ankaragücü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ankaragücü etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Kasım 2010 Pazartesi

Bilet Mevzuları...

Bir iyi bir de kötü haber var hafta içi oynanacak karşılaşmaların biletleriyle ilgili. İyi haber aşağıdaki postta bitmesi temennisinde bulunduğumuz Siena maçının biletlerinin akşama doğru tamamının tükenmesi ve bu sezon ilk defa Fenerbahçe basketbol takımının kapalı gişe oynayacak olması. Eğer maça 2 gün kala biletleri bitirerek takdiri hak eden taraftarlar bir de uyutucu futbol tezahüratları yerine sahada olan bitene tepki vererek savunmada ve hücumda takımın 6. oyuncusu olmayı başarırlarsa Siena önünde basketbolcularımızın işi hiç kuşku yok ki daha kolay olacaktır.

Kötü haber ise yarın oynanacak kupa maçı öncesinde Ankara'dan. Geçen sezondan bu yana kendi taraftarlarıyla da sık sık karşı karşıya gelen ve bu alelade kupa maçı için oldukça fahiş bir fiyat belirleyen Ankaragücü yönetimi açık kanaldan da yayınlanacak bu karşılaşmanın boş tribünlere oynanmasını tercih etmişe benziyor. Yoksa en düşük bilet fiyatını 56 TL olarak belirlemenin başka bir açıklaması olamaz. Anlaşılan Gökçek ailesi Ankara'dan sonra Ankaragücü'nün de canına okumayı kafasına koymuş durumda...

7 Ekim 2010 Perşembe

Özgür Çek

"Ümit Hocamla Fenerbahçe konusunda hiç konuşmadık. O benimle ilgili olarak daha çok Millî Takımlardaki hocalarımdan bilgi almış. Antrenmanlarda bana "Üç sene içinde benden sonra Türkiye'nin en iyi sol beki olacaksın" diyor. Bana böyle güven duyduğunu göstermesi çok önemli tabii ki."
(Mazlum Uluç'un Tamsaha Dergisi'nin ekim ayı sayısında Özgür Çek ile yaptığı röportajdan)

Ümit Hocan iyi hoş demiş de kendisinin Türkiye'nin en iyi sol beki olduğunu nereden çıkarmış acaba? Mazlum Uluç'un Ümit Özat ile de bir röportaj yapıp bu soruyu da kendisine sormasını diliyorum. Neyse aslında konumuz Ümit Özat değil. Zira benim alkışlarla kendisini göndermemizin ardından o alkışlara verdiği cevapları duyduktan sonra kendisiyle ilgili söyleyecek bir şeyim kalmamıştı.

Özgür Çek, 1991 doğumlu. Fenerbahçe altyapısında yetişmiş, sol kanatta hem ilerde hem de geride oynayabilen, her iki ayağını da kullanabilen, gerçek anlamda yetenekli ve gelecek vadeden bir oyuncu. Bunu da özellikle bu sene Ankaragücü'nde sergilediği performansla açıkça gösteriyor.

Fenerbahçe (artık yönetim mi dersiniz, Daum ya da Aykut mu bilemem ama), Özgür Çek'i geçen sene Özer Hurmacı transferinde takas olarak kullandı. Bu transfer için ne kadar para ödedi ya da Özgür'e ne kadar değer biçti bilmiyorum ama ileride bu paraların kat kat fazlasını ödeyerek Özgür'ü kadrosuna tekrar katmak isteyebileceği de çok büyük olasılık dahilinde. Aykut'un bu sene Gökhan Gönül'ün yokluğunda Okan Alkan'a ilk 11'de yer verdiğini, sol açıkta olmasa da sol bekte Santos ve Caner ile ilgili sıkıntıların olduğunu gördükten sonra Özgür Çek orada oynayamaz mıydı diye sormadan edemiyor insan.

