euroleague etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
euroleague etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2011 Perşembe

Euroleague'de Rövanş Zamanı...

Şu postta belirtmiştik Galatasaray'ı 2-0 ile geçen Fenerbahçe rakibini bekliyor diye ve eklemiştik saha avantajını elinde bulunduran Spartak Moskova ile eşleşmenin daha olası olduğunu. Öyle de oldu ve Euroleague’de yoluna 12′de 12 ile yenilgisiz devam eden takımımızın çeyrek finaldeki rakibi kendi evinde oynadığı serinin son maçında Beretta Famila'yı zor da olsa geçen Spartak Moskova oldu.

Euroleague'de mutlaka bir şekilde yolumuza çıkmayı başaran Spartak Moskova ismi hatıralarımızda pek de hoş bir şekilde yer almasa da bu sene eski gücünden uzak görünen Rus ekibinin karşısına bu defa saha avantajımızla çıkıyoruz. Serinin ilk maçı 22 Şubat’ta İstanbul’da, ikinci maçı ise 25 Şubat’ta Moskova’da oynayacak. 2. maç sonunda 2 galibiyete ulaşan takım olmadığı takdirde 3. maç 2 Mart’ta yine İstanbul’da.

Senelerden beri kapısından döndüğümüz Final 4 hiç olmadığı kadar yakın ve rakip bir defa daha Spartak Moskova. Hem önceki senelerden açık hesapları kapatmak hem de aynı sene içinde voleyboldan sonra basketbolda da Avrupa'nın en büyük kupasında son 4 takım arasına adımızı yazdırmak var işin sonunda... Güç sizinle olsun kızlar...

6-8 Mayıs 2011...

6-8 Mayıs 2011 tarihlerinde Barcelona'da düzenlenecek Euroleague Final4'unun logo lansmanı geçtiğimiz haftalarda yapılmıştı. Modern Barcelona'nın yaratılmasında büyük emekleri olan Miro ve Gaudi'ye bir saygı duruşu niteliğinde olan logodan sonra afişler de yavaştan ortaya çıkmaya başladı. Renk kullanımı Miro'nun, mozaikler ise Gaudi'nin eserlerine selam çakıyor yine.

Sağ üst köşedeki "Barcelona-The City of Sport" ibaresinin de sonuna kadar hakkını veriyor şehir. Futbol takımı için kullandıkları "Més que un club" sloganını şehre uyarlayıp "Més que una ciudad" yapsalar da yeridir zaten. Umarım erkek basketbol takımı Euroleague'deki formunu sürdürür ve 6-8 Mayıs'ta hatta 1-2 gün öncesinden başlayarak hep birlikte yaşarız o başkalığı sonuna kadar.

Bu arada Euroleague'in Barcelona 2011 özel sayfasında hazırlanan diğer afişleri görmeniz ve organizasyonla ilgili başka bilgilere de ulaşmanız mümkün...

5 Şubat 2011 Cumartesi

Vay Vay Vay Vay...

Fenerbahçe(1): 77 - Galatasaray(0):58

Galatasaray(0): 51 - Fenerbahçe(2):73

Öncelikle başlık için FBTV ekranlarında maçı yorumlayan Mehmet Baturalp'e teşekkür etmek gerek. Zira dün Anete ilk yarıda 3'lükleri peşpeşe sıralarken mütemadiyen "vay"ladı Batur Abi. Maçlar öncesinde eşleşmeye dair yazdığım yazıda Fenerbahçe için şanssız bir eşleşme olduğunu yazmıştım ancak bugün oturup oynanan 2 maçta ortaya koyulan mücadelelere ve skorlara bakınca pek de öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Maçlar beklentimin aksine derbi değil tipik bir 1-16 eşleşmesi kıvamında geçti.

Hem Caferağa'da hem de Abdi İpekçi'de birbirine benzer iki maç izledik aslında. Tek fark Caferağa'daki ilk karşılaşmada Galatasaray'ın Fenerbahçe'nin ilk darbesinde yıkılmayıp en azından bir periyot karşılık vermesiydi. Kendi evlerinde oynanan maçta ise maçın başından yumruğu yeyip karşılık bile veremeden nakavt oldu sarı-kırmızılılar. Ayrılıklar sonrası Fenerbahçe'nin tempolu basketbol oynayan fantastik hücum takımı hüviyetinden hücumda daha az atan ve savunmasıyla bezdiren takım kimliğine bu denli hızlı bir şekilde bürünmesi ve yeni katılan oyuncularla birlikte yeni rol paylaşımlarında da sıkıntı yaşanmamasında en büyük pay Koç Ratgeber'in diye düşünüyorum. Sempatik kişiliğinin yanı sıra çok da iyi bir basketbol adamı Macar koç, umarım uzun seneler kadın basketbol takımımızın başında yer alır.

Serideki bireysel performanslara baktığımızda beklenildiği üzere Fenerbahçe'nin yerli oyuncularının ön plana çıktığını ve Galatasaray'ın yerlilerine her alanda üstünlük sağladıklarını görüyoruz. Özellikle ilk maçta Nevriye ve Birsel'in, ikinci maçta da Esmeral'ın performansları fazlasıyla etkileyici. Galatasaray tarafında ise bütün çabalara rağmen Fowles'un beklenenin uzağında kalması dikkat çekici. Neredeyse her hücumda topu Fowles'a indirmeye çalıştı Galatasaray kısaları ama 2'li hatta yeri geldiğinde 3'lü sıkıştırmalarla onun etkinliğini minimuma indirmeyi başardık, sıkıştırmalar sonucu dışarı çıkartılan toplarda ise Galatasaray kısalarının boş atışları kullanmada çoğu zaman tereddüt etmesi ve kullandıkları toplarda da isabet sağlayamamaları hucümda çok da fazla opsiyonu olmadığını gördüğümüz sarı-kırmızılıları iyiden iyiye çaresiz bıraktı Fenerbahçe karşısında.

Sonuç olarak senelerden beri olduğu gibi bir kez daha Euroleague'de son 8 takım arasına kalmayı başardık. Son rakip Beretta Famila - Spartak Moskova eşleşmesinden gelecek takım olacak Final 4 öncesinde. Saha avantajı da göz önünde bulundurulduğunda Rus temsilcisiyle geçen senenin rövanşında karşılaşmamız daha yüksek bir ihtimal olarak duruyor. Geçen sene Taurasi neredeyse tek başına yıkmıştı Fenerbahçe'yi ama bu sefer Taurasi olmayacak. Ne Spartak Moskova'da ne biz de...

1 Şubat 2011 Salı

Top16'da Ezeli Rekabet Heyecanı...

Fırtınalı günleri yavaş yavaş geride bırakan Fenerbahçe kadın basketbol takımı Euroleague'de son 8 takım arasına kalabilme mücadelesine bugün start veriyor. Rakip tanıdık, bu sezon önce Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında daha sonra da ligde oynanan karşılaşmada 2 kere mağlup ettiğimiz, sene başındaki tahminlere bakıldığında özellikle Euroleague'de beklentilerin oldukça altında bir performans sergileyen ve son maçını kazanıp ismini 16 takım arasına ancak yazdırabilen ezeli rakip Galatasaray.

