22 Aralık 2010 Çarşamba

Değerler Yerle Bir Olurken...

Zico'nun ilk yılında bir Ankaraspor - Fenerbahce gündüz maçı vardı, hatırlarsınız muhtemelen. Denizli travmasının üzerinden bir yaz mevsimi geçmiş; sonbaharı da yarılamışız. İlk yarı 2-0 önde gitmişiz soyunma odasına. İkinci yarı başlar, maç 2-2'ye gelir, öyle de biter. Ben de başlarım; "Bilmemne ol git Zico"(başkaları da başladı ama ben deşifre etmeyeyim burada) Gel zaman, git zaman benim sövdüğüm Zico ile 100.yılda şampiyon oluruz. Yetmez, adından titrediğimiz Avrupalıları Kadıköy'de yerle bir eder, Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final oynarız. Sövdüğüm Zico, hayatımın en güzel günleri listesini sil baştan yazdırır bana. Bir Ankara sonbaharında ağzımdan bilerek ve isteyerek çıkan o küfür; o güzel günlerin hepsinde, o sevinçlerin içinde bir utanç kaynağı olur benim için... Hala aklıma geldikçe sıkıntı duyarım...

O gün bugündür eleştiri kültürümü değiştirmek için uğraşırım. Bazen kantarın topuzunu kaçırsam bile en azından uğraşırım... Özellikle teknik direktörlük makamına... Ama beni tanıyanlar futbolcuya tepki konusunda taraftarın her zaman bir yuh hakkı olduğunu savunduğumu da bilirler. Bunu ayrıca tartışırız... Ama Fenerbahçe Spor Kulübü'nün resmi yayın organları aracılığıyla; tribünlerden yükselen yuh sesleri hakkında tek bir satır yazmaya, tek bir söz söylemeye hakkı yok arkadaş. Çünkü müşterinin her şeye hakkı var. Bu topraklarda ticaretin birinci kuralı budur.
Tüm değerler bitti; şimdi de armaya bulaştınız. O muhteşem armanın renklerinden birini senenin son rengi basitliğine indirgiyorsunuz, armanın en güzel kısmının üzerine kocaman Avea yazısını yapıştırıyorsunuz, üstüne bir de sınırlı sayıda diyorsunuz. Bahsettiğiniz Fenerbahçe forması beyler... Sınırlı sayıda ne demek? O reklam sitede hala duruyor mu bilmiyorum ama isterseniz açık artırma ile satıverin... Kulübün gelirlerini artırın artırmasına da böyle olmaz...

Mesele Aykut Kocaman'a gelince, işin bir de başka boyutu var. Ben 1981 doğumluyum ama çocukluk kahramanın Kenan Evren veya Turgut Özal değil. Benim kahramanım Aykut Kocaman. Aykut Kocaman'ın benim veya başkalarının kahramanı olması veya futbolculuk döneminde yaptıkları bu kulübe teknik direktör olması veya o görevden alınması/ayrılması kriterlerinde en önemli veya önemli bir kriter değil. Hatta hiç olmamalı. Teknik direktörlük döneminde yaptıkları ve duruşu önemli olan. Yaklaşık 6 aylık bu dönemde bolca yanlışları da oldu kendisinin. Bunu canlı yayında, milyonların önünde kendisi de söyledi. Bu yanlışları söylemek ve eleştirmek ayıp da değil. Herhangi bir blog, herhangi bir taraftar platformu, herhangi bir görsel veya yazılı medya organı bunu yapabilir. Bu iletişim araçlarının varoluş sebeplerinden biri de bu. Ama kimse Aykut Kocaman'ın 24 saat Fenerbahçe futbol takımını düşündüğünü, 24 saat Fenerbahçe futbol takımının geleceğini planlamaya çalıştığını ve tüm birikimini bu takıma vermeye uğraştığını inkar edemez. Düşündükleri yanlış olabilir, planlaması hatalı olabilir veya kararlarında tutarsızlık görülebilir. Başa dönmek zorunda da kalabilir ama teknik direktörlerin de bunun için zamana ihtiyacı vardır...
Ancak, Fenerbahçe taraftarıyım diyen birinin veya bir platformun Aykut Kocaman'a terbiyesizlik yapmaya hakkı yoktur. Antu adlı platformun Buca maçı sonrasında sitenin girişine koyduğu görsel, terbiyesizlikten başka bir şey değildir. Forumlarında farklı konular tartışılabilir, herkes görüşünü ortaya koyabilir ama site üzerinde söz hakkı olanlar tutarlı ve dikkatli olmak zorundadırlar. Sahipleri veya yöneticileri, Antu platformunun amacı, duruşu, şekli ve şemali hakkında bir kez daha düşünmeli bence. İşinize geldiği gibi manipülasyon yapmaya hakkınız yok. Üstelik görselinizde bahsettiğiniz 2000-2004 İstanbulspor dönemi bir onurdur...

