avrupa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
avrupa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Şubat 2011 Salı

Top16'da Ezeli Rekabet Heyecanı...

Fırtınalı günleri yavaş yavaş geride bırakan Fenerbahçe kadın basketbol takımı Euroleague'de son 8 takım arasına kalabilme mücadelesine bugün start veriyor. Rakip tanıdık, bu sezon önce Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında daha sonra da ligde oynanan karşılaşmada 2 kere mağlup ettiğimiz, sene başındaki tahminlere bakıldığında özellikle Euroleague'de beklentilerin oldukça altında bir performans sergileyen ve son maçını kazanıp ismini 16 takım arasına ancak yazdırabilen ezeli rakip Galatasaray.

Açık konuşmak gerekirse Fenerbahçe'nin Euroleague'de 10'da 10 yaparak son 16 takım arasında lider olarak yer aldığı bir senede gidip de Galatasaray'la eşleşmesi tek kelimeyle şanssızlık Fenerbahçe adına, aynı şekilde bunun Galatasaray için de bir şans olduğunu söyleyebiliriz. Bugün kadın basketboluyla uzaktan yakından ilgisi olan hangi Galatasaraylı'ya sonrasanız ilk 4 takım arasından kimi istersiniz diye, hiç kuşku yok ki cevapları Fenerbahçe olur.

Elbette bunun bir çok nedeni var, öncelikle Galatasaray'ın deplasmanlardaki kötü performansı göz önünde bulundurulduğunda ülke hatta şehir değiştirmeden tanıdıkları bir atmosfer olan Caferağa'da oynamak kendileri açısından olumlu görünüyor. Diğer bir faktör ise derbi mücadelesi olmasından dolayı serinin 2. maçında Abdi İpekçi'de önceki maçlara göre nispeten dolu bir salonda oynayacak olmaları, Cumhurbaşkanlığı maçında da görüldüğü üzere futboldan ümidi kesen Galatasaray taraftarı için sırf Fenerbahçe nefreti salona koşmak için yeterli bir neden.

Gelelim doğrudan Fenerbahçe tarafından kaynaklı ve ezeli rakibin yalnızca bu eşleşme için değil lig şampiyonluğu için de avucunu ovuşturmasına neden olan başlıca sebebe; bu sebep elbette ki herkesin malumu olan ve yazının başında da belirttiğim üzere Fenerbahçe'nin son aylarda yaşadığı fırtınalı günlerin de nedeni olan zamansız ayrılıklar. Penny ve Diana, liderlik özellikleri, sahada gösterdikleri mücadele ve sergiledikleri performanslar bir yana karşı takımı psikolojik olarak da yıpratan etkenlerdi Fenerbahçe adına, bunu daha önce Galatasaray'la oynanan iki karşılaşmada da görmüştük. Özellikle ligde büyük bir kısmını geride götürdüğümüz maçta Birsel'le birlikte bu iki isim maçın kazanılmasında çok önemli rol oynamıştı. Onların yokluğunda ister istemez kısa zamanda büyük bir değişim geçirdi Fenerbahçe, geçirmek zorunda kaldı. Bu süreçteki en büyük şans ise Koç Ratgeber'in varlığıydı hiç kuşku yok ki. Kısa sürede yapılan Angel, Anete ve Tammy transferleri yalnızca kadronun değil takımın oyun sisteminin de değişmesine de neden oldu. Takım Penny ve Taurasi'nin yokluğunda en önemli sınavını Euroleague'in favorilerinden UMMC Ekaterinburg karşısında sahaya yüreğini koyarak verdi ve bu testi geçti.
Şimdi ise bir başka test var takımın önünde, bu test yalnızca Final 4 hedefinin ne derece yakın olduğu göstermekle kalmayacak, sezon sonunda lig şampiyonluğu için de şimdiden ellerini ovuşturanlara gerekli mesajı verecek bir test. Fenerbahçe'nin Birsel-Esmeral-Nevriye yerli troykası ve Koç Ratgeber'in büyük maç tecrübesi en büyük avantajı bu seride de, sarı kırmızılılarda ise Fowles'un son haftalarda yükselen grafiği dikkat çekici. Pota altında Nevriye-Matoviç-Nevin-Tammy 4'lüsünün Big Syl'e karşı vereceği mücadele serinin kilit noktalarından biri olacak. Bir diğer ilgi çekici eşleşme ise 2006'da WNBA'de yılın çaylağı seçilen ancak sakatlığı sonrasında ritm bulmakta zorlanan Seimone Augustus ve bu ödülü almaya 2009 yılında almaya hak kazanan ve takıma yeni yeni ısınan Angel McCoughtry arasında.