Açık konuşmak gerekirse Fenerbahçe'nin Euroleague'de 10'da 10 yaparak son 16 takım arasında lider olarak yer aldığı bir senede gidip de Galatasaray'la eşleşmesi tek kelimeyle şanssızlık Fenerbahçe adına, aynı şekilde bunun Galatasaray için de bir şans olduğunu söyleyebiliriz. Bugün kadın basketboluyla uzaktan yakından ilgisi olan hangi Galatasaraylı'ya sonrasanız ilk 4 takım arasından kimi istersiniz diye, hiç kuşku yok ki cevapları Fenerbahçe olur.

Elbette bunun bir çok nedeni var, öncelikle Galatasaray'ın deplasmanlardaki kötü performansı göz önünde bulundurulduğunda ülke hatta şehir değiştirmeden tanıdıkları bir atmosfer olan Caferağa'da oynamak kendileri açısından olumlu görünüyor. Diğer bir faktör ise derbi mücadelesi olmasından dolayı serinin 2. maçında Abdi İpekçi'de önceki maçlara göre nispeten dolu bir salonda oynayacak olmaları, Cumhurbaşkanlığı maçında da görüldüğü üzere futboldan ümidi kesen Galatasaray taraftarı için sırf Fenerbahçe nefreti salona koşmak için yeterli bir neden.

Gelelim doğrudan Fenerbahçe tarafından kaynaklı ve ezeli rakibin yalnızca bu eşleşme için değil lig şampiyonluğu için de avucunu ovuşturmasına neden olan başlıca sebebe; bu sebep elbette ki herkesin malumu olan ve yazının başında da belirttiğim üzere Fenerbahçe'nin son aylarda yaşadığı fırtınalı günlerin de nedeni olan zamansız ayrılıklar. Penny ve Diana, liderlik özellikleri, sahada gösterdikleri mücadele ve sergiledikleri performanslar bir yana karşı takımı psikolojik olarak da yıpratan etkenlerdi Fenerbahçe adına, bunu daha önce Galatasaray'la oynanan iki karşılaşmada da görmüştük. Özellikle ligde büyük bir kısmını geride götürdüğümüz maçta Birsel'le birlikte bu iki isim maçın kazanılmasında çok önemli rol oynamıştı. Onların yokluğunda ister istemez kısa zamanda büyük bir değişim geçirdi Fenerbahçe, geçirmek zorunda kaldı. Bu süreçteki en büyük şans ise Koç Ratgeber'in varlığıydı hiç kuşku yok ki. Kısa sürede yapılan Angel, Anete ve Tammy transferleri yalnızca kadronun değil takımın oyun sisteminin de değişmesine de neden oldu. Takım Penny ve Taurasi'nin yokluğunda en önemli sınavını Euroleague'in favorilerinden UMMC Ekaterinburg karşısında sahaya yüreğini koyarak verdi ve bu testi geçti.
Şimdi ise bir başka test var takımın önünde, bu test yalnızca Final 4 hedefinin ne derece yakın olduğu göstermekle kalmayacak, sezon sonunda lig şampiyonluğu için de şimdiden ellerini ovuşturanlara gerekli mesajı verecek bir test. Fenerbahçe'nin Birsel-Esmeral-Nevriye yerli troykası ve Koç Ratgeber'in büyük maç tecrübesi en büyük avantajı bu seride de, sarı kırmızılılarda ise Fowles'un son haftalarda yükselen grafiği dikkat çekici. Pota altında Nevriye-Matoviç-Nevin-Tammy 4'lüsünün Big Syl'e karşı vereceği mücadele serinin kilit noktalarından biri olacak. Bir diğer ilgi çekici eşleşme ise 2006'da WNBA'de yılın çaylağı seçilen ancak sakatlığı sonrasında ritm bulmakta zorlanan Seimone Augustus ve bu ödülü almaya 2009 yılında almaya hak kazanan ve takıma yeni yeni ısınan Angel McCoughtry arasında.

Gönlümüzden geçen elbette ki kızlarımızın seriyi 3. maça bırakmadan Abdi İpekçi'de işi bitirip ezeli rakibini süpürerek herkese gereken mesajı vermesi ve Final4 yürüyüşüne devam etmesi. Bu yolda Caferağa'da yerini alacak Fenerbahçe taraftarına da büyük iş düşüyor, sahayı Galatasaray'a dar ederek, özellikle savunmada Fenerbahçe'nin 6.adamı olması gerekiyor taraftarın. Ligdeki karşılaşmada bunu başarabilmişti Fenerbahçe taraftarı, bugün ve gerektiği takdirde serinin 3. maçında aynı performansı göstererek gerçek bir deplasman havası yaratmak, takımla birlikte tek vücut olmak, parkede çubukluyu terletenlerin işini kolaylaştıracak ve turun kapısını aralamamızı sağlayacak bir diğer kilit nokta olacaktır.

29 Ocak 2011 Cumartesi

Ömer Onan Resitali...



Perşembe günkü Power Electronics Valencia galibiyetinde Emir ile birlikte başrol oynayan, Euroleague'de kariyer sayı rekorunu kırarken yıllar boyu unutulmayacak bir performans ortaya koyan, 32 yaşından sonra halen basketbolunun üzerine koymaya devam eden, eskiden savunmacı olarak anılırken artık bu sıfatın yanına şutörü de ekleyen, sezonun şu dönemine kadar sergilediği performansla tartışmasız "en değerli oyuncu" ünvanını da hakeden cesur yürekli kaptan Ömer Onan'ın Valencia maçındaki görüntülerinden oluşan harika bir video...

Ömer Onan'ın ve videoyu hazırlayanın ellerine, maçın heyecanını izleyenlere bu denli hissettirebilen Murat Kosova'nın da sesine sağlık...

22 Ocak 2011 Cumartesi

We are...

Üzerinden bu kadar gün geçtikten sonra maç yorumu yapacak değilim ama hafta içerisinde basketbol takımlarımızın aldığı tarihi galibiyetleri buraya not düşmeden de olmazdı...

Önce kadın basketbol takımımız çarşamba günü gruptaki liderlik mücadelesinde kupanın en büyük favorilerinden Candace Parker ve eski dost Cappie Pondexter'lı UMMC Ekaterinburg'u 82-75'le geçti, hemen ertesi gün de erkek takımımız Top16 grup maçlarının ilkinde 20 maçtır evinde kaybetmeyen Olympiakos önünde Pire'den 70-84'lük tarihi bir zaferle ayrılarak gruplara müthiş bir başlangıç yaptı. İki takımımızın ortak özelliği ve bu zaferleri daha da değerli kılan noktalar ise hem kadınlarda hem de erkeklerde bu maçlara çıkarken çok önemli eksiklerin bulunması ve bu eksiklere rağmen sergilenen karakterli oyundu...

