30 Temmuz 2010 Cuma

Meksika Körfezi'ndeki Felaket 100. Gününde

ABD’nin Meksika Körfezi’ndeki Transocean’a ait ve 2013’e kadar BP’ye kiralanmış olan “Deepwater Horizon” adlı petrol arama platformunda 20 Nisan 2010 günü meydana gelen patlama ve yangında Louisiana kıyılarına 40 mil uzaklıkta bulunan platform battı. Patlama 11 kişinin ölümüne, 17 kişinin yaralanmasına yol açtı. Olaydan iki gün sonra denizin 1.500 metre altındaki Macondo kuyusunun ağzındaki boruda meydana gelen çatlaktan denize günde yaklaşık 1.000 ton petrol sızmaya başladı.

Kirlilik, 19 Mayıs 2010 tarihinde Louisiana, Mississippi, Alabama, Texas ve Florida kıyılarına ulaştı. Ayrıca, bölgede kontrollü yakma sonucu oluşan gazlar nedeni ile hava kalitesi de hissedilir şekilde azaldı.

Bu arada çevreci kuruluşlar ve çeşitli uzmanlar da bölgedeki kirliliğin, sayıları zaten 30-40 arasında bulunan büyük burunlu yunusları, petrol kirliliğine hassas kaşalotları, deniz kaplumbağalarını ve Louisina'ya özgü istiridyeleri ve diğer canlı türlerini tehdit ettiğini açıkladılar. Deniz kaplumbağalarının karaya yumurtlamaya geleceklerine ve yavru kaplumbağaların denize ulaşabilmek için bu petrol tabakasını aşmak zorunda kalacaklarına işaret ettiler. Tüm göçmen kuşların kaza bölgesi yakınlarındaki Mississippi Deltası'nda bulunduğunu belirten uzmanlar, bölgeye özgü kahverengi pelikan ile diğer kuşların petrol tabakasından doğrudan etkilenmese de bitki örtüsü ve balıkların kaçınılmaz bir şekilde kirlilikten nasibini alacaklarını kaydettiler. ABD Balıkçılık ve Doğal Hayat Ajansı körfez kıyılarında kayıtlara geçen 522 kuş ölüsü bulunduğunu, 82 kuşun ise temizlenerek kurtarıldığını belirtti.

Haziran 2010’daki Enerji ve Ticaret Komitesi bildirisinde “patlamaya yol açan birçok konuda BP zaman ve para kazanmak için daha riskli olan prosedürleri izlemiş gibi görünüyor” ifadesi kullanıldı. Olayın ardından çekilen “60 dakika” adlı bir belgeselde işçilerle yapılan ropörtajlara göre kazadan kısa süre önce yaşanan ve raporlanmayan bir aksaklık neticesinde patlama önleyici bozuldu ve uyarılara rağmen o şekilde kullanılmaya devam edildi. BP, son derece güvenli olan patlama önleyicinin çalışmaması ile ilgili “akıl almaz bir durum” derken, kazazedelerden birisi kuyuyu kapatmak için hızlı, ucuz ama riskli olan BP prosedürünün uygulanmasının patlamaya yol açtığını iddia etti.

Basında çok farklı sonuçlar yer alırken, Amerikan Hükümeti tarafından sızan petrol miktarını ölçmekle görevlendirilen Flow Rate Technical Group da her hafta oldukça farklı tahminlerde bulunuyor. Bu tahminler günde 3.000 ila 16.000 ton ham petrol sızıyor olabileceği aralığında değişiyor. Bu gruptan birkaç bilim adamı BP’yi verileri vermemek, direk ölçümler yapılmasına müsaade etmemekle ve tutabildikleri petrolün miktarını abartılı göstermekle suçluyor. Bu suçlamanın ardından BP sızıntı bölgesine basınç sensörü ve kamera yerleştirdi fakat şu sıralar her iki cihaz da çalışmıyor.

Not: Her türlü bilgi, belge, kaynak için Mega'ya teşekkürler.

29 Temmuz 2010 Perşembe

Sergen Yalçın Der Ki

"Guti sadece Real Madrid'te oynamış bir oyuncu. Beşiktaş'ta ne yapacağı belli değil. Tamamen kapalı bir kutu."

