23 Şubat 2011 Çarşamba

Anadolu'nun İsyanı...

Anadolu'nun İsyanı from Anadoluyu Vermeyecegiz on Vimeo.

“Bizlerin doymak bilmeyen tüketim alışkanları ve ihtiyaçlarının doğa üzerindeki yıkıcı etkisi her geçen gün biraz daha artıyor. Hiç haberimiz olmasa da, umursamazsak da, gitmesek de, görmesek de bizim bu yaşam biçimimizin bedelini birtakım canlılar, insanlar ödüyor. Bu film; bir yandan Anadolu nehirleri ve doğası için verilen mücadeleleri anlatırken, bir yandan da şehirlerde hiçbir sorun yokmuş gibi yaşamaya devam eden insanlara ayna tutmak ve bu soruna ortak etmek için hazırlandı. Unutmamız gerekiyor ki, bu ateş sadece düştüğü yeri değil tüm canlı yaşamını yakacak. Bu gerçeğin fakına varanlar Nisan ayında tüm Anadolu’dan Ankara’ya doğru yürümeye başlayacak. Bu yürüyüşe katılmak ve destek vermek hepimizin yaşama karşı ortak sorumluluğudur.

Filmin indirilmesi, çoğaltılması ve dağıtılmasında hiç bir sakınca yoktur.

Anadolu'nun tüm canlılarına armağan olsun..''

21 Şubat 2011 Pazartesi

Başka Bir Adam: Alex De Souza

Dünkü maça ve kırılma anlarına dair çok sey söylenebilir, ancak bana göre gecenin olayı budur. Sen takımını İnönü deplasmanında 1 asist-3 gol ile sırtla, bu da yetmezmiş gibi maç bitiminde twitter'dan Taurasi kampanyasına destek ver. Seni daha nasıl sevebiliriz bilmiyorum ama bildiğim bir şey var; çok büyüksün capitão...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Kayseri - Kaunas Hattı...

- Yine gecikmeli bir yazı olacak ama iş yoğunluğu vs. derken anlık tepkiyle atılan aşağıdaki postu saymazsak ancak vakit bulabiliyorum Kayseri notlarını paylaşmaya.

- Günler öncesinden final maçı için biletimizi alıp beklemeye koyulmuştuk. Beklentimiz bir sürpriz olmadığı takdirde Efes Pilsen finaliydi ama sürpriz daha ilk günden Beşiktaş'ın Efes Pilsen'i turnuvanın ilk maçında yenmesiyle gerçekleşti.

- Biz ise turnuvanın 2.gününde Banvit'i sonraki gün de Galatasaray'ı yenip kendi adımıza bir sürprize yol vermeyerek finale ulaştık. Finaldeki rakibimiz ise yarı finalde Trabzonspor'u geçen Beşiktaş oldu.

- Pazar sabahı erkenden bu sezon 2.defa olmak üzere Kayseri yollarına düştük. Tam yol keyifli geçti kazasız belasız vardık derken Kayseri girişinde o gün oynanacak Kayseri Erciyes - Rizespor maçı için çevirmede olan polisler tarafından sırf üzerimizde forma olduğundan dolayı durdurulduk. Amirlerine sormadan şehre girmemize izin veremeyeceklerini söyleyen basketbol maçından bihaber polislerden fırsat bu fırsat deyip salonun ve yemek yenilebilecek mekanların yerlerini öğrendik.

- Maç saatine kadar önceden verilen pastırma siparişlerini almak ve karnımızı doyurmak için arabayı Kayseri Öğretmen Evi'nin yakınına parkedip hiç bilmediğimiz şehir meydanına doğru ilerleyip önce Pastırmacılar Çarşı'sını sonra da bize tavsiye edilen Elmacıoğlu İskender'i bulduk. Daha yoldayken başlayan kağıtta pastırma muhabbetine kayıtsız kalamayıp ana yemek öncesinde birer porsiyon kağıtta pastırmayı mideye indirdik. Ana yemek için HoAmca, Alkolik ve Bozbey mekanın adına uygun olarak iskender yemeyi tercih ettiyseler de Aynovkungfu ve ben seçimimizi yöresel lezzetlerden yana yaptık. Aynovkungfu 1 porsiyon Kayseri mantısını mideye indirirken, ben daha önce Mehmet Yaşin'in Kayseri'de bu mekana uğradığında denediği ve öve öve bitiremediği yağlamayla karnımı doyurdum.

