8 Mayıs 2009 Cuma

Gezi Yazıları - Venedik

Yine düştük yollara, yollara
Yine aştık dağları, dağları
Ayağım gaz pedalında, ardımda fırtına
Bilinmez ufuklarda, yollardayım


Bulutsuzluk Özlemi’nin böyle bir şarkısı vardı, bir vakit Antalya yollarına düştüğümüzde bir arkadaş dinletmişti. Bu aralar Cukor’un iş seyahatleri sebebiyle sık sık yollara düştüğümüzden, bu şarkı da sık sık aklıma gelir oldu.
3 hafta önce güzel bir 4-5 gün geçirdik Venedik’te. Venedik deyince goldollar, kanallar, romantizm vs. geliyor insanların aklına. Romantizm bizim de kanımızda olduğu için pek sorun yaşamadık ama yolların sudan oluşması bizi biraz zorladı açıkçası. Ama İtalya dendiğinde en az bunlar kadar futbol da geliyordu bizim aklımıza ve bu yolculuğumuzu duyan kolpalar hemen İtalyan atkılarından siparişlerini verdiler.
Sabah erken düştük yola Marco Polo Havaalanı'na indiğimizde öğle saatleriydi ve otele yerleştikten sonra gezmek için az olan zamanımızı değerlendirmek için vurduk kendimizi Venedik sokaklarına. Sokaklar öyle dar ki bazı yerlerde, ben ve Cukor yan yana geçemedik zaman zaman (benim şişman olmamla hiç alakası yok:)
Venedik bir lagünün ortasında 4 km’lik bir köprüyle ana karaya bağlanan bir ada. Adanın ortasından büyük bir kanal geçiyor (yaklaşık 4 km) ve bütün sokaklar irili ufaklı diğer kanallardan oluşuyor. Hepsini göremedik hepsinden geçemedik ama şehirde 170 kanal ve bu kanalları birbirine bağlayan 400 köprü varmış.

Büyük Kanal’ın hemen hemen en son kısmındaydı otelimiz ve karşı kıyıya geçmek için Büyük Kanal üzerindeki 4 köprüden biri olan Akademi Köprüsü’nü kullanmamız gerekiyordu. Her ne kadar gitmeden önce yine Google Earth sayesinde hangi güzergâhları izleyeceğimizi ve hangi numaralı deniz otobüslerine nereden bineceğimizi bilsem de sıkışık olan şehirde hangi sokağın nereye açıldığını kestiremiyorsunuz bazen ve illa ki kayboluyorsunuz. Ama pek de sorun olmuyor bu, bir şekilde Büyük Kanal’a çıkıp suyu takip ediyorsunuz :) Büyük Kanal boyunca, adanın etrafında, havaalanına veya çevredeki diğer küçük adalara çalışan deniz otobüsleri var. Bizim vapurlara, deniz motorlarına benziyorlar isimleri gibi; Vaporetti. Tek seferlik biletler kullandığınızda pahalı (6,5€) ama 2-3 günlük turist biletlerinden aldığınızda (23€-33€) sınırsız biniş hakkıyla rahat rahat gezebiliyorsunuz. Ayrıca, adadan dışarı çıkmak istediğinizde otobüslere binmek için de kullanabiliyorsunuz bu biletleri. Şehirde araç yok. Sadece bu köprünün adaya bağlandığı kısımda Santa Lucia tren istasyonu, araba ile gelenler için katlı bir otopark ve adanın dışına çalışan otobüsler için az biraz geniş bir otobüs durakları meydanı var. Haliyle tabanvay en etkili gezme yöntemi oluyor.
Seyahatin ilk 2 gününü gezmeye ayırmıştık ve adada gezmedik yer bırakmadık. Gittiğinizde illa ki görmeniz gereken ve yapmanız gereken birkaç aktivite var sonuçta. San Marco Meydanı (San Marco Çan Kulesi, Saat Kulesi ve Bazilikası), Dükler Sarayı, Büyük Kanal üzerindeki 4 köprü (sırasıyla, Constitution Brigde, Scalzi Bridge, Rialto Bridge, Accademia Bridge), Bizans mimarisine sahip olan ve 1600’lerde Türk tüccarların ticaret merkezi olarak kullandığı Fondaco dei Turchi Sarayı, The Bridge of Sighs (Son Nefes Köprüsü; Dükler Sarayı ile yeni hapishane arasında kapalı olarak inşa edilmiş bir köprüdür ve ismini muhtemelen buradan cezaevine giden mahkûmların Venedik'e son kez bakmasından almıştır), ve bizim otele yakın Santa Maria ve cam işçiliğinin ileri düzeyde yapıldığı Murano adası, görülmeye değer yerlerin başında geliyor. Bunların dışında ise Venedik’in dar sokaklarında aylak aylak gezinmek ve acıktığında ayaküstü bir dilim pizza yemek de gayet keyifli oluyor. Pizzaları gerçekten lezzetli. Bizim milyon tane malzeme ile yaptığımız pizzalardan daha güzel pizza yapıyor adamlar sadece 1-2 malzemeyle. 2 haftalık diyetin üzerine şu saatte canım çekmedi desem yalan olur.
Kısacası biz sevdik Venezia’yı. Genç çiftlere, az biraz romantiğim diyenlere, ilginç bir yer görmek isteyenlere tavsiye ederiz.

2 yorum:

venezia dedi ki...

diego yaptın yine yapacağını,bana bunu yapmayın kardeşim venedik benim yumuşak karnım ve o taraftan gelen kontraatakları karşılayamıyorum :)

venedik,bana yeniden uğrunda nickLer aldıran şehir ve her yıl paskalya öncesi düzenlenen venedik karnavalı sebebiyle ''ölmeden önce yapmam gereken 100 şey'' adlı listemin tepesini işgal eden şehir :)) (cataluna sevdamızı ayrı bi yere koyuyorum tabii ki :)

sanırım fotoğraflar kendi eseriniz şahsen ben çan kulesinden palazzo ducale'yi de içine alan fotoya bağıldım hatta an itibariyle arka planımı süslemekte :)
bu arada ben de bilseydim palermo(biraz uzak kaçsa da sicilya)atkımı sipariş ederdim kolpa olmayı göze ala ala :pPp

son olarak ünlü ingiliz yazarla bitireyim bari ;

Charles Dickens : Dünya'da Venedik'le ilgili okuduğunuz hiçbirşey,gördüğünüz hiçbir fotoğraf şehirdeki muhteşem ve etkileyici gerçeğe eşdeğer değildir...

Diego dedi ki...

ben de neden nickinin venezia olduğunu merak ediyordum. nedir venedik in sirri hocam? :)

bir dahaki sefere verirsin atkı siparişini. ama önce getirdigim atkıları görmek icin bundan sonraki yazıyı beklemen gerek. venedik e baska bir acidan da bakmak icin. ben her gittigim yeri o bakıs acisiyla da geziyorum :)

Dickens da gercekten dogru soylemis bu nedenledir ki ilk defa bu kdr cok foto koydum ilk defa "ekstralar" bolumu yaptım bir geziden sonra.