27 Şubat 2010 Cumartesi
Caniniz Sagolsun...
26 Şubat 2010 Cuma
Always...
25 Şubat 2010 Perşembe
Daum Der Ki #4
24 Şubat 2010 Çarşamba
Previously on Fenerbahce...
- Genis kadronun da etkisiyle kupa boyunca oynadigimiz maclarda farkli isimlerin on plana ciktigini gorduk. Cuma gunu Turk Telekom karsisinda 3 periyot boyunca sıkıntı yasayan takima yari final yolunu acan isimler basta Kaptan Mrsic olmak uzere Semih, Ukic ve sakatligi dolayisiyla cok fazla sure alamamasina ragmen oyunda kaldigi sure icerisinde oyuna her yonuyle katkida bulunan Emir Preldzic'ti,
- Yari finaldeki rakibimiz ise daha 1 hafta once lig macinda 19 sayi farkla maglup ettigimiz Efes Pilsen'di, elbette kimse bu macin ligdeki gibi kolay olmasini beklemiyordu hele ki bir gun once Turk Telekom karsisinda macin son anlarina kadar mucadele verilmisken. Mac beklendigi gibi buyuk cekisme icinde gecti ve farkin 4. periyotta bir ara 10 sayiya kadar cikmasina ragmen maci kazanan taraf tipki bir onceki macta oldugu gibi Fenerbahce'ydi. Bu macta Fenerbahce adina one cikan isimler Kinsey, Semih ve Ukic olurken macin ilk periyotunda Ukic'in Kerem'i yerlerde surundurdugu ankle-breaker'i uzun yillar hatirlanacak guzellikteydi,
- Cemal Nalga skandali sonrasinda Galatasaray'in yerine Turkiye Kupasi'na katilma hakki kazanan Mersin BSB ise buyuk bir surprize imza atarak finalde Fenerbahce'nin rakibi oluyordu. Kagit uzerinde tartismasiz favori Fenerbahce olmasina ragmen parkede isler boyle yurumedi. Oldukca cekismeli gecen 4 periyotun ardindan genis ve tecrubeli kadrosuyla erkek basketbolcularimiz kupaya uzanan taraf oldu. Bu macta ozellikle kisa oyuncularimiz gosterdikleri performansla dikkat cekerken Ukic, Kinsey, Greer ve Emir Preldzic final macinin etkili isimleriydi.
- 43 yil sonunda gelen kupanin seromonisiden akilda kalanlar ise Kaptan Mrsic'in taraftarlarla paylastigi madalya ve kupa fotografina giren Red Foxes kizlariydi,
23 Şubat 2010 Salı
Defense 101 (Introduction To Defense)/ Chapter II
22 Şubat 2010 Pazartesi
Bugün ve Bugün...
Öyle çabuk geçiyor ki günler
Hele sen de bir bak hayatına.
Daha dün doğmuşuz sanki
Yeni okula başlamışız
Yeni sevmişiz
Öyle çabuk geçiyor ki günler
Hele sen de bir bak hayatına
Yarın bitecek sanki her şey
Yarın ölecek gibiyiz.
Daha doymamışız yaşamasına
Günlerimiz dün bir, bugün iki
Sakın bir şey bırakma yarına
Yarın yok ki.
Ö.A
18 Şubat 2010 Perşembe
Lille 2 - Fenerbahçe 1
Volkan’dan başlamalı önce. Rüştü abisini aratmıyor önemli maçlarda hep yüreğimiz ağzımızda, on yıl sonra güven verir o da bize nasip olmaz. İlk golde ayakta kalsa , topuğuna çarpacak şut. İkinci de kalesinde dursa yeter. En kötüsü aynı hata ile kaybettirdiğin bir şampiyonluk var senin, artık sahip çık kalene, terk etme zaruri olmadıkça.
