30 Kasım 2008 Pazar

Kabustan uyandik...

Zorlu bir mac haftasi daha geride kaldi...Gectigimiz haftaya kabus haftasi demistik, kabustan uyandigimiz bu haftada ise Erkek takimlarimiz sampiyonluk yolundaki onemli rakipleriyle karsilastilar.Bayan basketbol takimimizin fiksturde bay gectigi bu haftada tek kotu haber Izmir deplasmanindaki Erkek voleybolculardan geldi...

Bu hafta takimlarimizin oynadigi maclarin skorlari ise soyle:

Fenerbahce: 2 - Besiktas: 1
Fenerbahce: 3 - Iller Bankasi: 0
Fenerbahce: 75 - Turk Telekom: 73
Arkas: 3 - Fenerbahce: 2

Royal Salute...

"Chivas’ın bu zengin ve kompleks viskisi meşe fıçılarda 21 yıl olgunlaştırıldıktan sonra el yapımı porselen şişelere doldurulur.

Royal Salute ilk defa 2 Haziran 1953 yılında Kraliçe II. Elizabeth’in taç giyme töreni için bir hediye olarak sunulmuştur. Royal Salute adını tahta çıkan kraliçeyi selamlamak için atılan 21 pare top atışından alır. Taç giyme töreninde Kraliçe’nin tacı mavi, kırmızı ve yeşil yakutlardan oluşuyordu. Royal Salute bu taçtan esinlenerek şişedeki renklerini belirlemiştir. Şişelerin tek tek el emeği ile üretilmesinden dolayı bu renkler farklılık gösterebilmektedir."

Dogru soze ne denir...

"Yine ülke futboluna özgü metafizik bir gerçekle anlatmak gerekirse dün Fenerbahçe’nin rakibi Beşiktaş değil de Galatasaray olsaydı yine tarihi bir fark olabilirdi."
Mehmet Demirkol - Milliyet - 30.11.2008

28 Kasım 2008 Cuma

Derbi oncesi...

Malum yarin derbi gunu, yavastan havaya girmek lazim. Son senelerde iceride disarida ustunluk sagladigimiz Besiktas ile Kadikoy'de karsilasiyoruz.

Simdiye kadar yapilan 320 macta 2 tarafin da esit galibiyet sayisinin bulunmasi yillardan beri suregelen Besiktas Fenerbahce'yi hep(!) yeniyor laflarinin safsatadan oteye gitmediginin kaniti. Atilan gol sayilarina bakildiginda da Fenerbahce'nin 432 golune rakibinin 403 golle karsilik verdigi goruluyor.

Ancak Besiktas'in Kadikoy'deki maclara diger takimlarin aksine sahaya rahat ciktigi da su goturmez bir gercek. Ozellikle 2001 yilinda simdi Besiktas'in basinda olan Denizli'li Fenerbahce'nin ustuste mac kazanma rekorunu 2 tartismali golle bitirdikten sonra sirasiyla elde ettikleri 0-1, 2-2, 3-4, 2-2 ve 0-0'lik sonuclar bunun bir kaniti.

Yarinki macin sonucunu Besiktas'tan ziyade Fenerbahce'nin performansinin belirleyecegini dusunuyorum, zira Besiktas belli standartlarda oynayan bir takim, Fenerbahce'nin ise dunu bugunune uymuyor maalesef. Gollu bir mac bekliyorum Kadikoy'de, hatta rakibin Nobre'nin ayagindan-veya kafasindan- bir gol bulacagini tahmin ediyorum. Fenerbahcemizde ise Guiza'dan umudu coktan kestigimden yine ne yaparsa Kaptan yapar diyorum.

Mac sonuna dair ise tek bir istegim var, o da;

İnleyennnnn nagmeeeleerrrrr.....

