30 Eylül 2009 Çarşamba

Adebayor Vs. Bendtner...

P.S. Gectigimiz pazar gunu Arsenal antremanina giderken yaptigi kazayla 160000$'lik Aston Martin'i perte cikartan Bendtner, Arsene Wenger tarafindan Olympiakos macinin kadrosundan da cikarilmisti.

28 Eylül 2009 Pazartesi

44 TL - Coşkumuza Ortak Olun

Profesyonel futbol takımımız, tam 45 yıl aradan sonra, bir kez daha 7 maçta 7 galibiyetlik muhteşem bir seriyle sezona başlamıştır. Hedefimiz bu başarıyı bundan sonraki maçlarda da devam ettirmek ve sezon sonunda mutlu sona ulaşmaktır. Bu büyük coşkumuza ortak olmanıza katkı sağlamak için bilet fiyatlarında yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Fenerbahçe Profesyonel Futbol Takımı'nın Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadı'nda oynayacağı UEFA Avrupa Ligi ve derbi karşılaşmaları dışındaki maçlarda kalesi arkası Telekom ve Migros tribünleri bilet fiyatları 55 TL'den 44 TL'ye indirilmiştir.

Büyük Fenerbahçe taraftarının tüm dünya kulüplerine örnek olan desteğini her zaman olduğu gibi bu sezonda da arkamızda göreceğimize inancımız tamdır.

Saygılarımızla,

FENERBAHÇE SPOR KULÜBÜ
Sonunda bilet fiyatları ile ilgili beklenen açıklama bahanesiyle birlikte geldi kulüpten. Sadece kale arkaları için UEFA ve derbi maçları hariç bilet fiyatlarında indirme gidildi. Ki zaten bu maçlarda daha yüksek fiyat ödemeye alışığız eskiden beri. Ne diyelim, bu da birşeydir. Hayırlı olsun. Taraftarın ve yönetimin dikkatini bu bilet fiyatlarının yüksek oluşuna çekmek için çaba sarfedenleri tebrik ve takdir ederek kendilerine teşekkür edelim.

27 Eylül 2009 Pazar

Daum Der Ki #2

"Hiçbir şey, tamamen bitmeden bitmiş değildir. Oyuncularımız bunu öğrendiler ve biliyorlar..."

26 Eylül 2009 Cumartesi

Ceza...

Antalyaspor 1 - Fenerbahçe 2

Sanırım maç öncesi Eymir'de aldığım temiz hava beni fazlasıyla rahatlatmış ki ne sahadaki temposuz ve kötü oyun ne de Daum'un bu kötü oyuna müdahale etmeyişi çok rahatsız etmedi beni. Her ne kadar maç 1-1 devam etse de bir şekilde 2.golü atıp maçı kazanacağımızı düşünüyordum, öyle de oldu.

İlk goller, asist ve son vuruş açısından güzel. Bizim goller de ise Alex'in hakkını sonuna kadar teslim etmek gerek. Hatta Güiza'nın karşı karşıya kaçırdığı maçın en net 2 pozisyonundaki ara paslarının da hakkını vermek lazım.

Maça genel olarak baktığımızda bence ortada bir maçtı ve iki tarafa da dönebilir veya berabere de bitebilirdi. Antalya açık oynadı, bu da bizim geçen haftalara göre biraz daha fazla pozisyon bulmamızı sağladı. Hatta son dakikalarda buldukları pozisyonlarla kazanabileceklerini bile düşünerek inanılmaz bir şekilde kendi ceza sahalarında tek bir oyuncu bile bırakmadılar.

Santos sakatlanmasa bile değiştirilmesi gerekiyordu zira adeta yürüyordu sahada. Ama rotasyonda bu kadar gecikirsen kenardan gelen oyuncudan da verim alman imkansızlaşır, ki bence Uğur 2.yarı hiçbirşey yapmadı. Sadece Uğur değil giren yedekler bugüne kadar pek etkili olamadı sezon başından beri. İkinci değişiklik ise tamamen saçmalık bence. Takımın o dakikadan sonra doldur boşalt oynamasına çanak tuttu adeta. Mehmet'in sağ beke geçmesi takımın organize ileri çıkmasını engelledi. Zira ilk yarı Mehmet ileri dik toplarla takımın pozisyona girmesinde ve karşı sahada daha çok kalmasını sağladı. Ayrıca Kazım'ın da 2. yarı hiç görünmemesiyle oyuna sonradan giren Semih dahil kimin nerde oynadığı belli değildi. Kenarda başka defans oyuncumuz yokmu da sen takımın ofansif önliberosunu sağ bek yapıp takımı baltalıyorsun? Bıktım Daum'un bu takıntılarından. Al bir tane de son dakika, Güiza'yı çıkar Selçuk'u al. Güiza'yı daha önce değiştirsen Semih'le, Semih o 2 karşı karşıyayı atardı. Bence Gökhan'ın yerine Önder, Kazım veya Güiza'nın yerine de Semih alınabilirdi.

Bakalım Kazım'ın cezalı olduğu (çok şükür) önümüzdeki maçta Daum kimi oynatacak yerine ve nasıl bir kadro çıkaracak.

Maçta sonra Aykut Kocaman konuştu dobra dobra, güzel güzel, efendice, delikanlıca. Sanırım bizim nesil O'ndan iyisini göremeyecek, komple bir sporcu ve insan olarak.
Kesinlikle yapalım şu pankart işini; "Aşkımız KOCAMAN"

25 Eylül 2009 Cuma

Sakarya Caddesi'ne de Bekleriz...

"There is no better psychological education than growing up in a pub when you are five or six because you meet all different people and hear how cruel they can be. You hear the way they talk to each other like saying 'You're a liar.'

And from an early age you get a practical psychological education into the minds of people. It is not often a boy of five or six is always living with adults in a little village.

I even learned about tactics and selection from the people talking about it in the pub... who plays on the left wing and who should be in the team."