Savunma zaten Allaha emanet, hocanın ilk stepne stoper tercihinin Deniz olması da tartışılır. Bekir ve Önder gibi bu bölgede oynamaya daha alışkın adamlar var kadronda ve baskı yapan bir takıma karşı ilk tercih Deniz, yine de diğer alternatiflerin muhteşem olmadığını düşünürsek çok da üstüne gitmemek lazım. Lakin forvette bu tip maçların adamı denen Guiza’ya 90 dakika nasıl tahammül edebildi anlamak mümkün değil. Diego’nun tabiriyle baban olsa atmaz o pasları sana. Bir golcü ne ister, pas ister. Pozisyona gireyim ister. Al da at ister , ister ister de top gelince de Allah ne verdiyse der. Kezman’ı aratıyor bu Guiza, ilk topta Alex’e iadesi tam küçük Emrah’lık. Kendine güveni olan golcü o pası aldığında gol gol diye aş erer. Guiza pas veriyor. İyi niyetinden sual olunmaz da bazen bu gönül gol istiyor kardeeeş. Alex o pasları misal Preko’ya atmış olsa senelik 15 asist ortalaması olurdu sana 30 . Adam Nobre’yi kral yaptı , gel gör ki kaderi Kezman’la , Guiza’yla terbiye olmakmış. Din bilimcisi olurum diyordu bu sabırla hidayete erer, eren olur .
Cristian’a söyleyecek sözüm yok, Selçuk’un hakkını yiyor bu adam. Gören Xavi zanneder , bu kadar süreyi bir tek o alıyor. Cezalı değilse her maç ilk 11, daha bir numarasını görmedik. Emre dışarı çıkıyor Cristian sahada, Alex dışarı Cristian dursun. Maldonado’nun suçu neydi arkadaş.
Arızalar ve arızalı adamlar bildiğimiz gibi, bu maça etki eden ekstralar Emre’nin Alex’in etkisizliği,ve Özer’in formsuzluğuydu . Gökhan Gönül biz konduramasak da bayadır kötü oynuyor. Santos’un oyunu herşeye rağmen sevindirici. O gamsız hali bu maçlarda işe yarıyor.
Kağıt üstünde güzel görünen bu skorla eve avantajlı döndüğümüzü düşünenler yoktur herhalde , bunun nedeni de Lille’in çok hızlı bir takım oluşu. Bilica’nın, oynarsa Lugano’nun hızlarını düşünürsek , açık alanda düştükleri durumları da hatırlarsak işimiz zor. Oyunu tutan , rakibi uyutan bir oyun lazım, kulakları tıkayıp Fener bir şey oynamıyor denilen zamana dönmek lazım.Yana pas, garanti oyun, kaptırırsak herkes topun gerisine. Araya bir tane sıkıştırıp geçmek gerek bu turu. Aman gol lazım diye yüklenirsek fena.
Milli Takımda Guus Hiddink Dönemi
Benim hafıza zayıf, pek hatırlamıyorum ama kendisi 90-91 sezonunda Fenerbahçe'yi çalıştırmış hatta sezonun ilk maçında Aydınspor'dan altı tane yemişiz. Kalede de Yaşar varmış.
14 Şubat 2010 Pazar
Haftasonu Fenerbahçe
Fenerbahçe 85 - 70 Ceyhan Belediyesi (Basketbol Bayanlar 1. Ligi)
SGK 0 - 3 Fenerbahçe (Aroma Erkekler Voleybol 1. Ligi)
Yeşilyurt 0 - 3 Fenerbahçe Acıbadem (Aroma Bayanlar Vol. 1. Ligi)
Manisaspor 2 - 2 Fenerbahçe (Türkcell Süper Lig)
Manisaspor 2 - Fenerbahçe 2
Bir kere ilk yarıda sanırım Mehmet Topuz geldiği günden beri en iyi oyununu oynayacak bugün demiştim ama beni yanılttı Mehmet ve 2. yarı hiç ortalarda görünmedi. Aynı şekilde ilk yarıda her topa koşan Semih 2. yarıda resmen yoktu. Bu nedenle de Daum'un Gökhan Ünal hamlesini geç yapmasına kızıyorum. Ki onu yaparken de saçmaladı.
Ön liberolardan biri çıkacaksa bunun Emre değil Baroni olmasını tercih ederim. Ama tabi bunun için de Bilica'ya "kardeşim sen defans oyuncususun, önce işini yap sonra gider gol atarsın" demeli birisi. Gol atma sevdasına gerekli pozisyonu alamıyor defansta, geç kalıyor. Çok basit iki gol yedik bugün yine. Hamlesiz, dengesiz yakalandık. Defans oyuncularının oyun içinde konsantrasyonlarının git geller yapmasının bedelini ağır ödüyoruz.