Abdi Ipekci Eziyetinde Sona Dogru



Abdi ipekci'de guzel gunlerimiz oldu, hakkini yemeyelim. O salonu uzun suredir sadece Fenerbahce taraftarinin doldurabildiginide aklimizin bir kosesine yazalim (o da iki elin parmaklarini gecmez). Fenerbahce taraftarini bu eziyetten kurtarmak, amator branslarda taraftar destegini en ust noktaya tasiyabilmek icin anadolu yakasina, kadikoy cevresinde bir salon yillardir konusulurdu. En sonunda bu yolda en zor viraj donuldu ve insaata baslandi. Bundan sonrasi yonetim kurulumuzun en iyi bildigi konu!!! Sanal ortamda hazirlanmis resimler heycan verici. Uygulamada neler olacagini zaman gostericek. Salon kisminin 2010 mayista tamaminin 2010 aralik ayinda bitmesi planlaniyor. Bir aksilik olmaz ise 2010 dunya sampiyonasi finalide burada oynanicak. Kapasite ilk etapta 12.000 kisi ki buda oldukca yeterli. Salonun mevkisi ise Atasehir. Atasehirin basli basina Fenerbahce kalesi oldugu zaten bilinir. Kadikoy ve Umraniye gibi taraftarlarimizin yogun yasadigi yerlere ulaşım kolayligida yer seciminde bence oldukca isabetli. Kanimca basketbolda son yillarda kurdugumuz saglikli yapiyi futbolda ki gibi bozmaz isek, bu projenin tamamlanmasi ile beraber Avrupanin en ust duzey takimlari arasina adimizi kalici olarak yazdirabiliriz. Su anki erkek basket takimimizin 12.000 kisi onude oynadigini dusunun. Bu projenin diger salon branslarinada sinif atlatacagi asikar...

Fenerbahce Sukru Saracoglu Stadi, Yeni Salon (Fenerbahce Ulker City), Ankara Sosyal Tesisleri, Todori, Faruk Ilgaz Sosyal Tesisleri, Fikirtepe Altyapi Tesisleri, Dereagzi ve kulubun portfoyune katilan arsalar... (unuttugum yada henuz sonuclanmamis girisimler de cabasi)

Yorum degerli Fenerbahce taraftarinin....

27 Kasım 2008 Perşembe

26 Kasım 2008 Çarşamba

Gidenlerden...V...

“Hepimiz profesyonel futbolcularız ve bir gün hepimiz gideceğiz. Ama Fenerbahçe’den ayrıldığımızda herkes büyük bir takımdan büyük bir takıma gitti diyecek."

Gidenlerden...IV...

"Üç sene boyunca Fenerbahçe formasını taşıdım. Hatalarım olmuştur ama elimden geleni yapmaya çalıştım. Ülkeme giderken üç sene boyunca beni destekleyen taraftarların sevgisini de yanımda götürüyorum."

Gidenlerden...III...

"Hakkı Yalçın :Fenerbahçe senin yokluğunu hisseder mi?
Tuncay Şanlı :Hisseder. Yürek olarak ve Fenerbahçelilik olarak hisseder."

Gidenlerden...II...

"Fenerbahçe'de beş yılım geçti. Bu beş yıla da inanılmaz hatıralar sığdırdık. Ben, Fenerbahçe'yi ve taraftarı kesinlikle unutamam, unutmayacağım."

Gidenlerden...I...

"Ben basit bir adamım. İşimi seviyorum ve ciddiye alıyorum. Mesele Manchester’a, Chelsea’ye gitmeliyim meselesi değil. Önemli olan nerede mutlu olduğunuzdur."

25 Kasım 2008 Salı

Gokhan Gonul....

"Futbola amatör olarak Bursa Yolspor'da başlamıştır. 3 sene Bursa takımının formasını giyen Gökhan Gönül 2002 yılında Gençlerbirliği'ne transfer olarak profesyonelliğe ilk adımını atmıştır.
Gençlerbirliği'ne transfer olduktan sonra son 5 sezonu Gençlerbirliği OFTAŞ'ta kiralık olarak geçiren Gökhan Gönül 95 kez profesyonel müsabakaya çıkmış 16 gol atmıştır.
2007-2008 sezonunda Gençlerbirliği OFTAŞ'tan Fenerbahçe'ye transfer olmuştur.
Fenerbahçe'deki ilk Golünü Galatasaray'a karşı atmıştır."


