25 Aralık 2009 Cuma

Bu sevda kalbime bir Gecekondu

Aylar oldu bir Ankaragücü yazısı kaleme dolanır da yazamaz olmuştuk. Kısmet bugüne imiş. Tabi toparlayabilirsek.

Ankaragücü aşkımız bir yan sevda kontenjanından, şimdilerde ilköğretim kabul edilen yıllardan 98'e kadar sürmüş, Ankaragücü - PTT ekseninde devam etmiştir. Gidilen maç sayısı bizi baş altı Güçlü yapmaya yetecek olsa da "burası Ankara bu i.neler yalaka" kabilinden çok laf yemişliğimiz de olmuştur; zira gecekondudan saatliye yolculuk Bizansın sarı-lacisinin geldiği zamanlar hep vuku bulmuştur. PTT'nin o Mitch Smith 'li kadrosu önüne geleni devirirken, her maça giden sadık taraftardan, "Fener geliyor karşıdayım"a geçiş tribün maceramıza bir kaçak tütün kokusu bırakmıştır.

Bizim için Ankaragücü, tribün krizlerinde alınan astım ilacı gibiydi ; sonra bizans yıllarında renklere yakın başkente uzak kalmamıza rağmen gururlu güçlü bir keyif yaşadık. Samiyen'de İnönü'de hemşerilerle buluştuk, kaç kişi kaç otobüs hep meraklandık. İzmirli koftilere gecekondudan haberler , besteler uçurmak için spring breaklerde ara sıcaklar bile yedik. Şimdilerde tribünün kendisi oldu benim için Ankaragücü , "deniz çok uzakta ve d0kunuyor yalnızlık"... Hayatın hep en sapa yolunda giden ben için Ankaragücü otoyoldan önceki son çıkış sanki, yine kalbim 19 Mayıs'ta ve Ankaragücü için çarpmaya başlamıştı ki, biri şarabımızı döküverdi. Şarap şişemiz zaten dik durmuyordu , Brigel ile şaka gibi başladık , daha Sivas ortada yokken o role adaydık. Ayağa paslar, halı sahada oynayanları kıskandıracak yardımlaşmalar, kuluçkadan çıkmak üzere olduğunu hissettiğiniz varyasyonlar... Kovdular. Briegel gitti. Sonrası hep bir arayış, Hikmet, Hakan Kutlu ikişer kez geldi geçti , kaç topçu geldi gitti orasını sayamadım. Takım bir türlü rayına oturmadı. Üstelik lise yıllarımızda gecekondunun kendine ayrılan kısımının yarısını doldurup , stadın kalanını susturan taraftar artık stadın dörtte üçünü doldurmakta. Enerjide bir azalma yok. Lakin 5 farklı yerde konuşlanmış davullar, 5 farklı yerden başlayan besteler. Kontrolsüz bir güç. O yana eğik şişemiz bir elbirliğine bakardı aslında ; ayağa kalkıp içime hazır bir ev yapımı Kapadokya şarabı olmak için. Bugün bir ikinci lig ekibi alsak , Bank Asya'dan Bruno'suz Orduyu getirsek , Ankaragücü'nün tüm taraftarına aynı anda aynı şarkıyı söyletsek ...-ki şarkı farketmez Lorena McKennitt bile olabilir - o takım ligde kalır. Bu tabloya baktı Ankaragüçlü , lakin göremedi. Hep en büyük taraftar futbolcular sahtekar oldu. Bu büyük taraftara şampiyonluk yakışırdı kümede kalmak da neydi. O enerjiyi açığa çıkaranlar , en az sayıyla bir şehri yerinden oynatacak olanlar üstlerine düşeni yapmak yerine bomboş hayallere daldılar. Yüzüncü yılında şampiyon Ankaragücü...

Hayal tacirleri orda girdi devreye, senelerdir fırsatını kollayanlar, Ankaragücü tribunlerini kaç sezondur bölenler, en güzel hayalleri sundular piyasaya. Yüzüncü yılında şampiyon Ankaragücü. Güçlü belediye, güçlü takım. Gökçekler için Ankaraspor zaten bir külfetti , zamanın Keçiörengücü gibi. Tribün para ile olmuyor, Gerekli taban desteğini sağlayamadıktan sonra spora destek nedir ki, siz bakmayın Ankaraspor'un küme düşürülmesine ağladıklarına, alacaklarına tedbir konulmasıdır tek dertleri, bir de elde eksilen koz sayısı... Maça vale için yakılan ağıttır Ankaraspor ne ordaki emekçinin hali ne onua gönül veren üç beş kişi... Ne de maça papazı.