Fenerbahçe altyapısında yetişmiş bir oyuncu olarak Galatasaray veya Beşiktaş'ta oynarmısın sorusuna normal olarak "kariyerimi geliştirecek her takımda oynarım" cevabı vermesine rağmen dileyelim de böyle bir şey olmasın ve bir gün tekrar yuvasına geri dönüp çubukluyu giysin Özgür.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Satılık Değiliz, Ankaragüçlüyüz

HoAmca 2 senedir söylüyordu, Gençler ya da Ankaragücü kombinesi alalım diye. Bu sene tamam dedik ama öncesinde sezon açılışını TSYD Kupası maçı ile yaptık dün akşam.
Her ne kadar maçtan önce sıcaktan dolayı biraz kaşı gözü oynasa da HoAmca’nın tribün sevdasına ite kaka stada doğru yola çıktık. Alkolik bize evden çıkmadan katılırken, Tosun stadda yakaladı bizi. Amarilla’nın ise kaşı gözü oynamaya devam etti ve tribündeki yerini çekirdeğe bıraktı.

Maçtan önce stad önündeki tükürüklü köftelerle doyurduk karnımızı, Ankaragücü taraftarının tezahüratları eşliğinde.

Futbol heyecanı (!) 90 dakika boyunca sürdü Ankara 19 Mayıs Stadı'nda. İlk yarıda birkaç önemli Ankaragücü atağının dışında sadece beğenilmeyen oyuncular göze çarptı her iki takımda da. Maçtan önce Alkolik ve ben Gençler kombinesi almaya niyetliydik, her ne kadar tribünleri daha renkli olsa da geçen sene Ankaragücü’nde yaşanan gelişmelerden dolayı. HoAmca ise tam bir tribün sevdalısı edasıyla sarı-lacivert kombinesinden yanaydı. “Madem öyle bu maçı kim kazanırsa onun kombinesini alalım” sözüyle bu konuya da noktayı kendisi koydu. Hatta maçın sonlarına doğru gelişen tehlikeli Gençler atağında “gitti kombine” diye kendi kendine söylendiği duyuldu tribünlerde.

Maçtan çok tribünlerde yaşananlar muhabbet konusuydu maç boyunca. 16. dakikada maratondan yükselen “Bursa, Bursa” tezahüratlarına Gecekondu’dan cevap gecikmedi: “Trabzon, Trabzon”.
Bu gerginlik maçın son 15-20 dakikasında iki tarafın karşılıklı atışmalarıyla devam etti. Gecekondu’nun “Satılık değiliz Ankaragüçlüyüz tezahüratlarına maraton “Biz Ankaragüçlüyüz” tezahüratları ile karşılık verse de Gecekondu’nun performansı altında ezildiler. Gecekondu, Ahmet Gökçek, Fener ya da önüne kim geldiyse gider yaptı.

Ankaragücü tribünlerinden geçen sene beklediğim bu tepkinin geç de olsa gelmiş olması Gençler kombinesi almak konusundaki kararımı değiştirdi diyebilirim. Başladığı gibi biten ve penaltılara giden karşılaşmayı Gençler kazanmış olsa da Gecekondu’da oturup onların tepkilerine ortak olmak isterim sezon boyunca.

Son olarak; Alkolik’in haklı tepkisini dile getirmeliyim. Koltukların düz olmaması ve tam ortasında bulunan tümsek nedeniyle yıllar sonra bisiklete binmekten bir yerleri ağrıyan bendeniz ve herkes diken üstünde oturdu bütün maç. Evinizdeki sandelyeler, koltuklar böyle mi sizin?

25 Aralık 2009 Cuma

Bu sevda kalbime bir Gecekondu

Aylar oldu bir Ankaragücü yazısı kaleme dolanır da yazamaz olmuştuk. Kısmet bugüne imiş. Tabi toparlayabilirsek.

Ankaragücü aşkımız bir yan sevda kontenjanından, şimdilerde ilköğretim kabul edilen yıllardan 98'e kadar sürmüş, Ankaragücü - PTT ekseninde devam etmiştir. Gidilen maç sayısı bizi baş altı Güçlü yapmaya yetecek olsa da "burası Ankara bu i.neler yalaka" kabilinden çok laf yemişliğimiz de olmuştur; zira gecekondudan saatliye yolculuk Bizansın sarı-lacisinin geldiği zamanlar hep vuku bulmuştur. PTT'nin o Mitch Smith 'li kadrosu önüne geleni devirirken, her maça giden sadık taraftardan, "Fener geliyor karşıdayım"a geçiş tribün maceramıza bir kaçak tütün kokusu bırakmıştır.

