barcelona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
barcelona etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Şubat 2011 Perşembe

6-8 Mayıs 2011...

6-8 Mayıs 2011 tarihlerinde Barcelona'da düzenlenecek Euroleague Final4'unun logo lansmanı geçtiğimiz haftalarda yapılmıştı. Modern Barcelona'nın yaratılmasında büyük emekleri olan Miro ve Gaudi'ye bir saygı duruşu niteliğinde olan logodan sonra afişler de yavaştan ortaya çıkmaya başladı. Renk kullanımı Miro'nun, mozaikler ise Gaudi'nin eserlerine selam çakıyor yine.

Sağ üst köşedeki "Barcelona-The City of Sport" ibaresinin de sonuna kadar hakkını veriyor şehir. Futbol takımı için kullandıkları "Més que un club" sloganını şehre uyarlayıp "Més que una ciudad" yapsalar da yeridir zaten. Umarım erkek basketbol takımı Euroleague'deki formunu sürdürür ve 6-8 Mayıs'ta hatta 1-2 gün öncesinden başlayarak hep birlikte yaşarız o başkalığı sonuna kadar.

Bu arada Euroleague'in Barcelona 2011 özel sayfasında hazırlanan diğer afişleri görmeniz ve organizasyonla ilgili başka bilgilere de ulaşmanız mümkün...

5 Kasım 2010 Cuma

Blaugrana'da Tarihi Galibiyet...

Karşılaşma öncesi maç hakkında konuşurken kazanacağımıza dair içinde en az umut taşıyan doğruyu söylemek gerekirse bendim. Hele Alkolik'in "Barca'yı 66 sayının altında tutabiliriz o zaman da kazanırız" demesi bana oldukça fantastik gelmiş, bu kadar iyimserlik de fazla demiştim içimden. Euroleague'de geçtigimiz sezonların yaralarını bir taraftar olarak üzerimde taşıyordum ve maçla ilgili iyimser beklentim Barca'nin 80 üzeri attığı bizim de 70'lerde atarak 10 sayı civarında bir farkla kaybedeceğimiz yönündeydi. Zira geçtiğimiz sezonlardan aklımda kalan Fenerbahçe erkek basketbol takımı kendinden güçlü rakipler karşısında daha maçın başında yelkenleri suya indiren ve herhangi bir direnç göstermeden yenilgiyi kabul eden bir takımdı. Üstüne rakip geçtiğimiz sezonun Euroleague Şampiyonu ve bu ligde 19 maçtır kaybetmeyen Barcelona olunca ve şimdiye kadar Palau Blaugrana'dan hiçbir Türk takımının galibiyetle ayrılamadığını da göz önünde bulundurunca çok da olumlu düşünemiyordum açıkcası.

Demlendiğimiz Kıtır'dan ayrılıp Alkolik'in evinde televizyonun karşısındaki yerimizi alana kadar maç başlamıştı ve ekrana yansıyan 5-2'lik bir Barcelona üstünlüğü vardı. Ancak sahada kendinden her zamankinden daha emin görünen ve Ukiç'in önderliğinde tempoyu kendi kontrolünde tutmaya çalışan bir Fenerbahçe vardı. Buna bir de savunmada Ömer Onan-Marko Tomas-Gasper Vidmar-Tarence Kinsey'in sertliği eklenince Barcelona karşısında maça tutunmayı başardık. Öyle ki 5.dakikada Ukiç'in basketiyle öne geçtikten sonra Barcelona'nın skordaki üstünlüğü ele alması bundan 23 dakika sonra Lakoviç'in bulduğu basketle olabildi.