Yani kısacası Ankaragüçlü bir rüyaya yattı... Uyandı bir gece yarısı, anlamadı. Bizans korkuyor Ankaragücü geliyor dedi. Klavyelere üşüştü , maillere boğdu. Bizansın oyunu oldu Ankaraspor'ın düşürülmesi, Gökçek düşmanlığı... Lakin yıl 2010 düşme potasında Ankaragücü...

Çok görmüyorum, bir Anadolu takımı taraftarı takımını şeytana bile satsa kulübü çok değil, ucunda şampiyonluk olsun. Her gün gazete alıp yazılan birkaç kelime için karıştırmak, en güzel tribünü yaratıp 3 dakikalık özetlerde beste kovalamak, ya da en basitinden atılan bir golü adamakıllı izlemek için pazar gece yarısı beklemek, inanın dert değil. Hele kulübü hali hazırda yönetenler Cema Aydın gibi adamlar ya da memur zihniyetli MKE bürokratları ise.
Dedim ya şeytana satsan yeridir bu adaletsiz bu köhne düzende ,ama ucunda şampiyonluk olsun... Yüzyıllık kulübü , başkentin en kutsal renklerinin bedeli yüksek olsun. Peki bu hayali satanlar kim ona bakmalı asıl. Ankaragüçlü kime bıraktı kulübünü... şeytana değil, şeytana pabucunu ters giydirenlere. Hani en ağır şartlarda çalışan emekçi kadınlarımızın bin tanesinin bir araya gelse doğuramayacaklarını açıkladıkları Gökçek'e. 94 yılından beri Ankara'yı yöneten ve siyasi hayatında bir sözünü tutmayan, arkasında durmayan, her seçim gecesinde Aziz Nesin'i rahmetle ve hayretle anmamızı sağlayan Gökçek'e... Ankara'nın dört yanını kocaman heykellerle donatacak olan, Çayyolu Eryaman metrosunu , Keçiören hattını milenyumun başında hizmete sokacak olan, en önemlisi Ankaraspor'u yıllar yıllar evvel şampiyonluğa taşıyacak olan Melih Gökçek'e... Bu memleketin başına gelen en şahsiyetsiz adama , en mazbut vatandaşa mafyayı özleten, en devrimcisine Cölaşan'ı sevdiren nadide şahsiyete. Kepçeyle alıp elde kaşık gecekondularda gezip şimdilerde partisine belediyecilik dersi verenlere. İnanın Bizans bile ister Anadolu'dan şampiyon çıksın. Trabzon'u geçtim o sırtından geçindiğiniz , sayesinde gelir elde ettiğiniz Bizans ister... Kime sorsan biz olamıyorsak Anadolu'dan olsun der. Her sene bizansın üçte ikisi sizinledir. Evet bir garip durumdur medyada yeri yoktur, talebi oluşturmak adına en ufak bir adım da yoktur, kamuoyu baskısı zaten yoktur. Lakin taşın altına elini sokan da yoktur. Maç biletine, formaya, kaşkola para verdin mi kardeşim. Paran yoksa parayı verene bağırma kardeşim. Paradan geçtim kulüpten aldığın her tarafı sıfırlı biletleri bana satma kardeşim. Rantın , gücün peşinde koşma takımının peşinde koş. Bir maç istifa dedğin adama , başkan ol şampiyon olalım diye dönme efendim. Sen üstüne düşeni yapmadan kızma bu düzene, üstüne düşen salt karşısında durmandır aslında. Karşısında durmadan en içinden , bu düzenin çapını çarpan adamlara satma kulübünü.

Sorun Ankaragücü'nün şampiyonluğa gidecek olması, bizim çarkımıza çomak sokulması değildir, sorun Ankaragüçlünün çarkının dönemeyecek olmasıdır. Doğu Avrupalı bir kompradora , Dubaili petrol zenginlerine bile satılsa kulüp orda bir ışık olabilir, sorun Ankaragüçlünün Melih Gökçek'e inanmış olmasıdır. Peşinden gidilen adamdır.