24 Eylül 2009 Perşembe

Bu forma en çok O'na yakıştı III

Rashidi Yekini... ABD 94'un en güzel anlarından birisi, Nijerya'nın Dünya Kupası tarihindeki ilk golüymüş, Yekini tanrılarına yerinde şükrediyor. Turnuvanın yıldızı Bulgaristan'ın ağlarına önce top sonra Yekini girdi. Var mı O'ndan yakışıklısı.

Klasik Federal - General Alman forması ve golcülerin piri Jurgen Klinsmann. Bu forma bir de sağ ayak dışı en çok O'na yakıştı. Almanlar turnuva takımıysa Klinsmann da turnuva golcüsüydü.

Damalı forma birisine yakıştıysa o da Şuker'di. Euro 96'da Schmeichel'a attığı muhteşem aşırtma gol ve sonrasında ki "en güzel aşırtma golü o yiyordu ben de ona attım" demeciyle tüm zamanların en iyi kalecilerinden birini iki kez madara etmişti. Hırvatların ilk iki büyük turnuvasında direksiyondaydı. 98'in gol kralı Yarı Finalde Thuram'a takılmasa harap ve bitap Brezilya önünde belki de kupaya uzanacaktı...

Bombonera...

20 Eylül 2009 Pazar

Fenerbahçe 1 - İstanbul Büyükşehir Belediyespor 0

Daum hala konuşuyor iyiydik hoştuk diyor, desin bakalım. Kazım'a sahip çıkalım diyor. Öyle bir ****** ******na sahip çıkanı ziksinler. Bilmiyor ki taraftarla öyle bir diyaloğa girersen taraftar senin o elini münasip bir yerine sokar sonra da devekuşu misali gömer çimlere ki cümle alem görsün, ibret olsun. En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz? Aykut Kocaman gibi bir adamın sportif direktör olduğu bir kulüpte böyle bir ****** ******nun oynuyor olmasına. Ama çok sürmez, böyle devam ederse değil Daum Aziz Yıldırım bile istediği kadar arkasında dursun, taraftarın tepkisinden sahada adım atamaz.

Sinirler tavan yapmış durumda görüldüğü gibi ama maçın üstünden de şöyle bir geçelim.
Oyunun geneline baktığımızda ilk yarıda ikinci yarıya göre daha iyi oynadığımızı söyleyebiliriz. Az biraz daha baskılıydık denebilir belki ama yalnış anlaşılmasın daha iyi dediysek ikinci yarıda 2 tane Semih şutu varken ilk yarıda 3-4 şut var o kadar. %100 net gol pozisyonu var mı maçta? YOK
Anlamıyorum bunun üzerine Daum efendi nasıl çıkıp da iyi oynadık diyor. Biz kıçımızla mı izledik acaba maçı? Tamam Twente maçından dersler çıkardık diyor. Doğru, yeryüzüne indik adamlar bize 2 tane çakınca. Bu da bir kazanım kesinlikle. Ama Daum defansta Twente maçında hata yapmıştık bu maç yapmadık, ders çıkardık diyor, varsın desin.

Oyunculara gelirsek;
Volkan'ın yaptığı 2-3 yalnış çıkış var ki akıllara zarar. Onun dışında İ.B.B o kadar etkisiz oynadı ki nerdeyse yere yatmadı.

Bilica-Lugano daha uyumlu göründü. Ama özellikle Bilica yalnız kaldığında el bombası gibi, o kadar dengesiz hareketler yapabiliyor ki. Sarı kart gördüğü pozisyonda da topu ıskaladı mesela. Ama orda suç onun değil yine başta bahsettiğim o.ç.'nin. Rakip ceza sahasında götü başı oynayarak pas atmaya çalışıyor sanki doğru düzgün pas verebiliyormuş gibi, Gökhan orda kalıyor onun kaptırdığı top yüzünden. Hatasını bildiği için geri koşuyor ve hatta rakibin atağını durdurayım diye bariz sarı kartlık faul yapan ama hakemin avantaj kararıyla Bilica'ya patlayan bir pozisyondu.

Gökhan için söyleyecek birşeyim yok. Bütün 55 TL'ler sadece ona feda olsun.

Vederson'un goldeki vuruşu güzel hakkını verelim. Daha doğrusu düzgün. Ama kalecinin de hakkını verelim, kapattığı köşeden gol yediği için. Ha 40 yıl sonra Vederson oynarsa anca atar böyle bir gol daha o da ayrı mevzu. Bunun dışında Vederson geçen maçlara göre ileriye daha doğru dürüst destek verir gibi göründü ancak o çizgiye yaklaştığı pozisyonlarda bile doğru dürüst bir tane orta yapamayışı ayrı bir mallık. Yani bu iş komple bir iş, çizgiye inmek de birşey ama indiğinde de adam gibi orta yapman şart. Yoksa ikisinin de bir anlamı yok. Ha bir de Carlos u kenarda görmektense Bekir in sahada olmasını tercih ederdim maç başlamadan ilk 11 leri görseydim.

Ortada Cristian'ı geçen 1-2 maça göre daha iyi gördüm. Biraz daha toparlamıştı. Top dağıtırken de rakibi karşılarken de. Tek hayal kırıklığım bir iki kez yokladığı kaleyi tutturamaması.

Mehmet Topuz kesinlikle oynatılmaya devam edilmeli. Ki bu maç takıma daha alışmış göründü. İleriye doğru oyunu hareketlendirdi ve özellikle ilk yarı Alex ile iyi anlaşarak ona yardımcı oldu.

Alex ikinci yarı etkisizdi. Son dakika gördüğü sarı kart o kadar gereksiz ki umarım dönüp dolaşıp ciddi bir maç öncesi karşımıza çıkmaz.

Kazımla ilgili söyleyeceklerimi başta söyledim zaten. Sakinlemeye başlayan sinirleri takrar germeye gerek yok.