Bizim için Ankaragücü, tribün krizlerinde alınan astım ilacı gibiydi ; sonra bizans yıllarında renklere yakın başkente uzak kalmamıza rağmen gururlu güçlü bir keyif yaşadık. Samiyen'de İnönü'de hemşerilerle buluştuk, kaç kişi kaç otobüs hep meraklandık. İzmirli koftilere gecekondudan haberler , besteler uçurmak için spring breaklerde ara sıcaklar bile yedik. Şimdilerde tribünün kendisi oldu benim için Ankaragücü , "deniz çok uzakta ve d0kunuyor yalnızlık"... Hayatın hep en sapa yolunda giden ben için Ankaragücü otoyoldan önceki son çıkış sanki, yine kalbim 19 Mayıs'ta ve Ankaragücü için çarpmaya başlamıştı ki, biri şarabımızı döküverdi. Şarap şişemiz zaten dik durmuyordu , Brigel ile şaka gibi başladık , daha Sivas ortada yokken o role adaydık. Ayağa paslar, halı sahada oynayanları kıskandıracak yardımlaşmalar, kuluçkadan çıkmak üzere olduğunu hissettiğiniz varyasyonlar... Kovdular. Briegel gitti. Sonrası hep bir arayış, Hikmet, Hakan Kutlu ikişer kez geldi geçti , kaç topçu geldi gitti orasını sayamadım. Takım bir türlü rayına oturmadı. Üstelik lise yıllarımızda gecekondunun kendine ayrılan kısımının yarısını doldurup , stadın kalanını susturan taraftar artık stadın dörtte üçünü doldurmakta. Enerjide bir azalma yok. Lakin 5 farklı yerde konuşlanmış davullar, 5 farklı yerden başlayan besteler. Kontrolsüz bir güç. O yana eğik şişemiz bir elbirliğine bakardı aslında ; ayağa kalkıp içime hazır bir ev yapımı Kapadokya şarabı olmak için. Bugün bir ikinci lig ekibi alsak , Bank Asya'dan Bruno'suz Orduyu getirsek , Ankaragücü'nün tüm taraftarına aynı anda aynı şarkıyı söyletsek ...-ki şarkı farketmez Lorena McKennitt bile olabilir - o takım ligde kalır. Bu tabloya baktı Ankaragüçlü , lakin göremedi. Hep en büyük taraftar futbolcular sahtekar oldu. Bu büyük taraftara şampiyonluk yakışırdı kümede kalmak da neydi. O enerjiyi açığa çıkaranlar , en az sayıyla bir şehri yerinden oynatacak olanlar üstlerine düşeni yapmak yerine bomboş hayallere daldılar. Yüzüncü yılında şampiyon Ankaragücü...

Hayal tacirleri orda girdi devreye, senelerdir fırsatını kollayanlar, Ankaragücü tribunlerini kaç sezondur bölenler, en güzel hayalleri sundular piyasaya. Yüzüncü yılında şampiyon Ankaragücü. Güçlü belediye, güçlü takım. Gökçekler için Ankaraspor zaten bir külfetti , zamanın Keçiörengücü gibi. Tribün para ile olmuyor, Gerekli taban desteğini sağlayamadıktan sonra spora destek nedir ki, siz bakmayın Ankaraspor'un küme düşürülmesine ağladıklarına, alacaklarına tedbir konulmasıdır tek dertleri, bir de elde eksilen koz sayısı... Maça vale için yakılan ağıttır Ankaraspor ne ordaki emekçinin hali ne onua gönül veren üç beş kişi... Ne de maça papazı.

Yani kısacası Ankaragüçlü bir rüyaya yattı... Uyandı bir gece yarısı, anlamadı. Bizans korkuyor Ankaragücü geliyor dedi. Klavyelere üşüştü , maillere boğdu. Bizansın oyunu oldu Ankaraspor'ın düşürülmesi, Gökçek düşmanlığı... Lakin yıl 2010 düşme potasında Ankaragücü...