Ankaragüçlü bir rüyaya yattı, uyandı inanmadı bir daha yattı; biz dürtelim. Gecekondu'dan bu hafta yükselen sese ses verelim. Gökçek istifa diyelim.

"seviniyorum istiyorum da gucluler iyi yerlere gelsinler ama bir yandan da gokcek ailesini bu kulüple ilgili her karede gordugum de nefret hissediyorum. bir yandan bu nefret duygusu bir yandan ankaragucunun ikinci golunden sonra gelen istemsiz refleks olan sevinc .."

O sevincle gecen yıllar yollar var Diego; biz safları sıklaştıralım, terketmeyelim.

Not:Yine bir başlık sıkıntısı çektim, öylece türkiye liglerinde gördüğüm en güzel pankartı deyiverdim. Bulanın dimağına sağlık.

4 yorum:

Diego dedi ki...

sorun Ankaragüçlünün Melih Gökçek'e inanmış olmasıdır. Peşinden gidilen adamdır"""

olayların baslangıc bolumlerinde tribunlerin bu duruma bir tepki vereceklerini gokcek e karsı duracaklarını dusunmustum. muhalifti ankaragucluler.

ama sonraları gordukki dediin gibi onlar gokcek e inanmıslardı. kendilerine bir tek onun sahip cıktıgı laflarını, sampiyonluk laflarını dolamıslardı dillerine.

simdi baktıımda onların boyle dusunmelerinin aslında normal oldugunu goruyorum. yıllar yılı gokcek onlara yatırım yapmıstı. cankayaya hizmet goturmektense varoslarda gecekondularda dolasmıstı.
ama birgun gelipde futbol a el uzatacagi hic aklıma gelmemişti.

umarım gucluler ruyadan uyandıklarında onlar icin cok gec olmaz.

Firsat buldukca biz safları sıklastırmaya devam edelim HoAmca.

Alkolik dedi ki...

belediye - siyaset - futbol rezaletinin en uç ve en kötü örneğidir bu durum. Bu örnekte, bununda ötesinde bir ailenin 100 yıllık bir kulubu kendine oyuuncak etmeside söz konusudur ki bu ailenin el attığı onceki kuluplerin başına gelenler umarım Ankaragücünün başına gelmez. Şampiyonluk lafına gelince, Türkiyede herhangi bir anadolu takımını alıp şampiyon yapabilecek bir iş adamı, siyasetçi veya insan yok. Şampiyonluğun yolu başkadır; neden şampiyonlukların hep biz bizanslılara geldiği ise apayrı ve upuzun bir yazı konusudurki onuda ancak HoAmca kaleme alabilir...

Sekhranikos dedi ki...

Gökçeklerim parmağı deryaya değse necseder orayı. İyi halt etti Ankaragücü ve destek olanları. Oturup masturbe etsinler kendilerini şimdi. Sevemedim ne şehri ne insanını ki çocğukluğumun en benzersiz anılarının şehriydi!

Düşünüyorum düşünüyorum aklım almıyor bu gökçeklere domalma olayını! Kimin aklına yattı nasıl yattı çözülebilir bir durum değil!

S.erdem dedi ki...

"Sevemedim ne şehri ne insanını ki ..." sözü biraz olmamış sanki; çocukluğundan itibaren "Ankara'nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak" dizelerinde gözü dolan, ve 7 göbek öz ve öz Angaralı,Balalı biri olarak bunu kabul etmem. Angarlıya, hemşerilerime laf ettirmem. Angara yalnızdır, Angara güzeldir, Angara çocukluğumdur, Angara seğmenler şehridir, Ahiler şehridir. Ama yozlaştırdılar işte, Ankaralı Turgut muş, Yasemin miş, Melih Gökçek miş, Yedi Sülalesiymiş, Hepsi yozlaştırdı,,, Angaralı adam oynarken göt baş sallamaz örneğin, Angaralı Adam İ.Melih in arkasından yürümez. Ama olmaz olanlar oldu işte, oluyor. Severim Angaramı,,,,