Santos dakika 65'ten sonra tamamen bitik. Ondan öncesinde de bir iki posizyon hariç etkisiz.

Güiza'ya artık sövmeye başlayacağım.Bu kadar zaman sabrettim inanın. Olacak,olacak dedim hep ama ona da dümdüz gittim bugün.

Değişikliklere gelirsek. İlk değişiklik inanılmazdı. Daum'dan öyle bir değşiklik kesinlikle beklemiyordum. Ne kadar kızsam da Daum daki bu umut ışığı "belki de" dedirtiyor bana. Kesinlikle doğru bir değişiklikti ve zamanlaması da iyiydi. Gol atmak istiyorum mesajı verdi Daum.
İkinci değişiklik bir o kadar gereksiz. Nedir bu Selçuk takıntısı onu anlamıyorum. Bu da yetti atamıyorum bari yemeyeyim mesajıydı. Topuz sahada kalmalıydı gerekirse Cristian çıkmalıydı.
Uğur Boral değişikliği de yerinde ama geçti. Dedim ya Santos 65 ten sonra bitikti. Gerçi biz söylemekten bıktık Özer diye diye ama olmayacağını da biliyoruz bir yandan.

6'da 6 olması ise 45 yıllık rekor şimdilik. Tabi ki iyi. Kazanmak da önemli bunu inkar edemeyiz bu kadar laftan sonra. Ama Hatice'de önemli gerçekten bizim için.
Joga Bonita.

Son not: Daum ne olur otur bi Rıdvan'ı dinle yahu evine gitmeden önce. Ya da sen git evine gelsin Rıdvan başım gözüm üstüne.

15 Eylül 2009 Salı

Bandista - Pasanin Basucu Sarkilari

Bandista'yi Odtu Senliklerindeki performanslariyla tanimis ve sevmistim, ozellikle sahne onunde costurduklari tayfalari ve muhalif soundlariyla senligin dikkat cekici gruplarindan biri olmuslardi.

Grup 1 Mayis 2009'da cikarttiklari "De Te Fabula Narratur" albumlerinden sonra 2. bombalarini da gectigimiz haftasonu 12 Eylul'un 29.yildonumunde patlatti ve 3 sarkidan olusan "Pasanin Basucu Sarkilari" adini verdikleri EP ile dinleyicilerini sevindirdi.

EP'nin en iddiali parcalarindan "Yan Babilon"un resmi olmayan videosu asagida, Bandista'nin "Pasanin Basucu Sarkilari" albumunun tamamini ise su linkten indirebilirsiniz...

Kendi deyimleriyle darbelere, müdahelelere, politik ve kültürel işgallere inat...Dinleyin, dinletin...

Rüştü ve Manchester Maçı

Birkaç gazetede okudum bugün, idmanda Rüştü'nün kulak zarı zedelenmiş, bu akşam oynayamayacakmış. "Yapma Rüştü, yapma, yapma"

Haberi görünce bu akşamki muhtemel bir hezimetten sıyırmaya çalışıyor Rüştü kendini ve yine Hakan'ı atıyor kurtlar sofrasına diye düşünmekten alamadım kendimi. Eskiden bizdeyken de yapardı böyle şeyler ya da bize öyle gelirdi, şimdi olduğu gibi. Ne bileyim maç tehlikeye girince sakatlanır değiştirilmesini isterdi ya da elini cam keserdi falan filan.

Neyse ben yine de aklıma gelen bu kötü düşünceleri bırakayım bir kenara efendi gibi kendisine "geçmiş olsun" diyeyim.

14 Eylül 2009 Pazartesi

Bursaspor 0 - Fenerbahçe 1

Oynaması gereken ve oynamaması gereken

Yine de iyi tarafından bakmaya çalışalım maça. Öncelikle Bursa gibi zorlu bir deplasmandan 3 puanla ayrılmak güzel. Her ne kadar Bursa ilk on dakikanın dışında pek top oynayamamış olsa da Fener'in de durgun olması skor ve pozisyon açısından kısır bir maç izlememize sebep oldu.

Daum'un giderken ki takıntılı hali devam ediyor sanki. Tamam antremanlardan kimin ne oynadığından nasıl oynadığından haberimiz yok ama sahada yaptıkları antremanlarda pek birşey yapmadıklarını gösteriyor bize bazı oyuncuların. Mesela Vederson efendi. Sol açık oynuyor güya. Ceza sahasına yaklaştığını göreniniz oldu mu? Ya da onu geçtim olumlu bir hareketini göreniniz oldu mu? Ve Daum'un onu oynatma ısrarı da anlamsız. Vederson'u oynatacaksan Carlos'un yokluğunda oynat zorda kalırsan oynat bana sorarsan hiç oynatma. Özer oynayabilirdi solda, Özer olmadı Uğur oynayabilirdi.

Onun dışında defans 4'lüsü pek sırıtmadı. Gökhan'ın ileri çıkışları eksikti daha önceki maçlara göre ama onu da milli maçların yorgunluğuna verebiliriz. Ortada Cristian bugün vasatın altındaydı. İleri çıkışlarda top kaybı yaptı fazlasıyla. Mehmet Topuz ilk kez ilk 11'de oynamanın verdiği çekingenlikle oynadı. İleri topu rahat taşıyamadı hata yaparım korkusuyla. Yine de oyundan alınmamalıydı bence. Maç kondüsyonu kazandırılmalı kendisine ve sürekli oynamaya hazır halde olmalı. Bu nedenle de takımla oynamaya alışmalı.

Bunun dışında Kazım yaptığı 1-2 güzel hareketin dışında vasattı. Adam eksikltme konusunda zayıf, birkaç pozisyonda da bencil davrandı, kısacası etkisizdi. Emre'nin yokluğunda Alex'de pek rahat değildi ama gol vuruşundaki klası maçı kurtarmasına yetti. Güiza istikrarsız oyununa devam ediyor. Kimi zaman bizi şaşırtıyor kimi zamanda alışık olduğumuz beceriksizliklerine devam ediyor. Birkaç pozisyonda gösterdi yine beceriksizliğini ama gol pozisyonunda da topun peşini bırakmayışı ve asistiyle de yaptı yapacağını.

Daum'a gelirsek. Santos değişikliği doğru ancak diğerleri gereksiz ve yanlış. Güiza'nın yerine Semih'i alabilirdi. Deivid'i de oynatacaksa böylece Kazım'ı çıkarıp Deivid'i alabilirdi yabancı sıkıntısı yaşamadan. Gönlümüz Özer'in oynamasından yanaydı ama bu gidişle Özer'i ilk 11'de çok zor göreceğiz ve O'da eriyip gidecek birçokları gibi. Girenlere bakalım; Santos etkisizdi, hadi verelim milli maçlara uzun yolculuklara. Ama Deivid efendi ne yapıyor acaba göt göbek büyütmekten başka. Etkili olabileceği 1-2 pozisyonu da yedek kalmanın verdiği ciddiyetsizlik ve beceriksizlikle harcadı.

Son olarak da hakem sarı kartlarda dengesizdi gerçekten. Ayrıca yardımcı hakemlerine uymayarak da yanlış kararlar verdi.

13 Eylül 2009 Pazar

Tribunlerde...

...gormek istedigimiz manzaralar...III...

Omer Asik'tan Ispanya'ya Gecit Yok...

Seba'yı özlemek...

Çocukken tanıdım kendisini, daha hiç bir takım gönlümüzde yer etmemişken, "Beşiktaş için bir şey yapmak istiyorsanız kimsenin adamı olmayın" diyen bir adam, babacan, beyefendi, saygılı ve sevgili, "fitbolcularımız" diye seslenirdi, yani benim BJK'ye aşık olmamın yegane nedeni bu adamdır. Ne söylemek gerekiyor bilmiyorum, hiç bir şey eskisi gibi değil, özlüyorum bu adamı...Ekşisözlükten bir Seba anısıyla noktalayalım yaziyi;

"akaretler'de yapılan kulüp binasına bir türlü alışamadığından olsa gerek, her zaman binaların hemen yakınında bulunan, otomobil parçaları satan dükkandaki arkadaşının yanında çay içerken görürdük sabahları;
-"günaydın başkanım" selamımıza
-"günaydın çocuklar, derslerinizde muvaffakiyetler" diyerek karşılık verir sabahlarımıza neşe katardı.
beşiktaşlı olmanın ne demek olduğunu anlayamayan ya da inatla anlamak istemeyenlere, onun tarzını, tavrını, mütevazılığını, anlayışını, tekrar tekrar hatırlamaya çalışmalarını tavsiye ederim.
fitbolcuların da kendilerini beşiktaş'a yakışır bir hale çekmelerini temenni ederim ki, yeniden gönül rahatlığıyla fitbolcularımız diyebilsin süleyman seba.

edit: anlattığım olayda yanımda bulunan ve süleyman seba'ya başkanım diye hitap eden diğer arkadaşlarım koyu fenerbahçelidir. seba klüpler üstü bir insan aynı zamanda."

12 Eylül 2009 Cumartesi

Galatasaray: 3 - Beşiktaş: 0

Malesef maçın ancak son on dakikasını izleyebildim. Kağıt üzerinde tabi ki BJK'nin kazanması veya derbiden çıkacak bir beraberlik bizim için en iyi skor olurdu ama Galatasaray kazandı.
Yine de Demiroren'ın böyle her dakika Küçük Emrah'a benzemesini görmek güldürüyor beni.
"Mustafa Denizli şampiyon yap bizi" tezahüratları duyuluyordu bir ara. Maç sonu Mustafa hoca demeç verirken her ne kadar illa ki düzeleceğiz dese de böyle giderse Yıldırım'ı da takıp koluna tutacaklar sahil yolunu.

Bu forma en çok O'na yakıştı II

Portakalların kısa süren altın çağı ve bu formanın hakkını en iyi veren adam... Finalde Dassaev'e attığı gol Van Basten'in enfes golünün gölgesinde kalsa da turuncu en çok O'na yakıştı...
Uruguay'ın mavi forması ve Ruben Sosa... Francescoli'nin ekürisi olarak hatırlansa da yeri ayrıdır.Attığı acayip gollerin yanısıra yeni filizlenen futbol medyamız tarafından 30'unu aştığı her sene bir büyük takımımıza transfer edildi. Lakin bu fani gözler O'nu canlı izleyemedi.
Dünya Kupası'na gitmeye çok yaklaşmıştık. Rıdvan'lı Tanju'lu kadro güzel işler yapıyordu ama Toni Polster ve arkadaşları yolumuza taş koyup bizi SSCB'nin ellerine itmişlerdi. Canımızı yaksa da Avusturya milli takım forması en çok O'na yakıştı.

Hayrettin...Yalniz degilsin...



Az dinlemedim kucuklugumde spikerlerin Hayrettin'e sitemlerini,"Top Hayrettin'in kontrolunde...Ve gol..." , "Aman Hayrettin", "Hayrettin yapma" feryatlarini...Ama Hayrettin demisken acik ara favorim Kadikoy'deki 5-2'lik macta karsilasma 4-2 devam etmekteyken Ridvan'in dusurulmesine hakemin penalti dudugu calmasi sonucunda cildirip Ridvan'a, Oguz'a ve Tanju'ya saldirmasi hatta Tanju'yu yere yikmasidir...Pozisyonun devaminda hakem, Hayrettin'in tramvasina hak verip olayi sari kartla gecistirmis, Hayrettin penaltiyi kullanacak Tanju'ya el kol hareketleri yapmaya devam etmis ve Hayrettin'in hismindan korkan Tanju topu ust direge nisanlamistir...

11 Eylül 2009 Cuma

12/09/1980...Your Boys Did It...Again...

