26 Ekim 2010 Salı

Kara Pazar...

Kabus gibi bir pazar gününü geride bıraktık. Derbi muhabbetlerinden fırsat bulup erkek voleybolcuların ve kadın basketbolcuların mücadelelerini takip edemediysek de aldıkları sonuçları öğrenmek üzülmemiz için zaten yeterliydi. Marshall'lı ve Ivan'lı takımın İBB'ye yenilmesine şaşırmadıysam da daha bir kaç gün önce derbi mücadelesinde Galatasaray'ı darmadağın eden kadın basketbolcuların deplasmanda Kayseri Panküp'e yenilmesi benim için çok büyük sürpriz oldu. Bu maçla ilgili en çok dikkatimi çeken nokta haftaiçinde de istenilen performansı gösteremeyen Taurasi'nin 0/7 iki sayılık ve 0/8 üç sayılık olmak üzere maç boyunca kullandığı 15 şuttan isabet bulamamasıydı.

Aslında haftasonu cumartesi günü erkek basketbol takımının Aliağa karşısında aldığı net galibiyetle gayet güzel başlamıştı. Hafta boyunca devam eden derbi heyecanı haftasonunun ilk günü ile birlikte tavan yapmış, ertesi sabah çıkılacak yol için hazırlıklar yapılmıştı. Sabahın erken saatlerinde biri Tunalı'dan biri Çiğdem'den kalkan 2 araba gişelerde buluşup düştük yola; tabi bu arada HoAmca'nın yönetiminde Tunalı ekibini toplayan arabayı beklerken Güngören deplasmanına giden ve minibüsleri bozulduğu için gişelerde bekleyen Mersin İdman Yurdu taraftarlarıyla olan kısa sohbeti de atlamayalım. Önlü arkalı düşülen yola İsmail Yeri'nde verilen moladan sonra aynı hızla devam ettik ve sözleştiğimiz üzere Kadıköy Mercan'ın terasında tayfanın geri kalanıyla da buluştuk. Mezeler ve içkiler eşliğinde devam eden sohbet maç saati yaklaştıkça yerini maç telaşına bıraktı ve stadın yoluna düştük. Yol üzerinden yolluk olarak alınan biralar daha Yoğurtçu'ya gelmeden bitince birkaç tane daha yuvarlamak üzere Yoğurtçu'da mola verdik. Sofrada girilemeyen derbi havasına burada yapılan tezahuratlarla girildi ve tribündeki yerimizi almak için kapılara yöneldik.
Kısa süreli bir beklemeden sonra girdiğimiz şimdiki adıyla TT tribünündeki istikametimiz daha önceki maçlarda olduğu gibi alt kattı. Maçın sonucu daha önceki maçlardaki gibi olmasa da Kadıköy'ün havasını solumak dostlarla birlikte olmak güzeldi yine de. Maç sonrasında hayal kırıklığıyla ayrıldığımız stadtan yine klasikleştiği üzere çorbalarımızı içmek Fenerbahçe İşkembecisi'ne geçtik ve akabinde Ankara'ya dönüş için arabanın yolunu tuttuk.
Maçla ilgili her yerde yazılıp çizilmiş zaten fazla fazla o yüzden hele ki bu vakitten sonra teknik değerlendirmeye girmeyeceğim ama maçtan önce fazlasıyla geyiği yapılan "Dejavu" gerçekleşti yalnız bu sefer beklenin aksine 2008'de Kadıköy'de oynanan kupa maçının dejavusunu yaşadık Fenerbahçeliler olarak. Geçen 1,5 aylık süreçte bu gözler önce Beşiktaş maçında şimdi de Galatasaray maçında beraberliğe sevinen rakip futbolcular ve tribünler gördü. Yemin ediyorum bunları gördükçe "Size ezeli rakip diyenin" diye aklımdan geçirmeden edemiyorum, maç sonrası yazılanları okuyunca zannedersiniz maçı kaybettik Galatasaray da müthiş bir top oynadı. Hagi'nin yaptığı değişiklikler ve oyuncularının zaman geçirmek için yaptıkları ortada, Elano'nun sahadan çıkması herhalde 2 dakika falan sürmüştür. Karşılaşmayla ilgili en büyük hayal kırıklığı ise hiç kuşku yok ki Aziz Yıldırım'ın sistemli politikaları sonucu gelinen noktada Fenerbahçe tribünlerinin içler acısı haliydi.

Hiç yorum yok: