Yarın sevgililer günü ya da birebir Türkçe'ye çevirirsek Aziz Valentine günü. Yaklaşık iki haftadır hem yazılı basında hem görsel basında bir sürü ilan, reklam veya haber izliyoruz bu günle ilgili. Sürekli bir tüketim pompalaması yapılıyor. Gazete alıyorsunuz, gazetenin içinde bir ek; sevgililer gününde hediye olarak ne almalı? Derken televizyonu açıyorsunuz, bir haber; en romantik oteller ve restoranlar nereleri, fiyatlar ne alemde. Derken telefonunuza gelen bir mesaj, bimem nerede sevgililer günü için özel kampanya: 3 al 2 öde. Üretmeyi çok seven (?!) bir toplum olarak sürekli bir tüketim pompalaması sürüp gidiyor ve böyle olunca insanın içinden cidden özel bir şey yapmak gelmiyor bu gün için çünkü yapmak zorunda olduğunuz bir ödev gibi önünüze konuyor bu durum.
Tabi bizim de iyi ya da kötü anılarımız var bu günle ilgili. Bundan 2 sene önce askerden dönmüşüz, bir ay olmuş çalışmaya başlayalı, derken sevgililer günü gelmiş; o gün de Fenerbahçemizin deplasmanda Alkmaar ile maçı var. Hayatımızda 2. defa bizim takım şubat ayında maça çıkıyor Avrupa'da. Neyse gerekli izinleri aldık, karşı taraftan henüz bir tepki gelmedi. Akşam vurduk kendimizi Alkoliklerin eve. Tabi maçtan önce ve maçın devre arasında hatun kişiyle yapılan görüşmeler var, sesin sitem dolu olduğunu anlıyorsunuz ama girmişiz artık bu yola, maç bitsin ondan sonra diğer konuyla ilgileniriz diye düşünüyoruz. Derken son dakikada yediğimiz boktan bir golle Avrupa maceramız sona eriyor. Maç bitiyor bu sefer tutuyoruz Kızılay'ın yolunu, tabanlarımız kıçımıza vuruyor yürürken . Açık çiçekçi arıyoruz bir yandan derken buluyoruz, biraz pazarlık yapıyoruz, alıyoruz çiçekleri hadi taksici abi, çek arabayı tunalı'ya diyoruz. Velhasıl kapı açılıyor, bir karış surat var karşınızda ve bir yarım saat özür faslı sürüyor. Tabi yaşadığınız durumu anlatmanız zor, diyemiyorsunuz ki; 'Canım, hayatım boyunca 2. defa şubat ayında maça çıkıyoruz, bir de ben bu adamlarla maç izlemeyi seviyorum yoksa zevk almıyorum izlediğimden'. Böyle diyemediğinizden dolayı da başlıyorsunuz kıvırtmaya. Bir şekilde tatlıya bağlanıyor konu ama sizin kafanızda son dakikalarda yediğiniz o gol var.
Sonuç olarak böyle zorla dayatılan günlere kılım kardeşim. Benim bildiğim bir Aziz var o da Aziz Pierre:)
Tabi bizim de iyi ya da kötü anılarımız var bu günle ilgili. Bundan 2 sene önce askerden dönmüşüz, bir ay olmuş çalışmaya başlayalı, derken sevgililer günü gelmiş; o gün de Fenerbahçemizin deplasmanda Alkmaar ile maçı var. Hayatımızda 2. defa bizim takım şubat ayında maça çıkıyor Avrupa'da. Neyse gerekli izinleri aldık, karşı taraftan henüz bir tepki gelmedi. Akşam vurduk kendimizi Alkoliklerin eve. Tabi maçtan önce ve maçın devre arasında hatun kişiyle yapılan görüşmeler var, sesin sitem dolu olduğunu anlıyorsunuz ama girmişiz artık bu yola, maç bitsin ondan sonra diğer konuyla ilgileniriz diye düşünüyoruz. Derken son dakikada yediğimiz boktan bir golle Avrupa maceramız sona eriyor. Maç bitiyor bu sefer tutuyoruz Kızılay'ın yolunu, tabanlarımız kıçımıza vuruyor yürürken . Açık çiçekçi arıyoruz bir yandan derken buluyoruz, biraz pazarlık yapıyoruz, alıyoruz çiçekleri hadi taksici abi, çek arabayı tunalı'ya diyoruz. Velhasıl kapı açılıyor, bir karış surat var karşınızda ve bir yarım saat özür faslı sürüyor. Tabi yaşadığınız durumu anlatmanız zor, diyemiyorsunuz ki; 'Canım, hayatım boyunca 2. defa şubat ayında maça çıkıyoruz, bir de ben bu adamlarla maç izlemeyi seviyorum yoksa zevk almıyorum izlediğimden'. Böyle diyemediğinizden dolayı da başlıyorsunuz kıvırtmaya. Bir şekilde tatlıya bağlanıyor konu ama sizin kafanızda son dakikalarda yediğiniz o gol var.
Sonuç olarak böyle zorla dayatılan günlere kılım kardeşim. Benim bildiğim bir Aziz var o da Aziz Pierre:)
Not: Bu yazıyı yazanın şu anki durumunu bilen arkadaşlar, olayı yanlış yorumlamasınlar lütfen:)
9 yorum:
en kotusu de o anlarda ozur dilemektir, ekilen bir bulusma ,gidilen bir deplasman, yenilen takım, beklenen ozur. hayatımın sorunsalı idi bir donem. bir de beni uzersen boyle olur , ne zaman kavga etsek fener yeniliyor lafları var ki zebanilerin cinsiyetini tahmin edebiliyorum.
Kadikoy'deki mac sevgililer gunune denk geliyordu, deplasmandaki degil diye hatirliyorum ben nedense...
sevgililer gununuz kutlu olsun gencler :)
"böyle olunca insanın içinden cidden özel bir şey yapmak gelmiyor bu gün için çünkü yapmak zorunda olduğunuz bir ödev gibi önünüze konuyor bu durum"
aynen katiliyorum "delikanlı" or-ka ya. o yuzden kutlamiyoruz biz.
boyle yazi yaz, sonra sevgililer gunu kutla, bir de delikanli desinler... :D
bence or-ka her turlu delikanlı arkadas...
hic bisey demiyorum; diyemiyorum...
allah herkesi bildigi gibi yapsin...
Delikanli adam sevmez; sevilir :) ,
tarjeta doğru hatırlamış o o yüzden özür dilerim ama sanırım yazıda anlatmak istediklerim doğru anlaşılmış.
Yorum Gönder