Bir de son bir not, yukarıda adı geçen internet platformu lütfen bir daha çıkıp da "hep destek tam destek" falan demesin zira o işinde afedersiniz boku çıktı...

4 yorum:

azapaza dedi ki...

hayatımdaki en büyük pişmanlığımdır en büyük utancımdır o gün zicoya o dediğin şeyi dememiz.bugün aynısını sözlüğün birinde itiraf olarak yazmıştım.yine görünce aynen aykut gelmişti aklıma.bugün aykuta diyenleri inşallah aykut bir gün mahcup eder.

or-ka dedi ki...

ben bu konuyla ilgili benzer bir yazi yazmayi dusunuyordum, sen cok daha iyisini yapmissin alkolik.

onur, seref, haysiyet gibi kavramlarin ne oldugunu bilmeyen menfaatperest i.nelerin yaptiklari terbiyesizlikten baska birsey degildir.

Diego dedi ki...

eline saglik mudur.
ankaraspor macımıydı hatırlamıyorum ben ama saatlinin altında aynı kufru ettim ben de.

yuh da cekersin kufur de edersin. ikisine de karsı degilim ama yerinde olmalı bu tepki diye dusunuyorum. ve malesef kadıkoy de maca gidenlerin cogu bunu bilmiyor. evt serkan kırıntılı her geleni aldı iceri ama o istanbul macında selcuk a, enke ye yaptigin seyden hic mi birsey ogrenmedin be kardesim. ki selcuk tan serkan kırıntılı dan daha kotu oynayanlar vardı sahada. yazık...

2. paragrafın ile 3. paragrafın arasındaki celişkiyi bu durumu kabul etmek istemeyen ama brz da kabul etmiş gibi olmanana bagliyorum. sen musteri isen adam palamut da cıkarır kestane de. ama kendi adıma soyleyeyim ben bunu degerlerin yerle bir olması olarak gormuyorum sanırım.

antu nun yaptıgına ise soyleyecek soz bulamıyorum. tek kelimeyle igrenc.

aspayze dedi ki...

Zico'ya aynı küfürleri sanıyorum hepimiz ettik. Ben kızgınlığımdan 2 kombineme rağmen aylarca maça dahi gitmedim. Ama ertesi yıl son 4-5 maç forma giymedim, üstünde Zico'nun fotoğrafı basılı ve "The God of Football" yazılı bir tişört yaptırıp onu giydim. O günleri üst maraton F blokta yaşamış olmak hayattaki en büyük mutluluklarımdan birisidir.

Aykut Hoca'nın teknik direktörlük meziyetlerine zerre kadar inanmamış olmama rağmen, Zico'da yaşamış olduğum yanılgı ve mahçubiyet nedeniyle belki herşey Zico'nun dönemindeki gibi bir maçta değişir ümidi taşıdım. Hem endişelerimi hem de bu ümidimi antu'da da belirttim. Dün bir renkdaş, son derece nazik bir şekilde Zico ile Aykut Hoca'nın hikayesi arasında böyle bir paralellik kurulamayacağını söyledi. Gerekçesi de şuydu; "Zico, yeni bir ülkeye, yeni bir kıtaya ve yeni bir takıma gelmişti. Ne ligi, ne oyuncularını hiç kimseyi tanımıyordu, bu nedenle onun bir uyum sürecine ihtiyacı vardı ve o süreyi tamamladı. Oysa Aykut Kocaman bu ligi tanıyor, takımın 1 yıldır zaten içinde, bir uyum ve tanıma süresinden bu nedenle söz edilemez." Benim açıkcası renkdaşa söyleyecek hiçbir sözüm kalmadı. "Haklısın" dedim.

Aykut Kocaman, bu takımın efsanevi bir futbolcusu ve gönülden bir renkdaşımızdır. Herhangi bir platformda Fenerbahçe'ye ahlaken yanlış yapmamış bir renkdaşımız ya da eski-yeni herhangi bir çalışanımız veya yöneticimiz hakkında küçük düşürücü ibareler kullanılması kabul edilemez. Antu, olayların akışına kendini kaptırıp haddini aşan bir yorum yapmıştır.