(Dün akşam bizim maçla ilgili yorumları sonrası Beşiktaş maçına ve Guti'ye dair yorumlara başlarken)

Young Boys 2 - Fenerbahçe 2

Kazım denen ... oynadığı hiçbir maçla ilgili yazmayacağım bundan sonra. Yazarsam blogu 3-5 gün değil tamamen kapatabilirler.

Skor falan umrumda değil. Defans yol geçen hanıymış, orta saha evlere şenlikmiş önemli değil, hepsi geçer. Ama anlamadığım ve içime sindiremediğim, Aykut Kocaman gibi bir adamın bu herif gibi ciddiyetsiz, beceriksiz, terbiyesiz bir adamla ne işi olabileceği. Devre arasında Raistlin'in söylediği gibi oynatacak adam eksikliğine veriyorum şimdilik. Ama yine de bu adam oynamaya devam ederse kapatırım lan bu Digiturk'u. Olmadı, sırf onun için gider bi twitter hesabı açarım. Olmadı, Yağız delikanlısı gibi kartona "jay jay" yazarım. Karşılamaya havaalanına giderim. Parası neyse verip Rüştü abisine benzetirim.

Görmedim ama okudukların doğruysa Emre de oyundan çıkarken Aykut'a artistlik yapmış. Seni de silerim çocuk. Hem de tek kalemde. Dönüp de arkama bakmam bile.

Aykut'a uzanan eller kırılsın.

O kadar.

23 Temmuz 2010 Cuma

Değişim Rüzgarları...

Blog yazarlarından Hoamca’nın deplasman evinde; Hoamca, Amarilla, Diego ve Or-Ka ile beraber izlediğimiz “dostluk” maçı ile dünya kupası sonrası yeni sezonu açmış olduk. Sevdiğimiz ya da bu ülkeden daha fazla kendimizi ait hissetdiğimiz ülkelerin dünya kupasındaki hezimetlerinden sonra “dostluk” maçında gelen galibiyet yüzümüzü güldürdü. Transfer döneminin başındaki sessizlikle iyice gerilen sinirler, Dia transferi, forvet transferinde yaşanan önemli gelişmeler, Aykut’un içten demeçleri ve en önemlisi kulübede verdiği güvenle yerini daha umutlu bir havaya bıraktı. İçimden bir ses bir değişimin başladığını ve 2-3 yıllık dönemde tamamlanacak bir dönüşümün henüz emekleme döneminde olduğumuzu söylüyor. Aykut Kocaman ile bunu başarabilirsek – ki bu apayrı bir yazının konusu – hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Amatör branşlar at başı giderken futbolun geride kalması düşünülemezdi zaten ama futbolda bu tip dönüşümlerin amatör branşlara göre çok daha zor ve çetrefilli olduğunu unutmamak gerek. Hele ki Fenerbahçe’de...

Şimdilik yavaş yavaş yelkenlerin rüzgarı almaya başladığını söylesek yanılmış olmayız, ancak fikstür ve ceza gereği çok zor bir lig başlangıcı bizi bekliyor. Buna ön eleme stresini de eklersek mayın tarlasında yürüyeceğimizi söylemek abartı olmaz. İşin daha emekleme döneminde bitmemesi için en büyük görev bizde. Ne QTM’nın ne de olaya daha dar çerçeveden bakacak Fenerbahçeliler'in yönlendirmesi ile anlık tepkilerden kaçınmalı, sakin olmalı, ne yapıldığını ya da ne yapılmaya çalışıldığını iyi idrak etmeli, yapılamayanı da uygun şekilde dile getirmeliyiz. Bu dönemde tribunde yerini alacaklara çok büyük iş düşüyor. Gördüğümüz yanlışlıkları uygun şekilde hissettirmekle beraber, Aykut Hoca'ya da sürekli yanında olduğumuzu hissettirmeli; özellikle yerli oyuncuların da bunu anlamasını sağlamalıyız. Aykut'un dediğini yapan bu kulupte kalacak, yapamayan kiralanacak , yapmayanın da ipi çekilecek. Aziz Yıldırım da kötü sonuçlarda Aykut Kocaman’ı taraftarın önüne atamayacağını bilecek. Löw’e göstermediği, Aragones ve Daum’dan esirgemediği sabrı Aykut Hoca’ya fazlası ile verecek.