- Yemekler biter bitmez arabaya yönelip, başladık Kadir Has Kongre ve Spor Merkezi'ni aramaya. Fazla geçmeden salonu bulduk ve hemen karşısındaki otopark arabayı park ettik. Beşiktaş ve Fenerbahçe taraftarları polis tarafından farklı kapılara yönlendiriliyordu ve biz de tesadüfen de olsa Fenerbahçe tarafından aldığımız biletlerimizle salon girişine doğru ilerledik. Kapıdaki sıraya çok fazla takılmadan salona giriş yapıp -belki de hayatımızda ilk defa- biletlerimizde yazan yerlerimize oturduk.

- Maçın başlamasına az bir süre kalmasına rağmen salon henüz dolmamıştı ancak Fenerbahçe taraftarının sayı olarak daha fazla olduğu gözlerden kaçmıyordu. Zaten ilerleyen dakikalarda salon doldukça bu fazlalık iyiden iyiye kendini belli etti.

- Serbest atış ve 3'lük yüzdemizin yerlerde süründüğü ve kafa kafaya geçilen 2 periyot sonrası 3. periyotun başında Emir devreye girmeye başladı. Kaya'ya yaptığı asist ve üst üste bulduğu 8 sayıyla maça damga vuracağını hissettirmeye hemen daha çeyreğin başında başladı. Farkın yavaş yavaş açılmaya başladığı dakikalarda ise hepimizin tadını kaçıran ve kupaya lanet okumamıza neden olan o talihsiz olay gerçekleşti. Topu dipteki Kinsey'e indirmek yerine driplingine devam eden Mirsad'ın dizi gözlerimizin önünde onu yarı yolda bıraktı. Salonda bir anda buz gibi bir hava eserken, Beşiktaşlı taraftarların "oh oh" sesleriyle Mirsad'ın sakatlığını kutlamaya başlaması bu havayı yine bir anda gerginleştirdi.

- Bu dakikadan sonra aklım sahadaki mücadelenin sonucundan çok Mirsad'ın bu sakatlığı nasıl atlatacağına ve takımın Euroleague'de Final 4 hedefinin bu durumdan nasıl etkileneceğine dair soru işaretleriyle doldu. Twitter vasıtasıyla sakatlığının durumuyla ilgili aldığımız bilgiler tahmin ettiğimiz üzere pek de iç açıcı değildi. Sezon başında Engin Atsür ile başlayan talihsiz serüvenler dizisi Vidmar'la devam etmiş, şimdi de takımın hem ağabeyi hem de ateşleyicisi Mirsad'ın sakatlığı ister istemez enseyi karatmamıza neden oldu. Neyse ki kalan dakikalarda sahada izlediğimiz Emir'in Bodirogavari performansı ve kazanılan kupa bir nebze de olsa bizi sevindirdi.

- Mirsad'ın yokluğuyla iyice daralan rotasyonumuzla bu maçtan hemen 3 gün sonra kritik Zalgiris deplasmanına çıktık. Maçtan önce eksiklere 39,5 dereceyle yorgan döşek yatan Ukiç'in de eklendiğini öğrenmek moral bozarken, maç içerisinde de Marko Tomas'ın sakatlanması resmen tuz biber ekti. Uzunlarımızın faul sıkıntısı ve hakemlerin saçma sapan düdükleri de geceyi şenlendirince(!) kazanmamız halinde gruptan çıkmayı büyük ölçüde garantileyeceğimiz maçı uzatmada kaybederek son 8 şansımızı kalan iki maça bıraktık. Maçta Fenerbahçe adına öne çıkan performanslar ise Ömer'den ve Emir'den gelirken 2 Litvanyalı Saras ve Darius'un sergilediği performanslar tam anlamıyla hayal kırıklığı oldu.