Kadın takımında Taurasi ve Penny'nin ayrılıkları, erkek takımında ise Engin ve Vidmar'dan sonra Mirsad'ın da sakatlığı nedeniyle kadroda yer alamaması, kadroda bulunan isimlerden ise Ömer Onan'ın sakatlığı nedeniyle Türk Telekom karşılaşmasından sonra antreman yapma fırsatı dahi bulamaması böylesine kritik maçlar öncesi kağıt üzerinde çok büyük handikaplardı. Özellikle Diana'dan sonra Penny'nin de zamansız bir şekilde takımdan ayrılması sonucu oluşan kriz ortamı yapılan Angel ve Zogota takviyelerine rağmen bir türlü aşılamamıştı ve son maça kadar yenilgisiz olarak gelen Fenerbahçe'nin UMMC önünde alacağı sonuç herkes tarafından merakla bekleniyordu. Açıkça söylemek gerekirse galibiyet bana uzak ihtimal olarak görünüyordu, hatta yalnızca bu UMMC maçı için değil Olympiakos maçı için de aynı şekildeydi. Tek beklentim takımlarımızın kendilerine yakışan mücadeleyi ortaya koymaları ve sahada karakterli bir duruş sergilemeleriydi. Ki öyle de oldu, hatta daha fazlası...

Yazmaya başlayınca uzadıkça uzuyor ve bazen esas söylenmek istenen arada kaynayıp gidebiliyor, o yüzden lafı kısa kesiyorum ve belki de en başta yapmam gerekeni yapıyorum. Bu iki zaferi en iyi açıklayan cümleler zaferlerin mimarlarından geldi maç sonrası röportajlarda, en iyisi sözü onlara bırakmak...

“This team fought with Fenerbahçe heart and we are still a team"
Laszlo Ratgeber

"Olympiakos may be one of the best teams but we are Fenerbahçe"
Neven Sphaija


5 Ocak 2011 Çarşamba

Ocak'başı Muhabbetleri...

- Amatör branşlarda fırtına gibi estiğimiz 2010 yılına vedamız kötü olmuştu erkek basketbolda Galatasaray, kadın voleybolda da kupa maçında VBGSTT karşısında aldığımız yenilgiler sebebiyle. 2011'e ise her anlamda hızlı girdik, önce Avrupa basketbolunun efsanevi ismi Saras'ın transferi ardından da kadın basketbolda ve erkek basketbolda alınan iki derbi galibiyeti...

- Avrupa basketbolunun efsanevi ismi Jasikevicius transferine zannediyorum burada ayrı bir parantez açmak gerekiyor zira takımın guard rotasyonundaki sıkıntılar Ukiç'in sakatlığı sonrası iyice ayyuka çıkmışken tutup Avrupa basketbolunun son 10 yılına damga vurmuş bir ismi getirmek büyük bir olay. Evet yaşı 34, ayakları eskisi kadar hızlı değil, savunma zaten hiç bir zaman önceliği olmadı ama bahsettiğimiz kişi Saras ve daha birkaç hafta önce Rytas formasıyla neredeyse tek başına Barcelona'yı alt etti. Zaten antreman bile yapmadan çıktığı Efes maçında süre aldığı dakikalarda yaptıkları da istatistik kağıdına yansıyanın çok ötesinde. Oyun görüşü hala muazzam, "no look pass"larına takımdaki arkadaşları alışmaya başladığında hücumdaki akışkanlığımız çok daha yukarılara çıkacaktır. Ukiç'in olmadığı anlarda hücumda adeta kilitlenen takıma ilaç olacağını aldığı kısa sürede gösterdi. Her şey bir yana böyle bir ismi Fenerbahçe formasıyla izlemek zaten başlı başına bir rüya.

- Erkek basketboldan devam edelim, Euroleague'de Top16 kuraları dün çekildi ve gruplar belli oldu. Kurada 5 İspanyol takımının yer almasından ve aynı gruptan gelen takımların eşleşmeyecek olmasından dolayı çok fazla ihtimal yoktu oluşturulacak gruplarda. Fenerbahçe 2.torbadan katıldığı kurada Olympiacos, Zalgiris Kaunas ve P.E.Valencia ile birlikte H Grubu'nda yer aldı. Top8'e kaldığımız takdirde eşleşeceğimiz çapraz grupta ise Siena, Real Madrid, Efes Pilsen ve Partizan ilk 2 mücadelesi verecekler.

- Grup kurası ve çapraz kurası bizim için Final 4 yolunun çok da kapalı olmadığını gösteriyor, elbette hiçbir maç oynanmadan kazanılmıyor ama ilk tur maçlarındaki performansımızı gösterirsek grupta Zalgiris ve Valencia'yı altımıza almamız pek de zor olmayacaktır. Olympiacos'la ilk maçı deplasmanda oynayacak olmamızı da avantaj olarak değerlendiriyorum, orada alınacak sonuca göre Sinan Erdem'deki mücadele grup liderliği için belirleyici olabilir. Eğer kuralar Saras transferi öncesinde olsaydı Olympiacos'un kısa rotasyonunun bizi darmaduman edebileceğini söyleyebilirdik belki ama şimdi işler değişti. Maçlar başlamadan keşke bir de sağlam bir 5 numara transferi yapabilsek ama şubeden gelen haberler Saras gibi çok ekstra bir oyuncu bulmadığımız takdirde transfer yapılmayacağı yönünde, aslında 850.000 Euro gibi kendisi için makul sayılabilecek bir bonservis ücreti karşılığı Fuenlabrada'dan ayrılan ve Caja Laboral'ın yolunu tutan Esteban Batista'yı uzun süreli bir sözleşmeyle kadromuza katmak Final 4 yolunda elimizi inanılmaz derecede güçlendirirdi ama olmadı. Murat Murathanoğlu da dün radyo programında Sean May ile yolların ayrıldığından bahsetmiş ama henüz resmi bir açıklama yok bu konuda, daha önce May'in ayrılacağı ve yerine Benjamin Eze'nin alınacağı yönünde basında çıkan haberler resmi site tarafından yalanmıştı, bunu da hatırlatmakta fayda var.

- Top16'da grubumuzdaki maçlar takımların mücadelesi dışında farklı anlamlar da taşıyor bir bakıma; Saras'ın Olympiacos'u görünce bir başka oynaması, Ömer Onan'la Teodosiç'in Dünya Şampiyonası'ndan kalan rekabeti, Koç Sphaija'nın Valencia'nın eski koçu olması ve yine Saras'ın yetiştiği ve en son formasını giydiği Rytas'ın Zalgiris Kaunas'ın ezeli rakibi olması grup maçlarını daha da ilginç hale getirecek ayrıntılar.