Sen de gidersin be cocuk yakinda, sen de "gidenlerden" olursun...

1 soru

haftasonu sivas trabzon macını izlerken geldi aklıma
adamlar tac kazanıyor kimse hareketlenmiyor en son ters mevkiden bir adam yuruye yuruye gelip lutfen kullanıyor, anadolunun kaplanları 5 dakika varken kornerden golu degil kornerle zaman gecirmeyi dusunuyor. neyse merak ettigim su:

diyelim oyun durdu, bir allahın kulu da gitmedi topu kullanmaya ; hakem kime ne ceza verecek? bilen var mı?

umut

gecen seneki gibi degiliz bu sene. cl maclari oncesi yorumlara 1 hafta onceden baslardik. mac gunu bi suru mail dolasirdi aramizda, nerde kacta bulusuyoruz, ne yer ne iceriz ve en onemlisi heyecanimiz vardi. bu sene bir tek gs maci oncesi yasadim o heyecani. simdi bu aksam porto ile oynuyoruz ve kafamda macla ilgili dogru durust hicbir dusunce veya analiz yok; yani soyle olursa boyle olur, ilk 11'de bu oynasin, rakip takimin su oyuncusu tehlikeli bize ariza cikartabilir falan.

Ama sevmisiz bir kere, yapacak birsey yok. Mactan once yine dolduracagiz torbalari bira ile, giyecegiz yine cubuklumuzu ve ekran karsisina gecince yine hersey bitecek. Belki birileri cikacak ve umut yine yasayacak...

T-shirt...

"basarilarinin devamini diliyoruz"

Fenerbahce - Porto

Aksama Selcuk ve Lugano cezalilar. Stoperler ve onliberolar icerisinde yuruyerek sampiyon olabilecek kadroda en formda en hazır en cok guven veren oyuncular bu ikisi. Son haftalardaki ilerlemesi ile Josicoyu yanlarına yazabiliriz.Yerlerine ise oynamaya aday oyuncular Maldonado ve Yasin. Rakip Porto. Eski Porto olmasada bu kupayi kaldırabilme basarisi gostermis ve bu ligin gereklerini adları gibi biliyorlar. Evlerinde yenildikleri Kiev’e gidip deplasmanda takmaları bunun en iyi kanıtı. En onemli becerileri ise bizim en zayif yanlarimizdan birisi. Giden oyuncunun yerini hemen doldurabilmeleri. Bizim gibi milyon dolarlar harcayip Tuncay – Ugur, Aurelio – Josico, Appiah – Deniz – Selcuk, Anelka – Kezman – Guiza vb. rotasyonuna (daha dogrusu radyasyonuna) maruz birakilmiyorlar. Ayrica bu kadro yuruyerek sampiyon olmaliydi deyip basarili teknik direktor kovmuyorlar. En azindan UEFA icin kazanmak sart. Bu aksam birilerinin cikip, herseye isyan edip, yuregini ortaya koymasi gerekiyor...

24 Kasım 2008 Pazartesi

Simdi orada olmak vardi...

"Herseye uzak...
Elektrik yok, televizyon yok, cep telefonu yok...
Sehrin kalabaligi, trafigin stresi, yuksek binalar,gri bir gokyuzu yok ...
Ruzgarin, denizin sesi, gunesin, kumun sicakligi, ayin ve yildizlarin isigi var...
Yemyesil agaclar, alabildigine uzanan daglar, masmavi bir gokyuzu var...
En onemlisi huzur var...
Bana yakin..."

Bunyamin Gezme...

"aslinda hakemler hakkinda konusmak istemiyorum ama (!)"