- Ancak sonuç olarak ne olursa olsun her Fenerbahçeli'nin gurur duymasını gereken bir mücadele koyuyor bu sene erkek basketbol takımı. Sene sonunda ligde ve Avrupa'da ne olur bilemiyorum ama bu takım şimdiden her Fenerbahçeli basketbolseverin kalbinde farklı bir yeri hak ediyor.

- Aşağıda da bonus olarak el emeği göz nuru 3 video yer alıyor. Kayseri'deki maçın son anlarını, kupa törenini ve kutlamaları izlemek isteyenleri linklere alalım...

Video 1: Kupa Töreni

Video 2: Son Saniyeler ve Kutlamalar

Video 3: Maç Sonu Lay Lay

Bir Skandaldan da Fazlası...

Taurasi ve ona güvenenler haklı çıktı. Türkiye Basketbol Federasyonu ve TBF Sağlık Kurulu'nun yanı sıra Hacettepe Üniversitesi Doping Merkezi'nin ortaklaşa imza attığı bu rezalete sessiz kalınamaz, kalınmamalıdır. Fenerbahçe Spor Kulübü topla tüfekle bu işin üzerine gitmelidir. Yalnızca Türk Spor Tarihi'nin değil Dünya Spor Tarihi'nin de sayılı skandallarından birisine imza atılmıştır, bu skandal kuru bir özürle geçiştirilemez, diyeti en ağır şekilde ödetilmelidir...

Taurasi'ye onun üzerinden Fenerbahçe'ye saldıranlar medyaya boy boy röportaj verenler, cezası 2 sene diyenler şimdi ne diyecekler merak ediyorum. Çok açık ve net kelle istiyorum...

10 Şubat 2011 Perşembe

Euroleague'de Rövanş Zamanı...

Şu postta belirtmiştik Galatasaray'ı 2-0 ile geçen Fenerbahçe rakibini bekliyor diye ve eklemiştik saha avantajını elinde bulunduran Spartak Moskova ile eşleşmenin daha olası olduğunu. Öyle de oldu ve Euroleague’de yoluna 12′de 12 ile yenilgisiz devam eden takımımızın çeyrek finaldeki rakibi kendi evinde oynadığı serinin son maçında Beretta Famila'yı zor da olsa geçen Spartak Moskova oldu.

Euroleague'de mutlaka bir şekilde yolumuza çıkmayı başaran Spartak Moskova ismi hatıralarımızda pek de hoş bir şekilde yer almasa da bu sene eski gücünden uzak görünen Rus ekibinin karşısına bu defa saha avantajımızla çıkıyoruz. Serinin ilk maçı 22 Şubat’ta İstanbul’da, ikinci maçı ise 25 Şubat’ta Moskova’da oynayacak. 2. maç sonunda 2 galibiyete ulaşan takım olmadığı takdirde 3. maç 2 Mart’ta yine İstanbul’da.

Senelerden beri kapısından döndüğümüz Final 4 hiç olmadığı kadar yakın ve rakip bir defa daha Spartak Moskova. Hem önceki senelerden açık hesapları kapatmak hem de aynı sene içinde voleyboldan sonra basketbolda da Avrupa'nın en büyük kupasında son 4 takım arasına adımızı yazdırmak var işin sonunda... Güç sizinle olsun kızlar...

6-8 Mayıs 2011...

6-8 Mayıs 2011 tarihlerinde Barcelona'da düzenlenecek Euroleague Final4'unun logo lansmanı geçtiğimiz haftalarda yapılmıştı. Modern Barcelona'nın yaratılmasında büyük emekleri olan Miro ve Gaudi'ye bir saygı duruşu niteliğinde olan logodan sonra afişler de yavaştan ortaya çıkmaya başladı. Renk kullanımı Miro'nun, mozaikler ise Gaudi'nin eserlerine selam çakıyor yine.