- Erkek basketbolda olduğu gibi kadın basketbolda da hareketli günler yaşanıyor kulüpte. Taurasi'nin 2. test sonucunun da pozitif çıktığı söyleniyor ancak halen yapılan resmi bir açıklama yok ne kulüpten ne de federasyondan. Taurasi'nin 6 ay ve üzerinde bir ceza alması durumunda 2012 Londra Olimpiyatları'nda forma giyemeyecek olmasından dolayı Amerikalılar da heyecanla bekliyorlar resmi test sonuçlarını ancak her fırsatta vurguladıkları da bir konu var o da testlerin yapıldığı Ankara'dali laboratuvarın akreditasyonunun WADA tarafından 2009'da 2 aylığına askıya alındığı ve güvenilmez olduğu. Zaten geçtiğimiz pazar günü oynanan Fenerbahçe-Beşiktaş kadın basketbol maçı sonrasında yaşanan olaylar ve Penny ile Harakova'nın gösterdiği tepki bu kanının yalnızca Amerikan kamuoyunda değil oyuncularımızda da olduğunun en önemli göstergesi.

- Taurasi sürecini en başından beri oldukça kötü yöneten basketbol şubesi ise herhangi bir olumsuz gelişmeye karşı önlemini şimdiden almış görünüyor. Henüz resmi bir açıklama gelmese de Angel McCoughtry twitter hesabı üzerinden Fenerbahçe'ye transferini doğruladı. Son olarak Sopron formasıyla izlediğimiz Angel'ı Penny Taylor'la düelloya girdikleri ve Taylor'un 37 sayı kendisinin ise 39 sayı ile tamamladığı Sopron-Fenerbahçe Euroleague grup karşılaşmasından hatırlayabilirsiniz. Taurasi'nin 2004'te yaptığının bir benzerini yapan ve ilk sıradan draft edildiği 2009 yılında WNBA'de Yılın Çaylağı da seçilen Angel McCoughtry bu sene düzenlenen Dünya Şampiyonası'nda Amerika milli takımının Diana Taurasi'den sonra en çok sayı kaydeden ikinci oyuncusuydu.
- Ocak ayının ilk haftasının futbol gündeminde ise tanıdık bir isim var; Colin Kazım. Fenerbahçe ile karşılıklı olarak anlaşarak sözleşmesinin feshedildiğinin açıklanmasının üzerinden daha saatler geçmeden Galatarasay'la resmi anlaşma imzaladığı duyuruldu. Blog ahalisinin başta Diego ve Alkolik olmaz üzere gözü aydın. Forumlarda ve twitter'da yazılanlara bakıldığında Galatasaraylilar transfere tepkiliyken, memnun olmayan Fenerbahçeli de yok gibi. Hatta dün geceden beri twitter'da #bilicacimboma hashtagiyle Bilica'yı da Galatasaray'a postalamak için ufak çapta bir kampanya başlatılmış durumda.

- Son olarak sabah saatlerinde tribundergi vasıtasıyla ulaşan olası bir transfer haberi var yine ezeli rakipler arasında. Söylenildiği üzere Galatsaray altyapısının gelecek vaad eden isimlerinden Cem Sultan yeni sözleşme için kulübüyle anlaşamayınca Hagi tarafından kamp kadrosundan çıkarılmış ve Fenerbahçe ile görüşme halindeymiş. Kendisini hiç izlemedim ama yine de kağıt üzerinde Kazım'ı verip genç yetenek sıfatına sahip Cem Sultan'ı ezeli rakipten koparmak fena durmuyor.

16 Aralık 2010 Perşembe

Penny From Heaven...

Jennifer Holm, "Penny From Heaven" kitabını kendisi için mi yazmış bilmiyorum ama Penny'nin dün MKB Euroleasing karşısından sergilediği performansının bu dünyadan olmadığı aşikar. 28 dakikada 37 sayı-7 ribaund-2 asist...

Transfer döneminde 2 kıta dışı oyuncu hakkımızı da benzer mevkiilerde oynayabilen Taurasi ve Penny'den yana kullanınca kafalarda soru işaretleri oluşmuştu. Sezon başından bu yana oynadığı basketbolla bu soru işaretlerinin yersiz olduğunu ispatlayan Penny dünkü maçta Taurasi'nin yokluğunda adeta onun yerine de oynadı ve kadın basketbol takımının Euroleague'de 8'de 8 yaparak yoluna kayıpsız devam etmesinde büyük pay sahibi oldu.

Üniversitede işletme veya iktisat okuyanların mutlaka karşısına çıkmış bir sözü vardır Benjamin Franklin'in "A Penny saved is a Penny earned"diye, sene başındaki tartışmalar da düşünüldüğünde Penny Taylor'ın bu sezonki performansını daha iyi ifade edecek bir söz bulmak imkansız herhalde...

2 Aralık 2010 Perşembe

Avrupa'da 6'lıyı Tutturduk...

Euroleague'de bir geceyi daha çifte zaferle kapatırken iki takımımız da gruplarındaki 6. galibiyetlerine ulaştılar. Gecenin ilk maçında kadın basketçilerimiz yoğun maç trafiğinin de etkisiyle son periyotunda oldukça zorlandıkları karşılaşmada Rivas Ecopolis'i 79-77'lik skorla geçerken, Taurasi maçın son saniyelerinde aldığı faulle maça bir kez daha damgasını vurdu. Bu galibiyetle Euroleague'de 6'da 6 yaparak "tek yenilgisiz takım" ünvanını korumaya devam etti kadın basketbol takımımız. Yalnız yoğun maç trafiğinin özellikle fazla süre alan isimlerde üzerindeki yıpratıcı etkileri daha da belirginleşmeden bazı isimlerin dinlendirilmesinde yarar var, muhtemelen bu haftasonu oynayacağımız lig maçında koç Ratgeber Nevriye, Taylor ve Taurasi gibi isimlere çok fazla forma şansı vermeyecektir.

Gecenin ikinci maçı ise grubun henüz galibiyet alamayan tek takımı olan ve yaşadığı mali sıkıntılardan dolayı genç oyuncularıyla mücadele veren Cibona Zagrep'i konuk ettik Sinan Erdem'de. Salonu dolduran 15000 seyircinin de desteğini arkasına alarak maça çok iyi bir başlangış yapan takımımız maçın sonuna kadar kazanma isteğini parkeye yansıtınca salondan 100-70 gibi farklı bir skorla galip ayrıldı. Bu karşılaşmayla ilgili sevindirici olan noktalar; koç Sphaija'nın genç oyuncular Erbil ve Maxim'e süre vermesi, taraftarın Euroleague maçlarına geç de olsa hakettiği ilgiyi göstermesi ve yavaş yavaş takımın Vidmar'sızlığa alışmaya başlaması oldu. Siena'nın da Rytas engelini farklı geçmesiyle averajla grup ikinciliğindeki yerini koruyan erkek takımımız, 7.hafta sonunda İtalyan ekibiyle birlikte Euroleague'deki 24 takım içerisinde Top 16'yı garantileyen iki takımdan biri olma başarısına da imza attı.