3.çeyrekte Barcelona'nın savunmada vidaları iyiden iyiye sıkması skor bulmamızı zorlaştırıyorken bir de bunun üzerine buldukları 6-0'lık seri farkı 4 sayıya kadar çıkarmalarını sağladı. Bu dakikalarda önce Oğuz'un ve periyotun son saniyelerinde de Emir'in çok kritik basketleri takımı ayakta tuttu. Özellikle son haftaların formsuz ismi Emir Preldziç'in son saniye basketi maçın kırılma anıydı. 4.periyotun başlarında hakemlerin Barcelona lehine çaldıkları kolay düdüklerle takım faulü hakkımız bu periyotun hemen başlarında dolunca iş zora girmeye başladı diye geçirdim aklımdan ekran başında. Kaldı ki bu periyotta 16 sayı atan Barcelona bunların 8'ini Lorbek ve Mickael ile faul çizgisinden buldu. Ancak savunmadaki dik duruşumuz çalınan kolay düdüklere rağmen bozulmadı ve önce Mirsad'la sonra da Emir'le üstüste bulduğumuz 3 sayılık basketlerle skordaki üstünlüğü yeniden ele geçirmeyi başardık ve bu üstünlüğü de maçın sonuna kadar korumayı bilerek 61-69'luk sonuçla tarihi bir zafere imza attık.

Dün takımın verdiği mücadeleyi yukarıdaki fotoğraftan daha iyi anlatacak bir kare yoktur. Kısa uzun demeden takım olarak ribaund kovaladık hatta yanılmıyorsam ilk çeyrekte bir ara takımın aldığı 4 ribaundu da Ukiç çekmişti. Savunmada 40 dakika boyunca direnç gösterdik, rakibe kolay basket izni vermedik ve maç boyunca bir saniye olsun geri adım atmadık. Hep savunmasından dert yandığımız Greer bile her topa elini soktu ve ihtiyaç duyduğumuz anlarda sorumluluk aldı. Kinsey, Navarro'ya adeta kelepçe taktı. Ömer Onan her zaman bildiğimiz Ömer'di yine savunduğu oyuncuyu hayattan bezdirdi. Formsuz dediğimiz Emir çıktı en kritik anlarda şutlarını potaya gönderdi. Vidmar savunmanın temel taşlarından olduğunu bir defa daha ispatladı. Süre alan bütün oyuncular ellerinden geleni yaptılar, sadece Lavrinoviç beklediğimiz performansının uzağında kaldı. Yalnız bu maçta ayrı bir parantezi hakeden 2 oyuncu var; Ukiç ve Tomas. Hırvat ikili takımın hem sayı yükünü çektiler hem de takıma liderlik ettiler, özellikle çok net görülen bir şey var Ukiç koçun sahadaki gözü kulağı herşeyi. Koç demişken Sphaija ve Aydın Örs ikilisinin savunma takımı yaratacağını tahmin ediyorduk ama bu takımın daha henüz yolun başındayken Barcelona'yı Palau Blaugrana'da 61 sayıda tutması inanılır gibi değil.

Şimdi sırada Siena maçı var Sinan Erdem'de, grubun 2 namağlup takımı ünvanlarını korumak için mücadele verecek ve Fenerbahçe açısından da gerçek bir test maçı olacak. Fenerbahçe taraftarının bu maçta salonu doldurmaması için hiçbir bahanesi olamaz olmamalı, hele ki bu takım böyle mücadele veriyorken ve geçen seneden Siena'yla kapanmamış bir defter varken...

28 Nisan 2010 Çarşamba

Vamos Barca!!!

Bu gece TSI 21:45'te 3-1'in rovansina cikiyorlar Barcelona ve Inter. Ilk maci yayinlamak yerine Metin Akpinar'i Messi'ye tercih eden StarTV'nin eli mahkum bu sefer.

Barcelona cephesinde gunlerdir suren bir hazirlik var, yonetim taraftarlardan maca 45 dakika once gelmelerini istedi, futbolcular Xerez macindan sonra giydikleri t-shirtlerle taraftara "bu maci sizinle kazanacagiz" mesaji gonderdiler, Barca TV hafta boyunca taraftarlari gaza getirici klipler yayinladi. Yillar once Chelsea karsisinda yaptiklarini Inter'e karsi da yapmaya calisacaklar, Nou Camp tarihi gunlerinden birini daha yasayacak, 98.000 karton yukaridaki koreografi icin kalkacak.

Inter cephesi ise ilk macin sonucunun da etkisiyle sessiz olan taraf, Mourinho faktorune olan guvenleri tam. Guiseppe Meazza'da taraftarinin destegini de arkasina alarak, Barca'nin hucumunu paralize etmeyi basarmisti Inter savunmasi, bakalim bu aksam bunda ne kadar basarili olacabilecekler.