Sağ üst köşedeki "Barcelona-The City of Sport" ibaresinin de sonuna kadar hakkını veriyor şehir. Futbol takımı için kullandıkları "Més que un club" sloganını şehre uyarlayıp "Més que una ciudad" yapsalar da yeridir zaten. Umarım erkek basketbol takımı Euroleague'deki formunu sürdürür ve 6-8 Mayıs'ta hatta 1-2 gün öncesinden başlayarak hep birlikte yaşarız o başkalığı sonuna kadar.

Bu arada Euroleague'in Barcelona 2011 özel sayfasında hazırlanan diğer afişleri görmeniz ve organizasyonla ilgili başka bilgilere de ulaşmanız mümkün...

9 Şubat 2011 Çarşamba

Alex Le Sonsuza #2

Kaptanla yola devam ediyoruz, bugün Aykut Kocaman'la birlikte çıktıkları imza töreninde "2004’te başlayan hikayeyi biraz daha uzattık" sözleriyle özetledi kendisi de zaten durumu. Bir döneme damga vurdu, 10'larca Alex geldi gitti ülkeye ama geride yalnızca bir tek Alex kaldı. İlk geldiği andan beri "koşmuyor" diyorlar, o cevabını sahada vermeye devam ediyor. 7 senedir koşmuyor ya varsın 2 sene daha koşmasın Kaptan...

Aşağıya da 2 link koyuyorum 2009 yılından, yorumlara özellikle dikiz...

"10'la mı 10'suz mu?"

"Alex Le Sonsuza"

7 Şubat 2011 Pazartesi

Onun Gibisi Gelmez Bir Daha...

"Sevgiler değişmez dozda değillerdir,
Beşiktaşlı'nın Beşiktaş'ı sevmesi,
Galatasaraylı'nın Galatasaray'ı sevmesi,
Bir sevgi fişeğidir;
Ama...
Fenerbahçeli'nin Fenerbahçe'yi sevmesi...
Türkiye'nin en büyük kıyametidir..."

İslam Çupi
1932 - 2001

Haftasonu Notları...

- İlk olarak Şeytan'ımız Rıdvan Dilmen'e geçmiş olsun dileklerimizi ileterek başlayalım. Keyifli dönülen Manisa deplasmanı akşamında ondan gelen haberle önce üzüldük sonra da durumunun iyi olduğunu öğrenince derin bir oh çektik.

- Manisa deplasmanı demişken oradan devam. Maç için Manisa'ya gidemeyince biz de Manisalı'ya gidelim deyip Or-ka ve eşinin nazik davetini geri çevirmedik. HoAmca, Alkolik, Diego ve ben, eş katılımlarıyla birlikte 10 kişilik mini bir tribün atmosferi yarattık ekran karşısında. Misafirperverliklerinden dolayı Or-ka ve eşine bir kez daha teşekkürler bu vesileyle de.

- Maç öncesi hepimizin ortak görüşü ilk 2 haftada alınan 6 puanın anlamlı hale gelmesi için bu maçtan mutlak galibiyetle tamamlanması yönündeydi. Yenilen golle yaşanan moral bozukluğu, ardarda gelen gollerle yerini sevince ve gelecek haftalar için de bol bol umuta bıraktı. Ama maç sonrası yine herkesin dillendirdiği bir konu vardı ki o da bu 3 haftada alınan 9 puanın daha da anlamlı hale gelmesi için önce Kayserispor maçının ardından da İnönü deplasmanının kayıpsız atlatılması gerektiği. Hele de ligin 2.yarısına 9 puan farkla önde giren Trabzonspor, Fenerbahçe stresinden kendi kendini yemeye devam ederken, önümüzdeki 2 hafta çok ama çok kritik.
Trabzonspor'un temsili yan aynası

- 14 Şubat'taki Kayserispor maçı öncesinde ise olası bir Kayseri yolculuğu görünüyor ufukta pazar günü. Olası diyorum çünkü yollara düşüp düşmememiz Fenerbahçe erkek basketbol takımının Spor Toto Türkiye Kupası 8'li finallerinde göstereceği performansa bağlı, eğer rakiplerini geçip finale kalırsa takımımız biz de tribündeki yerimizi alacağız. Biletlerimiz cebimizde, gözümüz Fenerbahçe'de.