12 Eylul 1980 darbesiyle Türkiye'de...
  • 650.000 kişi göz altına alındı.
  • 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
  • Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
  • 7 bin kişi için idam cezası istendi.
  • 517 kişiye idam cezası verildi.
  • Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı.
  • İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
  • 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
  • 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı.
  • 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
  • 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı.
  • 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
  • 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti.
  • 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
  • 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi.
  • 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı.
  • 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
  • 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
  • 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
  • Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
  • 31 gazeteci cezaevine girdi.
  • 300 gazeteci saldırıya uğradı.
  • 3 gazeteci silahla öldürüldü.
  • Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
  • 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
  • 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
  • Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
  • 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
  • 14 kişi açlık grevinde öldü.
  • 16 kişi -kaçarken- vuruldu.
  • 95 kişi -çatışmada- öldü.
  • 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi.
  • 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.
Ve yine 12 Eylül 1980'de dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu ve CIA İstasyon Şefi Paul Henze askeri müdahaleyi ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Our boys did it/Bizim çocuklar işi bitirdi." sözleriyle bildirdirirken ABD, Güney Amerika ve Asya ülkeleri başta olmak üzere dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiği darbelere bir yenisini daha eklemiş oldu...

Ilk Turun Ardindan...Eurobasket 2009...

- Mac sonralari firsat bulamayinca verilen arayi degerlendirip turnuvayla ilgili birkac birsey karalamak farz oldu,

- Efes Cup'ta cizilen olumsuz tabloya ragmen ilk tur gruplarina baktigimizda en zayif grupta yer aliyorduk, Litvanya'nin eksikleri ve Bulgaristan'in olmayan basketbol anlayisiyinin karsisinda tek dezavantaj Polonya'nin evsahibi olmasiydi,
- Kilit mac ilk oynadigimiz Litvanya maciydi, hem kagit ustunde en zor macti hem de turnuvaya moralli baslamak acisindan cok onemliydi,

- 2001 Eurobasket'te gorevliyken de cok net bir sekilde gozlemledigim Litvanyali taraftarlarin takimlarina olan bagliligi ve bunun sonucunda 7000 kisilik salonunun buyuk bir kismini doldurmalariyla mac bir deplasman maci havasinda basladi,

- Lavrinovic kardeslerin takimimiza iceriden ve disaridan aci cektirecegini dusunurken, beklenmedik bir sekilde Petravicius uzerinden sayilar buldu Litvanya, bunda Semih'in bir turlu oyuna kafa olarak giremeyip uzunlarimizin erken faul almalari da etkendi, devreye onde girmemizde en buyuk katki ise kuskusuz Hidayet ve Ersan 2'lisinindi,

- 3.periyotta Litvanya'nin pota altindan Kleiza ile buldugu sayilara Sinan ve Ender'in ustuste buldugu 3'luklerle cevap verdik, son periyotta ise kisalarin etkili oyununa, uzunlar da boyali alan savunmasini sertlestirerek eslik edince oyunun yonu belli oldu, macin Turkiye adina en skorer oyuncusu attigi 19 sayi ile Hido olurken,Hido'yu 17 sayiyla Ersan ve 16 sayiyla Ender izledi, macin kahramani ise Ender Aslan'di,

- Unutmadan bu mac kazanilmasinda belki de Turk basketbol tarihinde gorulmemis bir % ile (23/26) serbest atis kullanmamiz da onemli bir rol oynadi,

- Ilk gun maclarinda ise en dikkat cekici skoru favori Ispanya karsisinda genc oyunculardan kurulu Sirbistan alirken, Yunanistan da oynadigi basketbolla turnuvanin en buyuk favorilerinden bir tanesi oldugunu herkese gosterdi,
- Turnuvanin 2. gununde rakip, Polonya macindan maglup ayrilan komsu Bulgaristan'di, macin gidisati henuz ilk ceyrekte belli olurken, koc Tanjevic ertesi gun oynanacak kritik Polonya macini da dusunerek Ersan ve Hidayet'i sadece 15'er dakika sahada tuttu ve macin buyuk bolumunde benchten gelen oyunculara sans verdi,

- Bu karsilasmada Litvanya macinda sakatlanan Engin Atsur ve hastaligi bulunan Omer Onan disindaki butun oyuncular forma sansi bulurken, 15 dakikanin altinda sure alan tek isim 4 dakika gibi kisa bir sure icinde 5 faul alarak benchte Tanjevic'in hismina ugrayan Semih Erden oldu,

- Bulgaristan macinin takimimiz adina en skorer ismi17 sayiyla Ender olurken, 16 sayiyla Ersan ve 14 sayiyla Sinan kendisini takip eden isimlerdi, ozellikle Ersan oyunda kaldigi kisa sure icerisinde attigi 16 sayi ve aldigi 7 ribaundla macin erken kopmasinda etkili olan isimdi,

- 2.gun maclarinda Ispanya, Ingiltere karsisinda galibiyete son ceyrekteki performansiyla ulasirken, grubumuzdaki macta ise Polonya'nin, Litvanya'yi devirmesi gruptaki son macimizi grup liderini tayin edecek mac haline getirdi,
- 3. gun karsilamalari arasinda Rusya-Fransa, Ispanya-Slovenya ve Polonya-Turkiye gibi seyir zevki yuksek ve bir sonraki turdaki siralamayi yakindan ilgilendiren maclar vardi,

- Galibiyet beklentisiyle salonu dolduran binlerce Polonyali onune Turkiye'den gelen aci haberlerle cikti basketbolcularimiz, onceki maclardan farkli olarak ilk defa tam kadro olarak sahadaydilar ve hastaligini atlatan Omer Onan, rakibin hucumdaki etkili isimlerinden 21 sayi ortalamasina sahip Logan'i durdurmak icin ilk 5'te maca basliyordu,

