siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
siyaset etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Aralık 2010 Perşembe

Ama Yumurtalar İyidir...

Dünün gündeme damga vuran olayı hiç kuşku yok ki Ankara Üniversitesi'nde Kollektifler'in Burhan Kuzu'ya yaptığı yumurtalı protestoydu. Yediği yumurtalar neticesinde üniversiteden kuzu kuzu ayrılan ileri demokrasi safsatasının önde gelen isimlerinden Burhan Kuzu'yu görüp de eskileri yad etmemek olmazdı.

Fotoğraf 6 Kasım 2002'deki unutulmaz maçtan. Hasan Şaş, Maraton ve o zamanki adıyla Telsim tribününün kesiştiği köşeden korner kullanmak üzere hazırlanıyor. Tam o sırada tribünden gelen bir yumurta hedefini buluyor ve Hasan Şaş'ın kafasında patlıyor. O an da objektiflere işte böyle yansıyor...

21 Kasım 2010 Pazar

Cantona'dan Devrim Çağrısı...

''Çevremizde bu kadar sefalet varken mutlu olamayız. Yapılması gereken şeyler var. Bugünlerde sokaklarda olmanın, gösteri yapmanın anlamı nedir? Böyle yaparak kendinizi kandırırsınız. Devrimi başlatmak için elimize silah alıp öldürmeye de başlayamayız. Devrim gerçekten çok kolay bugünlerde. Sistem ne? Sistem bankaların iktidarı üzerine kurulmuş, o zaman bu sistem bankalar üzerinde imha edilmeli.''

''Bu da üç milyon insanın ellerinde pankartlarla sokağa çıkıp, doğru bankalara giderek paralarını çekmesi, bankaların da çökmesidir. Üç milyon, on milyon insan, bankalar çöker, ortada bir tehdit de yok, kan da. Alın size devrim.''

13 Ekim 2010 Çarşamba

Iyi, Kotu, Cirkin...

Batman halkinin Fenerbahce'yle kucaklasmasi, iyi...

Maliye Bakani nam-i diger Ingiliz Mehmet'in Fenerbahce formasiyla sahaya cikmasi, kotu...

Fenerbahce'nin siyasi iktidarin oyuncagi yapilmasi, cirkin...

6 Eylül 2010 Pazartesi

Haşa, huzura demokrasi geldi?!

Çok severim kendisini, televizyonda onu gördüğüm her an yüzümde güller açar. Bir Rasim Ozan Kütahyalı’yı bu kadar sevmişimdir bir de Hakan Şükür’ü. Kendileri referandumla ilgili şöyle buyurmuş, ben de açıklamasını parantez içinde yapıyorum:

‘'DGM'de ifade vermem ve sorgulanmam yeni Anayasa'ya "evet" dememde temel teşkil etti. Yaşadıklarım ve inancım, araştırmalarım (hocaefendiye sordum, mezardan kalkıp gel ve evet’e bas mührünü dedi) mantığım (burada biat kültüründen bahsediyor), benim referandumda "evet" oyunu alma kararımda etkili oldu. Ayrıca Anayasa oylamasının partiler üstü (ama Recep Bey’in Diyarbakır mitingine katılmakta bir sakınca yok) olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla Anayasa'yla ilgili karar verirken herhangi bir yere mensup olmaya gerek yok (ama TRT’den paraları alırken herhangi bir yere mensup olmaya gerek var). Türkiye'ye uzun zaman hizmet etmiş biriyim. Düşünüp taşınıp (burası açıklamanın en çarpıcı yeri) partiler üstü bir düşünce ile "evet" oyunu kullanacağım."

22 Ocak 2010 Cuma

Tek-Gıda İş'ten Tribünlere Çağrı...

FUTBOL TARAFTARLARI, EMEĞİN SESİNİ STATLARDA YÜKSELTMEYE VAR MISINIZ?