- Madem konuları bağlaya bağlaya gidiyoruz, öyle de devam edelim. Basketbol dedik; haftasonu TBBL All Star organizasyonu gerçekleştirildi Dünya Şampiyonası sonrasında unutulan Ankara Arena'da. Gidip gitmemek konusunda zaten tereddütlüyken bir de Saras, Ukiç gibi isimlerin olmayacağı açıklanınca en ufak kalkıp gidesim gelmedi kendi adıma. Sonrasında televizyondan ara sıra göz atarken de iyi ki de gitmemişim dedim zira All Star'dan çok Yeteneksizsiniz Türkiye kıvamında bir organizasyondu.

- Organizasyon yalnızca tarih olarak değil saat olarak da yanlıştı. Fenerbahçe, Efes Pilsen, Galatasaray ve Karşıyaka hem ligde hem de Avrupa bu denli sık maç yaparken ve Türkiye Kupası da kapıya dayanmışken hiçbir takım oyuncusunu feda etmek, hiçbir oyuncu da kendini riske etmek istemez. Saat olarak bakıldığında da hem kadın voleybolda Fenerbahçe'nin Galatasaray'la oynadığı derbiyle hem de futbolda Trabzonspor'un Antalya maçıyla çakışan All Star bir de Melih Gümüşbıçak'ın saçmalamalarıyla iyice çekilmez bir hal aldı. Benim açımdan organizasyondaki tek sevindirici olay ise Ömer Onan'ın 3 sayı yarışmasını kazanması oldu.
- All Star'la çakışan Fenerbahçe - Galatasaray kadın voleybol derbisinde ise 3-0'lık skorla gülen taraf bir defa daha kızlarımız oldu. Final 4 öncesinde hafta içi maç yapmamayı fırsat olarak görüp yükleme antremanları yapan takımımız özellikle set başlarında zorlandıysa da maçı set vermeden kazanmasını bildi. Bir de rica da bulunalım yeri gelmişken, evet bu tatlı mavi formalar çok yakışıyor kızlara ama yine de bir derbi maçında giyilmesi gereken forma her zaman sarı lacivert çubukludur. Daha önce de erkek voleybol takımı da ligin ilk yarısındaki Galatasaray derbisinde benzeri bir hataya düşmüştü. Umarım bundan sonraki karşılaşmalarda taraftarın önem verdiği bu konuya dikkat edilir.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Vay Vay Vay Vay...

Fenerbahçe(1): 77 - Galatasaray(0):58

Galatasaray(0): 51 - Fenerbahçe(2):73

Öncelikle başlık için FBTV ekranlarında maçı yorumlayan Mehmet Baturalp'e teşekkür etmek gerek. Zira dün Anete ilk yarıda 3'lükleri peşpeşe sıralarken mütemadiyen "vay"ladı Batur Abi. Maçlar öncesinde eşleşmeye dair yazdığım yazıda Fenerbahçe için şanssız bir eşleşme olduğunu yazmıştım ancak bugün oturup oynanan 2 maçta ortaya koyulan mücadelelere ve skorlara bakınca pek de öyle olmadığı ortaya çıkıyor. Maçlar beklentimin aksine derbi değil tipik bir 1-16 eşleşmesi kıvamında geçti.

Hem Caferağa'da hem de Abdi İpekçi'de birbirine benzer iki maç izledik aslında. Tek fark Caferağa'daki ilk karşılaşmada Galatasaray'ın Fenerbahçe'nin ilk darbesinde yıkılmayıp en azından bir periyot karşılık vermesiydi. Kendi evlerinde oynanan maçta ise maçın başından yumruğu yeyip karşılık bile veremeden nakavt oldu sarı-kırmızılılar. Ayrılıklar sonrası Fenerbahçe'nin tempolu basketbol oynayan fantastik hücum takımı hüviyetinden hücumda daha az atan ve savunmasıyla bezdiren takım kimliğine bu denli hızlı bir şekilde bürünmesi ve yeni katılan oyuncularla birlikte yeni rol paylaşımlarında da sıkıntı yaşanmamasında en büyük pay Koç Ratgeber'in diye düşünüyorum. Sempatik kişiliğinin yanı sıra çok da iyi bir basketbol adamı Macar koç, umarım uzun seneler kadın basketbol takımımızın başında yer alır.