- Ilk 2 macta Lampe ve Gortat'la boyali alani rakipleri icin kabusa ceviren Polonya'nin zayif noktasi ise kuskusuz dar rotasyonuydu ki etkili isimleri ortalama 35 dakika civari sahada kalarak, cok az dinlenme sansi bulabiliyorlardi,

- Maca iyi baslayan taraf biz olduk, Omer Onan'in etkili savunmasi karsisinda Logan - maci da sadece 6 sayiyla tamamladi- top kullanma sansi bulmakta zorlanirken hucumda Omerlerin Asık olaniyla etkili olduk, 2. periyotta farki bir ara 17 sayiya kadar cikaran Milliler devreyi de 11 sayiyla onde kapatirken bu devrede Polonya adina on plana cikan isim Gortat oldu,

- 3. periyotta Polonya seyircisinin de destegini arkasina alarak baskili basladi ve potaaltindan Lampe ile ustuste sayilar bularak farki erittiler ve bu periyotun ortalarinda skor 56-50'ye geldi, bu dakikadan sonra yakaladigimiz 24-7'lik seri ise macin kirilma noktasiydi,

- Omer Asik 2 sayilik atislarda yakaladigi %91'lik (10/11) isabet, attigi 22 sayi ve aldigi 8 ribaund ile bu macta on plana cikan isim olurken, 18 sayisinin yanina 8 de ribaund ekleyen Ersan etkili performansini bu macta da devam ettirdi,

- 3. gun maclarinda Ispanya-Slovenya maci nefes keserken, mac uzatmada Ispanya'nin galibiyetiyle sonuclandi, 3'te 3 yapan Turkiye'nin disinda Rusya'yi 64-69'la gecen Fransa ve Israil onunde farka kosan Yunanistan ilk tur gruplarini nagmaglup kapatan diger takimlar oldular,
- Ilk tur sonunda baktigimizda bir kere oncelikle Tanjevic'in hakkini Tanjevic'e vermek gerekiyor, oynadigimiz 3 macta da gerek elindeki kadroyu en efektif sekilde kullanarak gerekse de oyuna yaptigi mudahalelerle coaching dersi verdi, bu formunun yarisini Efes Pilsen'le oynadigimiz final serisinde gosterebilse Efes'i birkez daha supurmemiz isten bile olmazdi,

- Hido(ort. 13,3s 4,3r 2,7a) ve Ersan(ort. 17s 7r) bu takimin superstarlari ve takim onlarin uzerine kurulmus durumda, 2'si de belli standartlari hemen her macta tutturan oyuncular,turnuva oncesi esas soru bunlara ayak uydurabilecek oyuncularin cikip cikmayacagiydi ki basta Ender - ki icine Jasikevicius kacmis olabilecegini dusunuyorum turnuvanin en cok sayi atan 20 oyuncusu arasinda ve 8/11 3 sayilik isabetiyle en iyi 3'luk atan 2. oyuncusu - , Sinan, Omer Asik(ort. 12,3s 6r 1,3b) ve Oguz Savas olmak uzere neredeyse butun oyuncular bu yuku sirtlamaya hazir olduklarini gosterdiler,

- Turkiye, ilk tur sonunda turnuvanin en cok sayi atan ikinci (ort. 88,3) takimi olmakla kalmayip; serbest atis yuzdesinde en basarili (%78,3) , isabetli 3 sayilik atis yuzdesinde en basarili ikinci ( % 42,4) , isabetli 2 sayilik atis yuzdesinde ise en basarili ucuncu ( % 60,9) takimi durumunda,

- Esas turnuva ise simdi basliyor, 2. tur grubumuza olum grubu dersek haksizlik yapmis sayilmayiz, ustuste Ispanya, Sirbistan ve Slovenya gibi Avrupa basketbolunun onde gelen ekipleriyle oynayacagiz, bu noktada gruba 2 galibiyetle basliyor olmamiz cok ama cok onemli,

- Bu 3 mactan alacagimiz 1 galibiyet bizi son 8'e tasiyacaktir diye dusunuyorum, ilk tur grubumuzdan gelen Polonya ve Litvanya'nin bu ekiplerden galibiyet alabilmeleri surpriz olur ama tabi ki Polonya'nin ev sahibi olma avantajini organizasyon ve dolayisiyla hakemler nezdinde kullanacagini hesaba katmak gerekir, yine de tahminim bu gruptan cikacak takimlarin Ispanya, Slovenya ve Sirbistan ile birlikte Turkiye olacagi yonunde...

10 Eylül 2009 Perşembe

R.I.P Maradona...

Arjantin-Brezilya maci bitti bitmesine ama Brezilyalilar macin ve Dunya Kupasi'na katilmayi garantilemenin keyfini cikartmaya devam ediyorlar. Fotograf dun oynanan ve Nilmar'in 3 golle yildizlastigi Sili macindan, tabut muhabbeti eski zamanlarda bizim tribunlerde de yapiliyordu ama anlasilan Brezilyali taraftarlar bizim artik nostaljik olarak nitelendirebilecegimiz bu espriyi devam ettirmekte kararlilar...

Forma Aski...

9 Eylül 2009 Çarşamba

09.09.2009

12 dev adamla başlayalım. Çok formda bir Tanjeviç; sahaya her şeyini veren, takım olmanın ve takım halinde oynamanın farkında bir milli takım. İsim olmadan herkes herkesin arkasını kolluyor. Takım sporlarında pek de başaramadığımız bir durum bu. Polonya' yı da geçtiler. Yolları açık olsun…
Hücumcuları Alman üst liginde korku salarken, savunmacılarından biri Rıza Çalımbay stoperi. Bosna’nın özeti bu. Gerek hücumcularının bugünkü dağınıklığı, gerekse Volkan’ın performansı savunma yönünden istediğimizi aldık. Biz hücum da ikense aradığımız, umduğumuz pozisyonları, özellikle ünlü olduğumuz dakikalarda bolca bulduk; ama olmadı. Suçu kime atarsanız atın ama statları harbiden uğurluymuş.

