Türk Futbolu son 5 yılda 2 soru çıkardı;
1) 2003-2004 sezonunda aslında ne oldu?
2) Bu Semih daha ne yapsın?
Futbol, ülkenin nasıl işlediğine dair küçük aynalardan biridir sadece. Bir ülkede ne kadar adalet varsa, futbolda da o kadar adalet vardır. Aslında Semih Şentürk, iyi olmanın yetmediği, işini iyi yapmanın kafi gelmediği, ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar çabalarsan çabala ve en önemlisi ne kadar katkı yaparsan yap, görmezden gelindiği bir "cumhuriyette" yaşıyor.
Kelli felli "büyük" adamların arkadaşı değildir. Bilmem ne topluluğunun üyesi de değildir. O nedenle arkasında başta medya, sonra sponsor desteği yoktur Semih’in.
Jöleli karizmatik saçları, ya da orasına burasına yaptırdığı afilli dövmeleri de yoktur.
Gol attıktan sonra haç çıkarma, secdeye varma gibi dini şovları da yoktur.
Sadece müthiş bir önsezisi ve bitiriciliği vardır.
Bir de çalışkanlığı.
Ama yetmez işte benim güzel ülkemde.
Brezilyalı top cambazı gelir, bilmem nerenin gol kralı gelir, okçu gelir, bokçu gelir ama Avrupa’nın belki de en iyi 10 golcüsünden birine nöbetçi denir.
Sevgili Semih, saç uzat, dövme yaptır, git güneşte yan tenini koyulaştır Brezilya pasaportu al, ülkede ağırlığı olan bir topluluğa gir, medya maymunu ol, medyatik sevgililerinle gündeme otur, sürekli basında "ben şöyle büyük topçuyum, böyle golcüyüm, hakkımı yediler" diyerek mazlum ol, kendini göklere çıkar, yetmezse git biraz daha yan güneşte "zenciyim" de.
Ya da Semih boşver bunları, kendin gibi basit ol, işini yap, forman için elinden gelenin en iyisini ver, efendiliği, tevazuyu bırakma, pasaportun ay-yıldızlı kalsın, bu ülkeye ve futboluna olan inancımızın ve umudumuzun en güzel resimlerinden biri olmaya devam et.
Tarih 10 Kasım 2007, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sn. Aziz Yıldırım medyada çıkan golcü transferi haberlerine kızıyor ve diyor ki; "Santrafor aramıyoruz. İşte Semih! PSV Eindhoven maçında, Beşiktaş maçında gol atıyor. Çok afedersiniz, daha ne istiyoruz? Allah´tan belamızı mı istiyoruz?"
Yıl 2010. İşte Semih! Gol atıyor, gol attırıyor, arkadaşlarını pozisyona sokuyor, koşuyor, didiniyor. Çok afedersiniz daha ne istiyoruz?
Not: Yazı, daha önce olefutbol'da yayınlanmış olup yazarı YSİ'nin izin ve isteği üzerine tarafımızca da aynen yayınlanmıştır.
1) 2003-2004 sezonunda aslında ne oldu?
2) Bu Semih daha ne yapsın?
Futbol, ülkenin nasıl işlediğine dair küçük aynalardan biridir sadece. Bir ülkede ne kadar adalet varsa, futbolda da o kadar adalet vardır. Aslında Semih Şentürk, iyi olmanın yetmediği, işini iyi yapmanın kafi gelmediği, ne kadar çalışırsan çalış, ne kadar çabalarsan çabala ve en önemlisi ne kadar katkı yaparsan yap, görmezden gelindiği bir "cumhuriyette" yaşıyor.
Kelli felli "büyük" adamların arkadaşı değildir. Bilmem ne topluluğunun üyesi de değildir. O nedenle arkasında başta medya, sonra sponsor desteği yoktur Semih’in.
Jöleli karizmatik saçları, ya da orasına burasına yaptırdığı afilli dövmeleri de yoktur.
Gol attıktan sonra haç çıkarma, secdeye varma gibi dini şovları da yoktur.
Sadece müthiş bir önsezisi ve bitiriciliği vardır.
Bir de çalışkanlığı.
Ama yetmez işte benim güzel ülkemde.