Cumartesi gunu Kadikoy'de oynayacagimiz derbi macinin hakemi belli oldu, bunu takiben benim de sinirlerimde bir oynama oldu. Normal hayatinda nasil bir insandir bilmiyorum, cok da bilmek istemiyorum ancak bana sorarsaniz hakemligi yerlerde surunen, saha ici iletisim konusunda sifirin dahi altinda olan, oyunculari azarlamayi, asik suratli olmayi marifet sayan, esas mesleginin etkisini sahada fazlaca hisseden ve hissettiren bir kisi Bunyamin Gezer...

Kendisini Galatasaray'in Ali Sami Yen'de oynadigi Trabzonspor macinda once Servet'in eliyle attigi golu nizami olarak saymasi, sonrasinda ise Lincoln'un gol attiktan sonra Kirk Hammett'a nazire yaparcasina korner diregini sokerek gerceklestirdigi "airguitar" hareketini gormezden gelmesiyle hatirlayabiliriz.

Her ne kadar hakemligine en ufak bir guvenim olmasa da su dakikadan sonra cumartesi gunku macin agirligini kaldirabilmesini ve maci yuzune gozune bulastirmamasini dilemekten baska yapacak birsey maalesef yok.

23 Kasım 2008 Pazar

Sosyal Devlet Sosyal Tanri


Beraber kac mac izledik, kac litre icki ictik, kac kilometre yol yaptik bilmiyorum. Dogru veya yalnis, sizlerle beraber yaptigim her seyin arkasindayim. Artik bu blogdanda hislerimizi, düsüncelerimizi paylasiriz, gider yapariz. Hayirlara vesile olsun insallah...

Sosyal devlet amac, sosyal tanri ise temenni. Ama sosyal devlet Sudii Arabistan’mıdır, Norvec’midir, Cin’midir? Sosyellikten ne beklediginize gore degisir. Padisahim cok yasa karsiliginda bedava su ve ekmek ise Guneye, Arabistana. Android olup, 16 saat ac susuz calismak ise doguya Cin’e. Toplum icinde gorevlerini ustlenip, yuksek refah seviyesinde kendisine bizzat tanrı tarafınden bicilen omru rutin otesi rutin ama huzurlu bir hayat icerisinde harcayip gitmek ise ise kuzeye Norvec’e. Dunya kuzeyden guneye, dogudan batıya bu kadar degisirken tanri ne kadar sosyal ve esit olabilir? Sonucta birileri arap, birileri cinli birileri de viking olmak zorunda…

Ama sosyal durumu ne olursa olsun, dunyanin neresinde olursa olsun topun ve renklerin pesinden giden milyonlar. Birileride biz….Romantik Kanaryalar…..

1 Dugun 4 Cenaze...

Kabus gibi bir hafta geride kaldi;

Once Diego'nun nikahindan apartopar cikip son dakikalarina yetisebildigimiz macta Ankara'dan 1 puanla dondu futbol takimi - ugursuzluk biz de degilmis onu anladik en azindan maca gitsek de gitmesek de farketmiyor -

Sonrasinda yorgunlugun ust duzeyde konsantrasyonun ise yerlerde oldugu karsilasmada surpriz bir maglubiyet aldi erkek basketciler - yanildigimi itiraf etmeliyim gecen seneki gibi kagit uzerinde kolay gorunen maclarda maglubiyet alacagimiza pek ihtimal vermiyordum, ancak gecen sene oynadigimiz Karsiyaka macina benzer bir mac oldu ve tipki Karsiyaka'nin yaptigi gibi Aliaga'nin 3 Amerikalisi yerlebir etti savunmamizi, Reese, Wilmont, Davis 3'lusu maci toplam 74 sayi ile tamamladilar -

Voleybolda ise 2 zor macta alinan 2 yenilgi - bu sene voleybolda ortalik karisik gecen seneki tablodan eser yok, ozellikle erkek takiminda Aslan'in kadro disi birakilmasiyla ilgili olarak hos soylentiler gelmiyor kulaga-