Çok görmüyorum, bir Anadolu takımı taraftarı takımını şeytana bile satsa kulübü çok değil, ucunda şampiyonluk olsun. Her gün gazete alıp yazılan birkaç kelime için karıştırmak, en güzel tribünü yaratıp 3 dakikalık özetlerde beste kovalamak, ya da en basitinden atılan bir golü adamakıllı izlemek için pazar gece yarısı beklemek, inanın dert değil. Hele kulübü hali hazırda yönetenler Cema Aydın gibi adamlar ya da memur zihniyetli MKE bürokratları ise.
Dedim ya şeytana satsan yeridir bu adaletsiz bu köhne düzende ,ama ucunda şampiyonluk olsun... Yüzyıllık kulübü , başkentin en kutsal renklerinin bedeli yüksek olsun. Peki bu hayali satanlar kim ona bakmalı asıl. Ankaragüçlü kime bıraktı kulübünü... şeytana değil, şeytana pabucunu ters giydirenlere. Hani en ağır şartlarda çalışan emekçi kadınlarımızın bin tanesinin bir araya gelse doğuramayacaklarını açıkladıkları Gökçek'e. 94 yılından beri Ankara'yı yöneten ve siyasi hayatında bir sözünü tutmayan, arkasında durmayan, her seçim gecesinde Aziz Nesin'i rahmetle ve hayretle anmamızı sağlayan Gökçek'e... Ankara'nın dört yanını kocaman heykellerle donatacak olan, Çayyolu Eryaman metrosunu , Keçiören hattını milenyumun başında hizmete sokacak olan, en önemlisi Ankaraspor'u yıllar yıllar evvel şampiyonluğa taşıyacak olan Melih Gökçek'e... Bu memleketin başına gelen en şahsiyetsiz adama , en mazbut vatandaşa mafyayı özleten, en devrimcisine Cölaşan'ı sevdiren nadide şahsiyete. Kepçeyle alıp elde kaşık gecekondularda gezip şimdilerde partisine belediyecilik dersi verenlere. İnanın Bizans bile ister Anadolu'dan şampiyon çıksın. Trabzon'u geçtim o sırtından geçindiğiniz , sayesinde gelir elde ettiğiniz Bizans ister... Kime sorsan biz olamıyorsak Anadolu'dan olsun der. Her sene bizansın üçte ikisi sizinledir. Evet bir garip durumdur medyada yeri yoktur, talebi oluşturmak adına en ufak bir adım da yoktur, kamuoyu baskısı zaten yoktur. Lakin taşın altına elini sokan da yoktur. Maç biletine, formaya, kaşkola para verdin mi kardeşim. Paran yoksa parayı verene bağırma kardeşim. Paradan geçtim kulüpten aldığın her tarafı sıfırlı biletleri bana satma kardeşim. Rantın , gücün peşinde koşma takımının peşinde koş. Bir maç istifa dedğin adama , başkan ol şampiyon olalım diye dönme efendim. Sen üstüne düşeni yapmadan kızma bu düzene, üstüne düşen salt karşısında durmandır aslında. Karşısında durmadan en içinden , bu düzenin çapını çarpan adamlara satma kulübünü.

Sorun Ankaragücü'nün şampiyonluğa gidecek olması, bizim çarkımıza çomak sokulması değildir, sorun Ankaragüçlünün çarkının dönemeyecek olmasıdır. Doğu Avrupalı bir kompradora , Dubaili petrol zenginlerine bile satılsa kulüp orda bir ışık olabilir, sorun Ankaragüçlünün Melih Gökçek'e inanmış olmasıdır. Peşinden gidilen adamdır.

Ankaragüçlü bir rüyaya yattı, uyandı inanmadı bir daha yattı; biz dürtelim. Gecekondu'dan bu hafta yükselen sese ses verelim. Gökçek istifa diyelim.

"seviniyorum istiyorum da gucluler iyi yerlere gelsinler ama bir yandan da gokcek ailesini bu kulüple ilgili her karede gordugum de nefret hissediyorum. bir yandan bu nefret duygusu bir yandan ankaragucunun ikinci golunden sonra gelen istemsiz refleks olan sevinc .."

O sevincle gecen yıllar yollar var Diego; biz safları sıklaştıralım, terketmeyelim.

Not:Yine bir başlık sıkıntısı çektim, öylece türkiye liglerinde gördüğüm en güzel pankartı deyiverdim. Bulanın dimağına sağlık.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Çilen Baki Kalmasın...Amin...

İzledim, canlı canlı seyrettiğimi özetlerden izledim. Dayanamadım efendim, 30 -40 - 50 bir allahın bir de melihin bildiği sayıda topçu var elde; bir de senelerdir ağızlarda sakız olmuş bir adam... Random Sample yap bari hoca bu nedir, Senecky göbeğe , Kırıntılı kaleye geçsin misal. Ama ille de Baki... git başka bir adam bul bundan kötüsü olur mu? Bul bir formül hoca... ya da git allahından bul...