Gönlümüzden geçen elbette ki kızlarımızın seriyi 3. maça bırakmadan Abdi İpekçi'de işi bitirip ezeli rakibini süpürerek herkese gereken mesajı vermesi ve Final4 yürüyüşüne devam etmesi. Bu yolda Caferağa'da yerini alacak Fenerbahçe taraftarına da büyük iş düşüyor, sahayı Galatasaray'a dar ederek, özellikle savunmada Fenerbahçe'nin 6.adamı olması gerekiyor taraftarın. Ligdeki karşılaşmada bunu başarabilmişti Fenerbahçe taraftarı, bugün ve gerektiği takdirde serinin 3. maçında aynı performansı göstererek gerçek bir deplasman havası yaratmak, takımla birlikte tek vücut olmak, parkede çubukluyu terletenlerin işini kolaylaştıracak ve turun kapısını aralamamızı sağlayacak bir diğer kilit nokta olacaktır.

22 Ocak 2011 Cumartesi

We are...

Üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra maç yorumu yapacak değilim ama hafta içerisinde basketbol takımlarımızın aldığı tarihi galibiyetleri buraya not düşmeden de olmazdı...

Önce kadın basketbol takımımız çarşamba günü gruptaki liderlik mücadelesinde kupanın en büyük favorilerinden Candace Parker ve eski dost Cappie Pondexter'lı UMMC Ekaterinburg'u 82-75'le geçti, hemen ertesi gün de erkek takımımız Top16 grup maçlarının ilkinde 20 maçtır evinde kaybetmeyen Olympiakos önünde Pire'den 70-84'lük tarihi bir zaferle ayrılarak gruplara müthiş bir başlangıç yaptı. İki takımımızın ortak özelliği ve bu zaferleri daha da değerli kılan noktalar ise hem kadınlarda hem de erkeklerde bu maçlara çıkarken çok önemli eksiklerin bulunması ve bu eksiklere rağmen sergilenen karakterli oyundu...

Kadın takımında Taurasi ve Penny'nin ayrılıkları, erkek takımında ise Engin ve Vidmar'dan sonra Mirsad'ın da sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamaması, kadroda bulunan isimlerden ise Ömer Onan'ın sakatlığı nedeniyle Türk Telekom karşılaşmasından sonra antreman yapma fırsatı dahi bulamaması böylesine kritik maçlar öncesi kağıt üzerinde çok büyük handikaplardı. Özellikle Diana'dan sonra Penny'nin de zamansız bir şekilde takımdan ayrılması sonucu oluşan kriz ortamı yapılan Angel ve Zogota takviyelerine rağmen bir türlü aşılamamıştı ve son maça kadar yenilgisiz olarak gelen Fenerbahçe'nin UMMC önünde alacağı sonuç herkes tarafından merakla bekleniyordu. Açıkça söylemek gerekirse galibiyet bana uzak ihtimal olarak görünüyordu, hatta yalnızca bu UMMC maçı için değil Olympiakos maçı için de aynı şekildeydi. Tek beklentim takımlarımızın kendilerine yakışan mücadeleyi ortaya koymaları ve sahada karakterli bir duruş sergilemeleriydi. Ki öyle de oldu, hatta daha fazlası...