26 Kasım 2010 Cuma

Fener Avrupa'da Işıl Işıl...

Kadın Basketbol
UMMC Ekateringburg 67-73 Fenerbahçe

Erkek Basketbol
Lietuvos Rytas 75-81 Fenerbahçe

Kadın Voleybol
Fenerbahçe 3-0 N.F. Bergamo

Erkek Voleybol
Tours VB 1-3 Fenerbahçe

Şu tabloyu görüp de gururlanmamak elde değil gerçekten. Son senelerde amatör şubelere yapılan yatırımlar ülke içinde meyvelerini veriyordu ama Avrupa arenasında geçen sene Fenerbahçe Kadın Voleybol Takımı'nın Indesit Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı final hariç Final 4 heyecanına uzak kalıyorduk. Erkek basketbolcuların Euroleague'de Tanjeviç'in ilk senesinde Top8 yapıp devamını getirememesi, kadın basketbolcuların her sene Final4'un kapısından dönmesi ancak tecrübe biriktirmesi içimizdeki umut ışığını hep taze tutuyordu. Sene başında gerek basketbolda gerekse de voleybolda şimdiye kadar görülmemiş bir hamleyle yapılan organizasyon değişiklikleri -erkek voleybolu bunun dışında tutabiliriz belki- eşiği atlama yolunda olumlu hareketlerdi, ancak yine de ne kadar doğru hamleler olurlarsa olsunlar sahaya yansımadıkları sürece pek de fazla bir anlam ifade etmeyeceklerdi.

Dünden ve çarşamba gününden sonra ise artık netleşmeye başlayan bir resim var önümüzde. Basketbol ve voleybolda 3'ü deplasman olmak üzere oynanan 4 karşılaşmada alınan 4 galibiyet bahar aylarına çok daha umutlu bakmamızı sağlıyor artık. İnanıyorum ki büyük bir terslik, kura şanssızlığı vs. olmadığı takdirde kadın basketbol ve voleybol takımlarımız Final 4'u göreceklerdir. Erkek basketbol takımımız için ise öncelikli hedef Top8 olmalı, şimdiden Final 4 hayallerine kapılıp olası bir erken vedada takıma başarısız damgası vurmak bize düşündüğümüzden de fazlasını kaybettirebilir. Bu 4 takım içerisinde beklentilerimin altında kalan tek takım ise erkek voleybol takımı ama bilinen bir şey var ki o da Demeter'in uyguladığı antreman sisteminden kaynaklanan motorun sonradan açılması durumu. Onlar için Rus takımıyla içeride-dışarıda yapacağı maçlar ve Sisley Treviso deplasmanı ciddi test karşılaşmalarının da ötesinde kaderlerini belirleyecek ve potansiyellerinin ne kadarını kullanabildiklerini net bir şekilde göreceğimiz mücadeleler olacak.

Son olarak biraz sitem gibi olacak ama tatlı bir sitem doğrusu. Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken öyle bir koşuşturma içine girdik ki bu sene de, yine bütün programlarımız kaymaya başladı. Şu gün şu maç var bugün şu saatte şununla oynuyoruz o işi erteleyelim falan derken bizim de zaman yönetimi yeteneklerimizi sınar oldu Fenerbahçe. Bu haftasonu da yine öyle olacak bir taraftan taşınma telaşı var üzerimde bir taraftan da cumartesi günü oynanacak erkek basketbol ve İBB maçı. Pazar gününden ise hiç bahsetmiyorum bile erkek voleybolda ve kadın basketbolda oynanacak Galatasaray derbilerinin yanında bir de kadın voleybolda Beşiktaş'la karşılaşıyoruz. Temennimiz belli elbette ki, kazanan her daim sarı-lacivert çubuklu olsun...

24 Kasım 2010 Çarşamba

Taurasi&Birsel A.Ş



Fenerbahçe Kadın Basketbol takımı tarihi bir zafere imza attı Rusya deplasmanında UMMC Ekaterinburg'a karşı. Bütün oyuncular ayrı ayrı bir tebriği hak etseler de, Diana Taurasi'nin sürüklediği ilk iki periyottan sonra 3.periyotta Penny Taylor'un, son periyotta da Birsel'in performansları maçı Fenerbahçe'ye getirdi dersek çok da yanlış bir şey söylemiş olmayız herhalde.

67-73 tamamlanan karşılaşmaya damgasını vuran hareketler ise videoda da görebileceğiniz üzere Diana Taurasi'den ve Birsel Vardarlı'dan. Kadın basketbolcularımız bu galibiyetle çok çok önemli bir adım attılar, darısı 19:45'te başlayacak Rytas karşılaşmasında erkek basketbolcularımızın başına...

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bilet Mevzuları...

Bir iyi bir de kötü haber var hafta içi oynanacak karşılaşmaların biletleriyle ilgili. İyi haber aşağıdaki postta bitmesi temennisinde bulunduğumuz Siena maçının biletlerinin akşama doğru tamamının tükenmesi ve bu sezon ilk defa Fenerbahçe basketbol takımının kapalı gişe oynayacak olması. Eğer maça 2 gün kala biletleri bitirerek takdiri hak eden taraftarlar bir de uyutucu futbol tezahüratları yerine sahada olan bitene tepki vererek savunmada ve hücumda takımın 6. oyuncusu olmayı başarırlarsa Siena önünde basketbolcularımızın işi hiç kuşku yok ki daha kolay olacaktır.

Kötü haber ise yarın oynanacak kupa maçı öncesinde Ankara'dan. Geçen sezondan bu yana kendi taraftarlarıyla da sık sık karşı karşıya gelen ve bu alelade kupa maçı için oldukça fahiş bir fiyat belirleyen Ankaragücü yönetimi açık kanaldan da yayınlanacak bu karşılaşmanın boş tribünlere oynanmasını tercih etmişe benziyor. Yoksa en düşük bilet fiyatını 56 TL olarak belirlemenin başka bir açıklaması olamaz. Anlaşılan Gökçek ailesi Ankara'dan sonra Ankaragücü'nün de canına okumayı kafasına koymuş durumda...

Moraller Gayet İyi...

Futboldu, voleyboldu, basketboldu derken 4'te 4 ile kapattık haftayı. Voleybolda 4 kere maç sayısı oynadıktan sonra Halkbank'a verilen 2 set, futbolda ise Emre'nin sakatlığı, Lugano'nun devre arasında gördüğü gereksiz kart ve Bilica haftasonunun can sıkıcı taraflarıydı.
Haftaiçinde Avrupa'dan galibiyetle dönen erkek ve kadın basketbolcularımız tam gaz devam ettiler yollarına, Marko Tomas'ın sakatlığının ciddi olmaması kritik Siena maçı öncesi sevindirici. Siena maçı demişken halen biletix'de bilet satışı devam ediyor, yalnız sadece resimdeki pembe bloklar kalmış durumda umuyorum ki maç saatine kadar onlar da satılacak ve yıllardan beri özlemini duyduğumuz bir atmosfer olacak Sinan Erdem Spor Salonu'nda. 2010'un ilk haftasında 101-58 gibi bir hezimet yaşamıştık İtalya'da, 2010'u yavaş yavaş kapatmaya hazırlanırken çarşamba günü bu hesabı da kapatmanın vaktidir.

