90 yılıydı sanırım, babamın hayatımın en güzel hediyesi olarak aldığı C64 ile tanıştım. Ardından geçen seneler boyunca joystick, atari kolları, klavyeler , mouselar ve de game padlerle devam eden yolculugumun başladığı yıl yani.
Ön bilgi olarak şunu söylemek lazım c64 kollarında tek bir tuş vardı pas, şut, top çalma adam değiştirme ( o da ne?) hepsi o sihirli kırmızı tuşla yapılırdı. Sahada 11 oyuncunun tamamı olan oyunlar kalite oyunlardı. İlk olarak tüm C64 müdavimlerinin ilk durağı olan Emily Hughes Soccer C64 zamanının en keyifli oyunlarındandı, özellikle iki kişi iseniz, oyuncu özellikleri şimdiki gibi 100 ya da 99 üzerinden değil 3 (yazı ile üç) üzerindendi ve yanılmıyorsam 3 başlık altındaydı. Ne inanılmaz özgürlük. Bir kaleye attığınız golü diğer kaleye atamazdınız , her kalenin ayrı taktikleri vardı, kale ve top seçiminin en önemli olduğı yıllar. Joystick kolunu geri çekerek topun dibine de girip uzaktan aşırtma goller atılan EmHu ile yıllarımız geçti. Diğer aletlerde ve de atari salonlarında çok tutsa da C64 sahipleri ısınamadı Kick Off serisine ; yavandı ve de çok hızlıydı. Topu ayağımıza yapıştıramıyor dolayısıyla da top bile süremiyorduk. Tepeden bakış (bird's eye!) denince de tabi ki Microprose Soccer'ımız vardı, dünya kupasına giden yolda attığımız gollerin replay'ini gösteren ilk C64 oyunuydu.
Yağmur yağdığı anda akrobatik topçular dönerek yuvarlanır kaleciler taç çizgisine kadar plonjon yapardı. Top ayaktan çıktıktan sonra falso verilen başka bir oyun oldu mu hatırlamıyorum açıkçası.
Ara yüklemeli oyunlar furyasında buluştuğumuz "official" Man Utd ve Man Utd Europe oyunları tepe kamereası ile ilişkimizi devam ettirdi. Europe ile Şampiyon Klüpler Kupası kariyerimiz başladı ilk kez. Bir tıkla oyuna başlayamaz teybimizin 30 sayı saymasını beklerdik her maç öncesi, tam bir deplasmanlı kupa heyecanı yani . Oyun yüklerken geliştirilen taktikler, kafada yapılan basın toplantıları... Bir de yanılmıyorsam yine ilk kez karşıma çıkan ofsayt uygulaması, i.ne yan hakemlerle ilk tanışmamız. Mark Hughes'ın çeyrek finalde sayılmayan bariz golünü hatırlar gibiyim . Lakin oyun çok zordu joystick kırılası bu eziyet oyunu illa ki aztec marka ucuz ama taş gibi joystickle oynardım. (Resimdeki Quick Shotların hiç şansı yoktu). Malum yan ürünler pahalı, bütçe kısıtlı.
Microprose Soccer 2 ile ABD'de futbol oynandığını öğrendik, ama buz hokeyi gibi top kenarlardan dönerdi, replay modu hala açık olsa da artık çaprazlardan falso ile gol atamaz olmuştum. İsmini ilk kez duyduğumuz takımlarla oynamak sarmamıştı açıkçası.
Farklı konsepte sahip menejerlik oyunları da vardı C64'te, İngiliz alt liglerinde, Dünya Kupası elemelerinde boy gösterirdik. Oyunları çektirdiğim yerde (kaset götürür oyun çektirirdik sonraları disket götürülüp nasıl çekilirse işte), bu oyunların hepsi footbal manager 1,2,3 diye yazıldığından gerçek isimleri onlar mı bilemedim. Ama bir oyun vardı ki ismi de cismi de unutlmaz. Tracksuit Manager, Cm'lerin Fm'lerin atasıdır galiba, yazılarla goller, joystick darbeleri ile ilerleyen günler. Milli takım seçer başlardık oynamaya, dünyada kupa kovalardık. İngiltere kadrosu hazır olurdu bir tek başka takım isterseniz tek tek isimleri girerdiniz 30 ila 100 arası isim, hangi isimin ne kadar iyi oyuncu olacagı tam bir muamma olsa da Brezilya'yı aldıgınızda güclü, Türkiye'yi aldığınızda zayıf olurdunuz. Oyunlarda save etme imkanım olmadığından her gün bazen günde 2 - 3 kez kariyerime başlardım, yüzlerce isim yazmak zorunda kaldığımdan Q klavye ile de tanışım Msn ya da icq'dan yıllar yıllar evvel hızlı yazmaya alışmıştım.
Son olarak dünya bir yana sen bir yana dedirtecek bir oyunum vardı, Footballer of the Year 2. Oyuna oyuncu olarak başlıyoruz, bir uyruk seçiyoruz (tabi ki Arjantinliyiz), bir takım seçip ilk imzamızı atıyoruz. Her maç için maksimum 3 gol pozisyonu seçip o pozisyonlarda gol bulmayı hedefliyoruz. 30 civarı pozisyon vardı yanlış hatırlamıyorsam, mesela 14. pozisyonda rahat gol atarsanız hep onu seçebilirdiniz lakin her sene pozisyonların sırası değişir favorilerinizi arayıp bulana kadar golsüzlükle boğuşurdunuz. Her maç 3 pozisyon seçebilmek için de puanlarınız olması gerekirdi o puanları toplamak için Trivia sorularla boğuşurduk. O sorular sayesinde FA kup finalleri, sonuçları, her İngiliz takımının lakabı, renkleri ve de stadlarını yazmış, ezberlemiştim. Soruları cevapladıkça pozisyonlar, goller milli takım kariyeri yeni transfer teklifleri ve de son nokta "footballer of the year" olmak. O oyuna harcadığım zamanı başka neye harcadım bilmiyorum. Konsept olarak bambaşka bir şeydi, en son PES oyununda "become legend" diye bir mod var ya ona benzer bir oyun işte ama tüm maçı pas almak için bekleyerek geçirmek durumunda değilsiniz, işiniz bu kadar.
C64'le ve futbolla geçen yıllar böyleydi. İlçemin yeşil - kırmızılı takımı yeni bitirmişti 3. ligden amatör lig'e olan yolcuğunu, göç yılları henüz başlamıştı , ve biz teselliyi dışarda toz toprak içinde, atari salonlarında korku içinde, evde çorap yumağıyla ya da joystickle, okulda preslenmiş kola kutusuyla, sırada bozuk para ve uç kutusuyla ve tabi ki tahta bir zemin üzerinde çivilerle kaplı zeminde futbolumuzu oynayarak bulurduk, keyfimize bakardık.
5 yorum:
demek hafızanın ii olması taaa o gunlere dayanıyor :)
ben bu kdr hatırlamıyorum asiri oynadigim soylenemez cunku bizim hızlı trenlerimiz vardi fransadan getirdiimiz, ecnebi icadi işler. bugun gerceigini yapmaya caliştiimiz.
yinede az cok tanıdık geldi yazdıkların. hele sonlara dogru olanlar, taslar, kola kutuları, coraplar, masa ustunde paralar. ama en cok da tahta uzerine civileri cakip da madeni parayla oynanan futbol hosuma giderdi. unutmusum nerdeyse. ama baban mobilyacı olup da sende haftasonları atolyeye gittiinde elinden dusurmeyecein tek sey bu tahta fulbol sahası ve civiler oluyor :)
benim mutfak dolabı kapagından yapılmıs dev boyuttaki civili stadımın uzerinde camp neu yazardı:),
bir de kartondan kaleler yapmıstım tek eksik aydınlatmaydı yani.
o tahta ve civilerden olusan sahada bi turnuva duzenleyelim olmazsa :))
saha çivi federasyon standartlarına uygun olup maçlar en büyük 25 kuruşla oynanmalı derim. çiviler düzenli çakılmalı ve tabi ki eğilip bükülmelere karşı da yedek oyuncular hazır bulunmalıdır:)
Tracksuit Manager hakikaten benim de hic unutamadigim bir oyundur. sene 1992 falan olmasi lazim sanki. maca gore taktik belirlemelere o zamanlar baslamistik. hatta ezberlenmis taktikler vardi, isimleri konulmus: baba taktik, 3 degisiklik taktik vs. Gercek bir egitimdi.
sonralari bir de Sensible Soccer vardi, tepe kamerasindan oynadigimiz ve topa vurduktan sonra falso da verebildigimiz. standart goller vardi asla kacmayan. kale diregini tam karsina alip bir tik iceri dogru geldikten sonra kosarken uzaktan asirtmayi sallarsin. kalede kim oldugu onemli degil, ki o donemlerde kaleci maleci gercekten fark etmiyordu. Buffon yeni yeni piyasaya cikiyordu ama henuz yazilim sektorune girmemisti. Kalecilerin hepsi birer Valdes'di. :))
Yorum Gönder