Yazmaya başlayınca uzadıkça uzuyor ve bazen esas söylenmek istenen arada kaynayıp gidebiliyor, o yüzden lafı kısa kesiyorum ve belki de en başta yapmam gerekeni yapıyorum. Bu iki zaferi en iyi açıklayan cümleler zaferlerin mimarlarından geldi maç sonrası röportajlarda, en iyisi sözü onlara bırakmak...

“This team fought with Fenerbahçe heart and we are still a team"
Laszlo Ratgeber

"Olympiakos may be one of the best teams but we are Fenerbahçe"
Neven Sphaija


16 Aralık 2010 Perşembe

Penny From Heaven...

Jennifer Holm, "Penny From Heaven" kitabını kendisi için mi yazmış bilmiyorum ama Penny'nin dün MKB Euroleasing karşısından sergilediği performansının bu dünyadan olmadığı aşikar. 28 dakikada 37 sayı-7 ribaund-2 asist...

Transfer döneminde 2 kıta dışı oyuncu hakkımızı da benzer mevkiilerde oynayabilen Taurasi ve Penny'den yana kullanınca kafalarda soru işaretleri oluşmuştu. Sezon başından bu yana oynadığı basketbolla bu soru işaretlerinin yersiz olduğunu ispatlayan Penny dünkü maçta Taurasi'nin yokluğunda adeta onun yerine de oynadı ve kadın basketbol takımının Euroleague'de 8'de 8 yaparak yoluna kayıpsız devam etmesinde büyük pay sahibi oldu.

Üniversitede işletme veya iktisat okuyanların mutlaka karşısına çıkmış bir sözü vardır Benjamin Franklin'in "A Penny saved is a Penny earned"diye, sene başındaki tartışmalar da düşünüldüğünde Penny Taylor'ın bu sezonki performansını daha iyi ifade edecek bir söz bulmak imkansız herhalde...

2 Aralık 2010 Perşembe

Avrupa'da 6'lıyı Tutturduk...

Euroleague'de bir geceyi daha çifte zaferle kapatırken iki takımımız da gruplarındaki 6. galibiyetlerine ulaştılar. Gecenin ilk maçında kadın basketçilerimiz yoğun maç trafiğinin de etkisiyle son periyotunda oldukça zorlandıkları karşılaşmada Rivas Ecopolis'i 79-77'lik skorla geçerken, Taurasi maçın son saniyelerinde aldığı faulle maça bir kez daha damgasını vurdu. Bu galibiyetle Euroleague'de 6'da 6 yaparak "tek yenilgisiz takım" ünvanını korumaya devam etti kadın basketbol takımımız. Yalnız yoğun maç trafiğinin özellikle fazla süre alan isimlerde üzerindeki yıpratıcı etkileri daha da belirginleşmeden bazı isimlerin dinlendirilmesinde yarar var, muhtemelen bu haftasonu oynayacağımız lig maçında koç Ratgeber Nevriye, Taylor ve Taurasi gibi isimlere çok fazla forma şansı vermeyecektir.

Gecenin ikinci maçı ise grubun henüz galibiyet alamayan tek takımı olan ve yaşadığı mali sıkıntılardan dolayı genç oyuncularıyla mücadele veren Cibona Zagrep'i konuk ettik Sinan Erdem'de. Salonu dolduran 15000 seyircinin de desteğini arkasına alarak maça çok iyi bir başlangış yapan takımımız maçın sonuna kadar kazanma isteğini parkeye yansıtınca salondan 100-70 gibi farklı bir skorla galip ayrıldı. Bu karşılaşmayla ilgili sevindirici olan noktalar; koç Sphaija'nın genç oyuncular Erbil ve Maxim'e süre vermesi, taraftarın Euroleague maçlarına geç de olsa hakettiği ilgiyi göstermesi ve yavaş yavaş takımın Vidmar'sızlığa alışmaya başlaması oldu. Siena'nın da Rytas engelini farklı geçmesiyle averajla grup ikinciliğindeki yerini koruyan erkek takımımız, 7.hafta sonunda İtalyan ekibiyle birlikte Euroleague'deki 24 takım içerisinde Top 16'yı garantileyen iki takımdan biri olma başarısına da imza attı.