Eslesmenin galibi cok buyuk bir surpriz olmazsa Madrid'de kupaya uzanan taraf olacak, yani yalnizca guzel oyunu daha da guzellestiren iki takimin mucadelesi icin degil bir nevi Sampiyonlar Ligi finali icin oturacagiz bu gece ekranin basina. Gonlum Barca'nin turu gecmesinden ve Bernabeu'da Real'e nazire yaparcasina kupayi kaldirmasindan yana. Macin baslamasina yalnizca 12 saat kaldi, saatlerinizi ayarlayin ve gercek bir futbol ziyafeti icin geri sayima baslayin...

30 Ağustos 2009 Pazar

5'te 5...

Ntvspor'da Ercan Taner'in sundugu programin adi degil basliktaki, devam eden Barcelona firtinasinin gecen sezon ve o sezondan kalan kupa hesaplarini kapatmasi sonucu ortaya cikan tablo...

Bir yil icerisindeki 5. kupasini kaldiran Kaptan Puyol'un kollarina bakarsak, kupa kaldirmaktan kas yaptigini da rahatlikla soyleyebiliriz herhalde...

7 Mayıs 2009 Perşembe

Kapak Olsun

Çok işim var bugün ama bunu yazmadan güne başlamak istemedim. Erken bulduğu golden sonra ilk maçtaki iğrenç, oynayarak rakibini bozan değil de oynatmayarak kazanmaya çalışan oyununu aynen sergileyen Chealsea'ye, Hiddink'e, Drogba'ya, Ballack'a, Malouda'ya, Terry'ye, Lampard'a, Bosignwa'ya, A.Cole'a, Essien'e, kısacası hepsine ve İngilizlere ve Chealsealilere ve hatta hatta savunma oyunu diye bir oyun icat edene ve bu oyunu Çanakkale geçilmez tadında uygulamaya çalışanlara, bu galibiyetin kapak olmasını diliyorum.

Evet taktik bir deha olabilirsin, Barcelona ancak böyle durdurulur diyerek bütün takımı kendi yarı sahanda tutup, 3-5 kez kontra atak yapar ve gol de atabilirsin ama sonunda böyle bir gol yiyip evinin yolunu da tutabilirsin.

Barcelona'nın inanılmaz bir topa sahip olma üstünlüğü vardı bütün maç boyunca (Fener-bjk maçının ilk yarısı gibi) maçın genelinde özellikle de son bölümlerinde Barcelona 10 kişi olmasına rağmen Chealsealiler topu aldıklarında ileri degaj yaptılar sadece topu uzaklaştırmak için. Barcelona yılmadan saldırdı, şükür sonunda istediğini aldı. Hani bizim Hadımköy sporu koysan Barça karşısına o da bu taktikle oynar, oynayabildiği kadarı ayrı tabi.

Chealseali oyuncuların ingiliz kültüründen gelen yerinde, zamanında ve şerefsizce yaptıkları faullerle Barça'nın daha da etkili oynamasını engellemeleri 90 dakika etkili oldu. Bunun tersine Barçalı oyuncular kendilerine faul yapılsa dahi sonuna kadar ayakta kalmaya çalıştılar.

Guardiola'ya da kızmamak elde değil takım 10 kişi kalmasına rağmen 82. dakikaya kadar değişikliğe gitmedi, sadece Keita'yı sol beke çekti. Rutinin dışına çıkmak daha fazla net pozisyon üretmek için Bojan'ı, Gudjohnsen'i daha erken alabilir Yaya Toure'nin yerinde ortada oynayan ve oyunun gerisinde kalıp katkı sağlayamayan Busquet'i oyundan alabilirdi.

Dileyelim finalde bu hataları yapmasın, iki finalistte de eksikler olmasın ve keyifle izlenecek, adına yakışır bir final olsun.

Not: Evet verilmeyen penaltı ve hakemin yalnış kararları da var ama olsun böylesi daha keyifli kapak oluyor...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Iniesta...Londra yasta...

Sen su insanevladina Barcelona'da CL finali izlemeyi nasip ettin ya...Buyuk adamsin Iniesta...