Yaşım itibarı ile Boşnak kavramını savaşla, acıyla, bir ülkenin parçalanması ile öğrendim. Kendi başlarına kaldıkları günden bu yana ileriye doğru yürüyorlar. Umarım baraj maçını da geçip festivalde yerlerini alırlar. Arjantin’den sonra destekleyebileceğimiz ikinci bir takım olur. Yugoslavya’dan doğan üç takımın (Sırbistan – Hırvatistan ve Bosna) şansı devam ediyor. Yugoslav altyapıları tekrardan çalışmaya başladı. Kulüplerimize duyurulur.
Ülkenin sporcular bunu yaparken büyüklerimiz neler yaptılar. Milli takım sorumlusu, sakin olup sakinleştirmesi gerekirken yine gerilimden medet umdu ve soluğu tribünde aldı. Acaba telsiz iletişimi sırasında mesaj sonlarında “tamam” demiş midir?

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ise bir gün önce Trakya da yaşanan sel felaketini CHP’li belediyelere yükleyip felaketten siyasi rant elde etmeye çalışırken, ertesi güne Allahın sopasıyla uyandı; ama son kez uyananlarda vardı 2010 kültür başkentinde. İstanbul’da yaşananları metre kareye düşen yağmurla ve insanların bilinçsiz ve tedbirsiz davranması ile açıklayıp partisine, genel başkanına ve yönetimine toz kondurmadığı gibi, ana muhalefet partisini felaketten siyasi rant elde etmeye çalışmakla itham etti.

7 yıldır tek başına iktidar olan genel başkanı, gayri milli şef RTE ise dere yataklarını ıslah etme gibi çalışmalarımız var ama yaptırmıyorlar; yaptırmayanlar bunu görsün gibilerinden bir şeyler saçmaladı. Yediniz, içtiniz, sömürdünüz, sattınız; kimse size engel olamadı da mevzu dere yataklarına gelince mi çektiler formanızdan. Hocam sarı kart nerde?
Doğa ile mücadelenin, doğa ile uyumlu yaşamanın ve barışık olmanın partisi, siyaseti olmaz; ilmi olur, bilimi olur, bilinci olur. Bu iş siyasetin ve manifestonun üzerindedir. Bir yaşam biçimidir. Değişik adamlar, değişik görüşler bu ülkede gerek yerel yönetimlerde, gerekse genel yönetimlerde rol aldılar. Sonuç hep aynı; milletimizin başı sağ olsun, devletimiz vatandaşın yanındadır; gereken yapılacaktır. Keşke bahsedilen bu gerekenler gerekmeden gerekenler yapılsaydı.

Karadeniz’de eskiler hep söyler; denizden, sudan çalmayın. Gün gelir fazlasıyla geri alırlar…

Bu forma en çok O'na yakıştı I

Olur olmaz adamlara rüzgarın oğlu diyoruz, ayip ediyoruz. Parma'da gönlümüzü fetheden Newcastle'da siyah beyaz çubuklu deneyen Asprilla'ya en çok bu forma yakıştı. Kolombiya milli takım formasının da en çok yakıştığı adam zannımca Faustino Asprilla'dır. Valderama'dan özür dileyerek yad ediyorum kendisini.
İsveç milli takımının bu forması ise Martin Dahlin'dir, at başı Brolin'i geçer. Brolin, Schwarz, Kenneth, Ravelli kadro güzel ama illa ki Dahlin.

2010 Avrupa Kultur Baskenti...

8 Eylül 2009 Salı

Fotograflarla Arjantin-Brezilya...

"Arjantin'de kar maskeleri out, Spiderman maskeleri in"

"Deplase Keyifler"

"Inandik size bu sene..."

"Maradona futbolcularina Tanri'nin Elini nasil kullanacaklarini gosteriyor"

"Markajdan bunalan Messi'ye saha yetmiyor"

"Yine bana husran, yine bana hasret var"

Keagen ve Baba Kokusu...

"Brut...Erkegin ozu..."

7 Eylül 2009 Pazartesi

Miss Brasileiro 2009...

Brasileiro'da lig sampiyonu henuz belli degil ama ligin guzeli simdiden belli...Tanistirayim; Wanessa Matos...

Takimi Sport 20 takimli Brezilya liginde 19. sirada olmasina ragmen; 22 yasindaki Matos, Corinthians’li Siara Pacheco'yu, Santos’lu Thalita Wagner'u and Goiás’li Lucilene Ceatano'yu geride birakarak Miss Brasileiro yarismasinda tacin bu seneki sahibi oldu...

P.S. Deivid'in milyon euroluk yedek oldugu, Brezilyali bollugu yasanan takima makul bir ucret karsiliginda +2 olarak fazlasiyla katki saglayabilecek boylesi degerli isimleri gozden kaciran scoutlarimiza teessufler...

Guiza'ya Niyet Kezman'a Kismet...

Haziran ayinin sonlarinda Zenit St.Petersburg'un Guiza ile ilgilendigi haberleri cikinca "Tekke Kalsin...10'a anlasalim..." demistik.Zenit bu transfer gerceklesmeyince eski goz agrilarimizdan Kezman'i kiralamayi tercih etti PSG'den. Fransizlar Mevlut'un gelisiyle gozden iyice dusen Kezman'dan kurtulmanin yollarini ariyorlardi ki imdatlarina Zenit yetisti ve satin alma opsiyonuyla kiraladilar Kezman'i. Once Semih'le, sonrasinda ise Mevlut'le girdigi forma mucadelesinden galip cikamayan Mateja, simdi de Fatih Tekke'yle girecek ayni mucadeleye...