Serideki bireysel performanslara baktığımızda beklenildiği üzere Fenerbahçe'nin yerli oyuncularının ön plana çıktığını ve Galatasaray'ın yerlilerine her alanda üstünlük sağladıklarını görüyoruz. Özellikle ilk maçta Nevriye ve Birsel'in, ikinci maçta da Esmeral'ın performansları fazlasıyla etkileyici. Galatasaray tarafında ise bütün çabalara rağmen Fowles'un beklenenin uzağında kalması dikkat çekici. Neredeyse her hücumda topu Fowles'a indirmeye çalıştı Galatasaray kısaları ama 2'li hatta yeri geldiğinde 3'lü sıkıştırmalarla onun etkinliğini minimuma indirmeyi başardık, sıkıştırmalar sonucu dışarı çıkartılan toplarda ise Galatasaray kısalarının boş atışları kullanmada çoğu zaman tereddüt etmesi ve kullandıkları toplarda da isabet sağlayamamaları hucümda çok da fazla opsiyonu olmadığını gördüğümüz sarı-kırmızılıları iyiden iyiye çaresiz bıraktı Fenerbahçe karşısında.

Sonuç olarak senelerden beri olduğu gibi bir kez daha Euroleague'de son 8 takım arasına kalmayı başardık. Son rakip Beretta Famila - Spartak Moskova eşleşmesinden gelecek takım olacak Final 4 öncesinde. Saha avantajı da göz önünde bulundurulduğunda Rus temsilcisiyle geçen senenin rövanşında karşılaşmamız daha yüksek bir ihtimal olarak duruyor. Geçen sene Taurasi neredeyse tek başına yıkmıştı Fenerbahçe'yi ama bu sefer Taurasi olmayacak. Ne Spartak Moskova'da ne biz de...

4 Şubat 2011 Cuma

Maksat Futbol Olsun...

Baktım kaç zamandır blogda futbola dair veya futbol özelinde pek bir paylaşım olmamış son zamanlarda. Hani ben zaten amatör branşlarla ilgili yazmayı tercih ediyorum ama blog ahalisinden de futbola dair pek ses soluk çıkmayınca amatör branşlar almış başını gitmiş. Neyse sadede geleyim internette dolanırken behance.net'te rast geldim Güney Koreli Sakiroo Choi'nin çalışmalarına, birbirinden güzel çizimleri arasında futbol ve futbolcularla ilgili işlere de yer vermiş genç tasarımcı. Bu çizimlerin ve daha pek çok işinin yüksek çözünürlüklü hallerini Sakiroo'nun behance profilinden veya kişisel web sitesinden incelemek mümkün.

Dedim ya maksat futbol olsun, belki birileri devamını getirip Fenerbahçe futbol takımıyla ilgili de bir kaç satır karalamak ister...

1 Şubat 2011 Salı

Sevgi Eylem Gerektirir...

Geçen hafta perşembe günü Euroleague Top16'da Valencia ile İstanbul’da karşılaştı Fenerbahçe, Pire zaferinden sonra Avrupa arenasında çok önemli bir karşılaşmaydı. Yarın akşam bir önceki zaferin anlamını büyütmek için Litvanya ekolünün yeşil tarafının karşısına çıkacak bu defa takımımız. Bu maçtan sonra ise, her hangi bir sürpriz olmaz ise, 16 Şubat tarihine kadar sırası ile Bandırma Banvit, Galatasaray, Efes Pilsen ve Zalgiris (deplasman) maçlarına çıkacaklar arka arkaya. Pazar günü futbol takımı, Trabzon ile bir final maçı oynadı. Yüreğini ortaya koydu, formasını terden sırılsıklam etti ve önünde kalan 15 maçı ayrı ayrı final haline getirdi. 15 maç, 15 90 dakika aynı arzuyu, mücadeleyi görmek istiyoruz. İlk durak cumartesi Manisa. Bu akşam bayan basketbolcularımız, kendi Şampiyonlar Ligi'nin çeyrek finali için küçük çaplı bir seriye başlayacak; rakip uzaktan değil, boğazın karşı yakasından. Sarı lacivert yakanın bayan voleybolcuları adım adım finale ve şampiyonluğa yürüyor, Türkiye'de değil yalnızca, kendi Şampiyonlar Ligi'nde de. Bu yılın nazarı ise erkek voleybolcularımız. Onların da playoff serisinde bu mücadaleye tekrardan dahil olmaları en büyük dileğimiz...