Brezilyalı top cambazı gelir, bilmem nerenin gol kralı gelir, okçu gelir, bokçu gelir ama Avrupa’nın belki de en iyi 10 golcüsünden birine nöbetçi denir.
Sevgili Semih, saç uzat, dövme yaptır, git güneşte yan tenini koyulaştır Brezilya pasaportu al, ülkede ağırlığı olan bir topluluğa gir, medya maymunu ol, medyatik sevgililerinle gündeme otur, sürekli basında "ben şöyle büyük topçuyum, böyle golcüyüm, hakkımı yediler" diyerek mazlum ol, kendini göklere çıkar, yetmezse git biraz daha yan güneşte "zenciyim" de.
Ya da Semih boşver bunları, kendin gibi basit ol, işini yap, forman için elinden gelenin en iyisini ver, efendiliği, tevazuyu bırakma, pasaportun ay-yıldızlı kalsın, bu ülkeye ve futboluna olan inancımızın ve umudumuzun en güzel resimlerinden biri olmaya devam et.
Tarih 10 Kasım 2007, Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Sn. Aziz Yıldırım medyada çıkan golcü transferi haberlerine kızıyor ve diyor ki; "Santrafor aramıyoruz. İşte Semih! PSV Eindhoven maçında, Beşiktaş maçında gol atıyor. Çok afedersiniz, daha ne istiyoruz? Allah´tan belamızı mı istiyoruz?"
Yıl 2010. İşte Semih! Gol atıyor, gol attırıyor, arkadaşlarını pozisyona sokuyor, koşuyor, didiniyor. Çok afedersiniz daha ne istiyoruz?
Not: Yazı, daha önce olefutbol'da yayınlanmış olup yazarı YSİ'nin izin ve isteği üzerine tarafımızca da aynen yayınlanmıştır.
9 yorum:
yazi genel itibariyle guzel olmus ama
1) her gun siyasi ve spor gundemi degisen bir ulkede son 5 yilda yazdiklarindan cok daha fazla soru cikmistir, bu yazdiklarin sadece ikisidir.
2) simdiye kadar cogu antrenoru semih'i oynatmadigi icin elestirdik ve hakkinin yendigini soyledik. bu sene ise aykut'un bu konuda gayet tarafsiz davranacagini ve hakettiginde kendisine formayi verecegini dusunuyorum. o yuzden bu seneki performansini bekleyip gormek lazim.
3) yazilarini blogumuzda paylasmak istediginden ve bize karsi gosterdigin ilgiden dolayi tesekkurler.
Semih'le ilgili cok net ve guzel analizler var yazıda. bir onceki posttaki sahsiyetlerin tersine aynen dedigin gibi işini yapmaktan baska birsey yapmadı genc semih. zaman zaman o da daraldı bunaldı yoldan cıkar gibi oldu ama bu da cok normal degil mi?
yine de ne bileyim sanki birseyler de hep eksikti Semih'te. ya da bize oyle sunuldu. hicbir zaman ilk forvet olarak karsımıza cıkarılmadı. evet bitiriciligi iyi, arkası donuk oynamayı biliyor, alan aciyor, asist yapiyor ama sanki bunca zaman gordugumuz beceriksiz forvetlerden sonra soyle adam eksilten, bastımı gecen, gordumu cakan bir forvet bekler olduk, belki de hep bekliyorduk.
tabi bir de semih in 90 dakika performanslarının da süreklilik arzetmemesi yada yanında adam gibi bi adamla oynayamaması var.
yine de yıllarca fenerbahceliligi on planda tutup yedek kalmayı sorun etmeyen zamanı geldiginde cikip isini en iyi sekilde yapmaya calişan boyle bir adami tanımıs olmak ve onu cubuklu formayla izlemiş olmak guzel.
2003-2004'te ne olmustu?
bir de aziz yıldırım ın o zmn o lafı semih e bayıldıgı icin soyledigini pek sanmıyorum...
semih bünyesinde "herşeyden biraz" olan bir oyuncu. biraz hava hakimiyeti, biraz teknik, biraz hız , biraz adam geçme , biraz son vuruş , fena olmayan da bitiricilik. Bu takımda ilk secenek olabilecek sansları yakalamadı dersek yanlıs olur. ve bunları kullanamadı. sezon ortasında esas forvetin sakatlandıgı maclarda ya da sonradan girislerindeki performanslar degil bahsettigim. sezon bası performanslarında kendini gosterecegi yerlerde alamadı formayı. kezman gelmeden once tuncayla iki forvet oynadıkları zamanda misal.