26 Kasım 2010 Cuma

Fener Avrupa'da Işıl Işıl...

Kadın Basketbol
UMMC Ekateringburg 67-73 Fenerbahçe

Erkek Basketbol
Lietuvos Rytas 75-81 Fenerbahçe

Kadın Voleybol
Fenerbahçe 3-0 N.F. Bergamo

Erkek Voleybol
Tours VB 1-3 Fenerbahçe

Şu tabloyu görüp de gururlanmamak elde değil gerçekten. Son senelerde amatör şubelere yapılan yatırımlar ülke içinde meyvelerini veriyordu ama Avrupa arenasında geçen sene Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı'nın Indesit Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı final hariç Final 4 heyecanına uzak kalıyorduk. Erkek basketbolcuların Euroleague'de Tanjeviç'in ilk senesinde Top8 yapıp devamını getirememesi, kadın basketbolcuların her sene Final4'un kapısından dönmesi ancak tecrübe biriktirmesi içimizdeki umut ışığını hep taze tutuyordu. Sene başında gerek basketbolda gerekse de voleybolda şimdiye kadar görülmemiş bir hamleyle yapılan organizasyon değişiklikleri -erkek voleybolu bunun dışında tutabiliriz belki- eşiği atlama yolunda olumlu hareketlerdi, ancak yine de ne kadar doğru hamleler olurlarsa olsunlar sahaya yansımadıkları sürece pek de fazla bir anlam ifade etmeyeceklerdi.

Dünden ve çarşamba gününden sonra ise artık netleşmeye başlayan bir resim var önümüzde. Basketbol ve voleybolda 3'ü deplasman olmak üzere oynanan 4 karşılaşmada alınan 4 galibiyet bahar aylarına çok daha umutlu bakmamızı sağlıyor artık. İnanıyorum ki büyük bir terslik, kura şanssızlığı vs. olmadığı takdirde kadın basketbol ve voleybol takımlarımız Final 4'u göreceklerdir. Erkek basketbol takımımız için ise öncelikli hedef Top8 olmalı, şimdiden Final 4 hayallerine kapılıp olası bir erken vedada takıma başarısız damgası vurmak bize düşündüğümüzden de fazlasını kaybettirebilir. Bu 4 takım içerisinde beklentilerimin altında kalan tek takım ise erkek voleybol takımı ama bilinen bir şey var ki o da Demeter'in uyguladığı antreman sisteminden kaynaklanan motorun sonradan açılması durumu. Onlar için Rus takımıyla içeride-dışarıda yapacağı maçlar ve Sisley Treviso deplasmanı ciddi test karşılaşmalarının da ötesinde kaderlerini belirleyecek ve potansiyellerinin ne kadarını kullanabildiklerini net bir şekilde göreceğimiz mücadeleler olacak.

Son olarak biraz sitem gibi olacak ama tatlı bir sitem doğrusu. Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken öyle bir koşuşturma içine girdik ki bu sene de, yine bütün programlarımız kaymaya başladı. Şu gün şu maç var bugün şu saatte şununla oynuyoruz o işi erteleyelim falan derken bizim de zaman yönetimi yeteneklerimizi sınar oldu Fenerbahçe. Bu haftasonu da yine öyle olacak bir taraftan taşınma telaşı var üzerimde bir taraftan da cumartesi günü oynanacak erkek basketbol ve İBB maçı. Pazar gününden ise hiç bahsetmiyorum bile erkek voleybolda ve kadın basketbolda oynanacak Galatasaray derbilerinin yanında bir de kadın voleybolda Beşiktaş'la karşılaşıyoruz. Temennimiz belli elbette ki, kazanan her daim sarı-lacivert çubuklu olsun...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Taurasi&Birsel A.Ş



Fenerbahçe Kadın Basketbol takımı tarihi bir zafere imza attı Rusya deplasmanında UMMC Ekaterinburg'a karşı. Bütün oyuncular ayrı ayrı bir tebriği hak etseler de, Diana Taurasi'nin sürüklediği ilk iki periyottan sonra 3.periyotta Penny Taylor'un, son periyotta da Birsel'in performansları maçı Fenerbahçe'ye getirdi dersek çok da yanlış bir şey söylemiş olmayız herhalde.