Bu ipleri dengede tutacak olanda taraftardır. Haklı davaları kapsamında faliyetlerine son veren gruplardan arkadaşların ve abilerin de grup olarak olmasa da yine tribunde bireysel olarak yerini alıp, bu duruma katkı vereceğini umuyorum. Günler geçip maçlar oynandıkça bu konular hakkında hepimiz daha net verilerle tartışabileceğiz ama benim şahsen duygu ve düşüncelerim bunlar ve ayrıca da iyimser olduğumu belirtmeliyim.

Fenerbahçe cephesinde bunlar yaşanırken, memleket dahilinde de bir referandum rüzgarı esmeye başladı ki sormayın gitsin. Ben de bu rüzgarla birlikte bugün Ankara bozkırını terkedip tatil için memleketime (Bolaman - Fatsa) doğru yola çıkıyorum. Aşağıdaki resim de oradan bir kare. Hayat boyu sol kanattan bindirmiş ya da en azından bindirmeye çalışmış, hatta bu yüzden sağdan gelen ortalarla sürekli kendi kalesinde gol görmüş ama elinden ve yüreğinden geldikçe vazgeçmemiş 3 adam. Beni bilenler birinin babam olduğunu hemen anlayacaklardır zaten. Bir diğeri oğluna Mustafa Kemal adını verecek kadar Atatürk’e bağlı ama hayalindeki CHP bugün yok. Hatta hayalindeki sol bile bugün yok. O günleri (12 Eylül öncesi ve sonrası) bilen birisi için bunun nasıl bir acı ve özlem olduğunu kendisinden bizzat dinleyebilirsiniz, şayet bir gün yolunuz bizim oralara düşerse tabi. 3. kişi ise diğer ikisi kadar eğitimli değil belki ama, hayatı tamamen hayat sahnesinde öğrenenlerden ve o günlerin şahitlerinden. Ne hikayeler var anılarında. Sol kanadın değişik bölümlerinde görev almış 3 karakter. Bugün birilerinin kendi çıkarlarına alet etmeye çalıştığı, ülkenin geleceğinin işkence ve zindanlarda yok edildiği, Türkiye’de solun ezildiği 12 Eylül döneminin 3 tanığı.


Kendi burjuvalarını yaratan ve bunun temellerini sağlamlaştırmaya çalışan bir zihniyet bu yolda en önemli adımın arefesinde. Bu adımlar tamamen mevcut iktidar ile ülkedeki diğer güç odakları arasında bir kavganın muhtelif raundları. Elim sende misali kurumları güçlendirip zayıflatarak ya da yandaşlarıyla doldurarak ipleri elde tutma çabası. Yalnız ve güzel ülkemde, hayata bizler gibi bakanların belki hiç bir zaman yanından bile geçemeyeceği bir sahne. Şimdi, bu sahnedeki en kritik oyunda sıra. Ve bu oyunda; benim neslimde direkt olarak olmasada, annelerimizin, babalarımızın, komşularımızın yüreklerinde ve hafızalarında en büyük tramvaların, en acı anıların tam merkezine vurgu yapmaya çalışıyor birileri. Utanmadan, arlanmadan burayı kullanmaya çalışıyorlar. Diğerleri de bunun gözlerde ve gönüllerde perde olduğunu ispatlamaya çalışıyor eş zamanlı olarak. Birisi, daha da futursuzca iadeyi itibardan bahsediyor. Gelin birlikte gidelim bizim oralara da itibar esasında kimde anlayalım. Hatta tarihe bir bakalım, yöneticilik nasıl olurmuş, demokrasi ve özgürlük neymiş, örnekleriyle anlatalım size; bakalım anlayabilecek misiniz? 12 Eylül anıları yetmezmiş gibi, şimdi kendi emellerine alet ediyorlar yaşananları... Amaçları için araç yapıyorlar bir dönemin tramvalarını...

12 Eylül’le hesaplaşmak 3 kelimeden ibaret değil. 12 Eylül’le hesaplaşmak, zindanlarla, işkencelerle hesaplaşmaktır. Yargısız infazlarla hesaplaşmaktır. 12 Eylül’le hesaplaşmak bir ülkenin geleceğini yok edenlerle hesaplaşmaktır. Sizin hiç babası polis tarafından götürülüp geri dönmeyen bir arkadaşınız oldu mu? Yaşadıkları yüzünden, evlatlarının katledilmesi yüzünden yurdundan ayrılan ve bir daha hiç geri dönemeyen aile dostlarınız oldu mu? 12 Eylül’le hesaplaşmanın iki boyutu vardır ve her iki boyutla hesaplaşmadan bu dava vicdanlarda bitmeyecektir. Birincisi ülkeyi 12 Eylül’e götüren süreçteki sorumlularla hesaplaşmak (ki en büyük ikisi bugün Güniz sokakta ve Marmariste tatlı emeklilikler yaşıyor), diğeri 12 Eylül’den sonraki tutuklama ve yargılama süreçlerinde yaşananlarla hesaplaşmaktır. Yoksa darbe dediğiniz nedir ki? Bir gece ansızın değil mi?