Yukarıdaki paragraf sarı lacivert yakanın sportif alanlarda bugünlerdeki durumu. Bırakın boğazın iki yakasını ve Anadolu coğrafyasını, dünya üzerinde tek bir sevdadan, iki renkten, 100 yılı aşkın bir tarihten bu kadar önemli ve üst düzey mücadele çıkarabilen kaç kulüp vardır? Veya var mıdır?

Bugünlerde Fenerbahçe'yi kendilerine rakip görenler, herhangi bir branşta herhangi bir müsabakada Fenerbahçe'nin karşısına çıkabilir ve hatta Fenerbahçe'yi mağlup edebilirler. Zaten biri Fenerbahçe’yi yendiği zaman, sadece yenen biri değil, o birileri ile birlikte birçokları da seviniyor. Fenerbahçeli sporcu da bunu bilerek mücadele edecek, bukalemun tadındaki diğerlerinin ve Fenerbahçeli'nin farkını bilecek...

Fenerbahçeli de Fenerbahçe Spor Kulübü'nün nereye geldiğini, nasıl bir mücadele içinde olduğunu bilecek. Deplasmana gitmeye maddi manevi fırsatı varsa, işgüzarlıktan vazgeçmeyecek, kankasını abisini alıp gidecek. Kadıköy'den Sinan Erdem'e, Burhan Felek'ten Anadolu'nun dört bir yanındaki tesislere, üşenmeyecek, İstanbul'da yaşayanı da Anadolu'da yaşamaya çalışanı da sevdasının peşine düşecek. Yetmeyecek, fırsatı olan Edirne’nin ötesine deplase olacak. Ta ki haziran ayının ortasına kadar. Sonra oturur, herkes kendi arasında değerlendirmesini, eleştirisini yapar.

Ama o zamana kadar...

Top16'da Ezeli Rekabet Heyecanı...

Fırtınalı günleri yavaş yavaş geride bırakan Fenerbahçe kadın basketbol takımı Euroleague'de son 8 takım arasına kalabilme mücadelesine bugün start veriyor. Rakip tanıdık, bu sezon önce Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında daha sonra da ligde oynanan karşılaşmada 2 kere mağlup ettiğimiz, sene başındaki tahminlere bakıldığında özellikle Euroleague'de beklentilerin oldukça altında bir performans sergileyen ve son maçını kazanıp ismini 16 takım arasına ancak yazdırabilen ezeli rakip Galatasaray.

Açık konuşmak gerekirse Fenerbahçe'nin Euroleague'de 10'da 10 yaparak son 16 takım arasında lider olarak yer aldığı bir senede gidip de Galatasaray'la eşleşmesi tek kelimeyle şanssızlık Fenerbahçe adına, aynı şekilde bunun Galatasaray için de bir şans olduğunu söyleyebiliriz. Bugün kadın basketboluyla uzaktan yakından ilgisi olan hangi Galatasaraylı'ya sonrasanız ilk 4 takım arasından kimi istersiniz diye, hiç kuşku yok ki cevapları Fenerbahçe olur.