Haftasonunun tek iyi haberi ise Caferaga'dan bayan basketcilerden geldi - Ligin ilk haftasinda Galatasaray'i Samsun'da maglup eden Samsun Basket bize de kok sokturmus, playofflarda saha avantajini elde etmemiz icin bu tip maclarda fire vermememiz sart -

Bu hafta takimlarimizin oynadigi maclarin skorlari ise soyle:

Fenerbahce: 58 - Samsun Basket: 56

Ankaragucu: 0 - Fenerbahce: 0

Aliaga Petkim: 82 - Fenerbahce: 71

Eczacibasi Zentiva: 3 - Fenerbahce 1

Fenerbahce: 2 - Halk Bankasi: 3

So...Let's kick it...


"The rules of soccer are very simple, basically it is this: if it moves, kick it. If it doesn't move, kick it until it does..."
Phil Woosnam

21 Kasım 2008 Cuma

Bu Nasıl ve Neye Teşvik ?

"Danimarka 1. Ligi takımlarından FC Kopenhag´ın sponsoru BN Agentur, takımın aldığı her galibiyet sonrası futbolculara piyasaya en son çıkan porno filmlerden 2´şer adet hediye ediyor."

Danimarka’nın BT gazetesi, FC Kopenhaglı oyuncuların bu durumdan oldukça memnun olduğunu ve bu prim sonrası daha iyi oynadıklarını yazdı. FC Kopenhag, ligde, lider Odense’nin 1 puan gerisinde 2. sırada bulunuyor. BN Agentur’un sözcüsü Peter Jensen de gazeteye yaptığı açıklamada, uygulamadan oyuncuların çok memnun olduğunu belirterek, "Futbolcuların hemen etkilendiklerini araştıramayız, ama bu uygulamayı devam ettireceğiz. 5 yıl önce FC Kopenhag Kulübü, basının baskısıyla bizimle olan kontratlarını sona erdirmek istemişti, ama görülüyor ki bizim sponsorluğumuz işe yarıyor" dedi."

Buradan çıkarılacak ders:

Futbolcu isen, sen sen ol Kopenhag'a transfer olma. Porno film alacak kadar bile para kazanamazsın.
Teşvik için film verenden, transfer için de PS3'den fazlası beklenemez. (ama 80 GB olanindan :))

Diego'ya düğün hediyesi


(devam)

90'da vurdular kafeste kuşumuzu, içimiz yanıyor zannettik, asıl acıyı 94'te yaşadık. Yine herkesten iyi başlamıştı , yine herkesten guzel oyunuyordu oyununu. Birden karardı perde ve çekildi Diego. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu kim tartışmaları hep sürdü ama en çok sevileni en çok nefret edileni hiç değişmedi. Çatışmaların adamıydı, politik tarafsızlıkların, önümüzdeki maçlara bakacağızların, büyüklerimiz bilirlerin değil. Futbol dünyasının Tatar Ramazan'ı oldu, Fifa'nın , Havelange'nin oyunlarını bozdu. Yıllar sonra anlamsız bir kararla belirli bir rakımın uzerinde futbol oynanamayacağını buyurdu Fifa, ferman senin dağlar benimdir dedi, orada da gösterdi kendini Başkan Morales'le LaPaz'da oynadı topunu yıllar sonra. 3000 metrenin uzerinde rakımı olan başkentlerinde oynayamacaklardı artık Bolivar'ın mirascıları. Bu kararın alınmasında en etkili kuvvetlerden birisi kendi ülkesiydi oysa. Arjantin ve Brezilya rakımı yuksek olan Ekvador ve Bolivya'da kötü sonuçlar alıyorlardı sürekli, hatta Arjantin 1972-2005 arası galibiyet çıkaramadı La Paz'dan, o dönem de iki dünya kupası aldıklarını da hatırlayalım. Maradona'dan bahsederken bu kararı da inceleyelim arada. Fifa diyor ki 2750 metrenin üzerinde bir yerde maç oynanacaksa bir hafta adaptasyon sureci olmalıdır eğer yükseklik 3000 metre ve üzeri olursa bu süre de iki kafta olur. Saçmalık şu ki Bolivya'nın ortalama yükseltisi zaten 2500 metrenin üstünde, oralarda doğup büyümüş sporcular bir gun içinde deniz seviyesine uyum sağlayabilirler ama Fifa'nın güçlü ülkeleri mi zorluk çeker sadece ? İstatistiklere yazılarından ulastığım Times Online yazarı Marcotti buna ev sahibi avantajı derler diyor, ki katlılmamak elde değil. Yarın bir gün psikolojimiz bozuluyor, panik atak oluyorum topa bile vuramıyorum 100 binden fazla seyirci olunca diye şikayet gelse Maracana'da futbol yasaklanacak mı? Bu futbolcu sağlığını öncelikli görenler Amerika 94’te futbolcular çöl sıcağında maç yaparken neredeydi peki. Diego ordaydı onu hatırlıyoruz. Biraz ayrıntıya girdik ama Maradona'nın Fifa ile son sürtüşmesini atlamak olmazdı.

