6 Nisan 2009 Pazartesi

Bol raki, az biber gazi...

Ankara'dan sıkılınca haliyle ilk istikameti de panzehir misali Istanbul oluyor insanin...Cuma gunu yola cikarken Cumartesi aksaminin bir kismini Dolmabahce tribunlerinde gecirmek aklimda yoktu dogrusu. Ta ki yolda konustugum Besiktasli bir arkadasim "Maca gelir misin?" sorusunu sorana dek. Mac oncesi hafta basindan beri planlanan mesale organizasyonundan da haberdar oldugumdan teklifi kabul ve cuma gunu kopru trafigine takilmamak icin gaza yuklenerek yola devam ettim.
Yeni Raki'nin yeni cikaracagi ve cuma gunu itibariyle henuz piyasaya surmedigi rakisi "Yeni Seri"yi denemek ve eski dostlarla hasret gidermek icin kurulan raki sofrasindan sonra gece yarisini biraz gece Taksim'e indik. Kucuk Beyoglu'nda devam eden gece, Mentha, Babylon Lounge, Lokal, Jazz Stop derken acikan karinlarla beraber dogal olarak Bambi'de yenen kasarli durum donerle son buldu. Gecenin beni en cok sasirtan yaniysa sabahin 05.00'inde Jazz Stop'a girmek icin bekledigim siraydi. Sehir tam anlamiyla gunduzu yasayip, her geceyi seviyordu ve bize de sadece ona ayak uydurmak kaliyordu.
Gec biten gecenin ardindan ertesi gun kahvalti saati ister istemez 14.00'u buldu ve Istanbul'a gelmisken de Ortakoy'e ugrayip bir bogaz havasi alip kumpirinden yememek elbette ki olmazdi. Saat 16.00'ya yaklasmaya basladiginda dunyadaki en guzel yuruyus yollarindan biri olduguna inandigim Ortakoy-Besiktas yoluna dusup, Buyuk Besiktas Carsi'sinin onunde bizi bekleyen arkadaslarla bulustuk. Kafalar cekilmeye coktan baslanmisti ve ortamda yapilacak mesale organizasyonuna dair bir hareketlilik dikkat cekiyordu. Carsi'nin onunden Koyici'ne dogru hareketlenip bircok defalar adini duydugum Hasbi Balik'in onunden Abbasaga Parki'na dogru ciktik. Parkta organizasyon detaylari konusulduktan sonra Barbaros'a cikilmaya baslandi.Barbaros'ta uzun suren bir beklemeden sonra, takim otobusunun gorulmesini mutakipen yakilan mesalelerden sonra stada dogru yola ciktik. Dolmabahce yolunda ise bizi gunun ilk surprizi bekliyordu, zaten agir ilerleyen yolda stada yaklastikca tam bir kaos ortami hakim olmaya baslamisti,once bizim geldigimiz yone dogru kosan insanlari sonrasinda ise hemen az ileride yukselen beyaz gaz bulutunu gorduk, ki gormemizle gozlerimizin yanmasi da bir oldu.
Devletin kolluk gucleri kendilerine verilen yetkileri yine suistimal etmis, karsilarindakilerin de insan oldugunu defalarca oldugu gibi bu sefer de unutup saga sola cocuk, kadin, genc, yasli demeden biber gazi ve tazyikli su sikiyorlardi. Bakildiginda bizim acimizdan fikra gibi bir manzara vardi, yemek yemek icin giden diger Besiktasli arkadaslardan ayrilmis; bir Besiktasli, bir Galatasarayli ve bir Fenerbahceli kolkola girmis, zar zor nefes alarak agzimizi yuzumuzu sarmis vaziyette stada dogru yurumeye devam ediyorduk. Ustelik birimizin bileti dahi yoktu, sadece karaborsaciyla telefonda konusmus ve bulusma yeri belirlemistik. Kapali tribun girisine geldigimizde birkez daha arbede yasandi fakat aradan bir yolunu bulup giselere ulastik, karaborsaciyi aradigimizda biber gazi ve yasanan olaylar yuzunden bulusma yerini terketmek zorunda kaldigini soyleyince gunun 2. surprizini de yasamis olduk, zira giselerde Kapali ust bileti kalmamisti. Karaborsadan Kapali alt alip Galatasarayli arkadasi yukari cekmeyi planladik ve gordugumuz ilk karaborsacidan kapali alt biletini alip turnikelere hareketlendik, gunun 3. surprizi ise bizi bu sefer stadin icinde buldu, dakikalar gecerken kapali altta bir turlu yukari cekecek tanidik bir yuz goremedik, guc bela telefonla arkadasa ulastigimizda da kendisine biletin gecersiz oldugunun ve maca giremeyeceginin soylendigi bilgisini aldik, yapacak birsey olmadigina kanaat getirdigimizde kendisinden Musa Usta Ocakbasi'na oturup 1 buyuk soylemesini istedik.
Maci izlemek icin sectigimiz yer Besiktasli arkadasimin ugurlu olarak nitelendirdigi Kapali Ust'un Yeni acika yakin tarafiydi, yemek icin ayrilan tayfanin tercihi ise kutuydu. Bulundugum konumda hemen sagimda Zeki Demirkubuz ve Cem Dizdar'i gordugumde ise sasirmadim dersem yalan olur, ogrendim ki her maci Ibrahim Altinsay ve FD ile birlikte hep ayni yerde izleyen bir tayfalari varmis. Takimlarin sahaya cikisi ise ayri bir ironikti, az once stadin disinda polisle arbede yasayan ve hakli tepkilerini tribunde sozlu olarak ifade eden Besiktas taraftarinin onune Besiktas futbol takimi Polis Teskilatinin bilmemkacinci yilini kutlayan bir pankartla cikiyordu.
Mac geneline baktigimizda ustun oynayan ve pozisyonlari kaciran taraf Besiktas'ti, ozellikle golden sonra tribunlerin de iyice havaya girmesiyle, her ne kadar mac Besiktas'in galibiyetiyle de sonuclansa seyri keyifli bir atmosfer oldu diyebilirim. Macla ilgili en cok dikkatimi cekenler ise Kayserispor'un Manchester United vari korneri, Besiktas tribunlerinin sampiyonluk arzusunun ust duzeyde olusu ve mac sirasinda cok kisa soylense de son zamanlarin en iyi bestelerinden bir tanesine imza atmis olmalariydi. "Sen benim her gece efkarim" biraz arabesk sayilabilecek bir beste olmasina ragmen oldukca guzel ve bir o kadar da akilda kalici. Macin sonlarinda trafige takilmamak icin macin bitis dudugu beklemeden stadtan ayrilip bizi onunde 1 buyuk Burgaz Yesil ile bekleyen arkadasimizin yanina kurulduk ve her raki sofrasinda oldugu gibi ulkeyi kurtarmanin yollarini aradik. Ulke kurtarirken gosterilen birliktelik, konu futbola geldiginde bir turlu saglanamadigindan ocakbasini kapatmak icin basimizda bekleyen servis elemanlarini daha fazla bekletmemek adina baska bir zamana birakildi ve evin yolu tutuldu.
Ertesi sabah ise guzel havanin da etkisiyle adresimizi Caddebostan sahil olarak belirledik ve sonrasinda geride guzel anilarla dolu, bol raki ve az biber gazli bir haftasonu birakarak pek de istemeye istemeye Ankara'mizin yolunu tuttuk.

1 yorum:

Diego dedi ki...

inonu deki fener macinda capraz tribunblerde olman ve biber gazsiz bir gun gecirmen dilegiyle tarjeta :)) tabi serhat akin golleriyle birlikte