PSV, Chelsea, Atletico Madrid, Fenerbahce, PSG, Zenit derken Avrupa'nin Coulibaly'si olma yolunda hizla ilerliyor Sirp golcu, bana kalsa ben yine Guiza'ya tercih ederim Kezman'i ama bu hizla giderse yakinda Katar liginde gorecegiz kendisini. Bu transferin ilginc bir noktasi da sahada sadece 6 yabancinin bulunmasina izin verilen Rus liginde, Kezman'in Zenit'in 13. yabanci futbolcusu olmasi...

Uzak...

Ankara'dan uzagim...Milli mac arasi var, dolayisiyla Fenerbahce'den uzagim - ne kadar olunabilirse tabi ki- , cebim telefoncuda halen tamir edilmeyi bekliyor, haliyle telefondaki numaralardan da uzagim...son olarak sitenin modemi de iflas edince, internetten ve dolayisiyla blogdan da uzak kaldim...

Bu surecte Adana Demirspor, Livorno'yu konuk etti, ben 3 kitap bitirdim, Milli takim Arda'nin ve Emre'nin ustduzey performanslariyla Estonya'yi 4-2 ile gecti, ben 5000 kulac attim, Brezilya Arjantin'i beklemedigim bir skorla maglup etti, ben 6 saat basketbol oynadim, Emre'ye Manisaspor macinda gordugu kirmizidan dolayi 3 mac ceza geldi, ben acili kitir tavuk yaptim, Ankaraspor ile Ankaragucu birlesmesine Federasyon'dan karsi hamle geldi, ben bir bira actim, Basketbol milli takimi Eurobasket 2009 icin Polonya'ya uctu, ben okey oynamak icin havuza indim...

Tatili uzattigimin farkinda, Ankara'yi ve dostlari ne kadar ozledigimi de Cumartesi gecesi Kitir'dan gelen telefonla fena halde idrak etmis durumdayim...Bayramdan sonra donus planlari iptal...Eylul'un 19'unu 20'sine baglayan gece 3. Geleneksel Dogumgunu Kutlamalari'nda birkez daha her zamanki mekanimizda bulusmak uzere...

Arjantin 1 - Brezilya 3

Yeğenler bizdeydi dün gece. Maç saatine kadar PES'te çarpıştık çocuklarla. Maçtan önce sahurumuzu yaptık sonra da geçtik televizyonun karşısına. 2 Arjantinliye karşı 1 Brezilyalı. Sevinen Brezilyalı olacaktı, maçın sonunu getirebilseydi eğer.

Tamam Brezilya'yı da severiz, belki sarısından, belki mavisinden, belki de her daim keyif veren güzel futbolundan ama Arjantin'in yeri başkadır. Hele de Diego takımın başındayken.

Messi'yi, Diego'yu, Arjantin'i yakından izlemek için 2010'da Güney Afrika'ya gitme hayalleri kurarken dün geceki mağlubiyet canımı sıkmadı değil, her ne kadar sıralamadaki yerleri değişmese de. Ve tabi ki hala şansları var hem de sonuna kadar ve inanıyorum ki Arjantinsiz bir dünya kupası izletmeyeceklerdir bize.

5 Eylül 2009 Cumartesi

Aşk Hiç Biter Mi?

Söz konusu futbol ve Fenerbahçe olunca bitmiyor; onu zaten biliyoruz ve yaşıyoruz. Ta ki dört kolluya kadar da bitmeyecek…Peki ya eşitliğin diğer tarafındaki bir kadınsa? Hayatın bir gerçeğidir... ömrü hayatımızda bir çok kadından hoşlanabiliriz, onlarcası gelir gider; hatta pek de hoşlanmadığımız bu düzen içinde biriyle evlenedebiliriz. Gördüğümüz, yaşadığımız hayatı ve hayata karşı duruşumuzu aktarabileceğimiz evlatlarımız da olabilir. Mutlu bir aile tablosunda, içimizdeki Fener aşkıyla kendimize verilen ömrü tamamlayıp cenazemizde methiyeler de alabiliriz. Ama biri her zaman bizim için farklıdır ve hep öyle kalacaktır. Hayatımızın en kotu gecelerini geçirmemize, yeryüzündeki tüm kadınlardan nefret etmemize sebep olsa da her zaman özeldir ve hep öyle kalacaktır. Boşluktayken daima aklımıza ve gönlümüze düşecektir; sarhoşken atıp tutsak da arkasindan, sabah uyandığımızda hayali yani başımızdadır. Zamanı geldiğinde atıp tutabilmek için soluğu kıtırda alacagizdir, daha önce de almışızdır. En kötüsü yine kıtırda karşılaştığımızda, bizi ancak bestekar ve bien paklayacaktır ki; onlar da kulübedeki alternatiftir. Gerçek aşk ve denklemin diğer tarafındaki kadın, her daim bakidir ki; Fenerbahçe’de olduğu gibi yeri geldiğinde üzülsek de her zaman umut vardır…

3 Eylül 2009 Perşembe

Gezi Yazıları - Karadeniz Turu - Ekstralar

Fırtına Deresi

Mola

Yollar

Cancik Pansiyon, Çat/Çamlıhemşin

Tavla

Ayı, domuz vb. vahşi hayvan savar. 10 dakikada bir patlayıp uykunuzun içine eder.

Çakıl ve ev ahalisinin bir kısmı :)

Kito (Gito) Yaylası, Hemşin

Çiçekli Yaylası, Çamlıhemşin

Kaçkar Kahvehanesi, Kavrun Yaylası/Çamlıhemşin

Firdevs Abla'nın Muhlama Evi, Kavrun Yaylası/Çamlıhemşin

Kavrun Yaylası'ndan Kaçkarlar

Dönüş Yolu

Gürcistan Sınırı, Camili/Borçka

Maçahel Pansiyon, Camili/Borçka

Kuru fasulye, Lale Restaurant/Çayeli

Rizespor'un yeni stadı, Rize

Karadeniz'e nazır kahvaltı, Tirebolu

Pokut Yaylası, Çamlıhemşin

Pokut Yaylası, Çamlıhemşin