Tum bunlar neden bu kadar onemli ya da bu yazıda neden vurgulandı diye merak ediyorsanız soyleyeyim, birkaç gün önce İskoçya- Arjantin maçı oynandı , kulübede O vardı. Bolivya’da Fifa’ya baş kaldıran, Futbolun efendisine eliyle gol atan, dünya kupası maç saatlerinin Avrupalı televizyon müşterisine gore ayarlanmasına karşı duran , İtalya’da düzene kızıp Napoli’yi şampiyon yapan Diego kulübedeydi. Arjantin bir kez daha kupaya uzanmak için onun ilahi gücüne bel bağladı ya da teknik direktörlük görevini istediğinde mecbur kalmış da olabilirler, bizi yıkan da bu kararı oldu. Teknik direktörlük meziyetleri tam bir sır bir de üstüne bu kadar isyankar ol, Fifa en büyük kupasını sana verir mi be adam? Şimdi ondan beklediğimiz kalan ömrümüze yetecek bir kaç hatıra daha, bir gol sonrası Messi ile kucaklaşsın, haksız bir penaltı görüp attırmasın ya da yeni İngiliz neslini bir elçisi(damadı) vasıtası ile tokatlasın olmadı kolsuz tişört ile yer alsın kulübede kollarında görelim isyanı... Biz bununla yetinecek olsak da o kupayı onun elinde bir daha görmek; ihtimali bile yeter.


diegoryan günlük:


İskoçya : 0 Arjantin : 1 (Maxi Rodriguez)

19 Kasım 2008

4 dogru pas %90 goldur. Hayat da oyle degil mi?

Diego evleniyor bu hafta sonu. Umarım mutlu bir evlilikleri ve kendileri gibi guzel cocuklari olur.

Yengeye Not: Dilerim evlendikten sonra Diego'nun bizimle maclari izlemesine izin verirsin. 6 senedir hemen hemen her FB macinda biraradayız, bozma bu birlikteligi:)

Diego'ya Not: 'Dort dogru pas, %90 goldur.Hayat da oyle degil mi?' demisti Haci, Dar Alanda Kisa Paslasmalarda.
Hayat boyunca dogru atmamiz gereken 4 pastan biri de evlilik. Umarim seninki adrese teslim olur:)

Not: Diego nikah tarihini ve saatini belirlediğinde, Fenerbahcemizin maç saatine denk gelmez diye baya bi sevinmistik ama bu sefer de maci gunduz saatine aldilar:( Fakat soyle bir durum var Owner ve Asim'in evlilik tarihlerinde de takimimizin maci vardi ve o maclari kazanmistik. Umarim istatistikler degismez.

Geride Kalanlara Not: Darisi basimiza?!

20 Kasım 2008 Perşembe

11...Olmadi...

