1 Şubat 2011 Salı

Sevgi Eylem Gerektirir...

Geçen hafta perşembe günü Euroleague Top16'da Valencia ile İstanbul’da karşılaştı Fenerbahçe, Pire zaferinden sonra Avrupa arenasında çok önemli bir karşılaşmaydı. Yarın akşam bir önceki zaferin anlamını büyütmek için Litvanya ekolünün yeşil tarafının karşısına çıkacak bu defa takımımız. Bu maçtan sonra ise, her hangi bir sürpriz olmaz ise, 16 Şubat tarihine kadar sırası ile Bandırma Banvit, Galatasaray, Efes Pilsen ve Zalgiris (deplasman) maçlarına çıkacaklar arka arkaya. Pazar günü futbol takımı, Trabzon ile bir final maçı oynadı. Yüreğini ortaya koydu, formasını terden sırılsıklam etti ve önünde kalan 15 maçı ayrı ayrı final haline getirdi. 15 maç, 15 90 dakika aynı arzuyu, mücadeleyi görmek istiyoruz. İlk durak cumartesi Manisa. Bu akşam bayan basketbolcularımız, kendi Şampiyonlar Ligi'nin çeyrek finali için küçük çaplı bir seriye başlayacak; rakip uzaktan değil, boğazın karşı yakasından. Sarı lacivert yakanın bayan voleybolcuları adım adım finale ve şampiyonluğa yürüyor, Türkiye'de değil yalnızca, kendi Şampiyonlar Ligi'nde de. Bu yılın nazarı ise erkek voleybolcularımız. Onların da playoff serisinde bu mücadaleye tekrardan dahil olmaları en büyük dileğimiz...

Yukarıdaki paragraf sarı lacivert yakanın sportif alanlarda bugünlerdeki durumu. Bırakın boğazın iki yakasını ve Anadolu coğrafyasını, dünya üzerinde tek bir sevdadan, iki renkten, 100 yılı aşkın bir tarihten bu kadar önemli ve üst düzey mücadele çıkarabilen kaç kulüp vardır? Veya var mıdır?

Bugünlerde Fenerbahçe'yi kendilerine rakip görenler, herhangi bir branşta herhangi bir müsabakada Fenerbahçe'nin karşısına çıkabilir ve hatta Fenerbahçe'yi mağlup edebilirler. Zaten biri Fenerbahçe’yi yendiği zaman, sadece yenen biri değil, o birileri ile birlikte birçokları da seviniyor. Fenerbahçeli sporcu da bunu bilerek mücadele edecek, bukalemun tadındaki diğerlerinin ve Fenerbahçeli'nin farkını bilecek...

Fenerbahçeli de Fenerbahçe Spor Kulübü'nün nereye geldiğini, nasıl bir mücadele içinde olduğunu bilecek. Deplasmana gitmeye maddi manevi fırsatı varsa, işgüzarlıktan vazgeçmeyecek, kankasını abisini alıp gidecek. Kadıköy'den Sinan Erdem'e, Burhan Felek'ten Anadolu'nun dört bir yanındaki tesislere, üşenmeyecek, İstanbul'da yaşayanı da Anadolu'da yaşamaya çalışanı da sevdasının peşine düşecek. Yetmeyecek, fırsatı olan Edirne’nin ötesine deplase olacak. Ta ki haziran ayının ortasına kadar. Sonra oturur, herkes kendi arasında değerlendirmesini, eleştirisini yapar.

Ama o zamana kadar...

Hiç yorum yok: