Bu seferki benim için iş, Cukor için ise turistik bir gezi olacaktı. Hem de 1. evlilik yıldönümümüzü değişik bir ortamda kutlamış olacaktık. Ama hava muhalefeti Cukor'un gelmesine izin vermedi maalesef.
11 günlük bir çalıştay için düştük Tunus yollarına, oradan da 3 saatlik mesafedeki ve Cezayir kıyısındaki Tabarka'ya. Güney Akdeniz ülkelerindeki deniz koruma alanlarının planlamasına dair bir çalışma idi kısacası. Her ülkeden 3-4 kişinin katılımıyla yaklaşık 45-50 kişilik bir grup. Buna eğitmenleri ve organizatörleri de eklerseniz sayımız 60'ı bulmuştu. Fas'dan başayıp Yunanistan hatta AB üyesi olmayan Hırvatistan'a kadar uzanıyordu katılımcıların listesi.
11 günlük bir çalıştay için düştük Tunus yollarına, oradan da 3 saatlik mesafedeki ve Cezayir kıyısındaki Tabarka'ya. Güney Akdeniz ülkelerindeki deniz koruma alanlarının planlamasına dair bir çalışma idi kısacası. Her ülkeden 3-4 kişinin katılımıyla yaklaşık 45-50 kişilik bir grup. Buna eğitmenleri ve organizatörleri de eklerseniz sayımız 60'ı bulmuştu. Fas'dan başayıp Yunanistan hatta AB üyesi olmayan Hırvatistan'a kadar uzanıyordu katılımcıların listesi.
Tabarka, mercan balıkçılığı, sualtı fotoğrafçılığı ve yıllık caz festivali ile ünlü imiş. Nüfusu 15.000 civarında. Uzuuun, güzel ve incecik kumlardan oluşan bir kumsalı var. Akşamları bizim kıraathanelere benzer mekanlarda şişe (nargile) çekme imkanı tek akşam eğlencesi.
Sürenin biraz uzun olması son günlerde sıkılmamıza neden olmadı değil. Ayrıca, Tabarka'nın küçük bir kasabadan farksız olması mevsimin deniz için az biraz soğuk olması sebebiyle "ye, iç, yat, çalış ve muhabbet et" ten öteye geçmeyen bir döngü oldu bu seyahat. İş açısından illa ki faydalı idi. Ama turistik açıdan pek öyle değildi. Bir daha da olacağını zannetmem...
O kadar yıl sömürülmenin sonucu normal olarak ülke fransız kültürünü birebir taşıyor. Fransızca bilmeyen yok. Giyip kuşam, yaşam tarzı, arabalar vs. diğer herşeyde Fransa'yı görüyorsunuz. Hatta bu nedenle çalıştayda fransızca-ingilizce tercümesi bile vardı.
O kadar yıl sömürülmenin sonucu normal olarak ülke fransız kültürünü birebir taşıyor. Fransızca bilmeyen yok. Giyip kuşam, yaşam tarzı, arabalar vs. diğer herşeyde Fransa'yı görüyorsunuz. Hatta bu nedenle çalıştayda fransızca-ingilizce tercümesi bile vardı.
Tunus merkezde pek fazla vakit geçiremedik açıkçası. Sadece yolculuk günlerinde birkaç saat şehirde turlayabildik. Bu sürenin de çoğu eski şehir merkezi olan şimdilerde turistik her türlü malzemenin satıldığı daracık sokaklarda küçük dükkanlardan oluşan Medina'da geçti. Stad gezileri yalan oldu malesef. Tunus en iyi takımının (Espérance ST) sarı kırmızı renkleri atkı kolleksiyonu yapan arkadaşlara katkı yapma hevesimi de kırdı.
Son olarak da birkaç kısa bilgi ile bitirelim;
1 Dolar 1,3 Tunus Dinarı, yani nerdeyse TL ile aynı değerde.
Türk vatandaşlarına vize uygulamıyor.
Ülkenin güneyinde safari yapmaya müsait sahra var (Hırvat arkadaşlar çalıştaydan sonra gittiler mesela).
Yemekler bizim damak tadımıza uygun. Hamur işleri, tatlıları gayet başarılı. Et seviyorlar. Balık bol bol var. Çorbaları fena değil. Ve tabiki hurması güzel.
En favori içecekleri bazen içine badem fıstık gibi kuruyemiş attıkları naneli yeşil çay. Sonrasında kahve tabi ki.
1 Dolar 1,3 Tunus Dinarı, yani nerdeyse TL ile aynı değerde.
Türk vatandaşlarına vize uygulamıyor.
Ülkenin güneyinde safari yapmaya müsait sahra var (Hırvat arkadaşlar çalıştaydan sonra gittiler mesela).
Yemekler bizim damak tadımıza uygun. Hamur işleri, tatlıları gayet başarılı. Et seviyorlar. Balık bol bol var. Çorbaları fena değil. Ve tabiki hurması güzel.
En favori içecekleri bazen içine badem fıstık gibi kuruyemiş attıkları naneli yeşil çay. Sonrasında kahve tabi ki.
2 yorum:
15bin nufuslu yerin yıllık caz festivali mi var. new orleansda dogdu tabarkalı oldu .
......"ye, iç, yat, çalış ve muhabbet et" ten öteye geçmeyen bir döngü oldu bu seyahat....
bu ortadaki iç kelimesini yazma bari, bu fiil yeşil çay ve kahve iç edilmesini ifade etmeye uygun değildir:)
napalim kardeşim laf oyle baslayip boyle bitiyor işte :)
Yorum Gönder