisi olmasina ragmen bu macta baya bir servis kacirdi, ki servislerde takim olarak baya bir hata yaptik. Ozkan’in oyle bariz bir hucum hatasini hatirlamiyorum, kendisine atilan iyi paslari iyi degerlendirdi, savunmada ise cok ekstra birsey yaptigini soyleyemem. Emre’ye gelince, adam baya bir havali, yuruyus falan o bicim. Turkiye’nin en seksi sporculari arasinda gosterilmesinin etkisi var herhalde bunda. Zaman zaman savunmada ve servislerde cok iyi isler yapti. Umarim bir sonraki macta capraz kose dibine atmayi denedigi servisler oyun alaninin icinde kalir, cunku icinde kalirsa cikarmasi cok zor servisler bunlar. Divis de tipki Arslan gibi ilk sette iyi oynayip ilerleyen setlerde dusen bir performans ortaya koydu. Biraz daha dikkatli olsa belki mac 5. sete uzamadan biterdi. Gardner’a gelince, mac boyu cok hirsli bir oyun ortaya koydu. Ozellikle 2. setin sonunda yardimci hakemin verdigi ters kararlar sonrasi yardimci hakeme suratiyla verdigi bir ayar vardi ki; gorulmeye degerdi. O ayardan sonra suratiyla verdigi ayari bu sefer agziyla vermeye basladi. Tam olarak kim oldugunu yakalayamadim ama sanirim Granvorka idi, onunla surekli bir agiz dalasi icindeydi. 4. sette cok rahat bir pozisyonda disari vurdugu top ise setin kaderini degistirdi ama genel olarak iyi oynadi diyebiliriz.

Mac sonundaki goruntuler ise cok guzeldi. Cogunlugunu Unifeb'li arkadaslarimizin olusturdugu grubun yerlerini terketmeyip israrli bir sekilde ‘Arslan takimi buraya getir’ tezahuratlari, Kaptan’in ve takimin bu istegi kirmamasi, karsilikli ‘Sari-Lacivert-Sampiyon-Fener’ cekilmesi, insani mutlu eden goruntulerdi.

Simdi asil soru su, kupa cumartesi gunu mu Arslan’in ellerinin arasina girecek ve bu sevinci bizzat yasayacagiz yoksa seri İstanbul’da mi sonlanacak? Bekleyelim ve gorelim...

Son Düzlüğe Girerken

Beğenelim, beğenmeyelim başkanlığa geldiğinden bu yana, yarıştığımız her dalda bir sıçrama getirdi Aziz Yıldırım. Sihirbazlık değildi yaptığı ama seleflerinin yapamadığını yaptı , kulübün potansiyelini kullandı. Özellikle 100. yılımızda zirve yaptığımız takım sporlarında bu sezon da her anlamda iddialıyız. Sezonu 5 şampiyonluk ile kapatmak ihtimali yazı erken getirir. Her branşta ilk ikide , son düzlükte ya ilerde ya ensedeyiz.
Erkek voleybolcularımız dün kıran kırana geçen ikinci maçta Ziraat’i 3-2 ile geçtiler. Erkeklerde normal sezonda zaten herkes herkesi yeniyordu dolayısıyla 3-2’lik maçlar şaşırtıcı değil. Ziraat’in vezirini aldık, sezonun ilk kupası onlardan gelecek. İki maçta da pasör farkıyla öne çıktık , Aslan’la Selçuk arasındaki fark sonucu belirliyor.

Filede kızlarımız Ankara’da başlıyor mesaiye, onları geçince bir derbi atlatıp Vakıfbank GSTT ya da Eczacıbaşı ile final oynayacağız. Kupa finalinde zorlanmış olmaktan dolayı şaşırdık ama emin olmayanımız var mı şampiyonluktan?

Potada ligin yenilgisiz kızları sadece kupa finalinde Cimbom’a geçildiler. Saha avantajını her turda elimizde bulunduracağımızdan orda da şüphe duymuyoruz. Parkenin maskülen tarafında rüzgar tersten esiyor. Gençler maç seçmeye , koç tedavisine devam ediyor. Play-off’larda bençte oturması zor, oturması bir ihtimal de eskisi gibi koşturması olmaz. Herkes gibi bizim de gözümüz – kulağımız Tanjeviç’ten ziyade Ukiç’te, Efesle oynayacağımız final serisine hazır olsun yeter. Tek umudumuz takımın Efes karşısında giydiği direşken elbise.

Galatasaray maçı ile potaya giren futbolcularımız ise birden şampiyonluğun en güçlü adayı oldu. Salt Sami Yen galibiyeti bizi havaya soktu, ardından Kayseri’de sezonun en umut verici futbolunu ve gözlerdeki ateşi gördük. Şimdi her maç final. Lugano’nun dediği gibi hayatın son maçı gibi oynamak lazım kalan her 90 dakikayı. Bunu yaparken Beşiktaş’a karşı rakip sahada baskı kuran orada oynayan bir takım mı, oyunu tutan sinsice vuran bir futbol mu işimizi görür ona karar vermek zor. Bu kez kararı biz vereceğiz zira evimizde , bizden daha eksik, daha acemi, daha ürkek bir Beşiktaş bulacağız. Son şansları da olsa köşeye sıkışmış bir boksör gibi saldırmalarını hiç beklemiyorum açıkçası. 3 puan gelsin de nasıl gelirse gelsin durumundayız.

Kimimiz vahşi doğada kimimiz dört duvar ofiste mayıs ayını beklerken bu akşam yolculuk var; yine toplaşacağız Kadıköy’de. Kadehler Fener için kalkacak, Beşiktaş’ı geçip Trabzon maçı için sözleşilecek… Önümüz gün demiştik Sami Yen’e giderken, güneş doğdu şimdi içimizi ısıtma zamanı…

15 Nisan 2010 Perşembe

Türkiye Kupası Sarı Meleklerin

Sarı Melekler, Kadınlar Teledünya Voleybol Türkiye Kupası Finali'nde Vakıfbank G.S. T.T. ile 2-3 kaybettiğimiz ilk maçın rövanşında karşı karşıya geldi. Karşılaşmayı 3-2 kazanınca maç 6. sete (Altın Set) uzadı. Neyse ki sonunda gülen taraf biz olduk.

Maça iyi başlayıp skoru da 2-0'a getirince maç bitti dedim açıkçası. Ama ne olduysa 3. sette takım durdu. 4. sette toparlanmaya çalıştık ama gücümüz yetmedi. Neyse ki son seti 9-11'den çevirmeyi bildik ve maçı Altın Set'e götürdük. Altın Set gayet rahat geçti bizim için. Maç gidecek diye stres olmadım desem yalan olur. Neyse ki 3. ve 4. sette etkili olmayan bloklar, servisler, smaçlar tekrar çalışmaya başlayınca kupa da Fenerbahçe'nin müzesinde yerini aldı.

Kızlar iyi bir tatili hakediyorlar. Taraftar bütün maç susmadı ve takımı ateşledi. Tebrik ve teşekkür hepsine.

18 Nisan'da Play-Off 1. maçı için Ankara'da olacaklar ama biz İstanbul'da olacağız. Likya Yolu Sakinleri ve Or-Ka hariç. Eminim onlar da pazar günü BJK maçı öncesi Sarı Melekleri desteklemek için Selim Sırrı'da yerlerini alacaklardır.
Kupayı da Neslihan'a ve Vakıfbank G.S.T.T. taraftarlığını hiç gizlemeyen maçın yorumcusu Alev'e armağan ediyorum. Kapak niyetine...