Bir de tabi Volkan'ın da saçma sapan toplara vurmak için orta sahaya çıkmayı ve yediği gollerden sonra arkadaşlarına kızmayı bırakıp topa müdahale etmeye çalışması lazım. İzlemekten başka birşey yapmadı. Tıpkı yediğimiz 2. golde 3 defans oyuncusunun Isaac'i izlediği gibi.
Yine de bu maç Diyarbakırspor maçından daha iyiydi. Daha çok pozisyona girmeyi başardık, yalandan baskı yapmaktan ziyade. Ama daha çok kenarları kullanmalı ve daha çok şut çekmeliyiz bence.
Tabi ki kaybedilen 2 puan hiç iyi olmadı. Haftalar sonra liderliği de kendi elimizle teslim ettik. Ama hala zaman var. Yeter ki mücadeleyi bırakmayalım.
Güç bizimle olsun...
11 Şubat 2010 Perşembe
Bursaspor 3 - Fenerbahçe 1
Gündüz muhtemel kadro ile ilgili konuşurken iki forvetin patlama yapacağını söylemişti ayrıca bana. Ben de yaparlar tabi ah bir de onlara top atabilecek bir adam olsa kadroda demiştim. Gökhan Gönül maçın başında depar atmaktan yapamadığını maçın sonunda yaptı. Zaten takımda bunu yapabilecek bir Santos bir O vardı. İlk pozisyonda biraz daha sakin olabilse kendisi de golü atıp maçı orada bitirebilirdi. Gökhan Ünal'ın ve Güiza'nın kaçırdığı goller akıllara zarar. Akılları başlarına gelene kadar bu ikisini kafa kafaya tokuşturacaksın.
İlk golde Vederson'un, ikincide Bilica'nın ve son golde de Volkan'ın hataları da bir o kadar akıl almaz ve saçma sapan. Or-Ka'nın bahsettiği Defence 101 dersini hepsine en az 2 dönem okutmak lazım.
Tek kelimeyle; Şanslıydık...
Bursaspor'u da kutlamak lazım. Gerçekten çok güzel bir oyun sergilediler, taktiğiyle, mücadelesiyle, taraftarıyla alkışı hakediyorlar.
Tamer Bağlan - Nokta!
"Bir kaleci sarı kattan sonra hakemi alkışlayabilir Denizli’de. Bu, ikinci sarı kartı gerektirecek bir hareket değildir! Bir forvet oyuncusu atılır ama, aynı nedenden Eskişehir’de.Yine bir forvetin koşu yoluna konan diz, ceza sahası içindedir, ne var ki penaltı kararı gerektirmemektedir Kayseri’de! Çünkü Koşuyolu’dur söz konusu olan, Acıbadem değildir!Yerli teknik direktörler, kayıplarını hakemlere ya da başka etkenlere bağladığında, acımasızca eleştirilir. Türk futbolu için nimet olarak görülen yabancı bir teknik direktör ise, başarısızlığın gerekçesi olarak Antalyalı bir stoperi hedef gösterebilir ve bu küçümseyici, çirkin, hatta insanlık dışı yaklaşım, ufacık bir tepki bile görmeyebilir!Zirve yarışındaki bir rakibin sözleşmeli oyuncusu, “sözleşmen bittiğinde bizdesin” diyerek ayartılabilir, evi bile ziyaret edilebilir; üstelik onlarla yapacakları maçtan önce!Çünkü, söz konusu kendileri olduğunda, ‘ayıp yorgan altındadır’ sadece! Gerisi, sıradan gelişmelerdir...Önümüz mart, biliyorsunuz. Şimdiden başladı kediler ama; miyav-miyav değil; ciyak-ciyak! Hep bildiğiniz gibiler; hem yapıp, hem bağırıyorlar yine! Bilinen, alışılageldik, kanıksanan vaziyetler!Bu kez “aç, susuz, gariban, acınacak durumdayız” diyecek pozisyonda da değiller. Ki, hiç olmadılar da zaten! Yine aynı arabesk yalanlarla kamuoyu oluşturmak istemeye kalksalar, yemez; öteden beri sürekli ve düzenli yiyenler!Bir kere devlet kulübüsün; imtiyaz, yani ayrıcalık, destek, kıyağın önde gideni seninle. Yediğin önünde, yemediğin arkanda telgrafa direk olmuş; Neyzen’in dediği gibi!Hala utanmayacak, susmayacak mısın! ‘Türk futbol tarihinin gelmiş-geçmiş en pahalı takımı’ diye övünüyorsan kurduğun ile ya kazanacaksın her türlü destekle ya da ağzını açmayacaksın!Yetti gayri! Gerçekten yetti! Futbol oyunuyla mı keyif alacak, arkadaşlarımızı kızdıracak, eğleneceğiz, yoksa sizin oyunlarınızla mı sinir olmaya devam edeceğiz!Yetti gayri! Ya göründüğünüz gibi olun, ya olduğunuz gibi görünün! İki dakika ya da bir kaç sezon delikanlı olun!"