67-73 tamamlanan karşılaşmaya damgasını vuran hareketler ise videoda da görebileceğiniz üzere Diana Taurasi'den ve Birsel Vardarlı'dan. Kadın basketbolcularımız bu galibiyetle çok çok önemli bir adım attılar, darısı 19:45'te başlayacak Rytas karşılaşmasında erkek basketbolcularımızın başına...

9 Kasım 2010 Salı

Aykut Kocaman Der Ki #4

"Ne Avrupa'da bir takımı çalıştırmak istiyorum ne de milli takım teknik direktörlüğünü düşünüyorum. Benim için zirve Fenerbahçe’dir."

15 Eylül 2010 Çarşamba

Gurur, Turuncu ve Mavi…

25 Haziran 1914 yilinda kurulan Aalesund Futbol Kulubu ya da lokal adiyla Aalesunds Fotballklubb, Norvec’in sportif anlamda olmasa da markalasma anlaminda onde gelen kuluplerinden. Her ne kadar altyapilarindan Riise kardesleri cikarmayi basardiysalar da gectigimiz sezon finalde ezeli rakibi Molde FK’yi yenerek tarihinde ilk defa Norvec Kupasi’ni muzesine goturmesi ve bu sayede katilmaya hak kazandiklari UEFA Avrupa Ligi’ne 3.on eleme turunda Iskoc Motherwell’e elenerek veda etmeleri kulubun sportif duzeyini anlamaniza yardimci olabilir saniyorum.

Fakat kulubun sportif gecmisini bir yana koyarsak yazinin girisinde de belirttigim uzere kulubun gorsel kimlik ve butunlesik pazarlama iletisimi konusunda yaptigi calismalar Avrupa’nin en onemli kulupleriyle yarisacak duzeyde. Bu alanda yaptiklari calismalar arasinda en cok dikkat ceken ise Sanat Yonetmeni ve Grafik Tasarimcisi Tom Emil Olsen’in elinden cikanlar. Olsen’in calismalari gerek kaliteleriyle gerekse de ayrintilara verilen onemle benzerlerinden farklilasmayi basariyorlar. Her firsatta kurumsallasma ve markalasma kavramlarini resmi kanallar vasitasiyla gozumuze sokmaya calisanlar icin bir ornek teskil eder mi bilemem ama Olsen’in Aalesund icin hazirladigi "Gurur, Turuncu ve Mavi" temali diger keyifli gorseller de hemen asagida…



8 Haziran 2010 Salı

Baris ve Dostluk???


Videoda izleyeceginiz goruntuler ve basligin ne kadar uyumlu oldugunu tartisacak degilim. Olympiakos'un maclarina ev sahipligi yapan ve goruntulerde yer alan salonunun adi "Peace and Friendship Stadium" ama Yunanistan liginde ezeli rakipleri Panathinaikos'la oynadiklari final serisinde evlerine 2-1 geride gelince ve daha da onemlisi PAO'nun kazanmasi halinde sampiyonlugunu ilan edecegi bir macta ne baris kaliyor ne de dostluk.

Karsilasmayi elimden geldigince internet uzerinden takip etmeye calistim. Calistim diyorum cunku cikan olaylardan dolayi yaklasik 40 dakikalik bir gecikme yasandi daha mac baslamadan. Sonrasi ise zaten goruntulerde mevcut,salonun buyuk kismi bosaltilmis olmasina ragmen mac tamamlanamadi. Bitime 1.03 kala skorboardda 69-76'lik PAO ustunlugu varken hakemler maci bitirmek zorunda kaldilar ve Panathinaikos son 13 yildaki 12. sampiyonluguna da boylece kavusmus oldu. Ortamin bu kadar gerilmesinde onceki macta Diamantidis'in kameralara yansiyacak sekilde mac esnasinda Teodosic'e tukurmesi, Yunanistan Basketbol Federasyonu'nun Diamantidis'e yalnizca 2000$ ceza vermesi ve iki taraf yoneticilerinin karsilikli aciklamalari da buyuk pay sahibi elbette.