Bence avrupa'nın en iyi forvetlerinden biri degil ama her zaman yedek olabilecek komple bir oyuncu olarak kullanılabilir. ya da senelerdir oynadıgımız alex + forvet yerine alez+2 forvet sisteminde oynamak lazım bu durumda da semihi yedekleyecek onun gibi bir adam gerekirdi. yine yedek olan semih, hakkı yenens semih olurdu, oynayan semih hakkında bunları konusurduk.
bize bu satırları yazdıran, bu soruları sorduran ana sebep onu kulübeye gönderenlerin Kezman -Guiza , Nobre olmalarıdır. yani 5 senedir bir Baros'umuz olsaydı semih fikirbirliği ile yedek olarak algılanırdı.
Sözün özü problem Kezman Guiza gibilerin olduğu yerde hakkı olan formayı semihin alamamış olmasıdır. e artık niang geldiğine göre semih artık daha fazla yedek beklemeye dayanamaz sene sonunda kontratını tamamlar. biz de gidecegi takımda neler yapabilecegini hep beraber gormus oluruz
HoAmca'nın dediklerine ilave edilebilecek birşey bulamadım. Semih Fenerbahçe iddiasındaki bir takımın santrafordaki birinci tercih olamaz. Yedek kalmayı kabul ederse ne ala.
Yorumlarınız için teşekkür ederim. En sevdiğim “Romantik” blog olarak takip ettiğim bir yerde yazılarımın çıkması ayrı bir güzel.
Aslında Semih’le ilgili yazılabilecek herşey yazılmış. Yorumlar değişik gözükse de bence Semih konusunu bir bütün olarak açıklamış.
Büyük golcü, büyük maçlarda atandır. Konya’ya 3 tane atacağına 1 tane atsın, 1 tane Galatasaray’a, 1 tane de Sevilla’ya atsın. Avrupa Şampiyonası Çeyrek Finali’nde 120. dakikada soğukkanlı bir voleyle topu 90’a göndersin. Yetmedi yarı finalde Almanya’ya da atsın. Sn. Başkan bunu mu kastetti bilmiyorum ama gerek Fenerbahçe, gerek Milli Takım formasıyla içeride-dışarıda tüm büyük maçlarda Semih’in golleri var.
Güiza ve Kezman kariyerleri bakımında çok önemli oyuncular, bu tartışmasız. Ancak belki taktik bakımından, belki kendi psikolojilerinin yetersizliğinden Fenerbahçe’yi kaldıramadılar, bu da gerçek. Ve bu “bitik” psikolojili adamların arkasında durmasına rağmen daha “bitik” olmadı, yine çıktı gollerini attı. Bir de bu psikoloji ile değerlendirin kendinizi. Düşünün takımınızın şampiyon olmak için 1 gole ihtiyacı var ve siz son 5 dakika bile olsa şans alamıyorsunuz. Bu kolay bir baskı değil.
Niang, Semih için şanstır. Çünkü bugüne kadar hep sırtı kaleye dönük oynamasını ve asist yapmasını bilen forvetlerle oynadı. Emon, Cisse’yi Niang için Marsilya’ya aldırdı, sonra Ben Arfa geldi ve Niang hala şu an Marsilya’nın Avrupa Kupalarında en çok gol atan oyuncusu. Ben Semih-Niang ikilisinin Fenerbahçe’nin gol yükü için yeterli olduğunu düşünüyorum. Niang’ı tek başına sahada Semih’i kulübede görmek, Fenerbahçe hücüm hattı için zayıflatıcı bir etki olur.
@Yakup Sabri İnankur
Peki Semih ve Niang beraber oynarsa diziliş öneriniz ne olacak? Bu durumda Alex'i dışarıda bırakan bir 4-4-2 ilk aklıma gelen seçenek. Fakat ne Stoch ne de Dia bu dizilişte iki kanadın gereklerini yapabilecek nitelikte oyuncular değil. Sol ortayı Caner, iyileşirse Uğur yada aynı Trabzon'daki gibi Özer ile sağ kanadı M.Topuz yada affedilirse Kazım ile mi tutacağız?
Bir merkez forvetin Niang'ın performansını çok yukarı çekeceği son derece doğru bir yorum. İşte yanlış birazda burada; bizim zaten ihtiyacımız Semih'ten çok daha nitelikli bir merkez forvetti. Niang çok ama çok kaliteli bir oyuncu fakat ihtiyacı merkez forvet olan bir takım için mükemmel bir seçim olup olmadığı tartışmalıdır.
ama önemli bir handikapı var. kendisi adam değildir. geçen seneki kadıköyde 3-2 yenildiğimiz bursa maçında 2-1 öndeyken guiza şuursuz taraftarlarca huyalanırken kenarda pis pis sırıtması benim gözümde semihi bitirmiştir. nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur. böyle adamlara fenerbahçede yer yoktur, olmamalıdır.
Bizde bir klişe düşünce vardır. Denir ki; "büyük takım kendi futbolunu oynar, rakip ne olursa olsun" Böyle bir durum yok! Büyük takım "değişebilen" takımdır. Manevra kabiliyeti hızlı takımdır. Rakibin zayıf yönlerine göre kendini ayarlayabilen takımdır. Kendi futbolunu oynayabilenden ziyade, oynadığı "sistemi" rakibe kabul ettiren ve rakibi boğan takımdır. Fenerbahçe örneğin Antalya gibi bekleri zayıf bir takıma karşı kanatlara Dia, Stoch hücuma Niang, Semih ile çıkabilir. Arsenal deplasmanında Sagna ve Clichy'e karşı Topuz ve Özer ile rakibi ortadan oynamaya zorlar ki şu an 7 merkez oyuncusu sakat olan rakibini İngiltere'de boğar. Ya da Niang-Semih-Stoch hücum 3lüsü, -varsayayıyorum- Aurelio ve Appiah gibi basan orta saha oyuncuları ile rakibi sahasında hapseder ve Emre'nin önderliğinde hızlı ayaklarını rakip ceza sahasına sokar. Inter geçen sezon özeelikle Barça maçlarında bu hüviyeti ortaya koydu. San Siro hücum, Nou Camp'ta 10 kişi savunma futbolunun uçlarına kaydı.Bu örneklerden bahsetmemim sebebi, Fenerbahçe'nin büyüklüğünden şüphe duyduğumdan değil, elinde bunu yapacak kadrosu olduğundandır. Bu yorumu yazmak için Kayseri maçını beklememim sebebi de budur. Kayseri'nin stoperleri henüz birbirini tanıyan ve ağır oyunculardan, bekleri ise çabuk oyunculardan oluşuyor. Maçın başında Niang'ın 3 kişiyi yatırıp kale önüne geldiği bir pozisyon var. İşte orada "golcü" nitelikli bir oyuncu olsa verkaça girer, araya oynar, Semih'i tutan stoperin boşalttığı alana girer, penaltı olur...vs. Ama şut atmak zorunda kaldı. Semih yeterli mi konusu ayrı. Gönül ister Klose. Ama şu kadroda rakibe göre bu kadar hücum çeşitliği olan bir takımda Alex'ten ziyade düşünülmesi gereken adam Semih'tir.
@ Da Vinci;
Bursa maçındaki o olayı bilmiyorum.Anlattığın kadarıyla yanlış bir davranış olduğu açık. Ancak Bilica ya da başka birinde de olduğu gibi bu tür ahlaki davranışları yönetim kanadının cezalandırması lazım. Düşün Fransa'dan gelen bir teknik direktörsün, Bilica, Semih, Alex, Gökhan...v.s efendisi, delisi elindeki kadrodan en iyi şekilde yararlanmak istersin. Bu tür formaya yakışmayan davranışları yönetimler değerlendirmeli.
Not: Bu kadar uzun yazdığım için kusura bakmayın. Okuduğunuz için ayrıca teşekkür ederim.
Yorum Gönder