Tamer Bağlan - Fanatik Gazetesi - 11.Şubat.2010
9 Şubat 2010 Salı
8 Şubat 2010 Pazartesi
Euro 2012 Eleme Grupları
B: Andora,Ermenistan,Makedonya,İrlanda Cumh., Slovakya, Rusya
C: Faroe Adaları, Estonya, Slovenya, Kuzey İrlanda, Sırbistan, İtalya
D: Lüksemburg,Arnavutluk,Belarus,Bosna Hersek,Romanya, Fransa
E: San Marino, Moldova, Macaristan, Finlandiya, İsveç, Hollanda
F: Malta, Gürcistan, Letonya, İsrail, Yunanistan, Hırvatistan
G: Karadağ, Galler, Bulgaristan, İsviçre, İngiltere
H: İzlanda, Kıbırs Rum Kesimi, Norveç, Danimarka, Portekiz
I: Liechtenstein, Litvanya, İskoçya, Çek Cumhuriyeti, İspanya
Grup maçları sonrasında ilk sırada yer alan takımlar Euro 2012'ye direk katılırken, son 4 takım ise ikinci 8 takım arasında oynanacak olan baraj maçları sonunda belli olacak.
Daha oldukça uzun bir süre ve öncesinde güzel bir dünya kupası var ama ben yine de Euro 2012'ye katılır dediklerimi "bold" olarak işaretledim.
6 Şubat 2010 Cumartesi
QTM #6
5 Şubat 2010 Cuma
Duygusal Reklam...
4 Şubat 2010 Perşembe
Sanssizligin Boylesi...
Farklı Olanı Bulmak
Aslında bizi tamamlayanı aramak ile aynı şeydi.
Küçüklüğümüzde “farklı olanı bulun” ya da “iki resim arasındaki 7 farkı bulun” bulmacalarını çokça çözmekten midir bilinmez kendimiz kadar farklı olanı aradık ömrümüz boyunca.
Kimimiz hala aramakta…
Kimimiz buldu aradığını…
Kimimiz de bulduğunu sanmakta…
Bulduğumuzu sandıklarımızla yalancı mutluluklar yaşadık zamanında. Ardında kalan hayal kırıklıklarından tespihler yaptık sonra. Sarılıp dostlarımıza ağladık sabah sabah. Plastik çay bardaklarına boş boş bakarak uzun anlamsız saatler geçirdik. Alkol ikindilerini öğle saatlerinde yaşamaya başlayıp gece yarısı üstüne cila çektik. Çocuktuk. Beraber büyüdük sevdamızla. O’nu da alıp yanımıza düştük deplasman yollarına.
Sırtımızda çubuklu forma.
Aylar boyu yollar gittik. Düştük kalktık, sevdanın, sevdamızın, topun peşinden koşmaya devam ettik. Ama sevda kuşun kanadındaydı ve dokunuyordu yalnızlık. Uçurum kenarlarında oturduk uzunca bir müddet. Başımız döndü güzelliğinden. Dayanamadık, kavuşmak için bırakıverdik kendimizi, yanacağını bile bile ateşe sarılan pervane misali.
Sonra bir Anka kuşu havalandı uçurumun dibinden. Babil’e aşkın kendisini bulmak için kanat çırparken “O” çıka geldi aniden. İliklerime işleyen Ankara’nın Şubat ayazını dağıttı bir gülüşüyle, ısıttı içimi Haziran güneşiyle…
İyi ki geldin...
İyi ki gelmişsin...
Gelmesen yarım kalırdı bu ben…
Çok iyi geldin...
Hoş geldin…