Efes Pilsen gibi bir basketbol ekolune karsi oynanan son 10 macta 10-0 'lik bir seri yakalamak baslibasina bir olaydi zaten, son 3 senedir kagit uzerinde kadrolari arasinda cok fazla fark olmayan 2 takim arasinda boylesine bir seri olusmasinin en onemli nedenlerinden biri Fenerbahce'nin bu maclardaki tribun destegiydi. Fenerbahce'nin galip geldigi son 10 mactan 9'u Abdi Ipekci'de 1 tanesi de Ankara'da oynanmisti ve tam gitti denilen maclarda takim tribunlerin de destegiyle maca agirligini koyup maci cevirmeyi basarmisti. Bunu bilen Efes Pilsen seriyi bozma yonundeki en kritik hamlesini burada yapti ve bu haftaici macinda salon tercihini Euroleague maclarini oynadigi Abdi Ipekci yerine Ayhan Sahenk'ten yana kullandi. Saha disinda Fenerbahce'nin tribun destegini minimumda tutup saha icinde de dis atisa dayali bir oyun sistemi olan rakibine karsi sert cemberleriyle unlu bu salonun secilmesi Efes Pilsen adina kuskusuz dogru bir hamleydi.
Bir diger faktor ise sakatliklardan bunalan Fenerbahce rotasyonunun yogun mac trafiginden dolayi yorgunluguydu. Ingiltere'deki tedavisini mactan 2 gun once bitirip donen ve tek antremanla maca cikan Omer Onan'in oyunda kaldigi kisa surede yaptigi katkiya baktigimiz zaman bu rotasyon icerisine Omer Asik, Semih, Serhat ve Gordon Giricek dahil oldugunda ortaya cikacak sinerji ilerisi icin Fenerbahce adina umit verici. Bu arada hepimizin cok seyler bekledigi fakat karin kaslarindaki sakatligindan dolayi uzun zamandir forma sansi bulamayan Giricek bugunku Cumhuriyet gazetesinde yer alan roportajinda ne zaman sahalara donecegine dair sorulan soruya "Bu haftasonu da değil ama gelecek hafta Beko Basketbol Ligi'nde forma giyeceğime inanıyorum. Kendi evimizde Türk Telekom maçında ya da en kötü Darüşşafaka Cooper Tires maçında sahada olurum. Euroleague'de ise Roma maçında en kötü TAU Ceramica ile evimizde oynayacağımız mücadelede formamı giymek istiyorum" cevabini vermis.
Maca gelirsek ilk periyodun son 2 dakikasina kadar cemberleri dovduk resmen, son 2 dakikada ise ustuste buldugumuz 3luklerle ceyregi onde kapattik. 2.periyotla beraber savunmasini daha da sertlestiren Efes bu periyotta takimimiza sadece 9 sayi atma sansi tanidi ve macin ivmesini kendine cevirmeyi bildi. Maca ortak olmaya calistigimiz dakikalarda silahimiz yine dis sutlar oldu, iceriye mac boyunca cok az top indirdik ve gerek hucumda gerekse de savunmada pota altimizi Efes uzunlarina teslim ettik. Butun olumsuzluklara ragmen son periyotta elimize kadar gelen maci yaptigimiz hatali tercihlerle rakibimize hediye ettik. Sezona cok iyi baslayan Mirsad'in BJK macindaki kotu performansinin bu macta da devam etmesi, bu sene gosterdigi performansla dikkatleri uzerine ceken Emir'in macin son dakikalarinda baski altinda yaptigi top kayiplari, Green'in sorumluluk almaktan kacmasi takimimiz adina olumsuz gelismelerdi.
Ozellikle gecen sene Solomon'un sikca yaptigi gibi macin sikistigi zamanlarda direksiyonun basina gececek birisine ihtiyac duydugumuz ortada. Bu ismin ise sezon basindan bu yana cok fazla seyretme sansi bulamadigimiz fakat sure aldigi maclarda saha icerisinde gercek bir lider goruntusu cizen Gordon Giricek oldugu acik. Gectigimiz senelere gore takim olma yolunda atilan adimlar ve ilerleyen zamanlarda sakatlarin iyileserek takima katilmasi bahar aylarinda bizi yine yogun bir program beklediginin gostergesi...

