Sabahattin Ali'nin "Kuyucaklı Yusuf" romanında arada kalmış bir satır vardır. Der ki "Yıllar ağar ağar geçer, yavaş yavaş geçer ama hiç durmadan geçer"... O geçen yıllarda da hiçbir şey eskisi gibi olmuyor maalesef... Her şey değişiyor; değişmek istemesekte biz bile değişiyoruz. Ama en acı değişim, uğrunda hayatımızdan fedakarlık yaptığımız Fenerbahçe'de oluyor; her şeyi kabulleniyorum da bunu kabul edemiyorum. Sevdik, bizi sevmediler unuttuk. Sevdiğimiz, saydığımız abilerimiz, büyüklerimiz bu dünyadan çok uzaklara gittiler, kendilerini özlettiler, unuttuk. Üzerinde yaşadığımız topraklar için hayaller kurduk, yerle bir ettiler, unuttuk. Deniz gibi, Yusuf gibi, Mahir gibi olmak istedik, korkuttular, unuttuk. Dostlarımızla her akşam oturalım, güzelleşelim, aman sabahlar olmasın dedik, her birimiz bir taraflara savrulduk, hayat denen mücadelenin içine düştük, unuttuk. Zamanın alıp götürdüğü bir çok şeyi unuttuk. Arada bir, bir yerlerden Fikret Kızılok'un "Zaman Zaman" şarkısı kulağımıza takılınca hatırlıyoruz, hüzünleniyoruz... Ne çok şey unutmuşuz...
Yine bu melodiyi bir yerlerden duyunca aklıma düştü; 90'ların başındaki Fenerbahçeliliği de unutmuşuz. Fenerbahçe'ye hakaret edenden hesap soran, Fenerbahçe'ye uzanan elleri lavoboya sokan abilerimizi unutmuşuz. Onların yerine birilerini koyamamışız. Maç alan efsane maratonu unutmuşuz. Şimdi maratona gitmek ciddi çaba ister olmuş. Evet, 90'ların Fenerbahçesi bizi çok üzdü. Annemden gizli gizli ağladığım zamanları hatırlıyorum. Ama o zaman bir başkaydı be Fenerbahçelilik... Şimdi bir şey hep eksik... Ne eksik bilemiyorum ama eksik. Bizzat sahit oldum, keşke olmasaydım. Bir grup Fenerbahçeli ufaklık onun forması lisanslı ürün, bununki sahte ürün geyiği yapıyorlardı. Biz o yaştayken sarı lacivert çubuklu bayraktı be. Sarı Lacivertin yanyana geldiği her şey kutsaldı. Ne lisansı vardı, ne de kocaman puntolarla reklamı; ama işte sevdamız vardı; Fenerbahçelilik bir başkaydı. Aziz Yıldırım hani Rıdvan'a sorduya "Hatırlıyor musun Rıdvan; soyunma odasına giderken paçalarımızı çekiyorduk" diye... Hani Rıdvan dedi ya "Fenerbahçe o zaman da büyüktü başkanım". Değer miydi ruhumuzdan, sevdamızdan bu kadar çalmaya? Neden direnemiyoruz bu değişime? Sevdamızdan bu kadar çalmadan uyulamaz mıydı zamana?
Unuttuğum bir sevda daha vardı kalbimde, 90'lı yıllardan gelen. Gönül meselesi... Yine bir "Zaman Zaman" melodisi ile aklıma düştü. Son bir atımlık barutum var, onu da harcama vakti yaklaşıyor. O baruttan sonra; öyle ya da böyle, ne ben eski ben, ne sevda eski sevda. Fenerbahçelilik de eskisi gibi olmadığına göre... Zamana yenilmiş mi olacağız şimdi?
1 yorum:
zamana yenildigimiz falan yok be alkolik sadece yaslandikca sorumluluklarimiz artiyor daha bir icine giriyoruz yasam kavgasinin ama biliyoruz ki aradan yillar gecse de gorusemesek de uzun yillar boyu, yine biraraya geldigimizde kaldigimiz yerden devam edecegiz muhabbetimize.
bi de bu yazdiklarinin yarisini o mechul kisiye soylersen, o son atimlik barutun da bosa gitmemis olur kanimca.
Yorum Gönder