Serinin ilk macinda cikan olaylardan sonra Avrupa'daki gelecek planlarini tekrar gozden gecirecegini soyleyen Josh Childress ise bu mactan sonra Atlanta'ya tek yon gidis biletini almistir muhtemelen.

28 Nisan 2010 Çarşamba

Vamos Barca!!!

Bu gece TSI 21:45'te 3-1'in rovansina cikiyorlar Barcelona ve Inter. Ilk maci yayinlamak yerine Metin Akpinar'i Messi'ye tercih eden StarTV'nin eli mahkum bu sefer.

Barcelona cephesinde gunlerdir suren bir hazirlik var, yonetim taraftarlardan maca 45 dakika once gelmelerini istedi, futbolcular Xerez macindan sonra giydikleri t-shirtlerle taraftara "bu maci sizinle kazanacagiz" mesaji gonderdiler, Barca TV hafta boyunca taraftarlari gaza getirici klipler yayinladi. Yillar once Chelsea karsisinda yaptiklarini Inter'e karsi da yapmaya calisacaklar, Nou Camp tarihi gunlerinden birini daha yasayacak, 98.000 karton yukaridaki koreografi icin kalkacak.

Inter cephesi ise ilk macin sonucunun da etkisiyle sessiz olan taraf, Mourinho faktorune olan guvenleri tam. Guiseppe Meazza'da taraftarinin destegini de arkasina alarak, Barca'nin hucumunu paralize etmeyi basarmisti Inter savunmasi, bakalim bu aksam bunda ne kadar basarili olacabilecekler.

Eslesmenin galibi cok buyuk bir surpriz olmazsa Madrid'de kupaya uzanan taraf olacak, yani yalnizca guzel oyunu daha da guzellestiren iki takimin mucadelesi icin degil bir nevi Sampiyonlar Ligi finali icin oturacagiz bu gece ekranin basina. Gonlum Barca'nin turu gecmesinden ve Bernabeu'da Real'e nazire yaparcasina kupayi kaldirmasindan yana. Macin baslamasina yalnizca 12 saat kaldi, saatlerinizi ayarlayin ve gercek bir futbol ziyafeti icin geri sayima baslayin...

12 Mart 2010 Cuma

Fenerbahce Final 4'da...

Rusya'dan 3-0 ile donmek zaten Final 4 anlamina geliyordu ama yine de kagit ustunde oynanmasi gereken bir mac ve alinmasi gereken 1 set vardi. Ve o set de 25-17 biten ve takimizin resmen Final 4'da oldugunu mujdeleyen ilk set olunca macin devami tam bir senlik havasinda gecti. Buna ragmen kizlar set vermemek de kararli olduklarini ispatlamak istercesine maci yine alisilageldigi uzere 3-0'lik skorla tamamladilar.

Blog yazarlariyla konusurken hepimizin ortak kanisi bu takimin Fenerbahce'nin herhangi bir bransinda simdiye kadar gordugumuz en dominant takim olduguydu. Sene basinda Eczacibasi'yla oynanan Super Kupa macini da sayarsak Turkiye Kupasi,Turkiye Ligi ve Sampiyon Ligi karsilasmalarinda rakiplere verilen set sayisinin yalnizca 4 olmasi da bunun en buyuk ispati zaten.