TEKEL işçileri 37 gündür Türkiye’de ezilen, sömürülen işçi sınıfının sesi olmaya, Avrupa yolunda hızlandırılan özelleştirmenin mağduru olarak iş yerlerinin kapatılması ve geçici işçi statüsünde maaşlarının yarı yarıya düşürülüp tüm sağlık, sosyal ve sendikal haklarını kaybederek çalıştırılmalarına karsı soğukta aç susuz direnmeye devam ediyor. 19 Ocak 2010 saat 15.00 itibariyle 100 TEKEL işçisi açlık grevine basladı. Hem Türkiye’den hem de yurt dışından haklı mücadelemize destek çığ gibi büyüyor. TEKEL işçisi tüm olumsuz koşullara rağmen aldığı bu destek ve dayanışma ile hükümete sesini duyurmaya çalışıyor.
Gelin bu sesin gücünü hep birlikte arttıralım, statları dolduran işçilerin sesi ile taleplerimizi ve haklı mücadelemizi daha geniş kitlelere duyuralım. 17 Ocak tarihli Türk-İş mitinginde Ankara’da futbol taraftarlarının desteğini açtıkları pankartlarla gördük. Endüstriyel futbola karsı durusu ile tanınan Forza Livorno da TEKEL işçisine dayanışma çağrısı yaptı ve artık maçlarında enternasyonali TEKEL işçisine atfederek okuyacağını açıklayarak, maçlarda işçilere destek pankartlarının açılması için tüm tribünlere çağrıda bulundu. Forza Livorno, Halkın Takımı, Karakızıl basta olmak üzere bu konuda kendilerine yakışan duyarlılığı göstererek TEKEL işçisinin tribünlerdeki sesi oldukları için tüm taraftarlara teşekkür ediyor,minnetlerimizi sunuyoruz.
TEKEL işçilerinin direnişini Avrupa’da gündeme taşıyan Alerta Network grubuna bize enternasyonal dayanışma sundukları için emeğin adına mücadelenin en zor günlerinde işçilerin selamını gönderiyoruz.

Emeğin yüceliğine inanan diğer tüm futbol taraftarlarını da tribünlerde TEKEL işçisi için dayanışma seslerini yükseltmeye davet ediyoruz. Haydi futbol taraftarları, sizi tüm yüreğinizle desteğe çağırıyoruz, statları dolduran işçiler tüm dünyada haksızlığa, sömürüye karsı birleşsin ve statlar işçinin haklı sesiyle inlesin. Sizler olduğunuz sürece TEKEL İşçisi yalnız değildir, yalnız kalmayacaktır!!!

TEKEL İŞÇİLERİ VE TEKGIDA-İŞ SENDİKASI

31 Aralık 2009 Perşembe

Terzi Fikri...

“... Beton duvarlara, demir parmakliklara mecbur edildigim icin hic ama hic uzuntu duymuyorum. Vatansever oldugumu bugun soyledigim gibi yirmibes seneden bu yana her yerde soyledim. Bunun icin kavgalara girdim. Iskence gordum, zindanlara atildim... Eger bir ulkede vatan, Isvicre bankalarinda gizli hesap defterleri ve Amerikan dolari olarak goruluyor ve bu insanlarda yonetimi ellerinde bulunduruyorlarsa, vatan icin daragaclarini omuzlayanlar elbette vatan haini ilan edileceklerdir...”

Fikri Sonmez / Fatsa Eski Belediye Baskani
2009’u kapatirken, iki kitap bir DVD onerisi de benden. Fatsa’yi ve yasanilanlari anlatan, o gunleri bizzat yasamis Artvinli abimiz Sn. Pertev Aksakal’in kaleminden cikmis iki kitap. “Fatsa Gercegi” ve “Fatsa Devrimci Yol Savunmasi – Bir Yerel Yonetim Deneyi”. Ve bu kitaplardan yola cikilarak hazırlanmis “Unutturulanlar – Fatsa Gercegi” belgeseli.

Hem kitaplarin, hem de belgeselin satir aralarinda, ulkenin siyasi ve ekonomik olarak bugun geldigi noktanin nedenlerine dair onemli isaretler var. Daha da onemlisi ve ilginci, ayni satir aralarinda gelinen noktadan cikis yollari da mevcut; tabi anlayana...

Yeni yilin, herkesin esit ve hur oldugu, bagimsiz ve aydin bir ulke icin mucadele etmis ama donemin egemen gucleri tarafindan yokedilmis, sindirilmis, ezilmis insanlara; devlet katinda olmasa bile, en azindan daha yaygin kitlelerin ve yeni neslin kalplerinde hakettikleri saygiyi getirmesini temenni eder, herkese saglikli,huzurlu ve mutlu bir yeni yil dilerim...

11 Eylül 2009 Cuma

12/09/1980...Your Boys Did It...Again...

12 Eylul 1980 darbesiyle Türkiye'de...
  • 650.000 kişi göz altına alındı.
  • 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
  • Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
  • 7 bin kişi için idam cezası istendi.
  • 517 kişiye idam cezası verildi.
  • Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı.
  • İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
  • 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
  • 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
  • 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
  • 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
  • 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
  • 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
  • 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
  • 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
  • 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
  • 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
  • 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
  • 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
  • Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
  • 31 gazeteci cezaevine girdi.
  • 300 gazeteci saldırıya uğradı.
  • 3 gazeteci silahla öldürüldü.
  • Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
  • 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
  • 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
  • Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
  • 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
  • 14 kişi açlık grevinde öldü.
  • 16 kişi -kaçarken- vuruldu.
  • 95 kişi -çatışmada- öldü.
  • 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
  • 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.
Ve yine 12 Eylül 1980'de dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu ve CIA İstasyon Şefi Paul Henze askeri müdahaleyi ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Our boys did it/Bizim çocuklar işi bitirdi." sözleriyle bildirdirirken ABD, Güney Amerika ve Asya ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği darbelere bir yenisini daha eklemiş oldu...