19 Kasım 2008 Çarşamba

Konumuz futbol ise...

Konumuz futbol ise besmele cekerek baslamak lazim.. Askimiz onunla basladi, 6 yasinda iken uykusuz bırakti bizi, tum mahalle sag ayakli maradonalarla doluyduk, adi bile kucuk yazilirdi cins isim yani, o kadar coktuk ki.Dedem sormustu oglum kimin kulusun diye Arjantin'in kulu Diego'nun ummeti olmustum, dedemin buyuk isimler bekledigini algilamis cocuk aklim ben de en buyuklerini soyleyiverdim babami utandirarak. Yillar sonra bu dusuncemi taklit edip 30 Ekim tarikatini kurdular ama 10 emirden birisi bir kulube hazretten fazla sevgi beslemeyeceksin olunca giremedik.
Hosbulduk arkadaslar :)

Hikaye nasil basladi?


Hikaye nasil basladi? Ben bu hikayeye nasil dahil oldum?

Universite 2. siniftayim. Yil 2001. Yurt kantininde bir afis: 'Odtulu Fenerbahceliler toplaniyor' diye. Velhasil afiste yazan yere gittik o gun geldiginde. Elinde Bond canta, takim elbiseli birisi geldi, kendisini tanitti. Benim adini burada birkez daha yazmama gerek yok, buraya yazanlar taniyorlar zaten kendisini. Kafamdaki ilk izlenimse bu adam hakkinda: ODTU mezunu, bir sekilde de parayi bulmus birisiydi. Tabi o zamanlar bilemezdim bu adamin benden sonra mezun olacagini. Parayi buldu mu peki? Hala aramakta:)

Neyse konumuza donersek bu adam ve birkac kisinin cabalariyla beraber Odtulu Fenerbahceliler diye bir olusum ortaya cikti. İlk baslarda toplantidan toplantiya ve mactan maca bulusuyorduk. Daha sonra bir sekilde (nasil oldugunu tam olarak hatirlamiyorum) aramizdaki samimiyet ve dostluk bir seklide artti ve grubun icinden cekirdek bir tayfa olustu. o zamanlar Cati'da toplanip izlerdik maclari. Sayimiz da 20'yi bulurdu. Zamanla mezun olduk ve herkes bir yerlere dagildi. Kimisi Manisa'ya, kimisi Trakya'ya kimisi de taa Alamanyalara gitti. Mezun olup cebimiz biraz da para gorunce biraktik Cati'yi, Laz bir arkadasin evinde izlemeye basladik maclari. Hala da oradayiz alkol ve muhabbetle beraber.

O zamanlar guzel bir forumumuz vardi bir de ama devam ettiremedik bir sekilde. Uzun zamandir konusuyorduk yine boyle bir forum acalim diye ama biraz fazla ugras gerektiriyordu. Bu sirada Tarjeta bir oneriyle geldi. Bir blog acalim o zaman dedi ve sagolsun halletti bu isi. Artik hayata ve Fenerbahce'ye dair seyleri, kendimizce yazip paylasacagiz.

Blogun isminin nasil ortaya ciktigini da sanirim Diego anlatir.

Ne diyelim blogumuz ve ilk yazim hayirli olsun:)

18 Kasım 2008 Salı

17 Kasım 2008 Pazartesi

Baslama vurusu...

romantik Fr.romantique
Davranışlarında duygu ve coşkunun aşırı ölçüde etkisi bulunan

kanarya İng. canary Alm. wilder Kanarienvogel Fr. canari
(Serinus canaria) Ötücü-kuşlar (Passeriformes) takımının ispinozgiller (Fringillidae) familyasından (bk.) bir kuş türü. Sırtı kül-kahverengi, diğer tarafları sarı-yeşil olur. Akdeniz memleketlerinde bahçelerde ve ırmak kenarlarında yaşar.

Kaynak: TDK Buyuk Turkce Sozluk