Ya sen Bakiciğim, nasılsın , sıhhatte misin; yoksa alemde, kelepçede misin? Naçizane vecizim çek artık elini eteğini bu işlerden, Mustafa kardeşin gibi yorumcu ol, Haldun abi gibi tesisatçı ol , git hitmene düblör ol. Emektir ki yücedir, özveridir o tamam. Ama sendeki başkadır Baki , müslümanı dinden marksisti kapitalden saptırır. Ha sende değil seni oynatanda kabahat diyecegim ama az biraz CV ne bakmıştır hocan , adada yetişmiş Beşiktaş'ta oynamış bir adam görmüştür ... Lakin sen yine de az biraz topcu ol be birader... Big Bang'le açıklanamaz vaziyettesin , patlamanın çok ötesinde bir yerdesin. O nasıl bir assolistliktir , o nasıl bir kafadır... Alnından öpenler, heryerinden öpmek için sıradalar... Allah güçlüye sabır versin... Herkes gitsin sen baki kal Baki... ama derdin kalmasın... Futbolu zirvede bırakmak vardı ya, o iş geçti canım; sen bas artık düğmeye, müsait yeri de geçtik , gözünü seveyim in artık...

13 Aralık 2009 Pazar

Fenerbahçe 3 - Ankaragücü 2

Geçen haftalara göre takımda küçük de olsa bir kıpırdanmanın olduğunu söylemek mümkün. Kazanmak için yeterli değildi bence ama biraz şans ve birkaç mücadele eden oyuncuyla bu haftayı kayıpsız atlattık.

Başta kaptan Alex'in oyunu ve Özer ile Mehmet'in Alex'e yardımcı oyunları sayesinde topu biraz daha ileriye taşıyıp geçen haftalara nazaran daha çok pozisyon bulduğumuzu söyleyebiliriz.Güiza benim gibi kendisine uzun zaman sabreden birini bile çileden çıkardı bu maç. Attığı golü önemsemiyorum. Zira O'nun yerinde kim olsa aynı vuruşu yapardı. Ama kaçırdıklarına bakınca O'ndan başkası kaçırmazdı o golleri. Kesinlikle çok güçsüz, atılan pasları kontrol etmekten, edebildiği nadir pasları da düzgün bir vuruşla gole çevirmekten veya faydalı bir pas vermekten çok ama çok uzan. Artık ben de Güiza'nın bizden çok ama çok uzakta olmasını istiyorum. Tek kelimeyle rezaletti.

Bilica ilk yarıda süper bir oyun ortaya koydu bence. Ancak 2.yarıda defanstan top çıkarma konusunda Lugano'nun kendisine pek yardımcı olmaması Emre'nin eksikliği ve Selçuk'un bu konudaki beceriksizliği gibi yan etkilerle birlikte pas hataları yaptı. Yine de bu aralar defans oyuncuları arasında en verimli oynayan isim Bilica. Carlos için artık birşey söylemek istemiyorum. Sarı kartını görüp cezalı duruma düştü, bırakalım gitsin memleketine artık. O da rahatlasın biz de. Geçen hafta Gökhan'a konduramadığımızı söylemiştik ama bu haftaki oyunuyla beni de eleştirin dedirtti açıkçası. Yediğimiz gollerin ikisinde de hatalıydı bence. İlk golde Vassell'i kontrol edebilmeli ve 2.golde de topa müdahale edebilmeliydi. Yeri gelmişken söylemeden geçmeyelim Ankaragücü'nün 2.golünde bariz faul var.

Ortada Baroni fena değildi ancak Selçuk tam anlamıyla etkisizdi. Ha var ha yok. Semih'in Selçuk'un yerine oyuna girmesi bu açıdan güzel bir tercihti sadece biraz daha erken olabilirdi bence. Özer ve Mehmet'e gelirsek; Özer kesinlikle maçın en iyilerindendi. Çok çalıştı ve güzel bir asist yaptı. Daum izin verir de oynamaya devam ederse zamanla daha etkili olacaktır. Ancak hem Özer hem de Mehmet için geliştirilmesi gereken bir nokta var. Kanat oyuncuları olarak oynamaktan çok Alex'in bölgesine ortaya çok yanaşıyorlar. Kanatlardan bindirmeler ve çizgiye inme olayını onlardan çok bekler yapıyor. Ortaya, Alex'e yardım etmeleri kesinlikle iyi birşey ki ortadan şutlar da çıkararak gol arıyorlar ama özellikle Emre'nin takıma katılmasından sonra kanatları daha çok kullanmalı ve çizgiye inerek rakip defansın dengesini bozmayı daha sık denemeliler.