5 Kasım 2010 Cuma

Blaugrana'da Tarihi Galibiyet...

Karşılaşma öncesi maç hakkında konuşurken kazanacağımıza dair içinde en az umut taşıyan doğruyu söylemek gerekirse bendim. Hele Alkolik'in "Barca'yı 66 sayının altında tutabiliriz o zaman da kazanırız" demesi bana oldukça fantastik gelmiş, bu kadar iyimserlik de fazla demiştim içimden. Euroleague'de geçtigimiz sezonların yaralarını bir taraftar olarak üzerimde taşıyordum ve maçla ilgili iyimser beklentim Barca'nin 80 üzeri attığı bizim de 70'lerde atarak 10 sayı civarında bir farkla kaybedeceğimiz yönündeydi. Zira geçtiğimiz sezonlardan aklımda kalan Fenerbahçe erkek basketbol takımı kendinden güçlü rakipler karşısında daha maçın başında yelkenleri suya indiren ve herhangi bir direnç göstermeden yenilgiyi kabul eden bir takımdı. Üstüne rakip geçtiğimiz sezonun Euroleague Şampiyonu ve bu ligde 19 maçtır kaybetmeyen Barcelona olunca ve şimdiye kadar Palau Blaugrana'dan hiçbir Türk takımının galibiyetle ayrılamadığını da göz önünde bulundurunca çok da olumlu düşünemiyordum açıkcası.

Demlendiğimiz Kıtır'dan ayrılıp Alkolik'in evinde televizyonun karşısındaki yerimizi alana kadar maç başlamıştı ve ekrana yansıyan 5-2'lik bir Barcelona üstünlüğü vardı. Ancak sahada kendinden her zamankinden daha emin görünen ve Ukiç'in önderliğinde tempoyu kendi kontrolünde tutmaya çalışan bir Fenerbahçe vardı. Buna bir de savunmada Ömer Onan-Marko Tomas-Gasper Vidmar-Tarence Kinsey'in sertliği eklenince Barcelona karşısında maça tutunmayı başardık. Öyle ki 5.dakikada Ukiç'in basketiyle öne geçtikten sonra Barcelona'nın skordaki üstünlüğü ele alması bundan 23 dakika sonra Lakoviç'in bulduğu basketle olabildi.

3.çeyrekte Barcelona'nın savunmada vidaları iyiden iyiye sıkması skor bulmamızı zorlaştırıyorken bir de bunun üzerine buldukları 6-0'lık seri farkı 4 sayıya kadar çıkarmalarını sağladı. Bu dakikalarda önce Oğuz'un ve periyotun son saniyelerinde de Emir'in çok kritik basketleri takımı ayakta tuttu. Özellikle son haftaların formsuz ismi Emir Preldziç'in son saniye basketi maçın kırılma anıydı. 4.periyotun başlarında hakemlerin Barcelona lehine çaldıkları kolay düdüklerle takım faulü hakkımız bu periyotun hemen başlarında dolunca iş zora girmeye başladı diye geçirdim aklımdan ekran başında. Kaldı ki bu periyotta 16 sayı atan Barcelona bunların 8'ini Lorbek ve Mickael ile faul çizgisinden buldu. Ancak savunmadaki dik duruşumuz çalınan kolay düdüklere rağmen bozulmadı ve önce Mirsad'la sonra da Emir'le üstüste bulduğumuz 3 sayılık basketlerle skordaki üstünlüğü yeniden ele geçirmeyi başardık ve bu üstünlüğü de maçın sonuna kadar korumayı bilerek 61-69'luk sonuçla tarihi bir zafere imza attık.

Dün takımın verdiği mücadeleyi yukarıdaki fotoğraftan daha iyi anlatacak bir kare yoktur. Kısa uzun demeden takım olarak ribaund kovaladık hatta yanılmıyorsam ilk çeyrekte bir ara takımın aldığı 4 ribaundu da Ukiç çekmişti. Savunmada 40 dakika boyunca direnç gösterdik, rakibe kolay basket izni vermedik ve maç boyunca bir saniye olsun geri adım atmadık. Hep savunmasından dert yandığımız Greer bile her topa elini soktu ve ihtiyaç duyduğumuz anlarda sorumluluk aldı. Kinsey, Navarro'ya adeta kelepçe taktı. Ömer Onan her zaman bildiğimiz Ömer'di yine savunduğu oyuncuyu hayattan bezdirdi. Formsuz dediğimiz Emir çıktı en kritik anlarda şutlarını potaya gönderdi. Vidmar savunmanın temel taşlarından olduğunu bir defa daha ispatladı. Süre alan bütün oyuncular ellerinden geleni yaptılar, sadece Lavrinoviç beklediğimiz performansının uzağında kaldı. Yalnız bu maçta ayrı bir parantezi hakeden 2 oyuncu var; Ukiç ve Tomas. Hırvat ikili takımın hem sayı yükünü çektiler hem de takıma liderlik ettiler, özellikle çok net görülen bir şey var Ukiç koçun sahadaki gözü kulağı herşeyi. Koç demişken Sphaija ve Aydın Örs ikilisinin savunma takımı yaratacağını tahmin ediyorduk ama bu takımın daha henüz yolun başındayken Barcelona'yı Palau Blaugrana'da 61 sayıda tutması inanılır gibi değil.

Şimdi sırada Siena maçı var Sinan Erdem'de, grubun 2 namağlup takımı ünvanlarını korumak için mücadele verecek ve Fenerbahçe açısından da gerçek bir test maçı olacak. Fenerbahçe taraftarının bu maçta salonu doldurmaması için hiçbir bahanesi olamaz olmamalı, hele ki bu takım böyle mücadele veriyorken ve geçen seneden Siena'yla kapanmamış bir defter varken...

4 Kasım 2010 Perşembe

Troyka İş Başında...

Fenerbahçeli basketbolseverlerin kolay kolay hafızalarından silinmeyecek Turner-Dallas-İbo 3'lüsünden sonra uzun zaman unutamayacağımız bir troyka daha geliyor görünüşe bakılırsa. Euroleague'deki ilk maçımızda 77 sayı-23 ribaund-8 asistlik bir performans ortaya koyan Nevriye-Penny-Taurasi 3'lüsü dün de Gospic Crotia karşısında aldığımız 109-92'lik galibiyette 71 sayı-20 ribaund-13 asistlik katkılarıyla başroldeydiler.

