halisaha etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
halisaha etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Eylül 2010 Çarşamba

Futbolun İçinden

Futbolun içinde herşey var; hırs, mücadele, estetik, attığın güzel bir ara pasın ardından takım arkadaşına attığın bakışın verdiği keyif ve belki biraz da şiddet. Dün gece Romantik kardeşlerim ile birlikte futbolun nerede ise tüm güzelliklerini sunduğumuz maçın sonlarına doğru,arkadan yediğim tekme sonrası çıkan olay yüzünden kardeşlerimden ve rakip takım arkadaşlardan özür dilerim. Ama her ikisi de futbolun içinde var arkadan tekme yemek de, belki sonrasında çıkan gerginlikte. Zidane'ın Materazzi'ye attığı kafa hala hafızalarımızda. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim dün akşam Ömer Üründül'ün tabiri ile kollektif futboldan örnekler sunduk diyebilir miyiz? Herkese saygılar, sevgiler.

24 Şubat 2009 Salı

Topçuluk - Futbolculuk


Rıdvan Dilmen ve Fuat Akdag'ın Not Defteri'ni takip edenler bilir. Ozellikle Acun'un katıldıgı program dahil hep bir halı saha muhabbeti doner, anlatır Rıdvan.. Oguz Cetin , Metin Tekin, Fatih Terim ve Rıdvan.. takım bu. Gırgır şamata değil hırs yaparmıs bu arkadaslar. Karşıda kim var bilmiyorum ama oyle yenilmez bir armada da değilmiş bu arkadaşlar. Yurdumun gencecik topcularını 19 mayıs arkasında izledikten ve de akranımız olan bazı arkadasların ikinci , üçüncü ve hatta amator liglerde nasıl süründüklerini gordukten sonra , yurdumda oynanan futbolu da hesaba katarsak bu topculuk isi biraz sans ve de tercih meselesi galiba (Rıdvan ve muadillerini elbette tenzih ediyorum). Yıllar önce tam önümde Erol Bulut 5 metreden inen bir topu sol ayağı ile önüne alamadığında düşünmüştüm futbolcu olabilir miydim diye ? Bu blogun da ev sahiplerinden diego'nun bir Ceyhun, or-ka' nın bir Tayfun Korkut, amarilla'nın bir Serhat Akın, owner'in bir Hogh, alkolik'in tabi ki Barthez ve tosun'un da bir B.Savas-B.Şenol olmaması için bir neden yokmuş ( e blogu takip eden başkaları da var diye mutevazi davranıyorum). En basit hesapla gunde iki idmandan 10 yaşından bu yana haftada 28 halı saha macı yapacaksın, sonra arkana yaslanıp kendini seyret. Ya da diger bir basit hesapla derslerle sınavlarla, sonrasında işle güçle ve de tribunle - deplasmanla gecen zamanlarının hepsinde futbol oynadıgını ve kendini gelistirmeye calıstıgını dusun.. Sonra da söyle şimdilerde mumla aradığımız Ali Güneş kadar oynayamacak olanımız var mı?

İnanmadınız mı , pazartesileri bekleriz...

30 Aralık 2008 Salı

Hep Yeşil Kalan Çamlar ve Hep Sararan Çınarlar

Amarilla "Monday Night Fever" diye ekledi siteye ve belki de hepimizin aklında vardı böyle bir yazı yazmak ama bu sabah içimden geldi yazmak, belki de uzun zaman sonra gelen galibiyetin sevinciyle. Ama bu başkalarının da yazmayacağı anlamına gelmez :)

Birkaç aydır her pazartesi akşamı Ankara'nın güzide stadlarından Çiğdem Arena'da iki takım karşı karşıya geliyor, Hep Yeşil Kalan Çamlar ve Hep Sararan Çınarlar. Maçlara başladığımız ilk haftalardan sonra takımlar zaman içerisinde değişkenlikler gösterse de sabit bir 16-17 kişiyiz. Hava şartlarına, sakatlıklara, yengeden izin alamama, iş seyahatleri vs gibi durumlara göre bu sayı bir şekilde 14 te sabitleniyor. Dengeli iki takımın oluşması için değişimler yaşandı ve bu aralar teknik olarak baktığınızda kağıt üzerinde eşit görünen iki takım yerini alıyor sahada. Ancak, buna rağmen bir takım nadiren kazanıyor ve zamanla bu talihsiz süreç onlara "Hep Sararan Çınarlar" isminin atfedilmesine sebep oluyordu. E haliyle daha fazla kazanan takım da "Hep Yeşil Kalan Çamlar" oluyordu.

Son olarak dün akşam oynanan maçta Hep Sararan Çınarlar haftalar sonra bir galibiyet aldılar, hem de farklı bir galibiyet (özlemişiz:). Tüm temizleme çalışmalarına rağmen, sahanın iki gündür yaşanan yoğun kar yağışı nedeniyle futbol oynamak için hayli zor bir zemin sunması, havanın iç anadolu ikliminin bildiğiniz soğuk iklimini sonuna kadar yansıtması Hep Sararan Çınarlar'ın işine geldi bu hafta (HoAmca'nın öngördüğü üzere:). Ancak galibiyetten veya malubiyetten öte, bütün olumsuzluklara rağmen her iki takım oyuncularının da, gün içerisinde dönen e-postalarda futbol oynamaya ne kadar hevesli olduklarını göstermeleri ve hava şartlarına aldırmadan haftanın bu bir saatinde aldıkları keyiften vazgeçmemeleri takdire değer bir amatör ruhun göstergesidir kanımca. Hemen maç sonrası yapılan maç kritikleri, çay sohbetleri ve sonraki maça kadar süren e-posta muhabbetleri de bu keyfin cabası.


Romantik Kanaryalar olarak bizler biliyoruz ancak bilmeyenler vardır belki diye açıklamak da lazım. Bu, "Hep Yeşil Kalan Çamlar ve Hep Sararan Çınarlar" tabiri futbol, hayat ve amatör ruha dair, bence türk sinemasının en güzel eserlerinden biri olan "Dar Alanda Kısa Paslaşmalar" adlı filmden alınma bir repliktir (ki dünya sinemasında da çok fazla örneği yok). "Hayat fena halde futbola benzer" repliği ile akıllarımızda ve gönlümüzde yer etmiş bu filmi her futbol severin izlemesi ve hatta arşivinde bulundurmasını önemle ve şiddetle tavsiye ederiz.
Aslında sadece bu film üzerine bir yazı yazmak vardı aklımda ama azıcık bahsetmeden de geçemezdim burada. Yine de izlememiş olanlara izlemeleri için zaman vermek adına şimdilik bu kadarla yetinelim ve Hacı Abi (Savaş Dinçel) ile Torba Suat (Erkan Can) arasında geçen ve filmin en can alici repliklerinin yer aldığı konuşmanın konumuzla ilgili kısmından bir alıntıyla bitirelim yazıyı;

Torba Suat: "Sen demiştin ya abi, hani sonbaharda dağlarla çamların arasından görünen yaprakları sararan çınar ağaçlarına bakıp, "İşte bizim takım" demiştin. İşte bizim takım o abi."

Hacı Abi: "Evet, bizim takım, hep yeşil kalan çamlar ve hep sararan çınarlar. Hayatta torba, yeşil kalmak da var, sararmak da."

23 Aralık 2008 Salı

Football...

...is something like war. Whoever behaves too properly, is lost...
Rinus Michels

23 Kasım 2008 Pazar

So...Let's kick it...


"The rules of soccer are very simple, basically it is this: if it moves, kick it. If it doesn't move, kick it until it does..."
Phil Woosnam