9 Eylül 2009 Çarşamba

09.09.2009

12 dev adamla başlayalım. Çok formda bir Tanjeviç; sahaya her şeyini veren, takım olmanın ve takım halinde oynamanın farkında bir milli takım. İsim olmadan herkes herkesin arkasını kolluyor. Takım sporlarında pek de başaramadığımız bir durum bu. Polonya' yı da geçtiler. Yolları açık olsun…
Hücumcuları Alman üst liginde korku salarken, savunmacılarından biri Rıza Çalımbay stoperi. Bosna’nın özeti bu. Gerek hücumcularının bugünkü dağınıklığı, gerekse Volkan’ın performansı savunma yönünden istediğimizi aldık. Biz hücum da ikense aradığımız, umduğumuz pozisyonları, özellikle ünlü olduğumuz dakikalarda bolca bulduk; ama olmadı. Suçu kime atarsanız atın ama statları harbiden uğurluymuş.

Yaşım itibarı ile Boşnak kavramını savaşla, acıyla, bir ülkenin parçalanması ile öğrendim. Kendi başlarına kaldıkları günden bu yana ileriye doğru yürüyorlar. Umarım baraj maçını da geçip festivalde yerlerini alırlar. Arjantin’den sonra destekleyebileceğimiz ikinci bir takım olur. Yugoslavya’dan doğan üç takımın (Sırbistan – Hırvatistan ve Bosna) şansı devam ediyor. Yugoslav altyapıları tekrardan çalışmaya başladı. Kulüplerimize duyurulur.
Ülkenin sporcular bunu yaparken büyüklerimiz neler yaptılar. Milli takım sorumlusu, sakin olup sakinleştirmesi gerekirken yine gerilimden medet umdu ve soluğu tribünde aldı. Acaba telsiz iletişimi sırasında mesaj sonlarında “tamam” demiş midir?

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ise bir gün önce Trakya da yaşanan sel felaketini CHP’li belediyelere yükleyip felaketten siyasi rant elde etmeye çalışırken, ertesi güne Allahın sopasıyla uyandı; ama son kez uyananlarda vardı 2010 kültür başkentinde. İstanbul’da yaşananları metre kareye düşen yağmurla ve insanların bilinçsiz ve tedbirsiz davranması ile açıklayıp partisine, genel başkanına ve yönetimine toz kondurmadığı gibi, ana muhalefet partisini felaketten siyasi rant elde etmeye çalışmakla itham etti.

7 yıldır tek başına iktidar olan genel başkanı, gayri milli şef RTE ise dere yataklarını ıslah etme gibi çalışmalarımız var ama yaptırmıyorlar; yaptırmayanlar bunu görsün gibilerinden bir şeyler saçmaladı. Yediniz, içtiniz, sömürdünüz, sattınız; kimse size engel olamadı da mevzu dere yataklarına gelince mi çektiler formanızdan. Hocam sarı kart nerde?
Doğa ile mücadelenin, doğa ile uyumlu yaşamanın ve barışık olmanın partisi, siyaseti olmaz; ilmi olur, bilimi olur, bilinci olur. Bu iş siyasetin ve manifestonun üzerindedir. Bir yaşam biçimidir. Değişik adamlar, değişik görüşler bu ülkede gerek yerel yönetimlerde, gerekse genel yönetimlerde rol aldılar. Sonuç hep aynı; milletimizin başı sağ olsun, devletimiz vatandaşın yanındadır; gereken yapılacaktır. Keşke bahsedilen bu gerekenler gerekmeden gerekenler yapılsaydı.

Karadeniz’de eskiler hep söyler; denizden, sudan çalmayın. Gün gelir fazlasıyla geri alırlar…

2 Eylül 2009 Çarşamba

Gokcekgucu...

"Mesele, Gökçeklere siyaseten karşıt olup olmamakla ilgili değildir. Mesele, siyasi değil, çünkü. Ayrıca bilen biliyor, Ankaragücü taraftarı da değilim. Ama iyi kötü o taraftarı tanıyorum.
Benim isyanım, delikanlılık raconu kesmekte burnundan kıl aldırmayanların, mahallenin güzel kızını, sevmediği o paragöz gazinocuya vermekte kuyruğa girmelerine.
Mesele, siyasi değil, ahlaki..."

Erkan Gologlu - Radikal- 02.09.2009


Yazinin tamamina su linkten ulasabilirsiniz...