Sene basinda koyulan Sampiyonlar Ligi sampiyonlugu hedefine yalnizca 2 mac kaldi. 3-4 Nisan tarihlerinde Fransa'nin Cannes sehrinde oynanacak Final 4'da ilk rakibimiz ev sahibesi Cannes, Cannes'i gectigimiz takdirde ise iki Italyan takiminin (Novara-Bergamo) eslesmesinden galip cikan takimla final oynayacagiz. Final 4'a namaglup unvaniyla gelen tek takim olmamamiza ragmen cogu oyuncumuzun ilk defa Final 4 tecrubesi yasayacak olmasi dogrusu beni biraz endiselendiriyor ki bu noktada Gamova, Nati ve Cigdem gibi isimlere buyuk is dusuyor. Bir diger nokta ise takimimizin sene boyunca 3 seti gecen sadece 3 mac oynamis olmasi, bunlardan biri Super Kupa'da Eczacibasi'na, bir tanesi ligde Vakifbank GSTT'ye ve digeri de Sampiyonlar Ligi'nde Dinamo Moskova'ya karsi. Final 4'da 3-0'lik skorlar gormemiz zor olacaktir, bu noktada yine takimin tecrubeli isimlerinin ve Jan De Brandt'in isler kotu gittiginde takimin direncini yuksek tutmasi oldukca onemli.

Cannes'in ev sahibi avantajini kullanarak taraftar destegini arkasina alacagini, Italyan takimlarinin da Avrupa'nin en ust ligi olan Italya liginde mucadele seviyesi yuksek maclari sikca oynadigini dusunursek isimizin kolay oldugunu soylemek pek de mumkun degil ama bu takim sezon boyunca neler yapabilecegini herkese gosterdi ve bircogumuzun hayal bile edemeyecegi sekilde maglubiyet bile almadan Avrupa'nin en buyuk kupasinda Final 4'a yukselmeyi basardi. Turk spor tarihinin en buyuk basarilarindan bir tanesine imza atmaya sadece 2 adim var, 3-4 Nisan'da fiziksel olarak tribunlerde yer alamayacak olsak da, inaniyorum ki milyonlarca Fenerbahceli ruhlariyla Sari-Melekler'in yaninda olacaklar. Nihan'la birlikte manset alip, Nati'yle her topa atlayacagiz, Gamova smaca yukseldiginde onunla birlikte biz de vuracagiz topa, Eda,Naz veya herhangi bir oyuncumuzla biz de cikacagiz bloga ve 4 Nisan gunu kupa Kaptan Cigdem'in ellerinde yukselirken hep beraber kaldiracagiz o en buyuk kupayi...

Yolunuz acik olsun Sari Melekler...

2 Mart 2010 Salı

Juventus:0 - Fiat Iscileri:2

"Sezon başından beri her maça kazanmak için çıktık ama bu sefer daha farklı. Fabrika işçileri bizden, Juventus'u onlar için yenmemizi istediler. Bu bizi daha da hırslandırdı. Biz de halkın içindeyiz. O fabrikadan hayatlarını kazanan, ailelerini geçindiren insanlar da bizim dostumuz. Juventus karşısında onlar için galip geleceğiz..."

Fabrizio Miccoli

Kaynak: sendika.org

3 Aralık 2009 Perşembe

Avrupa'da Galibiyet Haftasi...

Dun futbol takiminin Hollanda'dan galibiyetle donerek Uefa Avrupa Ligi'nde grup liderligini garantilemesi, bugun ise once bayan voleybolcularimizin Indesit Sampiyonlar Ligi'ne VK Prostejov karsisinda aldigi 3-0'lik galibiyetle iyi bir baslangic yapmasi ve arkasindan -her ne kadar izleyemesek de- bayan basketbolcularin Lotos Gdynia deplasmanindaki 63-69'luk galibiyeti...Darisi erkek basketbolcularin basina demek istiyorum ama mevcut yapilanmayla Palau Blaugrana'dan cikabilmemiz icin bir mucizeden de fazlasi gerekiyor...

30 Eylül 2009 Çarşamba

Adebayor Vs. Bendtner...

P.S. Gectigimiz pazar gunu Arsenal antremanina giderken yaptigi kazayla 160000$'lik Aston Martin'i perte cikartan Bendtner, Arsene Wenger tarafindan Olympiakos macinin kadrosundan da cikarilmisti.