Her geçen sene olgunlaşan ve oyununun üzerine koymaya devam Nevriye'ye takımda 2. senesini geçiren ve istatistik kağıdının her satırına hükmeden Penny'nin ve ilk 2 maçında kendisinden beklenmedik derecede düşük yüzdelerle oynayan fakat ikisi Avrupa biri de Türkiye Ligi karşılaşması olmak üzere oynadığı son 3 maçta sergilediği oyunla takıma ısınmaya başladığını gösteren Taurasi'nin performansları da eklenince özellikle hucümda ölümcül bir 3'lü çıktı ortaya.

Her ne kadar oynadığımız maçlardaki takım savunmamız ve pota altı zaafiyetimiz can sıkıcı olsa da - ki burada kıta dışından oyuncu tercihlerimiz sorgulanabilir- herhangi bir sakatlık olmadığı takdirde sezon boyunca bu 3'lünün dominant performanslarını çok büyük keyif alarak izleyeceğimiz aşikar.

29 Ekim 2010 Cuma

Euroleague'de Deplase Keyifler...

Dün gecenin ilk mücadelesinde erkek basketbol takımımız Zagrep deplasmanındaydı. Euroleague'deki ilk maçından galibiyetle ayrılan Fenerbahçe adına Barcelona ve Siena maçları öncesinde gruba 2'de 2 ile iyi bir başlangıç yapmak önem taşıyordu. Elbette ki bu maçın Hırvat oyuncular Ukiç, Tomas ve ilk koçluk deneyimini Cibona ile yaşayan koç Neven Sphaija açısından ayrı bir önemi vardı. Maç genelinde başabaş bir oyun oynansa da maçın son anlarını iyi oynayarak maçı 68-73 kazanmayı bildik. Rakipte beklenildiği üzere Bogdanoviç ve Stipçeviç ön plana çıkarken takımımız adına Ukiç ve Kinsey performansları ile dikkat çeken isimlerdi.
Erkek takımının maçının bitmesiyle yeni istikametimiz FBTV oldu. Euroleague'de ilk karşılaşmasına çıkan kadın basketbol takımımız Madrid deplasmanında Rivas Ecopolis karşısındandaydı. Maça iyi başlayan İspanyol ekibi farkı bir ara 12 sayıya kadar çıkardıysa da ilerleyen dakikalarda önce maça ortak olduk ve daha sonra da maçın 3.periyotunda öne geçmeyi başardık. Oyuna maçın başından beri ağırlığını koyan Nevriye ve Penny'e son periyotta Taurasi'nin performansı da eklenince maçı 82-91 kazanmayı başardık. Hiç şüphesiz bu üçlünün 77 sayı-23 ribaund-8 asistlik rüya gibi katkısı maçın kazanılmasında en büyük rolü oynadı. Madrid ekibi ise maç genelinde içeriden Paris ve Bonner, dışarıdan ise Valdemoro ile etkili olduysa da bu oyuncuların çabası maçı kazanmalarına yetmedi.

Kadın basketbolcularımız Euroleague 2. maçında 3 Kasım çarşamba günü Caferağa'da bir başka Hırvat takımı Gospic Crotia'ı ağırlarken, erkek basketbolcularımız gruptaki 3. maçında perşembe günü Palau Blaugrana'da grubun ve Euroleague'in favorisi Barcelona ile karşılaşacak.

21 Ekim 2010 Perşembe

Euroleague'e Hızlı Başlangıç...

Yazdığım yazı Firefox'un azizliğine uğradı, o yüzden fazla uzatmadan kısa bir özet geçeceğim dün geceki Rytas maçıyla ilgili;

- Kaptan Damir Mrsiç için Euroleague yönetiminden izin alınarak düzenlenen tören memnuniyet verici hatta yeni salonun tamamlanmasıyla birlikte 12 numaralı formasının emekliye ayrılması gerektiğini düşünüyorum.

- Yeni demişken yeni koç, yeni oyuncular, yeni idari ekip taraftar için yeni umut anlamına da gelmiş olacak ki salonda önceki senelere göre hatırı sayılır bir taraftar topluluğu vardı - 8500 civarında biletli seyirci- , kaldı ki Mrşa'ya boş tribünler önünde veda etmek olmazdı. Tabi bu durumda geçici olarak ikamet edeceğimiz bir diğer "yeni" Sinan Erdem Spor Salonu'nun da etkisi vardı. Umarım ilerleyen karşılaşmalarda bu sayı 10000'in üzerine çıkar.

- Daha önce Türkiye Ligi'nde forma giymiş tanıdık isimlerin - bu isimlere El Amin de eklendi- çokluğuyla dikkat çeken eksik Rytas önünde daha ilk çeyrekten farkı açtık ve maçın sonuna kadar da sayı farkını belli bir bantta tutmayı başardık.

- Lavrinoviç'in Bandırma'da bıraktığı yerden devam etmesi sevindirici, 3lük çizgisinin geriye çekilmesi kısaların aksine onu pek etkilememiş gibi görünüyor. Dün yine Rytas potasına gönderdiği 21 sayıyla Fenerbahçe adına en çok sayı bulan oyuncuydu.

- Maç boyu gösterilen savunma gayretinin yanı sıra hücumda da 3 sayılık atışların artık birinci hucum opsiyonumuz olmadığını görmek sevindirici. Geçmiş yıllarda 20li 30lu rakamları gördüğümüz istatistik tablosunun bu hanesinde dün yalnızca 9 yazıyordu.

- Topu içeriye indirme isteğimiz takımdaki sayı dağılımını da doğrudan etkiledi ve uzunlar sayı yükünü çektiler. Özellikle Vidmar'a ayrı bir parantez açılabilir bu noktada hücumda ve savunmada kısıtlı yeteneklerine rağmen çok önemli işler yaptı dün ve yanılmıyorsam 15'i maçın 2.yarısında olmak üzere attığı 17 sayıyla Euroleague'deki kariyer rekorunu da kırdı. Sayılarının yanına eklediği 5 ribaund, 3 top calma ve 1 blok da cabası.

- Uzun rotasyonumuz oldukça iyiyken takımın dümeninde yalnızca Ukiç'in oturuyor olması ilerleyen maçlarda can sıkıcı olabilir. Dün 31 dakikayla en çok süre alan oyuncuydu Ukiç ve zaman zaman yorgunlugunun etkisiyle hatalar yaptı. Engin'in bir an önce sahalara dönmesini dilemekten başka bir çaremiz yok şu anda zira Greer bu rolü tam anlamıyla üstlenebilecek bir oyuncu değil.

- Yenilerden Tomas ve Kaya istenilen seviyelerde olmasalar da aldıkları süre giderek artmaya başladı. İki isim de dün hücumda çok etkili görünmeseler de savunmada gayretliydiler ve gayretleri istatistik kağıdında çektikleri 16 savunma ribaunduyla yer aldı. Bu noktada sürelerinden çaldıkları Emir ve Mirsad'ın oynamayan Can Maxim dışında dün en az süre alan oyuncular olduklarını belirtmekte yarar var. Geçen sene takımın yükünü çeken bu iki oyuncunun performanslarını yukarılara çekip Spahija'nın rotasyonundaki süreleri arttırmaları şart.