Eğer gerçekten 12 Eylül’le hesaplaşmak isteniyorsa bu o günlerde zindanlarda acı çekenlere, hiç dönemeyenlere, yargısız infazlarla hayatının tüm kazanımlarını kaybedenlere iadeyi itibarla yapılmaz. Onların itibarları bugün kapı gibi yerinde. Başları dik, alınları açık dolaşıyorlar, burada veya başka bir hayatta. 12 Eylül ile hesaplaşmak isteniyorsa asker, polis, istihbaratçı, hakim, savcı, siyasetçi... Görevi ve mevkisi ne olursa olsun işledikleri suçları, yaptıkları yanlışlıkları açığa vurmakla olur. Yargılanmalarının da çok önemi yok benim gözümde. Suçluların suçları açıklansın yeter. İşkence yapan polisler, işkence yapan askerler, göz yuman yetkililer, tarafsız karar vermeyen hakimler....İtiraf etsinler, özür dilesinler... Sonra da gidin 12 Eylül ürünü kurumların kapısına kilidi vurun... Anayasaya gelince; bu oyunun tarafları benim hayallerimdeki anayasanın yanından bile geçemez. Hayallerimdeki anayasa uygulanabilir mi onu da bilmiyorum. Sadece Fatsa'da bazı şeylerin başarıldığını biliyorum. Ben bu oyunda keskin bir taraf değilim ama bir oyum var ve onu da kullanacağım...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

POPP ve U-20 Kadınlar Dünya Kupası

Al, adaşı bizim Alex'in yanına koy, Güiza'dan çok gol atar.

Bildiğiniz üzere U-20 Kadınlar Dünya Kupası Almanya'nın ev sahipliğinde devam ediyor. İkidir Eurosport'ta denk geliyorum. Tesadüftür iki maç da Almanya maçıydı ve Popp döktürüyordu. Dün akşamki maçta da biri penaltıdan 3 gol attı. Daha 19 yaşında. FCR 2001 Duisburg'da oynuyor. 6 gol ile şu anda turnuvanın en golcü ismi. Dün akşamki maçın görüntüleri burada.

Turnuva hakkında da kısaca bilgi vereyim. 4 grup var ve gruplardaki son durum aşağıdaki gibi.

A grubunda, Almanya 3'te 3 yaparak turu garantilemiş durumda. Kadınlar veya erkekler farketmiyor yani. Almanya'nın ardından Kolombiya geliyor. Dün Kosta Rica'yı 3-0 ile geçerek adlarını bir üst turu yazdırdılar. Fransa yine ilk turda evinin yolunu tuttu. Kadınlar veya erkekler farketmiyor yani.

B grubunda İsveç'in ardından Brezilya'yı 1-0 yenerek grubu 2. sırada bitiren Kuzey Kore bir üst tura çıkmış durumda.

C ve D gruplarında son maçlar bugün oynanacak. C grubunda, Meksika ve Nijerya 4'er puanda ve akşam birbirleriyle oynuyorlar. Japonya ve İngiltere ise 1'er puanda. İngiltere erkeklerde olduğu gibi ilk tur sonunda evine dönebilir yani.

D grubunda, Güney Kore 6, ABD 4 puanda ve yine akşam bu iki takım karşılaşacak. Diğer maçta ise 1 puanlı Gana ile puansız İsviçre karşı karşıya gelecek.

Son olarak da Brezilyalı Leah'tan bahsetmek istiyorum. Videosunu bulamadım ama aşağıdaki fotoğrafta da gördüğünüz üzere abla takla atarak uzun taçlar atıyor. Gördüğümde ağzım açık kaldı.