Sanırım cezalar, sakatlıklar vs. derken bir şekilde doğru kadroya doğru gidiyoruz. Daum'un bu şansı her zaman olmuştur zaten. Dünkü kadro ideale yakın bir kadroydu aslında. Bundan sonra yapılması gereken sadece Santos'u milli takımdaki yerine çekip Carlos'u göndermek ve en kısa zamanda adam gibi bir forvet almaktır.

Maçtan sonra yapılan açıklamalara da değinmek istiyorum. Ankaragücü teknik direktörü topun çizgiyi geçip geçmediğinin net olmadığı son pozisyona veryansın ederken attıkları 2.gol öncesindeki futbolcusunun yaptığı faulden hiç bahsetmiyor ve geçen hafta Sarp'ın yaptığı gibi topu Aziz Yıldırım'a hedefliyor. Saçmalıktan başka birşey değil, görmediğin pozisyon hakkında ahkam kesmen.

Ama haklarımızı savunurken çığırtkan olmamak konusunda söylemek istediğimiz aslında tam da buydu işte. Bunun yönetimini iyi yapamadığın zaman herşeyi getirip buna bağlayacaklar. Sene sonunda şampiyon olsan tutup masa başında kazandılar diyecekler. Ha umrumuzda mı? Tabi ki değil. Onların yazdıkları söylediklerinden ziyade gördüklerimizi değerlendirmesini ve kimin doğru kimin yalnış yaptığını biliyor görüyoruz çok şükür.

Erman Toroğlu'nun ise Gökçek ailesinin avukatıymışçasına son pozisyonu tuvalet kağıdı ile ve o kocaman göbeğiyle ispatlamaya çalışması ise tamamen komik, tutarsız, ikiyüzlü bir davranış. O pozisyona net bir yorum yapan ya yalan söylüyordur ya da o maçın yan hakemidir (O da görebildiyse tabi).

Son olarak, renkdaşın attığı ilk gol gayet güzeldi, belirtmeden geçmeyelim. Ayrıca, Vassell'in performansını da beğendim açıkçası. Üşenmeyip gitmek, bir dünya gözüyle izlemek lazım kendisini.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Gokcekgucu...

"Mesele, Gökçeklere siyaseten karşıt olup olmamakla ilgili değildir. Mesele, siyasi değil, çünkü. Ayrıca bilen biliyor, Ankaragücü taraftarı da değilim. Ama iyi kötü o taraftarı tanıyorum.
Benim isyanım, delikanlılık raconu kesmekte burnundan kıl aldırmayanların, mahallenin güzel kızını, sevmediği o paragöz gazinocuya vermekte kuyruğa girmelerine.
Mesele, siyasi değil, ahlaki..."

Erkan Gologlu - Radikal- 02.09.2009


Yazinin tamamina su linkten ulasabilirsiniz...

24 Temmuz 2009 Cuma

Darius Vassell ve Ankaragücü

Yer yerinden oynadı Darius Vassell Esenboğa havaalanına indiğinde ve yüzlerce Ankaragücü taraftarı tarafından karşılandığında. Ancak o günden sonra bir türlü resmi imzanın atılmaması akıllarda değişik sorulara ve düşüncelere sebep oldu. Mesela ben transferin eninde sonunda gerçekleşeceğine inansam da acaba sadece reklam amaçlı bir hamle miydi diye de düşünmedim değil inceden.

Ama 2 gün önce gelen resmi imza konu ile ilgili bütün spekülasonları sonlandırdı. Renkdaşımız Ankaragücü'nü öncelikle bu transfer için ardından bu sene kutlayacakları 100. yılları için can-ı gönülden kutluyorum. Umarım onları bu sene daha üst sıralarda görürüz.

Eminim bu transfer HoAmca'yı da en az Gecekondu kadar heyecanlandırmış ve mutlu etmiştir. Yarın birgün arar da kombinemizi alalım kanka der diye bekliyorum.