- Ömer Onan, Oğuz Savaş ve Kinsey için de birkaç söz söylemek gerekirse, üç oyuncu da standartlarının ne üzerisine çıktı ne de aşağısına indiler diyebiliriz. Yalnız Kinsey'in yaptığı muhteşem blokun Euroleague.net'de gecenin bloku ve Tomas'ın asistiyle gerçekleştirdiği smaçın da gecenin hareketi seçildiğini belirtmeden geçmeyelim.

- Maçın son periyotunda takımın gevşediği ve Rytas'ın 7-0'lık bir seri yakaladığı anlarda Spahija'nın aldığı mola ise onun takımdan istediklerini ve karakterini anlamak adına çok şey ifade ediyor.

- Sonuç olarak iyi başlamak önemliydi ve iyi başladık. Devamını da iyi getirmemiz gerekiyor sırada Cibona deplasmanı var ve takımın kapasitesini görebilmemiz adına bu da önemli bir karşılaşma. Şimdiden konuşmak için erken ama F4 hedefinin uzak bir hedef olduğunu düşünüyorum hele ki Olympiakos-Real Madrid karşılaşmasını izledikten sonra. Ama kurulan bu yapının ilk 8 için şansı var, sonrası ise biraz eşleşme şansı bolca çok çalışma.

P.S. Kısa özet diye başladım ama biraz uzattım sanırım, ne diyeyim hoşgörün basketbol yazmayı özlemişim.

11 Ekim 2010 Pazartesi

Amatorlerde Kupa Mesaisi...

Ekim ayiyla birlikte amator branslarda da heyecan basladi. Haftasonu oynanan ve Fenerbahce Kadin Basketbol takiminin sampiyonluguyla sonuclanan Fenerium turnuvasi ve Erkek Basketbol takiminin farkli kazandigi Turkiye Kupasi maclari her iki takimimizin onumuzdeki gunlerde oynayacagi Cumhurbaskanligi Kupasi karsilasmalari oncesinde takimlarimiza moral olmus oldu.

Basketbolun yani sira voleybolda da kadrosunu yaptigi flas transferlerle guclendiren erkek takimimiz hafta icerisinde Ziraat Bankasi ile Super Kupa mucadelesine cikacak. 14 Ekim Persembe gunu TVF Baskent 50.Yil Spor Salonu'nda saat 18:00'da baslayacak mucadelede blog kadrosu olarak da elimizden geldigince kalabalik bir sekilde yerimizi almaya calisacagiz. Hem ne de olsa Alkolik'le birlikte gectigimiz sezonun sampiyonluk macindan kalma yarim kalmis bir hesabimiz da var sozde Ziraat Bankasi taraftarlariyla.

Boylelikle basketbol ve voleybol takimlarimiz 13-20 Ekim tarihleri arasinda birbirinden onemli 3 kupa mucadelesine cikmis olacaklar. Yalniz gecmis senelerin aksine Basketbol Federasyonu'nun aldigi kararlar neticesinde Erkekler ve Kadinlar Cumhurbaskanligi Kupasi karsilasmalari Ankara'da degil Istanbul'da oynanacak. Daha onceki senelerde ayni gun icerisinde arka arkaya oynatildigina da sahit oldugumuz bu maclarin planlamasi Federasyon tarafindan oldukca ilginc bir sekilde yapilmis, zira Abdi Ipekci Spor Salonu'nda Fenerbahce-Galatasaray kadinlar macinin oldugu 20 Ekim tarihinde Fenerbahce Erkek Basketbol takimi da Sinan Erdem Spor Salonu'nda sezonun ilk Euroleague maci icin Rytas karsisinda sahne alacak. Bu da elbette ki Fenerbahce taraftarinin 2 karsilasma arasinda bir tercih yapacak olmasi anlamina geliyor.

Ozellikle gectigimiz 2 sezonda Galatasaray Kadin Basketbol takimini lige ortak etmek icin elinden gelen herseyi yapan Basketbol Federasyonu'nun boylesi skandal bir karar almasi bu sezon da benzeri cabalarin gosterileceginin en net isareti. Merak ettigim konu ise Fenerbahce yonetiminin bu durum karsisinda ne tepki gosterecegi. Federasyona gosterilecek ciddi bir tepki ile Kadinlar Cumhurbaskanligi Kupasi'nin 1 gun ileri veya geri kaydirilmasi cok zor olmasa gerek diye dusundugumu belirtip mac programina geciyorum;

13 Ekim Carsamba Fenerbahce-Efes Pilsen(Erkek Basketbol-Cumhurbaskanligi Kupasi/Abdi Ipekci Spor Salonu - 20:00)
14 Ekim Persembe Fenerbahce-Ziraat Bankası(Erkek Voleybol-Super Kupa/Ankara Baskent Spor Salonu - 18:00)
20 Ekim Carsamba Fenerbahce-Galatasaray(Kadin Basketbol-Cumhurbaskanligi Kupasi/Abdi Ipekci Spor Salonu - 20:00)
20 Ekim Carsamba Fenerbahce-Lietuvos Rytas(Erkek Basketbol-Euroleague Karsilasmasi/Sinan Erdem Spor Salonu - 19:15)

14 Ocak 2010 Perşembe

Anlayana...

Fenerbahce erkek basketbol takiminin Euroleague'da Top16'ya kalmasi Asvel'in galibiyetine, Marcus Brown'un sag ayagina kaldiysa birseyler yanlis demektir...

Ilgililerin bu "yanlis"i artik gormeleri dilegiyle...


28 Ekim 2009 Çarşamba

Yeni Vidmar

Vidmar'ın ilk 5 başlayıp, ilk periyot sahada kaldıktan sonra gözükmemesine alışmıştık. Tanjeviç onu gerekli şekilde fırçalar ve yüzüne de maç boyu bakmazdı. Şimdilerde biraz pahalı bir Vidmar'ımız daha oldu. Kıtada geçen sezonun en heyecan verici transferlerinden Gordan Giricek sağlığına kavuşup yeni (ve en iyi) transfer gibi gözlenmekteydi tarafımızdan . Zira onun sağlık sorunları kaçan şampiyonluğun mazeretlerinden birisiydi. Önce Efes karşısında unutuldu, oldukça iyi bir maç çıkarırken görünmez oldu. Takımın hücum edemediği dakikalarda sahaya adımını bile atmadı. Sonraki maçlarda 2 uzatma daha gördük ancak ilk çeyrekler dışında Giricek'i sahada göremedik. Böyle bir adamın özgüvenini yitirmesini başarmak zor bir iştir ama Bogdan kararlı. Sonuçta takım Euroleague'de deplasman galibiyeti aldı koç yine haklı! Asvel'in Erdemir'den pek bir farkını göremesek de 2 puanı vermişler bize.

Umarız Giricek bu hafta zorlu Banvit maçında verilen sürede iyi işler yaparak kendini ispatlayıp, koçun gözüne girebilir!