Elbette bunun bir çok nedeni var, öncelikle Galatasaray'ın deplasmanlardaki kötü performansı göz önünde bulundurulduğunda ülke hatta şehir değiştirmeden tanıdıkları bir atmosfer olan Caferağa'da oynamak kendileri açısından olumlu görünüyor. Diğer bir faktör ise derbi mücadelesi olmasından dolayı serinin 2. maçında Abdi İpekçi'de önceki maçlara göre nispeten dolu bir salonda oynayacak olmaları, Cumhurbaşkanlığı maçında da görüldüğü üzere futboldan ümidi kesen Galatasaray taraftarı için sırf Fenerbahçe nefreti salona koşmak için yeterli bir neden.

Gelelim doğrudan Fenerbahçe tarafından kaynaklı ve ezeli rakibin yalnızca bu eşleşme için değil lig şampiyonluğu için de avucunu ovuşturmasına neden olan başlıca sebebe; bu sebep elbette ki herkesin malumu olan ve yazının başında da belirttiğim üzere Fenerbahçe'nin son aylarda yaşadığı fırtınalı günlerin de nedeni olan zamansız ayrılıklar. Penny ve Diana, liderlik özellikleri, sahada gösterdikleri mücadele ve sergiledikleri performanslar bir yana karşı takımı psikolojik olarak da yıpratan etkenlerdi Fenerbahçe adına, bunu daha önce Galatasaray'la oynanan iki karşılaşmada da görmüştük. Özellikle ligde büyük bir kısmını geride götürdüğümüz maçta Birsel'le birlikte bu iki isim maçın kazanılmasında çok önemli rol oynamıştı. Onların yokluğunda ister istemez kısa zamanda büyük bir değişim geçirdi Fenerbahçe, geçirmek zorunda kaldı. Bu süreçteki en büyük şans ise Koç Ratgeber'in varlığıydı hiç kuşku yok ki. Kısa sürede yapılan Angel, Anete ve Tammy transferleri yalnızca kadronun değil takımın oyun sisteminin de değişmesine de neden oldu. Takım Penny ve Taurasi'nin yokluğunda en önemli sınavını Euroleague'in favorilerinden UMMC Ekaterinburg karşısında sahaya yüreğini koyarak verdi ve bu testi geçti.
Şimdi ise bir başka test var takımın önünde, bu test yalnızca Final 4 hedefinin ne derece yakın olduğu göstermekle kalmayacak, sezon sonunda lig şampiyonluğu için de şimdiden ellerini ovuşturanlara gerekli mesajı verecek bir test. Fenerbahçe'nin Birsel-Esmeral-Nevriye yerli troykası ve Koç Ratgeber'in büyük maç tecrübesi en büyük avantajı bu seride de, sarı kırmızılılarda ise Fowles'un son haftalarda yükselen grafiği dikkat çekici. Pota altında Nevriye-Matoviç-Nevin-Tammy 4'lüsünün Big Syl'e karşı vereceği mücadele serinin kilit noktalarından biri olacak. Bir diğer ilgi çekici eşleşme ise 2006'da WNBA'de yılın çaylağı seçilen ancak sakatlığı sonrasında ritm bulmakta zorlanan Seimone Augustus ve bu ödülü almaya 2009 yılında almaya hak kazanan ve takıma yeni yeni ısınan Angel McCoughtry arasında.

Gönlümüzden geçen elbette ki kızlarımızın seriyi 3. maça bırakmadan Abdi İpekçi'de işi bitirip ezeli rakibini süpürerek herkese gereken mesajı vermesi ve Final4 yürüyüşüne devam etmesi. Bu yolda Caferağa'da yerini alacak Fenerbahçe taraftarına da büyük iş düşüyor, sahayı Galatasaray'a dar ederek, özellikle savunmada Fenerbahçe'nin 6.adamı olması gerekiyor taraftarın. Ligdeki karşılaşmada bunu başarabilmişti Fenerbahçe taraftarı, bugün ve gerektiği takdirde serinin 3. maçında aynı performansı göstererek gerçek bir deplasman havası yaratmak, takımla birlikte tek vücut olmak, parkede çubukluyu terletenlerin işini kolaylaştıracak ve turun kapısını aralamamızı sağlayacak bir diğer kilit nokta olacaktır.