13 Temmuz 2010 Salı

Dünya Kupası Fantezi Lig Sonuçları

Dünya kupası İspanyolların zaferiyle sona erdi. Her ne kadar finalde Hollanda’yı desteklemiş olsam da kupayı bugüne kadar kazanmamış bir takımın kazanması iyi oldu. Aslında İspanya bu jenerasyonuyla kupayı kazanmayı hak ediyordu. Ama yatıp kalkıp Villa’ya dua etsinler. Tabi portakallar da Sneijder’e.

Kupayla beraber Romantik Kanaryalar Fantezi Futbol Ligi ve Tahmin Ligi de sona erdi. Klasik Lig’de ruyatakım’ın yönettiği illiniKars şampiyonluk ipini göğüslerken, bendenizin yönettiği DiegoL ikinci ve burun farkıyla tarjeta’nın yönettiği Gold Squadron üçüncü oldu.
World Cup Mode’da ise; çeyrek finalde raistlin07’yi ve yarı finalde dreamascan’ı eleyen bendeniz ve çeyrek finalde hoamca’yı ve yarı finalde zephrum’u eleyen ruyatakım finalde karşı karşıya geldi. ruyatakım yine burun farkıyla şampiyonluk ipini göğüsledi. Üçüncülük ise zephrum’un oldu.
Head to head kapışmada ise, bendeniz 6 galibiyet, 1 mağlubiyet ve toplam 18 puanla ilk sarıda yer alırken, 4 galibiyet, 2 mağlubiyet ve toplam 12 puanlı 2 takımdan Gold Squadron ikinci, zapatistaspor üçüncü oldu.
Serkane, hoamca, zephrum, salih06 ve alkolik’in turnuvadaki performansları ise tüm izleyenlerde hayal kırıklığına neden oldu. Kendilerinin daha çok çalışıp bir dahaki turnuvada daha iyi yerlerde olmasını diliyoruz.

Romantik Kanaryalar Tahmin Ligi’nde ise tam anlamıyla raistlin07 rüzgârı esti tüm turnuva boyunca. Serkane ve hoamca’nın yaptığı ataklar da yetersiz kaldı raistlin07’yi tahtından indirmeye. Kendisi açık ara önde tamamladı klasik tahmin ligini. Hoamca ikinci, Serkane ise üçüncü oldu.
Bendeniz ise çok kötü bir tahmin ligi geçirdim. Son dönemeçte tarjeta’ya da geçilerek ancak beşincilikle bitirebildim ligi. Buna rağmen World Cup Mode’da en yüksek puan aldığım tur olan çeyrek finalde raistlin07’yi kupa dışına iterek büyük bir sürprize imza attım. Ancak yarı finalde hoamca’ya 8 puan farkla geçildim ve üçüncü oldum. Hoamca ise finalde rapidos17’ye yenilerek ikinci oldu.
Tahmin Ligi kafa kafaya kapışmasında ise, raistlin07 son turdaki atağıyla aynı puanda olmalarına rağmen Serkane’yi averajla geride bırakarak yarışı önde tamamladı. Bendeniz ise 7 maçta sadece bir galibiyetle son sırada yer aldım.

Son olarak, bu oyuna başlamama sebep olan Arkhe’ye teşekkür ederek blogumuzu temsilen sadece benim ve tarjeta’nın katıldığı Arkhe Ligi’nin son durumu hakkında bilgi vereyim. 38 kişilik ligi bendeniz 7., tarjeta ise 13. sırada tamamladı. Turnuvaya kötü başlayan Arkhe ise yaptığı ataklarla üçüncülüğe kadar tırmandı. World Cup Mode’da ise maalesef ki ilk eleme maçlarında tarjeta ile karşı karşıya geldik. Erken final niteliğindeki bu karşılaşmayı bendeniz kazanarak finale kadar çıktım. Finalde ise Arkhe Lig’inde Arkhe’yi yenmek olmaz diyerekten ikincilikle yetindim. Arkhe head to head kapışmada ise aynı puana sahip olmamıza rağmen bendeniz averajla 9. sırada yer alırken tarjeta ise 11. sırada yer aldı.

Bir dahaki dünya kupasını 4 yıl beklememiz gerekecek ama fantezi futbol için bu kadar beklememize gerek yok sanırım. HoAmca, Şampiyonlar Ligi ve Süper Lig’de kapışmaya devam edebileceğimizi söylemişti. Umarım bu defa daha çok, daha aktif bir katılımla daha güzel bir muhabbet olur.

Bu da bendenizin Panini Virtual Sticker Album'ü...Eksiksiz...